Yüce Divan tartışması

Güncelleme Tarihi:

Yüce Divan tartışması
Oluşturulma Tarihi: Eylül 09, 2005 00:00

HERKESİN, yeri midir zamanı mıdır demeden önüne gelene sert çıktığı, asabi bir Türkiye olduk. Bunun en tipik örneğini, dün de değindiğimiz gibi Yargıtay Birinci Başkanı Osman Arslan, 6 Eylül günü basına ve Anayasa Mahkemesi’ne yönelik ifadeleriyle ortaya koydu.Son yıllarda biliyorsunuz, devletin üst düzey yetkililerini törene çağırıp sonra da onları herkesin önünde boyamak bir marifet oldu. ‘Gözünün içine baka baka -örneğin- Başbakan’ı yerin dibine soktu’ dedirtmenin kabalık olduğunu biliyoruz ama ayrıca nasıl bir cazibesi varsa!Gerçi her sene aynı yakınmaları dinleyen, o yakınmalara hak verdiğini söyleyen ama kendisine düşeni yapmadan bir sonraki yıl aynı törende arz-ı endam eden insanlara bir şeyler söylemek kaçınılmaz hale gelebilir.Ama yine de toplum önündeki konuşmanın dikkatli bir üslupla yapılması aranır.Yargıtay Birinci Başkanı Osman Arslan ne yazık ki bu açıdan yeterince dikkatli davranmadı. Bir sempozyumda veya bir panelde söylenebilecek şeyleri tuttu kendi imzasıyla törene davet ettiği konukları, herkesin önünde müşkül duruma düşürmekten zevk alırcasına orada söyledi.Başkan Arslan’ın üslubunu ve konuşmasının yapıldığı ortamı bir kenara koyarsanız, kabul etmek gerekir ki özellikle Anayasa Mahkemesi’ne yönelttiği eleştirilerde -bizce- çok ciddi haklılık payı var:Biliyorsunuz bu eleştirilerin ağırlığını Anayasa Mahkemesi’nin Yüce Divan sıfatıyla görev yapması oluşturuyor.Sayın Arslan özetle, ‘Yüce Divan esas itibarıyla ceza davalarına bakar. Bu da o davaların, hepsi ceza hukuku uzmanı olan yargıçlara bırakılmasını gerektirir. Anayasa Mahkemesi üyeleri arasında ceza hukukuyla hiç ilgisi bulunmayan kişiler de olabilir. O nedenle bu görev ceza hukukunda ihtisas sahibi Yargıtay’a bırakılırsa doğru olur’ tezini savunuyor.Doğrusu şu ki bu tez bize de isabetli görünüyor. Eğer uzmanlık önemli ise, görev o işin uzmanına bırakılmalı. Bu iş bu kadar basit. Meslektaşımız Taha Akyol’un dünkü yazısında vardı:Tanınmış Anayasa Hukuku profesörü dostumuz Ergun Özbudun’la konuşmuş. O da, ‘Yüce Divan yargılaması bir ceza yargılamasıdır ve bu yetkinin Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlarından oluşacak bir kurula ait olması gerekir’ demiş.Özbudun buna karşın ‘Parti kapatma davalarına da bütün parlamenter demokrasilerde yargıtaylar değil, anayasa mahkemeleri bakar, çünkü parti kapatma adli bir dava değil, anayasa hukuku açısından yapılan bir işlemdir’ diyerek Yargıtay Başkanı Arslan’ın, ‘Onu da bize bırakın!’ demesine karşı çıkmış.Kurumların kendi yetki alanlarını büyütmek için çaba göstermelerinde anlaşılmayacak bir şey yok. Nitekim hem Anayasa Mahkemesi hem de Yargıtay bir yandan ‘İş yükümüz çok ağır. Bunun altından kalkamıyoruz’ diye yakınıyorlar, öte yandan ‘Yetkimizi genişletin. Onu da bize bırakın’ diyorlar.Onlar normal de, o taleplerin ifade edilmesini fırsat bilenler karşımıza her şeyi altüst eden önerilerle çıkarlarsa ne yapacaklar merak ediyoruz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!