Zeytinyağımızın acıklı durumu

Güncelleme Tarihi:

Zeytinyağımızın acıklı durumu
Oluşturulma Tarihi: Kasım 04, 2001 00:00

Üreticilerin çoğu, zahmetsiz enli yoldan gitmek üzere geniş kapıdan geçmişler. O nedir? Zeytinyağını dökme olarak İtalya ve İspanya'ya satmak. Sonra bu yağların iyi kalitede olanları İtalyan ve İspanyol yağlarıyla paçal edilip zarif şişelerde en az dört beş misli fiyata pazarlanmakta. Biz ise bu filmi gözyaşları içinde seyredip avucumuzu yalamaktayız.Bu yıl yağlık zeytin üretimimiz acıklı bir durum sergiliyor. Kaliteli yağ üretimi için zeytin yok denecek kadar az. Bunu da büyük ölçüde zeytini hala sırıklarla dalları, filizleri kıra kıra silkmemize borçluyuz. Zeytin ağaçları da bu kötü muamele karşısında küsüp ürün vermiyor. Allah'tan küskünlük bir yıldan fazla sürmemekte. Ertesi yıl doğa büyük bir affedicilik ve merhametle davranıp tekrar meyve veriyor.Bir de bu yıl gereken bakım ve özellikle ilaçlama yapılmadı. O yüzden de Türkiye'de önümüzdeki günlerde kaliteli zeytinyağı bulmak zor olacak. Zeytin ve zeytinyağcılığımızı gündeme getirmeme, Altınoluk Belediyesi'nin TARİŞ'in desteği ile düzenlediği II. Uluslararası Altınoluk Antandros Zeytincilik Sempozyumu vesile oldu. Yeri gelmişken bazı gerçekleri açıklayalım: Bizde yukarıda anlatılan sorunlara ek olarak bir de üretimin özensizliği söz konusu. İtalyan veya İspanyolların standartlarında yüksek kaliteli yağ üretimi için yeterli girişim yok. Üreticilerin çoğu, kolay ve zahmetsiz enli yoldan gitmek üzere geniş kapıdan geçmişler. O nedir? Zeytinyağını dökme olarak İtalya ve İspanya'ya satmak. Sonra bu yağların iyi kalitede olanları İtalyan ve İspanyol yağlarıyla paçal edilip zarif şişelere doldurularak en az dört beş misli fiyata pazarlanmakta. Biz ise bu filmi gözyaşları içinde seyredip avucumuzu yalamaktayız.Yine de her yıl aynı filmi seyretmekten bıkmış görünmüyoruz. Çünkü gereken dersleri çıkartmış değiliz. Öyle olsa önce üretimimize bir çeki düzen verirdik. Sonra da kendi markalarımız çoktan pazara girmiş olurdu. Oysa dünyada talep öncelikle kaliteye endeksli. Kaliteden anlaşılan da öncelikle yağın düşük asitli, ince ve zarif olması. Bunlar değerli ‘‘natürel sızma’’ yağlar. Türkiye'de Körfez yöresi bu tür zeytinyağının kaynağı. Ancak böyle bir yağın bulunması yetmiyor. Bunların sağlıklı koşullar altında üretilmiş olması gerekiyor. Karasu gibi yan ürünlerin doğaya verdiği zararın önlenerek çevreye saygılı davranılması arzu ediliyor. Muteber bir markanın kefaleti isteniyor. Nihayet bunun zarif bir şişe ve ambalajla pazara sunulması bekleniyor.Bizde ise bunlardan sadece yağ, o da kısıtlı miktarda, var. Gerisi hikaye. Öyle olunca her yıl elin oğlunun ocağına düşüp üç kuruşa malımızı alması için yalvar yakar oluyoruz. Sonra istediğimiz olmayınca dünyaya küsüyoruz. Oysa doğrusu kendimize küsmemiz.Kendimize küsmeliyiz dememe kızmayın. Sempozyumun arifesi akşamı bütün grup Altınoluk'ta güzel bir tatil köyünde toplanmıştık. O akşam yemeğinde lezzetli bir tas kebabı ile pilav sunuldu. Zeytinyağlı bir yemek olup olmadığını sorduğumda, ‘‘öyle bir şey yok’’ cevabını aldım. Ertesi akşam bir arkadaşım, Emin Güle, eşiyle birlikte bizi Akçay'ın en lüks balık lokantasına davet etti. Orada başlangıç yemeği olarak yeni pişirilmiş patlıcan biber tavası istedim. Aşçının kullandığı zeytinyağının markasını sorduğumda, ‘‘kızartmayı ayçiçeği yağında yapıyoruz’’ cevabını aldım. Tabii bu cevapla beraber ağzımın payını da almış oldum! Kendi ürününü bu kadar hor gören ve yöresinde dahi kullanmayan bir kesimin ‘‘yağımız kıymetini bulamıyor ve satılmıyor’’ diye sızlanmaya hakkı var mı Allah aşkına?Bize galiba bir şok gerek. Şoku yiyelim ki, titreyip kendimize gelelim. İnşallah!İnşallah diyorum, çünkü ben Allah'tan hiçbir zaman ümidini kesmeyenlerdenim.ZEYTİNYAĞI DÜNYASINDA KİM KİMDİR?Zeytinyağının dünyadaki üretiminin tamamına yakını Akdeniz çanağında üretiliyor. Son 5 yıllık ortalama rakamlarla İspanya 750 bin ton ile birinci. İkinci İtalya'nın üretimi 550 bin ton. Üçüncülük 400 bin ton ile Yunanistan'da. Dördüncü sıradaki Tunus'un üretimi 200 bin ton. Beşinci Türkiye ise 125 bin tonluk bir üretime sahip. Suriye 90 bin, Fas 70 bin, Portekiz 50 bin ve Cezayir 40 bin ton ile önemli aktörler. Diğer üreticilerin pazarda payı çok az. Mesela Fransa'nın güney kıyılarındaki üretim 3 bin tondan ibaret. Zeytinyağı az miktarlarda -tamamı dünya üretiminin yüzde 3'ü olmak üzere- Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika ve Amerika'da Kaliforniya eyaletinde de üretiliyor,Tüketime gelince... İtalya'nın üretimi ile tüketimi neredeyse başbaşa. Dünya pazarlarındaki dağlar gibi İtalyan yağları nereden geliyor sorusunun cevabı bir sır. Yunanistan müthiş bir tüketici ve ihracata çok az yağı kalıyor. Büyük ihracatçılar ise yağlarını iç pazarda tüketemeyen Türkiye ve Tunus. Onları da büyük oranda İspanya ve İtalya alıyor. Sonra ne yapıldığı ise meçhul! Bu arada zeytinyağı bütün dünyada, özellikle Batı ve Kuzey Batı Avrupa'da, başta ABD olmak üzere Amerika kıtasının her yerinde ve Japonya'da kendisine yeni pazarlar bulmakta.ULUSLARARASI ZEYTİNYAĞI KONSEYİ KAVGASIAltınoluk'taki sempozyumda önemli bir tartışma başlığı da Uluslararası Zeytinyağı Konseyi (UZK) Türkiye ilişkileri üzerineydi. Hemen söyleyeyim ki, UZK bir Birleşmiş Milletler kuruluşu. Bugün dünyanın bütün zeytinyağı üreticileri birliğin üyesi. Üretici ülkelerin yanısıra büyük tüketici ülkeler de UZK üyesi. Türkiye 199'de, son derece aptalca nedenlerle, UZK'dan ayrıldı. Dünyanın en büyük ve en saygın zeytinyağı platformundaki yerinden ve söz hakkından vaz geçti. Ne uğruna biliyor musunuz? Yıllık 500 bin dolarlık aidatı fazla bulduğundan! Mizah duygusu gelişmiş bir katılımcı, ‘‘acaba aidatı fazla geliyor diye NATO'dan çıkmamız da söz konusu olabilir mi?’’ diye sorunca bütün salon gülmekten kırıldı.Bir de sözüm ona UZK Türkiye'ye yeterince yardımcı olmuyormuş. Bu büyük yalanın mucidi ve fareli köyün kavalcısı ise Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı. Anlayamadığım nedenlerle de Ege İhracatçılar Birliği de bu tutuma destek veriyor. Acaba her iki kuruluş da birkaç yıldır ödemediğimiz ve bize kalan (!) bu üyelik aidatı ile ne yapıldığını zahmet edip açıklayabilirler mi? Altınoluk'taki sempozyumda aklıbaşında akademisyenler, Türkiye'nin en büyük zeytin ve zeytinyağı üreticileri birliği TARİŞ, Altınoluk'taki zeytinci ve yağcı kesimin sözcülüğünü üstlenen yörenin cesur ve atılgan belediye başkanı İsmail Aynur hep UZK ile iyi ilişkileri savundu. Aklın yolu bir. Ama akılsızlar ve ihtirasları akıllarını kat kat aşanlar suyun başını tuttuğu sürece işimiz çok zor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!