Hayata nasıl asılıyorlar

Güncelleme Tarihi:

Hayata nasıl asılıyorlar
Oluşturulma Tarihi: Kasım 17, 2001 00:00

Büyüksünüz.Çok büyüksünüz.Ben küçüğüm, ezdiniz geçtiniz beni. Gelen faks, mail ve mektup yükünün altından nasıl kalkabileceğimi bile bilemiyorum. Yalan söylemeye gerek yok, bu kadar kısa zamanda bu kadar çok öneriyi, öyküyü, formülü teknik olarak okuyabilmem ve değerlendirebilmem mümkün değil. Kendimi huzursuz hissediyorum. Neyse ki, önümüzde daha günler var, elimden geldiği kadarıyla (tabii bulabildiğim yer ölçüsünde) önerilerinizin hepsini aktarmaya çalışacağım. Bugün okuyacaklarınız ilk etapta toparlayabildiğim antreler. Yarından itibaren Allah kerim. Çok çok çok sayıda öneri var. Öyle basmakalıp, klişe birbirini tekrarlayan, dostlar alışverişte görsün önerileri değil gelenler. Ayrıca felsefeye kaçan savurmalar da değil. Neredeyse her biri bizzat yaşanan olaylardan çıkan son derece gerçekçi ve olabileceği kadar çeşitli. Ama bu önerileri yakalayabilmek için yaşanan öyküleri de okumak gerekiyor ve ne yazık ki buna da, sıradan bir faninin vakti yetmiyor! Kimi bize yeni aşklar öneriyor, kimisi yeni iş alanları. Seks, bol bol okumak, roman kahramanı olmak, yeni meditasyon biçimlerine sardırmak... Sonra herşeyi ama herşeyi ucuza getirme yöntemleri... Tek başına alındığında pahalıya gelecek şeyleri topluca değerlendirip fiyatını küçültme teklifleri... Yeni iş alanları... Son derece yaratıcı. Bu arada tehlikeli durumlar da var tabii. Birileri kendilerini kurtarırken, başkalarını da zor durumda bırakabiliyor. Türkçesi, bir takım ürünleri kullanmamayı, daha ucuz olanlarını tercih etmeyi ya da yasal olmayan ürünlere yönelmeyi teklif edenler de var. Korsan kitap mesela. İyi de o zaman geçimlerini bunlardan sağlayanların durumu ne olacak? Onlar öykülerini, çözüm önerilerini kime anlatacak? Ama normal bir durumda değiliz, kriz bu kriz! Can havliyle yapılıyor yapılan herşey. Hayatta kalabilmek için. Dolayısıyla bugün, yarın ve önümüzdeki günlerde okuyacaklarınızı bu gözle değerlendirin. Ben de sayenizde terapiste gidecek vaktim bile kalmadığından, depresyondan çıkmak zorunda kalacağım. Çalışmak da benim formülüm. Şimdilik bir işim olduğu için tabii. Evet, top sizde...YÖNTEM Mİ DEDİNİZSinemaya gitmek yerine elden düşme bir VCD aldım. Resmen 500 bin liraya beş kişi film seyrediyoruz ve eğleniyoruz. Eş dost arasında kitap ve CD değiştiriyoruz. Ayıptır söylemesi, artık korsan kitap da alıyorum. Hiç okumamaktan iyi değil mi? Sonra, dışarı yemeğe çıkmak yerine piknik yapmanın daha hoş olduğuna karar verdim. Yaşam kalitemizi düşürmeyeceğiz ya, boş Nescafe kutularını atmamaya başladım, kahveyi içine açıktan tartırarak alıyorum. Ve artık tercihim, Marc yerine sıvı deterjanlar. Üç milyon 750 bin lira yerine 500 bin lira ödüyorum. Mutfak fayansları da bana küsmüyor! 5 kiloluk Komili sızma zeytinyağının üzerinde 32 milyon etiketini gördüğümde yaşadığım şok, neredeyse İkiz Kuleler yıkılırken ekran karşısında yaşadığım şoka eşitti! Zeytinyağı denilen kutsal şeyden vazgeçmek olmaz ama biliyor musunuz 15 milyon liraya satılan iyi zeytinyağları da var. Ariel ya da Omo yerine Rinsomatik kullanınca da, Mehmet Ali Erbil gelip ‘‘Beyazlarınıza bir bakalım!’’ demiyor. Kullandım. Hiç çekinmeden. Pişman değilim. Temizlikçi almak yerine evi artık ben temizliyorum. Saçımı kısacık kestirdim. 6 ay berbere gitmesem de olur! Hem şimdi daha genç görünüyorum. Orkid yerine Libresse kullandığımı söylemiş miydim... (Suna G.)LÜTFEN GÖL OLUNYaşlı usta, çırağının her şeyden sürekli şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona bir avuç tuzu bir bardak suya atıp içmesini söyledi. Çırak, içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı. ‘‘Tadı nasıl?’’ diye soran yaşlı adama da öfkeyle ‘‘Acı!’’ diye cevap verdi. Usta, bu sefer de çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına, bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken, yaşlı usta aynı soruyu yine sordu. ‘‘Tadı nasıldı?’’. ‘‘Ferahlatıcı’’ dedi genç çırak. ‘‘Tuzun tadını aldın mı peki?’’ diye sordu yaşlı adam. ‘‘Hayır’’ diye cevapladı çırağı. Bunun üzerine yaşlı adam, suyun başına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi: ‘‘Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir. Ne azdır ne de çok. Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey, ıstırap veren şeylerle ilgili hislerini genişletmendir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış!’’. (Rabia)SAHİ KAÇ ARKADAŞINIZ VAR?Ben ne mi yaptım? Hep ertelediğim şeylerle yüzleşmeye karar verdim. Hayatımdaki taşları yerinden söküp attım. Karar verip uygulamam aynı anda oldu. Hayata tutunmamı sağlayan işimi (reklam ajansı) kapattım. Vazgeçilmez alışkanlığımı (20 yıllık evliliğimi) bıraktım. Benden hiç beklemezlermiş! Akıllı uslu bir görünümüm varmış! Ama yaptım. Üstelik kimseyle paylaşmadım bunları. Tek başına taşıdım. Kısa bir süreliğine terapiste gittim sadece. Terapistim dedi ki, ‘‘Eğer konuşacak bir arkadaşın olsaydı, burada olmazdın!’’. Çok şaşırdım. Nasıl olurdu? Başarılı iş kadınını oynuyordum ben. Güya tonla reklamcı arkadaşım vardı! Üstelik, başka problemlerle gitmiştim, böyle beklenmedik bir tokat yedim. Demek istiyorum ki, herkes sorsun bir kendine: Sahi gerçekte kaç arkadaşları var? Şimdi hayata nasıl asıldığıma gelince, küçük büyük bütün hayallerimi gerçekleştirmeye uğraşıyorum. Ve en önemlisi bütün bağımlılıklarımdan kurtulmaya, özgürleşmeye çalışıyorum. En çok da kendime değerli bir mücevhermişim gibi davranarak. Ve tabii hayatımı zenginleştirecek arkadaşlarımı giderek çoğaltarak... (M. K)MAÇA GİDERKEN KÜFREDİNBu krizde Almanca öğrendim. Resmen sıkıntıdan! Öylesine başlamıştım. Bir şeylere sardırmak iyi geliyor insana. Ve tabii maça gitmek. Şöyle adam gibi küfür etmek. Şahane! Lütfen haber seyretmeyin. Ama yerli dizilerin aptal esprilerine gülebilirsiniz... (Sezer C.)YARATICI OLMAK GEREKİYORGeçenlerde işşiz bir arkadaşıma iş buldum, kabul etmedi. Gerekçesi: ‘‘Ee patron çok kazanıyor. Ama bana istediğim parayı vermiyor!’’ Artık biraz profesyonel düşünmek gerekiyor. Yok artık, o eski büyük ve gereksiz paralar! Niye geçici işlerde, daha az parayla çalışmayı küçümsüyoruz? Sürekli işsizlikten, parasızlıktan yakınan insanların harcamalarını hiç kısmadığını görüyorum, hasta oluyorum. Sürekli sistem suçlanıyor. İyi de biz kafalarımızı değiştirmezsek bu Allah'ın belası sistem nasıl değişecek? İnternet'ten iş fırsatları araştırılabilir. Öyle güzel siteler var ki, evden bile para kazanılabilir. Ama insanın niyetinin olması gerekiyor. Adam bankacı, banka iflas etmiş, hala bankacalık yapmaktan söz ediyor! Artık başka işlere baksa, kafayı farklı şeylere çalıştırsa. Farklı düşünmeyi öğrenmek gerekiyor. Geçenlerde Bahçelievler'de bir yer gördüm bayıldım. Birileri kütüphane açmış. İnanılmaz bir mekan. İngilizce de öğretiyorlar, kırtasiye malzemeleri de satıyorlar. Bir okuma yeri. Halbuki elalem hep cafe, fast food mekanları açmayı düşünüyor. Artık yaratıcı olmak gerekiyor. (Semra H.)HAYAL KURUNÇözüm hayal kurmak ve bu hayalin gerçekleşeceğine gönülden inanmak. ‘‘Olmalı, olacak, istiyorum’’. Eğer bir şeyi gerçekten istiyorsanız, bütün evren size yardım edermiş. Ben çocuklarımın bir meslek sahibi olmasını istiyorum. Beni yalnız bıraktıklarında da İstanbul'daki küçük dairemi satıp, yeşillikler içinde küçücük bir bahçeli ev satın almayı hayal ediyorum. Sabahları erkenden uyanıp kümese gideceğim, her bir tavuğu, horozu tek tek sevip taze yumurtaları toplayacağım. Bahçe ile uğraşacağım. Pencereden baktığımda duvar gibi dikilen apartmanlar yerine dağ ve gökyüzü göreceğim. Ve kafa dinleyeceğim. Neden olmasın? Hayal ediyorum. Olmalı, olacak, istiyorum... (Ayşe P.)TOPRAKLA UĞRAŞIN1. Köşe yazarları hariç gazete okumak yok 2) National Geographic ve Discovery seyret bir şeyin kalmıyor 3) Mutlak seviş, bol, bol 4) Saksıda fesleğen yetiştir 5) Ondan sonra sardırıyorsun, Mısır Çarşısı'na gidip laleler, sümbüller, saksılar alıp toprakla uğraşmaya başlıyorsun. Bir arkadaşım Migros'ta siyah lale satılıyor dedi. Gittik aldık. Ve hemen ektik. Çıksın size de yollarım. 6) Ve tabii bir kedin olacak. Sen sümbül ekeceksin, o onları çıkarıp top oynayacak. 7) Ama bir bakmışsın depresyonun buharlaşacak. (Hande)HAYIR DİYEBİLMEKKrizden önce farketmediğim, farketsem de önemsemediğim kamburlarımı atarak asıldım hayata. Kendimi bir balon gibi farzedip, kum torbalarımı birer birer fırlattım. Henüz işimi kaybetmedim ama etrafımda olup biten herşey yeterince depresyon etkisi yarattı bende. Hepsinden kurtulmak kolay değil ama elimden geleni yaptım. İkibuçuk yıldır kahrını çektiğim, sevgimi sömüren, bırakacağım diye ödü kopan sevgilime resti çektim. Hayır demeyi öğrendim. Sonra aile bireylerinin kaprislerini artık çekmeme kararı aldım. Ha bir de iki oda salon evimin iki arka odasına kartonpiyer yaptıracağım ve boyasını yenileyeceğim diye tutturmuştum, vazgeçtim. Kartonpiyersiz de yaşarım, boyayı da kendim yapacağım. Hem terapi de olur. Sözün özü ‘‘Ben’’ diyorum artık. Dostlar alınmasın, bu onlar için daha iyi, çünkü kendine faydası olmayanın başkasına hiç olmaz! (Leila)BOL BOL SEVİŞİNZorlayıcı her etkenden uzak kalın. Tartışmalar, gereksiz konuşmalar, stres yaratan herşey. Sevdiğiniz şeyleri yapın. Ben duş alırım mesela. Psikolojik dinamizmi iyi insanlarla beraber olun. Bol, bol sevişin. Az yemek yiyin. Kafayı meşgul eden sonuları bir süre için dondurun. Şimdi çözüm bulamıyorum, sonra bakacağım deyin. (Ekrem S.)KREDİ KARTINIZI KESİNTelevizyondaki haberleri dinlemiyorum. Çocuklarımla ilgileniyorum, işe mutlaka onları öpüp koklayıp gidiyorum. Gazeteleri bir gün sonradan okuyorum. Dua ediyorum bol bol. Her zamankinden fazla Amin diyorum. Borçlarıma gelince? En fazla bir ay içinde ödemeye çalışıyorum. Kredi kartımı kesip attım. Bakkalla da anlaştık, paramız olunca vereceğiz. Hiçbir alışverişi abartmıyorum. Boş zamanlarda çoğunlukla evdeyim. Müzik! Yürüyüş! Konu komşu ziyareti! Ve bol bol temizlik! Ütü bir çare olabilir. (Leyla)DANTEL YAPIYORUMNasıl mı asılıyorum hayata? Dantel yaparak. Ee herkes kafayı sıyırtmamak için bir yol buluyor. Okuldan mezun olunca İstanbul'a geldim, canavarın kolları herkesi hızla sarıyordu. Ben salak salak iş arıyordum. Maalesef hiçbirinden ses çıkmadı. Çevremdeki herkes bana sabretmemi söylüyordu. Sabretmeyi öğrenmeliydim, değil mi? Peki ama nasıl? Bir gün aklıma dantel yapmak geldi. Büyük bir örtü yapmaya karar verdim, küçücük minicik binlerce parçanın bir araya gelmesiyle oluşan bir büyük örtü. Sabretmeyi ve azmi öğrenmek için ben böyle bir yol bulmuştum. Herkese tavsiye ederim. Bembeyaz, kar gibi bir şey çıkıyor ortaya. Siz bile şaşırıyorsunuz, dünyayı unutuyorsunuz... (İrem S.)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!