Hakkı kötüye kullanmak...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Seçimlerin 18 Nisan günü yapılmasını isteyenlerle ertelenmesi için uğraşanlar arasındaki kavgada dün yeni bir gelişme oldu:

Zamanında yapılmasını isteyenler 158 imzalı bir dilekçe ile Anayasa Mahkemesi'ne başvurdular ve ‘‘TBMM'nin olağanüstü toplantıya çağrılmasından başlayarak, 13 Mart günü alınmış kararların hepsinin iptalini’’ istediler.

Bu ne demek derseniz, anladığımızı söyleyelim:

Örneğin, 13 Mart günü genel görüşme isteği ele alınmamış sayılacak. Arkasından Meclis'in aldığı tüm kararlar geçersiz olacak.

Ve tabii... Anayasa Mahkemesi bu dilekçede istenenleri kabul ederse, -yahut yürütmeyi durdurma kararı verirse- örneğin halen Meclis'te görüşülmekte olan gensoru önergesi ardından yapılan oylama, hükümete Meclis'in güven duymadığını gösterse bile bu karar dikkate alınmayacak.

Yani istikrar adına yeni bir istikrarsızlık yaratılacak.

ANAP Milletvekili Nejat Arseven ile DYP Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın başı çektikleri şikáyetnameyi okuduk. Hikmet Çetin'in, ‘‘Danışma Kurulu'nun görüşünü almadan ve görüşüleceği Başkan tarafından önceden bildirilmeden’’ hiçbir konunun ele alınmasına izin vermeyen İçtüzük hükmüne rağmen Meclis'ten 'çalışmalara devam' konusunda karar talep etmesi hariç, tüm bu gürültüyü neden çıkardıklarını, hele Anayasa Mahkemesi'ni tutup Meclis'in Mubassırı (öğrencilerin tepesindeki görevli) konumuna getirmekten ne umduklarını doğrusu anlayamadık.

Ortadaki durum belli:

Milletvekillerinden 116'sı (bizce de Meclis'in itibarını beş paralık eden bir ittifak sonucu) biraraya gelmişler. Ama Meclis'i, tam usulünce olağanüstü toplantıya çağırmışlar. Meclis Başkanı da Anayasa'nın bu konuda kendisine takdir hakkı vermediğini görünce çağrının gereğini yapmış.

Vaay... Sen nasıl yaparsın? Bu adamların ‘‘Meclis'i olağanüstü toplantıya çağırma hakkını kötüye kullandıklarını görmüyor musun?’’ diyorlar.

Gerekçeleri de ‘‘niyetleri iyi olsaydı, kendi önergelerinin görüşülmesini reddederler miydi?’’

Doğrudur. Hem ‘‘genel görüşme açılsın’’ de... Hem de ‘‘hayır bunu görüşmeyelim’’ diye oy kullan... Bu yanlış... Bu yanlışı kimse savunamaz.

Böyle bir gerçekle karşılaşınca Başkan Hikmet Çetin, Meclis hayatımızda hiç yaşanmamış bir inisiyatif kullansa ve ‘‘Çağrı sahiplerinin iyi niyetli olmadıkları kendi oylarıyla sabit hale gelmiştir. O nedenle talepleri -yapılmış görüşmeye rağmen- ‘yok işlem' sayılacaktır. Sonuç olarak her şey TBMM'nin Olağanüstü Toplantısı açılmamış gibi devam edecektir’’ deseydi/diyebilseydi bize kalırsa iyi olurdu. Böylece ‘‘bir hakkın suiistimali’’ o dakikada önlenirdi.

Ama Hikmet Çetin’in bu dirayeti göstermemiş olması veya böyle hareket etmeyi düşünmemiş bulunması şimdi ötekilere, Anayasa Mahkemesi'ne 158 imza ile başvurup ‘‘şikáyette bulunma hakkını suiistimal etme’’ hakkını vermez.



Yazarın Tüm Yazıları