Yine güven meselesi

Güncelleme Tarihi:

Yine güven meselesi
Oluşturulma Tarihi: Ekim 14, 2003 00:00

AKP'nin dünkü ilk büyük kongresinin bu partinin serüveni içinde ne anlama geldiğini değerlendirebilmek için önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasında var olan bir çelişkiye işaret ederek başlayalım.Kongre konuşmasının en önemli bölümü, partinin ideolojik olarak üzerinde durduğu eksenin tanımlanmasına ayrılmıştı.Erdoğan, bu bölümde AKP'nin A) ‘‘toplumsal merkeze yerleştiğini’’, B) ‘‘yeni bir siyasi merkez kurduğunu’’ söyledi, ardından C) AKP'yi ‘‘yeni merkezin adresi’’ olarak tarif etti.Özetlemek gerekirse, AKP lideri, merkezi dönüştürdüklerini ve merkezin mülkiyet hakkının kendilerine geçtiğini söylemiş oldu, ‘‘merkez biziz’’ mesajını verdi. O ARTIK CUMHURİYETÇİErdoğan, konuşmasının bundan sonraki bölümünü ‘‘güven yaratma’’ çabasına ayırdı. Bu bölümde, AKP'ye dönük soru işaretlerini dağıtmaya dönük kuvvetli vurgular taşıyan mesajlara ağırlık verdi. AKP lideri, bu çerçevede, ‘‘özel bir gündemleri olmadığını’’ altını çizerek belirtti. Siyaseti ‘‘mukaddes değerler üzerinden yapmayacaklarını’’ söylemesi, ayrıca ‘‘her inanca eşit mesafede durduklarını’’ ifade etmesi yine bu bağlamda değerlendirilebilir. Hatta yanılmıyorsak, Erdoğan ‘‘cumhuriyetçiliğin değerlerine’’ bugüne dek rastladığımız en kuvvetli dozajda sahip çıktı, bir bakıma kendisini demokratlığın yanı sıra ‘‘cumhuriyetçi’’ olarak da tanımladı.GÜVEN YARATMA BASKISIErdoğan'ın konuşmasında güven unsuruna dönük bu kadar çok mesaja yer vermesi, herhalde bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor.AKP'nin kuruluşundan bu yana iki yıl, hükümetin işbaşı yapmasından bu yana da on ay geçtiği halde, liderinin hálá bu ihtiyacı duyuyor olması, karşısındaki en temel meselenin ‘‘güven sorunu’’nda yattığını gösteriyor. Bir parti düşünün ki, bir taraftan ‘‘ben artık merkezim’’ diyor; diğer yandan hálá ‘‘bana güvenin’’ demek ihtiyacını hissediyor... Demek ki, oturduğu merkeze ait yeni koltukta kendisini henüz tam olarak rahat hissetmiyor Erdoğan...AKP liderliği, aslında toplumda kendisine güven duyup duymamak konusunda hálá mütereddit olan, şüpheci kesimlerin varlığını da kabullenmiş oluyor. Bu kesimler AKP'yi merkezde kabullenme anlayışına gelmediklerine göre, bu durumda ya sosyolojik ve siyasal endeksleri farklı iki ayrı merkezden söz etmemiz gerekecek, ya da merkez üzerinde AKP ile bu kesimler arasındaki mülkiyet çekişmesi daha uzun bir süre devam edecek. GÜNDEMLE NUTUK ARASINDAKİ ÇELİŞKİBu şüpheci bakışa dayanak olmak üzere AKP liderinin merkez söylemindeki çelişkisine ilişkin bir başka örneğe daha atıf yapılabilir.Erdoğan kürsüden din eksenli siyaset yapmayacakları vaadinde bulunduğu bir sırada, ülkenin siyasi gündeminin AKP'nin din ağırlıklı eğitim veren okulları ön plana çıkartma çabasının yarattığı gerilimle kaplı olması nasıl izah edilebilir?Yine de, AKP kongresinin gerek Erdoğan'ın verdiği mesajlar, gerek partinin karar organları için kullanılan tercihlerde merkeze yönelme iddiasını destekleyecek adımlara sahne olduğu yadsınamaz. MKYK'daki kadın sayısının artırılması, kontrol dışı Milli Görüşçü unsurların tasfiye edilmesi, ANAP, DYP, hatta MHP kökenli isimlerin vitrinde biraz daha fazla ağırlık kazanmaları bu yöndeki adımlar arasında görülebilir. YA HÜKÜMET VİTRİNİBir de hükümet vitrini meselesi var. Parti vitrini merkeze biraz daha sıcak gelen isimlere açılırken, bu yeni dengeyi hükümet vitrininde görmek mümkün değil. Ancak yine de bundan 5-6 yıl önce olsa pek çok siyasal gözlemcinin tasavvur edemeyeceği Türkiye'ye özgü bir siyasal oluşumla karşı karşıya olduğumuz gerçeği de teslim edilmelidir.Yola çıkış noktası ‘‘Siyasal İslam’’ olan bir siyasi kadronun dünkü kongreye gelebilmesi bu kadar uzun bir zaman aldığına göre, AKP hakkındaki kanaatlerin tam olarak şekillenmesi için de zamana ihtiyaç duyulması yadırganmamalıdır.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!