İranlı genç, kara kaşlarının altından bakarak, küçük, kalın bir kitap uzattı ve rastgele bir sayfayı açmamı istedi. “Falına bak, bütün sırlar Hafız-ı Şirazi’de saklıdır” dedi. Biraz da bu mistik ve ilahi atmosferin etkisiyle titreyen parmaklarım kitabın sayfaları arasında gezindi, bir sayfada durdu. İranlı genç ona uzattığım şiiri Farsça’dan İngilizce’ye satır satır çevirmeye çalışırken Hafız’ı tercüme etmenin ne kadar zor olduğunu o da ben de anlamıştık. Sonra “Hepimiz Hafız’ın satırlarında kendimizden bir şeyler buluruz, hepimiz yolumuzu Hafız’la çizeriz, bu da senin yolun” dedi. Yolum Şiraz’dı, İranlılar’ın yolu. Daha İran’ı görmeden ülkeyi dolaşmış, daha insanlarını tanımadan sevmiştim.