Har vurup hormon savuruyoruz Ferhan Abi

Hep böyle oluyor.

Her taşınma bir tür hesaplaşmaya dönüşüyor.
Sekiz ay önce “arka oda”ya yığıp unutmuş gibi yaptığım kitapların ortasında oturmuşum, Milliyet Yayınları’nın 1970’lerde bastığı cep kitabı “Tarzan”ın arasından çıkan fotoğrafa bakıyorum.
Yeto, Frankie, Prof ve ben. Ne kadar genciz, neredeyse çocuk sayılırız.
Bir mahalle maçı sonrası, bakkalın önünde oturmuş kola içiyoruz.
Kitapların arasına birşeyler atıp unutmaya çocukken başlamıştım.
Sinema bileti, yarısı kopmuş otobüs bileti, sonraki yıllarda tatil kitaplarına ayraç olmaya başlayan uçak bileti koçanları, kartvizitler ve çoğu sarhoşken adisyon fişlerine yazılmış Ferhan Şensoy özentisi ama başarısız “manzum metinler”, şiirler.
“Har vurup hormon savuruyorum”a filan özenmişim.
“Savul ulan kahpe Bizans, yoruldum da geliyorum” yazmışım “Kazancı Yokuşu” kitabının boş bulduğum her yerine.
Canımız Ferhan Abi.

Vücuda nostalji yüklemesi yapıp his ayarlarımla oynamak niyetinde değilim elbet.
Kitap yığınının bir bölümüyle, kabaca toplam basılı malzemenin üçte biriyle vedalaşmam gerekiyor.
Eski mahallemde daha küçük bir ev buldum ve taşınıyorum.
Hayatı kendi içinde küçültmem şart.
Yoksa Paul Auster’ın -yanılmıyorsam- Ay Sarayı’ndaki kahramanlarından biri gibi ev eşyasının bir kısmını kitapları kullanarak yapmam gerekecek.
Kitaplardan bir yatak, kitaplardan bir masa.
Okunmuş, hiç okunmamış, hiç okunmayacak, bir daha okunmayacak, hakikaten alıp başınıza vurmanız ihtimali dışında başvuru kaynağı olmayan kitapları ayırmaya başladım.
Hiçbirini okuyamadığım “Cariyem Hülyalanmış, Oy Benim Anaaaanem Saraylıydı” tarzı romanlar. “Gelişmiyorum, gelişmeyeceğim kardeşim, sağol. Beni rahat bırakın, lütfen gidin buradan” diye reddettiğim “kişisel gelişim” kitapları..
İstemdışı birikenlere öncelik tanıdım diyelim kısaca.

İkinci aşamada durum biraz zorlaştı.
Son 10 yılda okuduğum, sevdiğim fakat bir daha okumayacağım polisiyeler.
Daha gelişmiş/genişletilmiş baskılarına ulaştığım eski dostlarım.
Biraz çocukluk yıllarından kalanlar. Tarzan gitti mesela.
Bazı dergiler, bazı siyasi kitaplar, bazı hatırat.
Mihri Belli’nin iki cildini de bayılarak okuduğum anıları gitti mesela.
Mihri Belli’nin Anıları gibi bazı kitapları “Başkaları da okusun bu güzel kitapları” diye elden çıkarttığımı söylemeliyim.
Neticede dev bir yığın oluştu.
Neredeyse bir odanın yarısını kurtarmış oldum.
Kedi için böyle durumlar zaten bayram.
“Hareket olsun da yaramazlık yapalım birader” gibilerden suratıma bakıyor.
“Görecen sen hareketi; yeni ev şoku yaşayacaksın haberin yok” diyorum.
Umrunda değil, koliye girip kendini kapatmayı başarıyor.
Kedi gündemi güzel bir şey olmalı.
Yazarın Tüm Yazıları