Haydi İstanbul’a bir selam çakalım!

1970’den beri Ege ve İzmir’i yazıyorum. Tam 40 yıl olmuş.. Üniversite gençliğimin geçtiği İstanbul için tek yazı yazmanın tadını çıkarmak istiyorum.

Haberin Devamı

İSTANBUL, bu yıl “Avrupa Kültür Başkenti” ünvanını aldı; böylece yoluna devam etmekte.. Biz Egeliler uzaktan izliyoruz. Cengiz Semercioğlu, 17 Mart 2010 tarihli Hürriyet’teki yazısında, bu önemli yılın İstanbul’da hava cıvayla geçmekte olduğunu, dağın fare doğurduğunu belirtiyordu. Orada yaşamadığımız için bilemiyoruz.
Ama biz, kırk yıllık bir Ege yazarı olarak, üniversite yıllarımızın geçtiği ve uzaktan çok sevdiğimiz İstanbul için bari “tek” yazı yazmanın sevincini yaşayalım dedik.. Okuyucularımız bugün benden İstanbul’u dinlesin.. Bakalım “İstanbul yazarlığını” becerebilecek miyim?..

İstanbul gezisi
Haydi yola koyulalım.. Yakından tanıdığım, okuduğum, sevdiğim yazarlarla gezdireceğim sizi İstanbul’da..
İstanbul’u gezerim ben, deli divane ve avare.. Teşvikiye’de Şair Nigar’ı öperim, Burgaz’da Sait Faik’in sandalına ilişirim.. Huzurlu beyzademiz geçmiştir Sahaflar’dan, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ayak izlerini sürerim.. Fatih-Harbiye tramvayına binerim, Peyami Sefa’nın makalesini yan gözle okurum. Cemil Meriç soluklanır tespih tanelerimde.. Nurettin Topçu sohbete koyulur Küllük Kahvesi’nde..
Yatarım Müslüman İstanbul’un mübarek seccadesine, kaybolurum Fatih’in kadim sokaklarında, mescitlere dalar, sebil çeşmelerinde kana kana şerbetler içerim. Eyup Sultan’a yüz sürerim. Tarihimin yadigarı Çorlulu Ali Paşa Medre-sesi’nde nargile çekerim, ney taksimine bayılır kalırım. Reşat Ekrem Koçu dirilir, Ahmet Rasim öksürür, Abdullah Ziya Kozanoğlu, ardından Feridun Fazıl Tülbentçi damdan düşer düşlerime..
Benim yazarlarım şairlerim
“Bayrak satılmaz, cümle ümmet aksini söylese bile!” diye haykırınca kürsüde Necip Fazıl, kükrer tüm mübarek İstanbul mabetleri aniden!.. Üşür uzaklarda ahşap bir ev, sönük soba ve ıssız gece, paslı demliği ısıtsa da volkanlar, üşür uzaklarda Nihal Atsız Beğ..
Selim İleri’dir Şehrengiz’i resmeden.. Mustafa Armağan’dır ud ve kanun eşliğinde anlatan.. Dökülür İstanbul’un sayfaları belge belge, yaşatır Boğaziçi’ni sakallı seyyah Murat Belge.. Ben Yahya Kemal ile severim Osmanlı Aziz İstanbul’unu.. Kemal Tahir ile yaşarım işgaldeki kahpe İstanbul’u.. Ben, “Nazım’a hürriyet!..” diye haykırırım Galata Köprüsü’nde.. Sonra Pera Rejans’ta beklerim kadim dostum Jak Deleon’u..
Neve Şalom Sinagogu’nda barışa dua ederim.
Sen Antuan Kilisesi’nde Meryem’le buluşurum..
Nişantaşı’nda
soluklanırım
İstanbul’u yazdıklarında deliririm.. Şarap gibi içerim Çetin Altan’ı, Sunay Akın’ı.. Öperim Doğan Hızlan’ın papyonunu.. Şişe dibi gözlüklü Aydın Boysan’a sıkı kadehler ısmarlarım Çiçekpazarı’nda..
“Artık İstanbul için lirik tahayyül mümkün değil” diye buyurmuş Hilmi Yavuz üstadımız.. Affola.. Sen ne diyorsun üstadım?.. Boğaziçi’nde yüzerim ben lirik bir torik gibi.. Olmadı, Bebek önlerinde volta atarım, sonra oltamı Boğaz’a sallandırırım..
İlber Ortaylı’nın saraylarında gezerim, Çelik Gülersoy’un tamburunu okşarım..
Kah Tevfik Fikret’in sisleri içindeyim.. Kah Salah Bey Tarihi’nin sayfalarında zıp zıp dolaşırım. Hazır gelmişken, Aşiyan’da Attila İlhan’ı ziyaret ederim. “Kaptan oralarda naparsın, dip dalga var mı öte yanda?” diye dalgamı geçerim.
Beyoğlu’nda Şükran Kurdakul ile buluşur, hasret gideririm.. Kaf-Sin-Kaf çekerim..
Avareyim işte, hem de deli divane.. Ben bu şehri yazarımlarla kolkola gezerim, şairlerle coşarım. İstanbul kaldırımlarında taş plak hüznüyle ağlarım. Beşiktaş’ta kara kartal olurum, İnönü Stadı’nda yerimi alırım, Akaretler’de Süleyman Seba’nın koluna girerim..
Ehh.. En sonunda döner dolaşır, Nişantaşı’nda soluklanırım.. Dikilitaş’ımı okşarım.. Bendeniz malum, Orhan Veli mukallidi, şair namzedi aylak kardeşiniz..

Haberin Devamı

Gençliğimin akıp geçtiği Dikilitaş..
İşte gençliğimin nişangahı, ünlü Nişantaşı Dikilitaş’ı.. Her sabah Nişantaşı Şair Nigar Sokak’tan çıkıp önünden geçip Maçka’ya üniversiteye gittim, sonra akşamüstü yine önünden geçip eve döndüm. Hep okşarım onu.

Haberin Devamı

Şu güzel İstanbul’un gravürleri
Olur mu böyle bir güzellik?.. Rüya gibi, hülya gibi bir şehir desek yeridir İstanbul için.. Nefis bir gravür izliyoruz. Thomas Allom yapmış.. İsmi, “The Bosphorus, with the castles of Europa and Asia”.. Yani Avrupa ve Asya kaleleri ile Boğaziçi.. 1800’lü yılların başında Boğaziçi’ni yansıtan bu gravürü yapan T.Allom’un, Ege ve İzmir gravürleri de ünlüdür. (Yaşar Aksoy Arşivi)

İstanbul’un
yüzü

İstanbul kadın yüzü
Genç iken öptüğüm
Yaşlanınca özlediğim.
Genelevinde cadı
Sarayında sultan
Türbesinde nine
Sultanahmet’te Halide Edip!
İstanbul kadın yüzü
Kah köylü, kah sosyete
Varoşlarda, yalılarda..
İstavrozunda Meryem
Duvarında şahmeran
68’de Adamo, Silvye Vartan
Eyüp Sultan’da anam..
Yaşar Aksoy
(Paristanbul Şiirleri, 2008)

Haberin Devamı

İstanbul’da en sevdiğim köşe
Boğaziçi’nde Yeniköy Spor Kulübü’nün çayhanesini pek severim. Kıyıda bir masaya yerleşip İstinye-Bebek yönüne bakarken, arkamdan Sarıyer-Beykoz yönüne giden gemilere el sallamak bana çok keyif verir.

Yazarın Tüm Yazıları