Hayaller biterken!

Güncelleme Tarihi:

Hayaller biterken
Oluşturulma Tarihi: Nisan 24, 2004 00:00

SEVGİLİ okuyucularım, günlerden beri burada Kıbrıs yazıları yazıyorum. Bazılarınız belki ‘yetti artık’ dediniz. Ama yetmedi!.. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğundan bugüne kadar böyle bir oyunun içinde böylesine küçük düşürülmemişti. ‘Ver kurtul...’ ‘Kıbrıs belasını başımızdan def edelim gitsin...’ ‘Aman AB’yi kızdırmayalım, biz uslu çocuk olalım...’ ‘Her şeye evet...’Bu tezgáhın içinde dönüp dolaştık ve boğulup kaldık. Medya korosu her gün bunları bağırdı, beyin yıkadı. Niçin?.. Çünkü ABD, AB ve AKP iktidarı öyle istiyordu. Onların dümen suyundan çıkmak onlara yakışmazdı! Karen Fogg’un ektiği tohumlar yeşermiş, bazı köşe yazarlarıyla kurduğu o vıcık vıcık ilişkiler meyvesini vermişti. Ayrıca KKTC’yi verirsek borsa yükselecek, döviz düşecekti! İki taraf da ‘evet’ derse her şey güllük gülistanlık olacak, ABD ve AB bizim gibi uslu, uysal, sessiz ve kimsesiz yavruyu ihya edecekti! Gökten paralar yağacaktı!Yalanın, palavranın, aldatmaca ve yutturmacanın bini bir paraya gidiyordu. ***Türkiye bir şeyin hesabını iyi yapamadı. Kıbrıs bugün bölgenin en huzurlu yeri. Kavga dövüş yok. Kan dökülmüyor. Avrupa’da son yıllarda pek çok ülke bölündü. SSCB dağıldı, içinden nice devletler çıktı. Yugoslavya dağıldı, kaç parçaya bölündü. Çekoslovakya’da aynı şey oldu. Balkanlar’daki olayları hepimiz biliyoruz. On binlerce insan can verdi. Bütün bunlar olurken ABD ve AB vardı. Onlar, bu ülkelerin hiçbirini yeniden birleştirmek için çaba harcamadı. Kaldı ki, oralarda yaşayan insanların pek çoğu aynı dili konuşuyordu, aynı dine mensuptu. Pek çoğunun arasında dil, din, kültür farkı yoktu. Fakat ABD ve AB, kafayı Kıbrıs’a taktı. AKP iktidarı da bunların çizgisini izleyince, durum daha belirgin oldu. Kıbrıs’ta yaşayan iki toplumun milletleri, dilleri, dinleri, her şeyleri ayrı. Yarın bir birleşme olsa, yine kan akmaya, Türkler Rumları, Rumlar Türkleri öldürmeye başlasa, bunun hesabını kim kime verecek, nasıl verecek? ***Birileri artık KKTC’yi ‘başımızın belası’ olarak görüyordu. Medya korosu iktidardan aldığı güçle bunu haykırıyordu.KKTC’de yaşayan bir kesim ise Türkiye’yi ‘istilacı’ olarak görüyordu. Referandumda ‘evet’ fazla çıkarsa Türkiye oradaki söz hakkını yitirecek, ceplerine AB pasaportu konulacak ve ‘işgalden’ kurtulmuş olacaklardı! Rumların egemenliğine girmek, o kesimler için daha iyiydi!Rumların ayağına gidildi, yalvarıldı: ‘Aman evet deyin, lütfen evet deyin, bizi de kurtarmış olun.’Yunanistan’la aramızdaki en büyük fark buydu. Onlar Rum kesimini baş belası olarak görmüyordu. İşlerini her konuda ve her alanda birlikte yürüttüler.***Karşımızda kaçın kurası ve tuzu kuru Yunanistan ve Rumlar olduğunu unutmuştuk. O kadar ki, Güvenlik Konseyi’nde yapılan son oylamada Rusya’yı ayarlayıp Annan’ın karar tasarısını veto ettirmeyi bile başardılar. Bizim Dışişleri Bakanı ise bu durum karşısında söyleyecek bir söz bulamadı, ‘Yapacağımız bir şey yok’ demekle yetinmek zorunda kaldı!.. Çünkü çaresizdi! Bizimkiler zannediyordu ki ‘dostum Karamanlis, dostum falanca’ demekle, onların sırtını sıvazlamakla, el ele tutuşup tespih armağan ederken fotoğraf çektirmekle karşı taraf kafakola alınır!Bu işler bu kadar kolay ve ucuz değil. Yedirmezler, küçük düştüğünle kalırsın. Hiçbir ülke egemenliğini kolay bırakmaz, başkalarıyla paylaşmak istemez. Bundan vazgeçerek onurunu çiğnetmez. Bizim yapamadığımızı Rumlar bugün göstermek üzere.Hep düşünüyorum: Acaba şimdi Kıbrıs için tezgáhlanan ‘referandum’ bir ön ısıtma mı? Yakın gelecekteki olası ‘Güneydoğu referandumu’ için ilk girişim mi? AB’nin DEP davasında kopardığı yaygaraya, içimizdeki ver-kurtul korolarına ve bizi yönetenlerin kafa yapısına bakılırsa, niçin olmasın!
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!