Karadeniz’e yüzünü dönmüş sarp dağların engin yeşilinde doğayla iç içe yaşar Doğu Karadeniz. Gelin bu hafta Artvin’in köylerinde dolaşalım, kayıp tarihin izinde Yusufeli’ne doğru küçük bir gezi yapalım. Bu satırları okuyup yolunuzu düşürürseniz bilin ki ciğerlerinize dolan temiz havayı, muhteşem sofraları ve hoş sohbetleri de ekleyeceksiniz anılarınıza.
#YazarYakın zamanda ziyarete açılan Troya Müzesi, Tevfikiye Köyü sınırları içinde yer alan, UNESCO’nun 1998 yılında Dünya Kültür Mirası Listesi’ne aldığı, Troya Antik Kenti girişinde yer alıyor. 3.000 m2 sergi salonu, 11.200 m2 kapalı alana sahip müze antik kent ziyareti ile birleştiğinde insanda duygusal bir etki, bırakıyor. Meşhur Troya savaşları, tahta at efsanesi, Helen- Paris Achilleus ve Hector hepsi sizi bekliyor.
#BursaGözlerin görüşüne, kalplerin aydınlığına ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde Âşık Veysel'i anmanın, yeniden onun gönül gözünden dünyaya bakmanın tam zamanı... İş Sanat'ın halka açık, ücretsiz şiir dinletilerinin 20 Ocak'taki konuğu Âşık Veysel; onun müziği ve şiirleri...
#Aşık VeyselYapımını MF Yapım, yapımcılığını Faruk Bayhan’ın üstlendiği, yönetmen koltuğunda Yusuf Pirhasan’ın oturduğu Mucize Doktor dizisi 12 Eylül Perşembe günü ekran macerasına başladı. Başrolünü Taner Ölmez’in üstlendiği Mucize Doktor’un oyuncu kadrosunda Onur Tuna, Murat Aygen, Sinem Ünsal, Özge Özder, Hazal Türesan, Bihter Dinçel, Fırat Altunmeşe, Hayal Köseoğlu, Korhan Herduran VE Reha Özcan gibi usta isimler yer alıyor. Peki, Mucize Doktor dizisinin konusu ne?
#Mucize DoktorDoğa kültür ve tarihin bütünleştiği yer Kapadokya. Volkanik patlamaların masal diyarına dönüştürdüğü Kapadokya’da görülmesi gereken çok fazla yer var. Sonbahar Kapadokya’da bir başkadır… Bu fotojenik bölgeyi gezmenin şimdi tam zamanı. Kapadokya hakkında bilmeniz gerekenler haberimizde...
#Kapadokya“Kimine saz vermiş çalar eğlenir/ Kimi zevk içinde güler eğlenir/ Veysel gözyaşları siler eğlenir/ Yeter gayrı yumma gözün kör gibi...” Aşık Veysel deyince kimi “Kara Toprak”ı, kimileri “Uzun İnce Bir Yoldayım”ı baş köşesine koyar. Ben ise onun bu mütevazı ama müthiş bir hayat felsefesi içeren dörtlüğünü hatırlarım. Bana göre silahlı, külahlı kahramanlar çağının sona erdiği bir dönemde gerçek bir halk kahramanıdır Veysel... Tek bir kitap okumadan, bir gün bile okula gitmeden hayatı özümsemiş ve asıl önemlisi kendisinden sonraki nesillere müthiş bir miras bırakmıştır. O, derdin değerini bilen, derdi derman olarak gören bir toprak adamıydı... Soy ve mezhep ayrımcılığına karşı çıkmış, gözleri görmese de geleceği belki de çok net görebilmiş bir barış elçisiydi. Onun mirasını yaşatmaya çalışan ise bir “plaza kadını” olan torunu Çiğdem Özer...
Dokuz ve 14’üncü yüzyıllar arasında Erzurum’un kuzeyindeki bölge Gürcistan Krallığı’na aitmiş. Yusufeli’nin kuzeyine doğru giden yol, her iki tarafında yükselen sarp dağları, elma, dut ve ceviz bahçeli ahşap evlerin bulunduğu köyleriyle bir tabloyu andırır güzellikte. Yolun doğu ve batısında sıralanan muhteşem eski kiliseler de Gürcistan Krallığı’nı hatırlatma görevini üstlenmiş. Çoğundan geriye sadece kalıntıların ulaşmış olması ve onları hatırlayanların da yanlızca kuşlar olması insanı üzüyor.
Geçen yıl bir arkadaşım, tam da bu vakitler sıcaklardan sıcak beğen bir gece, bir dost meclisinde, Türkiye’nin hal-i-pür melalini konuşmayı vazife bilen erkek tayfasının koyulaştıkça ağdalaşan muhabbetini çattadanak kesmiş ve soran eden olmadığı halde biz meclis mensuplarına yüksek sesle gidip Kıbrıs’a yerleşeceğini bildirmişti.
Kış ataletini üzerimden atıp baharın kokusunu, kıyıları, kumsalları özlediğimde ilk durağım Bodrum olur. Saatlerce kıpırdamadan denizi seyre dalarım. Kumbahçe sahilinden geçer, Bodrum Kalesi’nin ihtişamını içime çeke çeke liman boyunca yürürüm. Teknelerin direkleri arasından yüzümü ısıtan güneşle karşılarım sabahları. Antik Tiyatro’nun tepesinden muhteşem manzarayı seyredip, yazın ertelediğim hayallerin peşine düşerim.