Yeter ki teknoloji üreteceğiz desinler

Güncelleme Tarihi:

Yeter ki teknoloji üreteceğiz desinler
Oluşturulma Tarihi: Şubat 26, 2011 18:12

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Türkiye'yi dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri yapmanın yolunun, teknoloji üreten ülkeler sınıfına sokmaktan geçtiğini bildirdi.

Haberin Devamı

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülen 5746 sayılı kanun kapsamında Ar-Ge merkezi kuran 87 firmaya Ar-Ge merkezi belgesi verilmesi töreninde konuşan Ergün, konuşmasına, bakanlığın sunduğu kolaylıklardan yararlanarak Ar-Ge merkezlerini kuran, teknolojiye yatırım yapan ve üretim kalitesini artıran tüm girişimcileri kutlayarak başladı.
Ergün, uzun yıllar boyunca sahip olduğu büyük potansiyeli layıkıyla değerlendiremeyen Türkiye'nin, artık kabuğunu kırmaya başladığını, hak ettiği güç ve itibarı yeniden kazandığını ifade ederek, Türkiye'nin, sadece bölgesinde değil, dünya genelinde önemli bir güç ve denge unsuru haline geldiğini söyledi.
Ekonomik, sosyal ve demokratik alanlarda önemli gelişmeler yaşandığını ancak gelinen seviyenin yeterli olmadığını dile getiren Ergün, zirvede kalıcı olunması için yapılması gereken çok iş olduğunu belirtti. Ergün, bu işlerin başında Türkiye'yi bilim, teknoloji ve yenilikçilik alanında daha ileriye taşımanın geldiğini, zenginleşmenin üretim gücüne bağlı olduğunu belirtti. Ergün, “Ancak üretimimizin de kaliteli, ileri teknolojili ve yüksek katma değerli bir üretim olması gerekiyor. Bu nedenle biz önce bilgi üretmenin, sonra da bu bilgiyi teknolojik ürünlere dönüştürmenin yollarını bulmalıyız” dedi.

“SONUÇSUZ KALMAYACAĞINA İNANIYORUZ”

Nihat Ergün, bugün dünya ülkelerinin, “gelişmiş ülkeler” ve “gelişmekte olan ülkeler” şeklinde ikiye ayrıldığını belirterek, “Aslında bu ayrımı, teknolojiyi üreten ülkeler ile teknolojiyi kullanan ülkeler şeklinde yapmak da pekala mümkündür. Yani Türkiye'yi dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri yapmanın yolu, Türkiye'yi teknoloji üreten ülkeler sınıfına sokmaktan geçiyor. Bu nedenle özel sektörümüzü Ar-Ge faaliyetlerine yöneltmek, üniversite-sanayi işbirliğini artırmak, yenilikçilik, tasarım ve markalaşma gibi alanlara ağırlık vermek zorundayız” diye konuştu.
Bu hedefleri başarmak için bugüne kadar girişimcilere her türlü kolaylığı, desteği sağladıklarını, bundan sonra da sağlamaya devam edeceklerini kaydeden Ergün, Ar-Ge merkezleri, rekabet öncesi işbirliği, teknopark uygulamaları, San-Tez programı, teknogirişim sermayesi desteği ve KOSGEB'in bu alanda sağladığı diğer desteklerle girişimcilerin yanında olmaya devam ettiklerini söyledi.
Ergün, “Bugün özel sektöre sağladığımız teknoloji desteklerinin büyük bir bölümünün bu dönemde, son 8 yıl içinde başladığını da özellikle vurgulamak istiyorum” dedi.
2011–2014 yıllarını kapsayan Türkiye'nin Sanayi Strateji Belgesini Ocak ayının başında açıkladıklarını ve belgenin uygulamasına başladıklarını, belgede yer alan 72 eylemden 23 tanesinin “firmaların teknolojik gelişimi” başlığı altında yer aldığını bildiren Ergün, “Biz insana ve teknolojiye yapılan yatırımların hiçbir zaman sonuçsuz kalmayacağına inanıyoruz. Allah'a şükürler olsun, bugüne kadar yaptığımız yatırımların meyvelerini toplamaya başladık bile” şeklinde konuştu.

“YETER Kİ ÖZEL SEKTÖRÜMÜZ, 'BİZ TEKNOLOJİ ÜRETECEĞİZ' DESİN”

Sanayi ve Ticaret Bakanı Ergün, Türkiye'nin, son yıllarda marka ve endüstriyel tasarım başvurularında Avrupa'nın en çok başvuru yapılan ilk 3 ülkesi arasına girdiğini, geçen yıl Cumhuriyet tarihinde ilk defa Türk Patent Enstitüsüne yapılan patent ve faydalı model başvurusu sayısının 11 binin üzerine çıktığını, UNESCO'nun her 5 yılda bir yayımladığı son Dünya Bilim Raporu'nda Türkiye'nin, Çin, Hindistan, Brezilya ve Meksika'nın içinde bulunduğu “Yükselen Bilim Ülkeleri” arasında yer aldığını anlattı.
Uzun yıllar teknoloji ve yenilikçilik alanına yönelik yatırımlarda oldukça geri kalan Türkiye'nin, dünyadaki teknoloji yarışına geriden başladığının bir gerçek olduğuna işaret eden Ergün, şunları kaydetti:
“Mesela bugün dünyadaki küresel firmalardan IBM, Bayer, Nokia ve Ericsson gibi birçok dev şirket teknoparklarda faaliyet gösteriyor. Ancak 2002'de göreve geldiğimizde ülkemizde kurulu teknopark sayısı sadece 2 idi. Bugün geldiğimiz noktada ülkemizde kurulu teknopark sayısı 39'a ulaştı ve bunların 26 tanesinde Ar-Ge faaliyeti yapılarak teknoloji üretimine başlandı. 1950'li yıllarda, bizimle aynı seviyede olan Güney Kore gibi ülkeler, teknolojiye yaptıkları yatırımlar sonucu bugün önemli küresel markalara sahipler. Hollanda ve Japonya gibi ülkeler, coğrafyalarından kaynaklanan kısıtları teknoloji yatırımlarıyla aşıyorlar, önemli ekonomik büyüme sağlıyorlar. Bütün bu örnekleri bir araya getirdiğimizde, bizim nasıl bir yolda ilerlememiz gerektiği de net bir şekilde ortaya çıkıyor.
2023 hedeflerimize ulaşmamız için Ar-Ge ve teknoloji konularını daha çok sahiplenmemiz gerekiyor. 2023 yılında dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olacaksak, Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranını yüzde 3,5'lar seviyesine çıkarmalıyız. 2023 yılında yıllık 500 milyar dolar ihracat hedefliyorsak bunun en az 50 milyar dolarlık kısmının teknoparklardan yapılmasını sağlamalıyız. Üretim ve ihracatımızın içinde yüksek teknolojili ürünlerin payını en az yüzde 20'ler seviyesine çıkarmalıyız. Vatandaşlarımızın refah seviyesini yükseltmek ve ülkemizi her açıdan lider bir ülke haline taşımak istiyorsak 2023 hedeflerini yakalamaktan başka bir şansımız yoktur. Ar-Ge merkezleri gibi projeler bu alanda daha hızlı hareket etmemizi, ivme kazanmamızı ve gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkı kapatmamızı sağlayacak nitelikte projelerdir. Yeter ki özel sektörümüz, 'biz teknoloji üreteceğiz' desin, biz her türlü desteği, her türlü kolaylığı sağlamaya hazırız.”

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!