Hayat ve Kılımbım'ın anısına

MASAMIN üstü en iyimser tabirle 'karışık.' Her gün işe gelirken kendime ‘‘O gün bugün. Toparlanacak o masanın üstü’’ diyorum ama dinleyen kim.

Bir gün masanın üzerindeki yığın içinde yeni bir yaşam formatının oluşacağından, evrim geçirerek tuhaf bir canavara dönüşeceğinden, sonra da beni yiyeceğinden endişeleniyorum.

Fakat o karışıklığın içinde yerini koruyabilen objeler de var. Mesela Hürriyet'in 1960'larda bastığı ‘‘Feza ve Ötesi’’ kitabı, Tribün dergisinin ilk iki sayısı, Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi fikstürü filan üstte kalanlardan.

Bir de niye hala atmadığımı çözemediğim bir bülten var. Benzeri bültenler, seri bir şekilde çöp sepetini boylarken bu bülten nedense orada öylece duruyor.

Benim için ne gibi bir mana taşıdığını çözebilmiş değilim. Bülten, Time Out dergisi ile Miller biralarının ortaklaşa düzenledikleri ‘‘2001 Yeme-İçme Ödülleri’’nin neticelendiğini bildiriyor.

Ödül alanların bazılarına gitmişliğim var, bazılarının kapısından bile geçmedim. Listede ödül kazanan mekanlara baktığınızda, seçen kişilerin orta-üst düzey gelir seviyesinde olduklarını fark ediyorsunuz.

Benim böyle bir durumum yok zaten. E öyleyse niye tutuyorsun kardeşim bu bülteni hala? Şu anda okuduğunuz yazıya başlarken, bu bülten birden bir mana kazanıverdi.

Ödül listesini kendime uyarlamaya karar verdim. Arkadaşlar, son derece subjektif ‘‘2001 Yeme-İçme Ödülleri’’ listeme hoşgeldiniz. Hepinize sabırlar diliyorum...

EN İYİ RESTORAN: Time Out okurları Downtown'u seçmişler. Muhakkak çok başarılı bir restorandır. Fakat ben tercihimi Galata Kulesi'nin yakınındaki esnaf lokantasından yana kullanacağım. Bir kere yemekler güzel, sirkülasyon fazla olduğundan mıdır bilmem ama ekmek hep taze. Bir de çok hesaplı. Özellikle kuru fasulye konusunda tek geçebilirim. Nizam'ın da kuru fasulyesi güzel fakat buranın ambiansı daha iyi.

EN İYİ LEZZET: Kesinlikle Sainte Pulcherie'nin sokağında takılan kokoreççi. Dergi okurları Develi'yi seçmiş. Hürmetlerimi sunarım Develi'ye. Hakikaten o da takdir ettiğimiz bir lezzet dünyasıdır. Bir arkadaşımıza ‘‘Şu humus deniz olsa ben de içinde yüzsem’’ dedirtmiş olan Develi'yi de seviyoruz. Fakat bu kokoreç de takdir edilmeli. Usta belli bir saatten sonra Taksim Meydanı'na çıkıyor. Ama akşam üstü henüz Sainte Pulcherie'nin sokağındayken yakalayın. Enfes!..

EN İYİ KONSEPT VE AMBİANS: Kız Kulesi'ni seçmişler. Kız Kulesi'nde oturup keyif çatarken ambians çok iyi olabilir. Fakat dışarıdan bakıldığında nedense hala ‘‘Canına okudular be Kız Kulesi’’nin diyorum. Benim ambians konusunda tek geçeceğim mekan Hayat Bar'dı. Fakat o güzelim mekanı kapattılar. Orta kademe pavyon havasındaki Hayat Bar'ın bir köşesinde Rize yaylaları fotoğrafı, bir köşesinde Orhan Gencebay portresi asılıydı. Minnacık mekanda bir köşede müzik yapan şantör'ün mikrofon sopasına 1 milyon lira yapıştırdığınızda ‘‘Yeterki Sevgilim Gerçekçi Ol’’u söylüyordu. Bİr duvar ise komple boş J&B şişesiyle süslenmişti. Hasretle anıyorum.

EN İYİ ŞEF: Four Seasons Hotel'den Ciaran Hickey seçilmiş. Kendisini tanımam. Ben bu alemde bir tek Üzeyir Usta'yı tanırım. Beyoğlu Ocakbaşı'nın ustası. Oraya gideceksiniz, selamımı söyleyeceksiniz ve biftekten Adana isteyeceksiniz. Var mı böyle bir lezzet. Sigara içiyorsanız, çakmak taşımanıza da gerek yok. Üzeyir Usta, sigaranızı ocaktan aldığı korla yakıyor. Bir de tavsiye. Önce kebabınızı yiyin, sonra mezelere geçin. Mezeler de çok güzel olduğundan, sonra kebaba yer kalmayabiliyor.

EN İYİ BAR: Touchdown seçilmiş. Touchdown Nişantaşı'nda en sevdiğimiz bardır. Fakat benim oyum Sirkeci'deki Gar Birahanesi'ne. Bira 1 milyon lira. Lig TV var, duvarda içi nane kokteyli dolu olan bir 'kılınç' asılı, müşteriler hakkında kitap bile yazabilirsiniz. Ayrıca hızlı tramvay manzaralı. Süper bir mekan.

EN İYİ GECE KULÜBÜ: Okurlar Laila'yı seçmiş. Ama ben, Hayat Bar gibi ekonomik krizin gadrine uğramış ve kapısına kilit vurmuş olan Kılımbım'ı seçiyorum. Kılımbım, Safran'ın sokağındaydı. Adına hasta olmuştuk önce. Sonra bir gece ziyaret ettik. Barda duran, bir görevi de dj'lik olan hanımefendiden Orhan Gencebay'ın içinde ‘‘Her gönlün bir köşesinde, yaralanmış bir yer vardır’’ dediği şarkısını çalmasını istemiştik. Bize bizzat seslendirmişti. Bu vesileyle Kılımbım'ın aziz hatırası karşısında saygıyla eğiliyorum.

EN İYİ CAFE/BRASSERIE: Armani Cafe buyurulmuş. Herhalde Galata Kulesi'nin dibindeki kahveden haberleri yoktu. İkinci adayım da üniversite yıllarında müdavimi olduğum, artık ayda yılda bir uğrayabildiğim Çorlulu Ali Paşa Medresesi olacak.

ÖZEL BAŞARI ÖDÜLLERİ: Babylon ve Beyti'ye verilmiş. Babylon güzel, Beyti de güzel seçim. Fakat başarı ödülü, Cumhuriyet'ten sonra Pano'yu, ardından da Viktor Levi'yi yeniden hayata döndüren Feyzi'ye verilmeli. Bir diğer adayım da. Fitaş'ın arka sokağındaki köfteciye. Küçücük dükkanda yıllardır inanılmaz güzellikte köfteler yapıyor. Favorilerim bunlardır. Haydi eyvallah.
Yazarın Tüm Yazıları