Gürüşme...

Bekir COŞKUN
Haberin Devamı

İçeride neler konuştuklarını merak ediyorsunuzdur...

Kim bilir?..

Başbakan Yılmaz, Genelkurmay Başkanı Karadayı'ya neler söyledi?.. Karadayı Paşa ne dedi?.. Çay mı içti, ıhlamur mu?.. Nasıl karşılaşıp, nasıl ayrıldılar?..

Yılmaz hemen söze girdi mi, yoksa bir süre küs mü kaldı?..

Misal; başını kaldırmayıp, parmağı ile masanın üzerindeki kâğıtların uçlarını aynı hizaya getirirken, iç çekip ‘‘Bu dünyada kimseye güvenmeyeceksin’’ diyerek mi başladı?..

Karadayı Paşa, göbeğinin üzerinde kenetlediği elinin başparmaklarını birbirinin etrafından hızla döndürürken:

‘‘Öyle demeyin ama... İrtica tehlikesi olduğunu siz de biliyorsunuz... Bu çok tehlikeli bir şeydir...’’

‘‘Hangisi?..’’

‘‘İrtica... Tehlikenin de tehlikesi...’’

‘‘Tehlikeli tehlike mi?..’’

‘‘Eee tabii... Bakın siz de söylemeye başladınız...’’

Başbakan, parmağı ile kâğıtların köşesini, masanın köşesine tam denk getirirken:

‘‘Ama ben hakikaten alındım...’’

Paşa:

‘‘Lütfen alınmayın... Alınırsanız, aha ben de adımımı şuradan şuraya atarsam...’’

‘‘Beni üzen asıl bildiri... İnsan gelip yüzüme karşı söyler...’’

Paşa başparmaklarını hızlandırarak:

‘‘Siz de sessiz sinema oynamışsınız ama...’’

Muhtemelen yumuşama burada başlar...

İyi de olur...

*

Bizimkisi tahmin...

Tabii ki içerde neler olup-bittiğini asla bilemeyiz... Bildiğimiz; Ordu'muz ile Hükümet'imizin bir araya gelişinin sevinçle karşılandığı ve memnunluk yarattığı...

Medya buna ‘‘Yumuşama’’ diyor...

*

Bakın:

Nasıl olduysa oldu, tarih hem Mesut Yılmaz'ın, hem Karadayı Paşa'nın sırtına bir ağır yük yükledi...

Bir ihanetler zinciri sonucu başımız irtica ile dertte... İrtica, tarikatları ile, çeteleri ile, yobaz kadroları ile, holdingleri ile devletin kılcal damarlarına kadar yerleşmiş duruyor...

Şimdi; ya gidecek, ya kalacak...

Buna karar verecek olan da bu iki insan... Dün bu ikisi bir araya geldi...

Hepsi bu kadar...













Yazarın Tüm Yazıları