Hadi Uluengin: Zenci ve negro

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

On sekiz yaşındayım ve ilk kez Avrupa'ya çıkmışım, Dover-Londra treninde yanıma Kara Afrika kökenli birisi oturdu. Fransevi gazete okuyor, tahmin ettim ki, eski Paris veya Brüksel sömürgelerinden birisinin aidiyetini taşımaktadır...

Nitekim, Voltaire lisanında yarenliğe başladık. Laf lafı açtı ve ben evvel zaman mirası Habeşi dadılarımızı kastederek, ‘Türkiye’de de zenci var' dedim.

‘Zenci’ tanımını ise Fransızcada bu anlama geldiğini sandığım ‘negre’ kelimesiyle ifade ettim. Adamın yüzü aniden buruklaştı ve bir soğukluk oldu.

Sonra kibarca açıkladı ki, İspanyolca ‘negro’dan kaynaklanan sıfat tüm Frenk dillerinde mecazidir ve siyah derilileri aşağılamak için kullanılır.

Hem çok özür diledim, hem de afallayıp kaldım. Zahir bana misyoner kelamı öğretildiğinden, Moda'daki papaz mektebinde bundan hiç bahsedilmemişti.

Üstelik, orijinalden okuduğum Sartre kitabı da aynı sözcüğü zikretmişti.

Ekspres Londra'ya vardı ve ben ‘negre’nin anlamını bir daha hiç unutmadım.

* * *

TÜRKÇEDE ‘negro’ya tekabül eden bir kelime yoktur. ‘Zenci’, ‘Habeşi’ ya da ‘siyahi’ sıfatları mecazi çağrışım yapmaz. Bunlar nesnel saptama olarak kalır.

Bin şükür ki, belki İslam'ın ümmet mesajından; belki İmparatorluğumuz'da istisnai olan köleliğin Batı'daki kolonyal ilişkiye benzememesinden; belki de dadı, lala ve harem ağalarımızın en mahremimize girmiş olmasından, kara tenli insanları küçümsemek refleksi bizim derin bilinçaltımızda yer edinmemiştir.

‘Negre’ye eşanlamlı sözcüğümüzün olmaması da bunun etimolojik delilidir.

Zaten aslına bakarsanız ve tekrar bin şükür, bizim genel zihin şemamız modern zamanların en habis uru olan ırkçılığa pek meyletmez.

Gobineau'nun uyduruk ve pozitivist teorisi yaygın hakimiyet kuramamıştır.

Tamam Yusuf Akçura ‘Üç Tarzı Siyaset’i mantıkla yazdı; Rıza Nur kafatasını pergelle ölçtü; Afet İnan ‘ariliği’ imanla savundu ve Nihal Atsız, ‘Bozkurtlar’ ı romantikayla tahayyül etti ama, bunlar belirleyici değildir. Marjinaldirler.

Nitekim, mübadeleden 6-7 Eylül'e ve Varlık Vergisi'nden 1964 Kararnamesi'ne, bu trajedyalardaki ırkçı boyut, geri plandadır. Bunları esas olarak ulus-devletin uzun ve çetrefil oluşum süreci içinde değerlendirmek gerekir.

Şununla övünebiliriz: Türkçede ‘negro’ kelimesine tekabül eden bir sözcük yoktur, çünkü biz Batı'nın pozitivist ırkçılığına fazla bulaşmadan sıyırttık!

* * *

PEKİ, sıyırttık ama şu Nijeryalı futbolcu Anelke Okwudili n'oluyor?

AİDS virüsü var diye birisini silme tokat sınır dışı etmeye ne deniliyor?

Önceleri Küba ve bir kaç totaliter devlet hariç dünyanın hiç bir ülkesinde uygulamaya cesaret edilemeyen bir yönteme başvurmak nasıl adlandırılıyor?

Avusturya'ya bakıp, yine zeytinyağ gibi üste çıkarken, derisinin renginden ve vücudunun illetinden dolayı insan teşhir etmek hangi kategoriye giriyor?

Ve Bekir Çoşkun usta, perşembe günkü o harikulade yazısında haykırıyor:

‘Biz ne olduk böyle?.. İnsani duygularımız tümden uçup gitti mi?’

* * *

TÜMDEN midir bilemiyorum ama evet, insani duygularımız uçup gitmeye ve o korkunç ırkçılık illeti bize de sirayet etmeye başladı. Hanidir başladı...

Köprü altı Pakilerine meydan dayağı; Cihangir çevresi zencilerine karakol falakası; Tarabya sayfiyesi Arabilerine ‘mafiş, ya haci’ küçümsemesi veya Yeşilköy uçağı yolcusu Cezayirlilerine aşağılayıcı pasaport muamelesi...

Biz ki dilimize ‘negro’nun karşılığını sokmayarak ırkçı melaneti teğet geçmiştik, bin defa eyvah, şimdi ‘negro’yu kendi zencilerimizde üretiyoruz:

Ve bu dehşet, bu iğrenç üretime karşı Bekir Çoşkun haykırarak soruyor:

‘Hangimiz bir yerlerde, bir zamanlar zenci olmadık?’

Evet, cevap verin, ‘negro’lar hiç kıvırtmadan cevap verin!

Yazarın Tüm Yazıları