Hadi Uluengin: Çin bilançosu

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Pekin

ANEKTODU ya Şevket Süreyya ya Vala Nurettin Moskova hatıratında anlatır, bizimkiler yirmili yıllar başlarında Rusya başkentindeki Doğu Üniversitesi'ni bitirirken, burada okuyan farklı milletten öğrencilerin diploma töreninde kendi ulus özelliklerini yansıtacak bir şeyler sergilemesine karar verilir.

Dolayısıyla, Çinli talebeler haftalarca kendi aralarına kapanır ve çok gizli bir sürpriz hazırlarlar. Salonu da tam müsamere saatinde açarlar.

Sahnenin üzerinde yalnız kağıttan bir asma yaprağı dekorasyonu vardır.

Diğer öğrenciler, böyle uzun bir uğraş ertesinde ortaya sadece bunun çıktığını görünce pek şaşırırlar. Çinliler ise onların şaşırmasına şaşırırlar.

Ve göstermek zorunda kalırlar ki, dekordaki yapraklar muazzam ayrıntıyla işlenmiştir ve kılcal damarlara dek her şey doğadakine tıpatıp benzemektedir.

Çalışma nefes kesicidir, fakat buna bakmak ve detayı farketmek refleksine sahip olmak için Han kültürünün aidiyetini taşımak gerekmektedir...

* * *

ÇİN dün de buydu, bugün de bu ! ‘Merkez İmparatorluğu’nu ‘Batılı’ zihin parametreleriyle anlamak ve öngörmek kolay iş değil. Hatta mümkün değil...

Çin ve Çinliler hakkında bir kaç fikir kırıntısı ifade edebilmek için hem sarı uygarlığı binlerce yıldır şekillendiren Konfüçyüs felsefesine biraz vakıf olmak, hem de ‘rasyonel’ addettiğimiz bazı kıstasları unutmak gerekiyor.

Aksi takdirde, müsamere salonundaki dekorasyonun ayrıntısını göremeyiz !

Sekiz günlük yolculuğum yukarıdaki saptamayı şimdi daha da pekiştirdi...

Bu bağlamda, mutlaki hanedanlar, kızıl dönem veya ‘sosyalist piyasa ekonomisi’, rejim kendisini nasıl tanımlarsa tanımlasın hiç farketmez, Çin'i belki hiçbir ülke ve medeniyette olmadığı ölçüde bir ‘devamlılık’ belirliyor.

Yaşanmakta olan yeni hamle ekonomiden mimariye kadar tüm alanlarda biçimi değiştiriyor gibi gözükse dahi, esasında, söz konusu ‘devamlılık’ şu an da öze damgasını vurmaya devam ediyor. Çin, Konfüçyüs aleminde yaşamayı sürdürüyor.

Nitekim, artık kimsenin umursamadığı ‘Büyük Serdümen’in mumyası aslında, pragmatik Çinlilerin Buda'yı alırken Hintli bilgenin öğretisindeki külfetli yanları es geçtiği tombul heykel gibi, sadece otorite ve itaati simgeliyor.

Bin defa kesin, Çin değişiyor ama ‘devamlılık içinde’ değişiyor.

* * *

BU değişimin içinde demokrasi mevcut değil !

‘Cüce Deng’in 1978 yılında tarım, sanayi, bilim ve savunma alanlarında başlattığı ‘dört modernleşme’ye hemen ertesi yıl öğrenci lideri Wei Jingsheng'in Tienanmen Meydanı'na ‘beşinci modernleşme: demokrasi’ diye yazarak eklediği unsur bugünkü Çin'in gündeminde yok. Bana kalırsa, devletin gündeminde mevcut olmadığı gibi, aslında halkın çok geniş bir kesiminin gündeminde de yok...

Çünkü şu bir vakıa, gerek Konfüçyüsçü kültürün yerleşikliğinden, gerek sivil toplumun cılızlığından ve gerekse çoğulcu geleneğin yoksunluğundan, Çin'deki demokrasi talebi marjinalliğin ötesine taşamıyor. Kitleleri kucaklamıyor.

Dolayısıyla, adından başka hiçbir şeyi ‘komünist’ olmayan Komünist Partisi ‘devamlılık içindeki değişim’i demokrasi fukarası bir ortamda yönlendiriyor.

Ancak, Rusya tipi bir kaosu engellemesi açısından da olumlu rol oynuyor.

Başka bir deyişle, Kore'nin, Singapur'un, hatta Japonya'nın uzun süre uyguladığı ‘otoriter kalkınma modeli’ şimdi çok daha devasa bir boyutta Çin'de pratiğe geçiyor ki, buranın da oralar gibi, iktisadi refaha paralel olarak içeride siyasi demokrasiye ulaşıp ulaşmayacağını zaman gösterecek. Dışarıda süpergüç davranıp davranmayacağını ise yukarıdaki gelişme tayin edecek.

Her halükarda, bambaşka bir kültür ve değerler manzumesinin yarattığı kağıt Çin dekorasyonundaki yaprak ayrıntılarını görmek ve öğrenmek bizim de daha çok, çok zamanımızı alacak...

Yazarın Tüm Yazıları