Hem selam, hem de yazıklar olsun

YOLSUZLUKLAR ve usulsüzlükleri sergiledikten sonra bakıyorsunuz olayla ilgili -belediye başkanı ya da genel müdür- kişi açıklarını örtmek için yalancıktan da olsa açıklamaya yapmaya kalkıyor. Hatta tazminat davası açmaya kalkıyor.

Neyse doğru dürüst çalışan müfettiş, polis, savcı ve hakimlerin sayısı az değil. Sonunda yargıda hesap veriyorlar ama bu kez kendilerini aflar ve zaman aşımları kurtarıyor.

İki olayı aktaralım:

Eminönü Belediyesi'ne, belediye dışı kaynaklarının aktarıldığı Emin Ltd. Şti. hakkında ‘‘Bakanlar Kurulu'nun izni olmadan bu şirket nasıl kurulmuştur’’ (14.3.2002) diye sormuştuk. ‘‘Yasalar kimin için geçerli?’’ (27.3.2002) diyerek, K.Maraş Belediyesi'nde aynı mahiyette kurulan şirketin işlemlerinden dolayı başkan ve 9 Encümen üyesinin nasıl 5'er ay 25'er gün hapse çarptırıldığını aktarmıştık.

Belediyenin yanıtında (27.3.2002) ise, aksi görüşler öne sürülerek Emin Ltd. Şti'nin çeşitli işlemlerinden ötürü 5. Ağır Ceza'da beraat ettiği belirtiliyordu.

Son bilgilerimizle yeni bir durum ortaya çıktı. Eski İçişleri Bakanı Yücelen, 13.8.2002'de, bu şirketin usulsüz faaliyetlerinden şikayetçi olan CHP Eminönü İlçe Başkanı M.Ali İyimaya'ya gönderdiği yazıda, şirketin 'yasalara aykırı olduğu' doğrulandı. Bakan Yücelen, Emin Şti'nin, Bakanlar Kurulu'nun izni olmadan ve Özelleştirme uygulamalarına aykırı şekilde kurulduğunun; belediyenin elektrik, su, doğalgazını haksız ve mevzuata olarak kullandığının tespit edildiğini; bunlardan dolayı da Belediye Başkanı Kibiroğlu hakkında görevi kötüye kullanmadan iki kez soruşturma izni verildiğini bildirdi.

Bu belge Belediyenin doğru açıklama yapmadığını gösteriyor. Böyle yasadışı bir şirket ne yazık ki, bu Ramazan ayında da etkinliklerini sürdürdü. Sultanahmet Meydanı'nın 'panayır'a çevrilmesine kimse engel olamazken, bu barakalarda çıkacak bir yangında bunun hesabını kim verecektir. Bu yıl toplanması beklenen 1 trilyon kimin kasasına girecektir acaba?

SURKONDU VAKASI

Bir başka olay... Eminönü Belediyesi, Cankurtaran'daki Bizans surlarının üzerine kaçak bir lokal yapmış, buna Valilik elkoymuştu. Eminönü Kaymakamlığı'nca yapılan soruşturmada belediyenin Fen İşleri Müdürü Ahmet Orhan Sar ile mühendis Seval Ünver haklarında SİT alanlarında tarihi dokuyu tahrip etmekle ilgili 2863 sayılı kanuna muhalefetten soruşturma açılmasına 'tarafsız' İçişleri Bakanı Muzaffer Ecemiş izin vermişti. Bu personele emri veren Başkan Kibiroğlu ve Başkan Yardımcısı Coşkun Aksu haklarında ise cezai sorumlulukları olmadığı sonucuna varılması dikkat çekti.

Soruşturmayı belediye başkanının ve başkan yardımcısının emrinde görev yapan belediye müfettişlerine yaptırtan mülki amirlere de selam olsun; başkanlarının yasadışı emirlerine görmezlikten gelen belediye müfettişlerine de yazıklar olsun!

Bir taşla üç kuş


SİİRT tekin bir yer değildir; geçmişte çok örneği vardır. Belki de bunun için 'Mücadele' gazetesinin sahibi Cumhur Kılıçcıoğlu, ‘‘Siirt'te bir taşla üç kuş vuruldu...’’ diyor: ‘‘Siirt damadı Tayyip Erdoğan başbakan olacak; ilk kez DEHAP/HADEP Meclis'e girecek; Fadıl Akgündüz de günah keçisi olacak.’’

Siirt kısmetsiz bir kenttir. Belki bu yolla 80 yıldır geri bırakılmışlıktan kurtulmuş olur; dikensiz gül bahçesi olur.

AKP’lilerin gözü KİPTAŞ’ta


MERTER'deki Büyükşehir Belediyesi'nden bir okurumuz telefonla şunları söylüyor:

Geçen gün ‘Bürokraside 3 bin atama’ yazısında AKP Balıkesir Milletvekili Turan Çömez'in İstanbul'daki atamalarla yakından ilgilendiğini yazdınız. Aynı Çömez şimdi de Büyükşehir Belediyesi'nin konut şirketi KİPTAŞ'ı arayarak Genel Müdür İsmet Yıldırım'a neler söylüyor acaba? Talimat mı veriyor, ricada mı bulunuyor? Çömez artık Balıkesir milletvekili olduğunu hatırlayıp bir de Bandırma ve Gönen'in sorunlarıyla ilgilense...

KİPTAŞ ihalesi bol bir şirket, cazibesi de buradan geliyor herhalde. İsmet Yıldırım, Çömez'le telefonunu kapattıktan sonra AKP Giresun Milletvekili Cahit Can ve yanındaki bir grup müteahhidi ağırlamak zorunda kalıyor.

Yalçınbayır'a hemşerisinden yargı önerileri


TÜRKİYE'de adli reformun gündeme gelmesini büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz. Elbette ki, yargının her türlü siyasi tesirden arındırılması, sayın yargıçların maddi ve sosyal problemlerinin çözülmesi çok önemlidir.

Bu düzenlemelerin yanında, adaletin tecellisinde, iddia ve müdafaa arasındaki eşitsizliğin giderilmesinin de dikkate alınması gerçek bir reform olacaktır.

Türkiye'nin AİHM'de binlerce davanın davalısı olması; biraz da iddia makamının kendisini heyet-i hakimenin ve hükmün bir parçası addetmesinden doğmaktadır. Çünkü bu zihniyet, savunmanın da hükmün bir parçası olmasını inkár etmekte ve savunma imkánlarını tehdit etmektedir. Savunmanın tahdidi de, AİHM'ye giden kararların çoğalmasıyla neticelenmektedir.

Büyük Atatürk, Cumhuriyet'i kurduğu zaman, rejimin korunması şarttı ve bunun için de Cumhuriyet'in savcılara ihtiyaç vardı. Ama şimdi söyleyin lütfen, bir hırsızın, bir mütecavizin, bir katilin Cumhuriyet'le ne ilgisi var ki, karşısında Cumhuriyet Savcısı'nı buluyor.

Onun karşısında bulunması gereken Cumhuriyet Savcısı değil; kamu hukukunun savcısıdır.

Cumhuriyet'e karşı işlenecek suçlarla demokratik ve sosyal hukuk devletinin vazgeçilmez temel niteliklerine karşı işlenen suçlar DGM'de görülmeli ve bu mahkemelerde iddia makamı Cumhuriyet Savcıları olmalıdır.

Ama diğer suçlarda, amme hukukunun temsilcileri olarak savcılar, duruşma salonlarında, hákimin yanında değil de müdafilerin yanında yerlerini almalıdırlar.

İnanın, Türkiye'de yargının daha düzgün işlemesinde ve insanların ezbere suçlanmasında bu değişiklik çok önemli bir adım olacak ve insanların adalete güveni artacaktır.

Bir hukukçu olarak tanıdığımız Sayın Ertuğrul Yalçınbayır hukukun umumi prensiplerini daima siyasi mülahazaların üstünde tutmuş bir şahsiyettir. Ve şumullu bir adalet ve hukuk reformu için bir şanstır.

Umarım ki bu düşüncelerimizi paylaşır.

Av. Ertuğrul MAT

Eski milletvekili-BURSA


Ya siyaset ya eğitim


ERZURUM Milli Eğitim Müdürü Fevzi Budak'tan ‘‘Bürokrasi AKP'ye kilitlendi’’ yazısına yanıt geldi. ANAP ve AKP'den 'yasalardan doğan hakkını kullanarak' adaylıklara soyunduğunu belirten Budak, ‘‘AKP'den aday oldum ancak listeye alınmadım. Kamu görevlilerine tanınan hak gereği Erzurum MEM'deki görevime bakanlık kararnamesiyle atanarak görevime döndüm’’ dedi. Yerine geçici olarak görevlendirilen Sıdıka Güven'e yönelik köşemizde yer alan 'rencide' edici sözleri reddeden Budak, ‘‘Bu, 22 yıl Milli Eğitim Müdürlüğü yapma şansını yakalayan biri olarak hem kendime hem eğitim camiasına bir saygısızlıktır’’ dedi.

‘‘Aday adayı olmam beni müsteşar makamına taşıyacak bir hak değildir... Kimsenin bana bir şey yapmaması benim gücümden değil uzun süre görev yapmamdan doğan tarafsızlığımdır... 25.11.2002'deki yazınızda beni bir aydın yüz olarak takdim etmiştiniz. Lütfen okur musunuz?’’

Hocam, izin verin de artık bir eğitimci, parlamentoya giren bazı yobazların yanında 'aydın yüz' kalsın. Siz de 'eğitimci' mi, 'siyasetçi' mi olacağına karar verseniz nasıl olur?

Ergezen-Özgür

Bir taşla üç kuş


SİİRT tekin bir yer değildir; geçmişte çok örneği vardır. Belki de bunun için 'Mücadele' gazetesinin sahibi Cumhur Kılıçcıoğlu, ‘‘Siirt'te bir taşla üç kuş vuruldu...’’ diyor: ‘‘Siirt damadı Tayyip Erdoğan başbakan olacak; ilk kez DEHAP/HADEP Meclis'e girecek; Fadıl Akgündüz de günah keçisi olacak.’’ Siirt kısmetsiz bir kenttir. Belki bu yolla 80 yıldır geri bırakılmışlıktan kurtulmuş olur; dikensiz gül bahçesi olur.

Prof. kimdir?


DOĞU yöresinde bir üniversite için kadro alım ilanı verilmiş. Bunu okuyan bir öğretim üyesi kızmış; ‘‘Bilim adamının ayakkabı ve elbise numarası hariç tam tarifi yapılmış’’ diyor ve 'o adayı' irdeliyor:

‘‘... kaç ameliyat yapmış, kaç asistan yetiştirmiş, asistanların makalelerini gasp etmek hariç kaç orijinal yayın, kaç orijinal deneysel çalışma yapmıştır? Ne kadar yabancı dil biliyor, dosyasındaki yayınların kaç tanesi bilimsel özellik taşır, kaçı gerçektir, kaçı ekuri makaledir. Gerçek anlamda haftada kaç saat ders anlatmıştır? Ve profesör olabilmek için genel cerrahi ve onkoloji bilim dallarında hangi orijinal katkılarda bulunmuştur; bir soruşturuluversin...’’

Mumcu'nun yüreği sızlamayacak mı?


MİLLİ Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun, ilköğretimde kıyafet serbestliğini müjde gibi ilan etmesi baştan cazip gelebilir. Ben 32 yıllık bir eğitimci olarak bunun sakıncalı olduğunu düşünüyorum.

Siyah önlük zengin-fakir ayrımı olmadan okullarda bir eşitlik sağlıyordu. Şimdi ne olacak? Durumu süper olan ile yoksul olanın kıyafetleri aynı olur mu? ‘‘Ben de filan çocuk gibi giysi istiyorum’’ deyince vay o velinin haline.

Bu durum ister istemez çocuklarımızı psikolojik açıdan yaralayacaktır. Çocuğunun haklı isteklerine cevap veremeyen bir baba ve istediğini babasından alamayan bir minimininin psikolojik durumu karşısında bilmem sayın genç bakanımız ne düşünür?

Yüksel BALCI-ÖDEMİŞ

Biliyor musunuz?


AKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan aday adayları arasında şimdi de, son günlerde Merkez Bankası Başkanını sert şekilde eleştiren MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu'nun da adının geçtiğini...

Biliyor musunuz?

MESAJ


EMEKLİ olduktan sonra da ihtiyaç duyulan okullarda ücretli derse giren öğretmenlere, kesintilerden sonra verilen 2.3 milyon evden okula gidiş-dönüş ücreti değil midir... Sayın Erkan Mumcu'nun dikkatine sunarım.

Ali AKTAŞ-SÖKE

AKATLAR Sedef Sokağı sakinlerinden: Sokağımızda akşam saatlerinden itibaren yürürken önümüzü bile göremiyoruz. Çünkü sokak lambaları yok. Beşiktaş Belediyesi mi yoksa Boğaziçi Elektrik mi bu işle ilgili bilmiyoruz; ama bu halde yürümek korku saçıyor.

KADIKÖY-Kartal-Pendik arasında çalışan hatlı minibüsler yine kabusumuz oluyor. Bir yolcu almak için birbiriyle yarışan minibüsler dehşet saçıyor. Lütfen minibüs yolu olarak bilinen Fahrettin Kerim Gökay Caddesi'ne de trafik denetleme ekipleri konulsun. Dikkatinizi çekerim, denetleme arttırılsın demiyorum çünkü denetleme yok!

F. KAYA-İSTANBUL
Yazarın Tüm Yazıları