Hadi Uluengin: Tecil, ceza ve akıl

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Malum, ‘Çin işi, Japon işi / Bunu bilen bir kişi’ tekerlemesinin de özünü yansıttığı gibi, biz ‘beyaz adam’lar (!) açısından bakıldığında, ‘sarı adam’ (!) Çinlilerin hal ve oluş tarzına pek akıl sır ermez.

Konfüçyüs geleneğinden inen Han uygarlığı daima ‘nev-i şahsına münhasır’ bir görünüm sunmuştur. Diğer medeniyetlerin mensupları kasenin tahta çubuğunu, hanımın çelik patiğini, işkencenin zarif iğnesini fazlasıyla yadırgamışlardır.

Komünist iktidarla birlikte sarının kızıla çalmaya başlaması da yukarıdaki ‘yadırgatıcılık’ bab'ında çok şey değiştirmemiştir.

‘Çin işi’ ‘garip uygulama’lar (!) yine devam etmiştir.

Ve söyleyin bakalım, - hala geçerli olup olmadığını bilmediğimden ‘di’li geçmiş kullanacağım - Mao'nun 1949'da Pekin'e yerleşmesi ertesinde devreye giren bu tür ‘garip uygulama’lardan bir tanesi de neydi ?

Tecilli ölüm cezası...

* * *

HAPİS mahkumiyetini anladık da darağacı hükmünü giymiş birisine hiç tecil olur mu demeyin, Çin'de işte böyleydi !

Komünist ülkede hukuk denilen şeyin zaten guguktan pek farkı yok ve karar ‘parti komiseri’nin iki dudağı arasından çıkacak kelimeye bağlı, dolayısıyla, diyelim ki Çan Key Şek ordusunda kızıllara karşı savaşmış Fişmekan General ‘halk düşmanı’ olduğu gerekçesiyle kurşuna dizilmek cezasına çarptırıldı.

Suçlu çoğu zaman infaza değil, belli olmayan bir süre için ve ‘eğitim’ (!) amacıyla kodese, daha doğrusu kürek kampına gönderilirdi.

Eğer burada ‘özleştiri’ yapar, ‘günah çıkartır’ ve otoriteleri ‘doğru yolu bulduğuna’ ikna ederse ne ala, ölüm hükmü muhtemelen müebbet hapse çevrilirdi.

Aksi takdirde, gelsin mangabaşının ‘ateş’ komutu ve dan, dan, dan...

Tecilli ölüm cezası ‘Çin işi’ adaletin çok önemli bir parçasını oluşturdu.

* * *

ŞÜPHESİZ, yukarıdaki uygulama evrensel ve pozitif hukukla bağdaşmaz.

İster ‘Çin işi’, ister ‘Maçin işi’ olsun, demokratik toplumlar sağı solu belli olmayan keyfi adalet mekanizması, Demokles'in kılıcı gibi sallanan infaz dehşeti ve bu dehşetin yarattığı ‘günah çıkartma’ riyakarlığı üzerine sistem inşa edemezler. Her türlü rüzgara açık bir labirentin içine giremezler.

Ancak şu gerçek ki, on milyonlarca insanın katledildiği Stalin Rusya'sı veya yüz binlerce masumun öldürüldüğü Pol Pot Kamboçya'sıyla kıyaslanırsa, bütün gayr-i insani boyutuna rağmen Mao'nun ceza ve infaz pratiği aynı totaliter familyaya mensup bu iki ülkeye oranla nispeten daha az can aldı.

Fakat hiç kuşkusuz, söz konusu uygulama Çinli komünistlerin ‘hümanist’ (!) yaklaşımından ve onların ‘merhamet’ (!) duygusundan kaynaklanmadı.

Sadecene ve sadecene pragmatik akılcılık belirleyici oldu.

Son tahlilde ‘Yasak Şehir’ imparatorluğunun devlet geleneğinden süzülen Pekin yönetimi tecilli ölüm cezası sayesinde ciddi başarılar elde etti.

Eski ‘Kuonmintang’ın lider ve taraftarlarından yakalananlar önce kurşuna dizilmek cezasına çarptırıldı, sonra da büyük çoğunluk hiç infaz edilmedi.

Bunlar hem dış dünyaya karşı ‘diplomatik vitrin’ olarak sunuldu, hem de Formoza'ya gidemeyerek Kıta'da kalan aynı ‘Kuonmintang’ yandaşlarını rejime kazanmak için ‘moral örnek’ olarak kullanıldı.

‘Öldürülmeyen ölüm mahkumları’ 1949 ertesindeki ‘pasifikasyon süreci’nde ‘Çin işi’ pragmatik gerçekçiliğin ve akılcılığın önemli halkasını oluşturdu.

* * *

DEMOKRATİK ülke olmak azmindeyiz ve aidiyetini talep ettiğimiz uygarlık zaten defteri çoktan kapattı, tabii ki tecilli ölüm cezasından dem vuramayız.

Fakat diyorum ki, liderlerin bugünkü ‘idam zirvesi’ öncesinde, hiç olmassa ‘Çin işi’ pragmatik akılcılık hakkında biraz düşünmekte yarar var...

Yazarın Tüm Yazıları