Güven anlaşması

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Mesut Yılmaz'ın beş yıldızlı otellerden duymaya çalıştığı sessiz çoğunluk oturmuş sesini kağıda dökmüş.

Faksla bana ulaştı.

Sivil toplum kuruluşları, yeni Meclis'ten beklentilerini bir güven anlaşmasıyla duyuruyorlar.

Kısaca seçmen, milletvekili adayından bir dizi taahhüt istiyor.

Aslında normların yerleştiği ülkelerde sıradan sayılabilecek talepler bunlar. Seçen ile seçilen arasında asgari güveni sağlayacak ahlak kuralları. Uygar insanların gündelik hayatını da çerçeveleyen son derece basit kurallar.

Sivil toplumun formatlayıp sunduğu bu asgari talepler kendiliğinden doğmadı.

Son on beş yılın fotografının üstüne düşen derin lekelerin hafızalarda bıraktığı izler var; mutlak avantacılıkla başlayıp, ağzı bozukluk, rant paylaşımı, ilkesizlik, demokrasi düşmanlığı karelerine kadar uzanan.

Bu kötü resmi rötuşlayıp yeniden sunmak mümkün değil artık.

Çünkü kimilerinin sessiz sandıkları o çoğunluk koro halinde ‘yeter’ diyor.

İşte sivil toplumun beklentileri:

Meclis'i devre dışı bırakacak her türlü girişime bizzat direneceğimi,

Her yıl, akçalı işlerimi bağımsız bir denetleme kurumuna denetlettireceğimi ve kamuoyuna açıklayacağımı,

Çıkar çatışmasına neden olabilecek ikinci bir iş yapmayacağımı,

Taleplerimi yazılı ve imzalı olarak yapacağımı,

Kimseye sözlü ve fiziki tacizde bulunmayacağımı,

Başkası yerine oy kullanmayacağımı,

Şahsımla ilgili özlük hakları değişikliği ve seçim kanunundaki değişikliklerin bir dönem sonra yürürlüğe girmesi yönünde teklif getirip oy vereceğimi,

Hakkımda yapılabilecek araştırmaları etkileyecek konum ve durumda bulunduğum takdirde yürütme görevimden istifa edeceğimi,

İmar ihlalleri ve arazi işgallerine yol açabilecek af kanunlarına karşı oy kullanacağımı,

Tüm yolsuzluk araştırmalarına kabul oyu vereceğimi,

Siyasi faaliyetler dışındaki dokunulmazlık olanaklarından yararlanmayacağımı, bu olanakların yasal olarak sınırlanması için öneri getirip oy vereceğimi,

Şeffaf olmayan satın alma, satma, devretme, imtiyaz veya işletme hakkı verme işlerine doğrudan veya dolaylı olarak katılmayacağımı,

Şantaj veya çıkar amacıyla dosya ve bilgi saklamayacağımı,

Görevim dolayısıyla sahip olduğum olanakları, toplum çıkarları aleyhine kullanmayacağımı ve kullandırmayacağımı,

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde öngörülen özgürlükler ve uluslararası çevre standartlarına uygun tezim bir çevre sağlanması için mücadele edeceğimi, taahhüt ediyorum.'

Nedir bu özlemin anlamı?

Demek ki seçtiklerimizin büyük bir bölümü bu koşullara uymuyordu.

Ve buna rağmen Meclis'te ön sıralardaydılar.

Ve de en korkuncu bazı medya mensuplarının gözbebeğiydiler.

Bu ülkede, geleneksel toplumun normları çok kısa sürede uçup gitti. Yerini normsuzluk aldı.

Şimdi talep ettiklerimiz ise modern ve örgütlü bir toplum için gerekli asgari şartlar.

Yani işin alfabesi!

Kısaca milletvekili avanta peşinde koşmasın, küfür etmesin, adam pataklamasın diyoruz!



Yazarın Tüm Yazıları