Hayat bir yolculuktur

Çoğumuz bir gün bizim de yaşlanmayla yüzleşeceğimizi düşünmez ve yaşlanma sürecinin yarattığı değişimlerin, hatta yaşlandığımızın farkına varmaz, yaşlanmayı “üzerimize kondurmak bile istemeyiz.” Oysa hepimiz yaşayan her şey gibi yaşlanıyoruz ve yaşlanmaya devam edeceğiz.

Haberin Devamı

Alain Maurois “İlkbaharın yaza, yazın sonbahara geçişi o kadar ağır olur ki, çoğu kez fark edilmez. Sonra soğuk bir sabah karlarla, fırtınalarla kış gelir” diyor. Maurois’in bahsettiği kışa işaret eden ilk fırtına, bazen bir “grip-nezle-soğuk algınlığı”, bazen bir ishal ya da idrar yolu enfeksiyonudur. Ve o aslında bundan sonra yaşayacağınız sürenin yeni bir dönem, “yaşlılık dönemi” olduğunun ilk habercisidir.
Bedeniniz ilkbaharı çoktan bitirmiş, yazın keyfini çıkarıp gününü gün etmiş, sakin bir sonbaharın huzurlu sessizliği içindeyken bu fırtına yavaş yavaş gelen kışı ortaya çıkarmıştır. Kısacası kış zaten uzun süredir zaten kapınızdadır.
Fırtına bahane, “beden ve ruhun yorgunluğu” ise gerçektir. Ve yukarıda belirttiğimiz gibi çoğu kez tetikleyici neden basit ve sıradan bir hastalıktır. Mesela, gençliğinizde sadece baş ağrısı, kırgınlık ve hafif ateşle iki-üç günde geçirebileceğiniz nezleyi, artık 10 günde bile atlatamaz, ağır bir grip veya zatürree depremi olarak yaşıyorsanız, “hoş geldin yaşlılık dönemim” diyebilirsiniz. Açık sözlü, dimdik, hazırlıklı ve huzurlu bir “hoş geldin” diyebiliyorsanız hiç korkmayın, hiç endişe etmeyin.

Haberin Devamı

HAYAT SİZİN ELİNİZDEDİR

Yaşlanırken de hep sağlıklı kalmak, daha az yorgun düşüp, daha az hastalanmak, size bağışlanan o nefese, o son yürek çırpınışına kadar yürüyüp koşmak, her gün deliksiz uyuyup, her sabaha zinde uyanmak, yeterince görmek, anlatmak, hatırlamak, duymak, gülmek, kahkaha atmak, dostlarınız veya evlatlarınızla sohbet edip, torunlarınızla oynamak yalnızca alınyazınızın, yalnızca kaderin değil, biraz da sizin elinizde.
Yeter ki siz doğru kararlar verin: “Zarif, sağlıklı, bilge, genç ve dinç bir yaşlı olmak mı yoksa başkalarının yardımına muhtaç, zavallı ve güçsüz bir ihtiyarı mı oynamak istiyorsunuz?” Ve yeter ki bu kararların arkasında durun.
İyi hayat sürmeyi bırakmayın. “İyi bir hayatın nasıl elde edileceği?” sorusunun yanıtı nasıl yaşadığınızda, aldığınız kararlarda, yani sizde ve kaderinizde, yani genetik mirasınızda ve tanrının takdirinde gizlidir.

SONUÇ

Haberin Devamı

Kısacası “iyi hayat” yalnızca alınyazınızla değil, yaşarken yaptığınız seçimlerle de ilişkilidir. Biyolojik potansiyelinizi nasıl değerlendirdiğinizle, sağlığınızı nasıl ve ne kadar koruyup, güçlendirdiğiniz, genetik mirasınızı nasıl yönettiğinize bağlı bir süreçtir. (İkinci Hayat/Doğan Kitap/2010)

ÖNEMLİ

Hayatımız uzuyor

Biz, yaşlanmayı “bedensel ve ruhsal yönden mükemmel bir form ve denge içinde olan kişilerin gittikçe daha sık bir şekilde ve daha uzun sürelerle hastalanmaları, ayrıca yaralanma ve ölüme daha yatkın bir hale gelmeleri” olarak tanımlıyoruz.
Beklenen yaşama süresi her 10 yılda bir neredeyse 1-2 yıl uzuyor. 100-120 yıllık bir ömür ise sanki olacakmış gibi! Bunun için biyolojik potansiyelinizi doğru kullanmanız, onun olumlu yanlarını geliştirip, olumsuz yönlerini törpülemeniz öneriliyor.
Unutmayın! Tıptaki gelişmeler isteseniz de, istemeseniz de sizi annenizden daha uzun yaşatacak. Tıptaki gelişmelerle eskiden bir kader olduğu sanılan yaşlılığa bağlı değişimler ile karşılaşma ihtimali azalacak.
Yani siz isterseniz “yaşlı ama sağlıklı, belleği düzgün çalışan, kemiği, kası güçlü, sistemleri tıkır tıkır işleyen biri” olabileceksiniz.
Kısacası artık “bunama, depresyon, sağırlık, katarakt veya glokoma bağlı körlük, kemik erimesi, kamburluk” yaşlanmanın ayrılmaz bir parçası olmaktan çoktan çıktı.
Bunların etkileri en azından makul ölçülere indirilebiliyor. Bütün mesele işi ciddiye almak, “oluruna bırakmaktan” vazgeçip bazı tedbirleri almakla ilgili.
Hayat uzuyor. Uzayan kısmı yaşlılık dönemi.
Bu dönemi sağlık içinde geçirmek için işi tesadüflere bırakmamak lazım.

Yazarın Tüm Yazıları