Hayatı çalınanlar

ÖLÜM gibi desem değil, yoksulluk? O da değil.

"Hayatımı çaldılar" dediğinde ne kadar ağır bir yoksunluğu kastettiğini onunla konuşmamış olsaydım, imkan yok ben de anlayamazdım.

Şam’ın kenar mahallelerinden birinde, oradaki tek Türk yardım örgütü Mavi Hilál’in dağıttığı okul çantalarını alan çocuklarını bekliyordu. Irak’ta İngilizce öğretmeni iken kaçmak zorunda kalmıştı. Büyük kızını rehin almışlardı, evlerine girmişler, mühendis olan kocasının işaret parmağını kesmişler, her şeylerini yağmalamışlardı. Küçük oğlu bombalardan ve yaşadıklarından sağır olmuştu ve artık konuşmuyordu.

Altı aydan beri bekliyorlardı. Parasız pulsuz, yardımlara muhtaç. İltica talebinde bulundukları ülkelerin hiç birinden ses yoktu.

"Çok yorgunum" dedi "Hayatımı çaldılar."

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin kayıt merkezinde rastladığım Ermeni kökenli Iraklı Bogos Bey ve küçük kızı da aynı ifadeleri kullanmışlardı. Annesi babası Türkiye Ermenisi idiler. Babadan oğula mültecilik kaderini o da birlikteki kızına emanet ediyor gibiydi.

"Yorgunum. Hayatımı çaldılar." .

Dünya Iraklı mültecilerin yeni farkına varıyor. Amerika’da sivil toplum örgütleri temsilcileri sıkıştırıyorlar, onlar da hükümeti. Condoleezza Rice, birkaç gün önce bir mülteci koordinatörü atadı. ABD, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne 30 milyon dolar para verdi.

İltica etmek isteyenlere kapısını en fazla açan ülke ABD. Ama bu süreç çok yavaş işliyor ve ABD’ye gidebilen Iraklıların sayısı yine de çok az.

Suriye ile ABD arasında bu konuda bir kriz var. Amerikalılar, Türkiye’ye bir şekilde gelmiş olan Iraklı mültecilere öncelik veriyorlar seçimlerinde. Buna da Türkiye soğuk. Çünkü mıknatıs etkisi yaratabilir ve göç Türkiye’ye yönelebilir diye düşünülüyor.

ARAPLAR İLGİSİZ

BU
sessiz yola düşüş, sınırlara yığılma şeklinde olmadığı için durumun aciliyeti hissedilmiyor. Ama sorunlar hızla büyüyor. Suriye hafta başında vize koydu. Bugüne kadar istediği zaman eşyalarını otomobile yükleyip Suriye’ye gidebilen Iraklıların son kapısı da kapandı.

Bundan sonra ne olur belli değil. Irak içinde yerinden edilmiş iki milyon kişi var. Daha doğrusu bunlar resmi rakamlar, resmi olmaya gerçeği hiç kimse bilmiyor.

Iraklıların durumuna dikkat çekmek için uluslararası girişimler var. Biz de Şam’a Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin temsilcisi Muazzez Ersoy ile birlikte gittik. Bir sanatçının, bir gün için sıkıntılı bir yolculuğu göze alarak gelmesi, mültecilerle zaman geçirip kamuoyunun dikkatini çekecek mesajlar vermesi çok güzel. Muazzez Hanım, bu işi ciddiye aldığını her haliyle gösteriyordu. "Bu bir insanlık dramı, birlikte mücadele etmemiz gerekiyor" diyerek bizi de onların yardımına çağırırken çok samimiydi.

Onun ve onun gibi toplumu etkileyecek insanların bu konuya sahip çıkmaları çok önemli.

Şam’da görüştüğümüz Suriye Kızılay’ının Müdürü Ershad Salihi, "Iraklı mülteciler Suriye nüfusunun yüzde onuna yaklaştı. Bu yükü taşımakta zorlanıyoruz. Türkiye Kızılay’ı 3 milyon dolar yardım yaptı. En büyük yardımı da Abu Dabi’den aldık. 10 milyon dolar ile Iraklı mültecilere yardım eden ilk Arap ülkesi oldu" diyor.

Irak Başbakanı Maliki de yardım vaat etmiş ama hálá yardım yok. Sorulduğunda, "Gönderecek mekanizma bulamıyoruz" yanıtını almışlar.

Diğer Arap ülkeleri de sanki böyle bir şey yok gibi davranıyorlar ve ilgisiz kalıyorlar.

İSTANBUL TOPLANTISI FIRSAT OLABİLİR

IRAK
’a komşu ülkeler ve BM Güvenlik Konseyi ülkeleri, G8 temsilcilerinin de katılacağı genişletilmiş Irak toplantısı ay sonunda İstanbul’da yapılacak. Bu toplantının gündeminde mülteciler konusu da olacak. Ama sivil toplum sesi olmadıkça zirvelerdeki ilgisizliği dağıtmak zor. Şam’da ufacık bir umut ışığı için kapı kapı dolaşan bir Iraklı profesör, "Sesimizi Türkiye’ye götürün" demişti. Sivil toplum örgütlerinin bu sesi duyacaklarını ve o toplantıyı aktif biçimde izleyeceklerini umuyorum.
Yazarın Tüm Yazıları