Güzin Abla

ŞU Ayşe var ya, Ayşe Arman...

Bazen kafasını ısırasım geliyor.

Aslında aklını ısıracağım ama akıl dediğimiz ele, dişe gelir bir şey olmadığından kafasıyla idare edeceğim ki aklın onun içinde olduğu varsayıldığı için arzulanan hedefe en yakın yer orasıdır.

Neden öpmüyor da ısırıyorum?

Isırmak, öpmenin bir ilerki aşamasıdır. Sevdiklerimi ısırırım ben. Annemi, kedileri, bebekleri...

Çocukluğumda oyunun orta yerinde arkadaşlarımın yanaklarını ısırırdım. Ağlaya ağlaya şikáyete giderlerdi. ‘‘N'apiim çok tatlı’’ derdim.

Ayşe'yi ısırma nedenime gelince...

Çoğu meslektaşı o günlerde herhangi bir nedenle gündeme gelmiş kim varsa gider onunla röportaj yaparlar; bir bakarsınız aynı gün üç ayrı gazetede aynı kişiye sorulmuş birbirine benzer sorular ve tabii ki benzer cevaplar. Ayşe'yse kimsenin aklına gelmeyen, kıyıda köşede kalmış ama aslında çok önemli birini bulur çıkarır, gündemi oluşturur.

En son, yıllardır gözümüzün önünde duran, bakıp da görmediğimiz Güzin Abla'yı aldı getirdi önümüze.

İyi ki de getirdi.

Çaldığı kapının arkasından çıkan hikáye çok etkiledi beni.

Biri ötekinin kaderinin izinde, ana-kız iki kadının hikáyesi..

O cevapların arkasındaki hayali kadın, ‘‘Güzin Abla'lık’’ sorunlarla geçen hayatıyla gerçek oluverdi.

Yıkılmak üzere olan yuvaları tavsiyeleriyle kurtarmaya çalışırken, zamanında kendi yuvasını kurtaramamışmış meğer.

Başkalarınınkine çare ararken kendi paranoyaları varmış meğer.

Gençleri yumuşacık üslubuyla rahatlatırken kendi kızı için çetin cevizmiş meğer.

Ve dört senedir mektupları o cevaplamıyormuş meğer. Kızı Feyza'ya devretmiş.

Ben de diyordum ki, ‘‘Güzin Abla da zamana uydu. Artık 'Bu zamanda bu akıl verilir mi?' dedirtmiyor pek’’.

Meğer tam 24 yaş gençleşmiş köşesi.

Bakarsınız yakında torunu Yonca devralır bayrağı. Henüz 26 yaşındaymış Yonca. ‘‘Ne kızlığı, ne zarı kızım? Boşver evlenmeyi falan, kafana göre takıl’’ diye bir cevap görürseniz bilin ki oldu bu iş.

*

Olsun.

Güzin Abla.

Feyza Abla.

Yonca Abla.

Başkanlar değişir, kurumlar kalır. ‘‘Güzin Abla’’ kurum olalı çok oldu.

Ama ilk defa ete kemiğe büründü.

Can buldu.

Ayşe'nin sayesinde.

MIŞ-MUŞ

Bush, Ecevit'e, ‘‘Birleşmiş Milletler kararlarına uyması için Saddam'ı siz uyarın’’ demiş.

Ecevit uyarır: ‘‘Lütfen Sayın Saddam... Birleşmiş Milletler davranışlarınızı sindiremiyor.’’

*

* Türkiye'de 30 çeşit evlilik biçimi varmış.

Doğrudur. Saçmalık dediğiniz çeşit çeşit.

Turizmde geçen yıl tüm zamanların rekoru kırılmış.

Nihayet patlamış demek; biz o sırada ‘‘Güm’’ diye dibe vurduğumuzdan duyamadık.

*

Kurdun cinsel organı şans getiriyormuş.

Dişi insanın cinsel organın sahibine ne şanslar getirdiğini biliyorduk da bunu duymamıştık.
Yazarın Tüm Yazıları