Güvendiğimiz ASKi!..

BEN Dikmen’de ikamet eden eşimin 22 senelik, benim de 24 senelik alın terim ile bir daire satın aldık.

Bu daireyi alırken, müteahhitin söylediği şey; 1 ay içinde iskanını alacağı şeklindeydi. Tarih; 2005; aradan üç yıl geçti. Hala binamızın iskanını almadı. Bu süre içersinde doğalgazı kendi çabalarımızla, elektrik aboneliğini müteahhitin iskan için hasbel kader başvurması şansıyla aldık. Telefonumuzu bağlamıyorlardı; rica minnet onu da bağlattık. Ama suya gelince iskan olmadığı için bir türlü bağlatamıyoruz. İşte bunu anlamıyorum; binamız 4 yaşında, 3 yıldır bekliyoruz.

ASKİ’nin iskanı olmayan binalara yasa gereği af çıkarttığını duyunca bina sakinleri olarak çok sevinmiştik. Hemen müracaat edelim, dedik. Nasıl olsa müteahhit bey (!) iskan için başvurmuş su aboneliğini alırız diye düşünmüştük. Ama bu sefer de her ne hikmetse ASKİ’nin matbu olarak hazırlamış olduğu dilekçe örneğinde iskan için başvurma yetmiyormuş; buna bir de binanın statik olarak oturmaya elverişli olup olmadığına dair bir soru daha var. Bunu nasıl çözeceğimizi Çankaya Belediye Başkanlığı’na sorduğumda; onlar da yere binanın kontrolunu yapan yapı denetim firmasından statik raporunu alıp müracaat edebileceğimizi söylediler.

Bunun sonucunda istediğimiz evrağı alıp ASKİ’ye müracaat edebilecektik. Ama öyle olmadı çünkü; yapı denetim firmasına gittiğimde bu statik raporunu almak üzere bu sefer de karşımıza müteahhitin yapı denetim firmasına olan borcu çıktı.

BİZLERİN NE GÜNAHI VAR

Buna istinaden yapı denetim firmasından almamız gereken bu statik raporunu alamadık. Şimdi Yalçın Bey sormak istiyorum. Bunda bizlerin ne günahı var? Müteahhitin borcunun yüzünden mağdur durumdayız ve su aboneliği alamıyoruz. Bu nasıl ’af’tır anlayamadım.

Bir de ASKİ’ye sormak istiyorum:

Bugüne kadar hala Dikmen’de ve Ankara’nın her bölgesinde var olan gecekondu sakinlerinden bu statik raporunu neden istememiş ve sormadan buralara su aboneliği vermiş!

Bu konuyu ilgili yetkililere duyurmanız ve bu mağduriyetimin köşenizde yayınlanması ve duyarlıinsanların bu konuya el atabileceğini beklemektedir.

İşte o yemin

KÖY Enstitüleri’nin kuruluş yıldönümüydü dün... Fazla ayrıntıya gerek yok. Çevre temizliği ile ilgili olarak Çifteler Köy Enstitüsü’nün 1944 yılı mezunları, yapılan törende topluca bayrağa el koyarak şu andı içmişlerdi.

"4274 sayılı kanunun 14. maddesinin bana verdiği bütün vazifeleri hakkıyla, tam ve eksiksiz yapmaya, okulumuzu ve çevresini her yanıyla her zaman temiz tutmaya, talebemi, köyüm ve köylümü temizliğe alıştırmaya, doğruluktan, dürüstlükten ve iyilikten hiç bir zaman ayrılmamaya, çocuklarımı ve komşularımı her zaman sevmeye, korumaya ve onlara her zaman iyilik etmeye köyümün topraklarını işleyip onu dünyanın en iyi vatanı haline getirmeye, köylülerimi yetiştirip onları Cumhuriyete layık, dünyanın en ileri insanı derecesine yükseltmeye, milli kültürümüzü muaasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmaya çalışacağıma ant içiyorum, ant içiyorum, ant içiyorum."

Çağın gereklerine uygun şekilde Köy Enstitüleri yeniden açılması ve yurttaşlıktan kulluğa giden yolun önü tekrar kesilmelidir.

M.D.

Hassas okur

15.4.2008
tarihindeki köşenizde çıkan yazınızda bir okurunuza atfen verdiğiniz rakamlarda küçük bir takım yanlışlıklar gördüm. Genel toplamda 6 YTL kadar fazla çıkıyor. Bu mesajı size, kimseyi tenkit etmek için değil, zaten az olan kendimizi savunduğumuz bu tarz köşelerde, daha doğru bilgiler vermemiz, daha iyi sesimizi duyurabilmemiz için yazdım.

İlginize teşekkür ederim.

Özlem MENDERES

Balık hafızalıyız

"SAYIN Yalçın Doğan’ın 18.4.2008’de Hürriyet Gazetesindeki köşe yazısında, Anayasa Başkanı ve bazı üyelerin Strasbourg’a AİHM’e görüşmeye gideceklerini duyurması bizleri derin bir endişeye sevketti. Bir ilkokul öğrencisi bile daha ihtiyatlı davranırdı diye düşünmekten kendimizi alamadık, herşey bu kadar mı aleni yapılıyor artık?

Böyle bir ziyaretin akabinde Zana dahil bir çok kişi salıverilmişti, balık hafızalı olduğumuz doğrudur ama yine de bazı şeyler aklımızda kalabiliyor.

Bunu nasıl başarabilirsiniz bilemiyorum ama lütfen bu konuyu gündeme getiriniz ve hergün sütunlarınıza taşıyınız, tıpkı akibeti meçhul hediyeler gibi. Eminim hiç kimsenin bu gelişmeden haberi yoktur ve haberdar edilmeleri mutlaka gereklidir. İsmimi yazmayınız."

Gökçek, ’23 Nisancı’ oldu

MELİH Gökçek 23 Nisan için şova hazırlanıyor. Sanatçılar getiriyor; tamam... Yıllardır 23 Nisan’ı pek kutlamayan Gökçek nasıl oldu da birden bire ’23 Nisancı’ oldu, merak ediyorum? AKP’de kapatma davası sonrasında birden bire ’10. Yıl Marşı’ çalmaya başladı.

Bunlar hayra alamet mi?

Gökçek geçen yıl Çankaya Belediyesi’nin 23 Nisan ile ilgili pankartlarını toplatmadı mı?

Aynı Gökçek diğer ilçe belediyelerinin bırak kendi belediye sınırları içinde pankart asmasını; gelip Çankaya’da pankart asmasına bile ses çıkarmıyor. Gökçek, bildiğimiz Gökçek, çifte standardı

Çankaya Belediyesi’ne ve Çankayalılara uyguluyor sadece... 23 Nisan ile ilgili etkinliklere bilerek uzak duran Gökçek, şimdi birden bire ’23 Nisansever’ oluverdi. Neyse olsun bakalım. Ama peki Milli Egemenlik ne olacak, Gökçek yıllardır geçiştirdiği halde 23 Nisan’ı ve Milli Egemenliği savunan adam mı sayılacak? Çankaya Belediyesi, Kızılay’ı geçen yıl etkinlik için Valiliğe başvurduğunda, valiliğin Kızılay’ı hiçbir zaman hiçbir etkinliğe vermeyeceğine dair cevabı basına yansımıştı. Peki ne oldu da Valilik şimdi Gökçek’in emrine Kızılay’ı verdi. Hayırlara vesile olsun!

Haluk SEZGİN
Yazarın Tüm Yazıları