Yeşil Muhabbet

Güncelleme Tarihi:

Yeşil Muhabbet
Oluşturulma Tarihi: Eylül 05, 1999 00:00

Rezzan HASANBEŞOĞLUDeprem sonrasında toprağa dikkat!Toprağımız özel ilgi, yönetim ve yeni hukuk istiyor. Doğadan çalınan alanlardaki yerleşimlerin son depremde tarumar olması, toprağın öfkesinin resmini çiziyor. Bağlar, fındıklıklar yerinde denetimsiz yükselen apartmanlar enkaz olmaktan kurtulamıyor. Kışın kapıyı çaldığı, konutun bir numaralı gereksinim olduğu şu günlerde binalara uygun zemin seçilmesi hayati önem taşıyor. Yetkililer, yeni yapılanmanın tehlikeli kıyılardan uzak olacağını vaat ediyor. Mimarlar Odası'nın deprem raporu, tarım alanlarının, dolgu alanların imara açılmaması konusunda yine uyarıyor. Amerikalı uzman Richard Rothaus ‘‘Gölcük'te inanılmaz manzaralar gördüm. Sulu zeminden oluşan kıyı şeridine asla inşaat yapmayın’’ diyor. Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) toprak seferberliğine öncülük ediyor. Geçen hafta Toprak Korunma ve Arazi İyileştirme yasa tasarısını Cumhurbaşkanı Demirel'e sunan TEMA, 1982'de kapatılan Toprak Su Genel Müdürlüğü'nün yeniden açılmasına ilişkin tasarıyı da ilgili kurumlara iletti. Bu tasarıların ivedilikle somutlaşması çağrısı yapılıyor. Depremin acı bilançosu toprağın mutlaka rasyonel, doğru kullanımını gerektiriyor.DOĞANIN ADALETİTEMA hukuk müşaviri Ömer Aykul depremin en şiddetli vurduğu bölgelerin birinci derece tarım alanları olduğunu hatırlatarak şu değerlendirmede bulunuyor: ‘‘Tarım alanlarının amaç dışı kullanılması hakkındaki yönetmeliğin iptali davası Danıştay'da yürüyor. Ne hazindir ki Danıştay, yürütmeyi durdurma istemimizi reddetmiştir. Bu kararın üzerinden bir ay daha geçmeden bu deprem felaketi çöktü. Ayrıca bu depremde en çok zarar gören sanayi kuruluşlarının üst örgütleri olan MESS, TİSK ve TOBB karşımızda yer aldı ve açtığımız davanın sanayileşmeye engel olduğunu savundu. Doğa, mahkemeden önce TEMA'nın haklılığını ortaya koydu. İşte budur doğanın adaleti. Toprak Su Genel Müdürlüğü'nün yeniden kurularak Türkiye'de toprağın tek elden ve bilinçli yönlendirilmesi gerekli...’’TOPRAK YÖNETİMİTEMA Ağaçlandırma Bölüm Başkanı Orman Mühendisi Mahir Keskin isyanlarda. Bir zamanlar toprağın kutsal olduğunu, eski insanların asla topraklarını elden çıkarmadıklarını, tarım alanlarına ev kondurmadıklarını anımsadığını ve bugünkü gelişmelere gerçekten üzüldüğünü söylüyor. Keskin'e göre, toprağı kullananlar toprağın yönetiminde söz sahibi olmalı. Toprak Su Genel Müdürlüğü gibi toprağın koruyucusu, bilime önem veren bir üst örgütlenme olmalı ve amacı dışında kullanılmalı. Toprak çalanlar hırsız, yok edenler katil muamelesi görmeli ve ağır bir şekilde cezalandırılmalı. Toprak Su Genel Müdürlüğü ABD'deki uygulamaları örnek alarak arazi sınıflandırma haritaları hazırlamıştı. Global anlamda toprak 8 sınıfa ayrılıyor. Birinci, ikinci kategoride olanlar tarım alanları. Üçüncü, dördüncüsü toprak kıtlığından tarım alanı ve Karadeniz'deki çay ekili dik yamaçlar örnek gösteriliyor. Diğerleri, yani beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci kategorideki araziler mutlaka mera, çayır, orman olarak korunması gereken alanlar. Sekizinci sınıf tamamen üst toprağını yitirmiş, verimliliği olmayan alanlar. Ve 1997 Orman Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'deki 77 milyon 899 bin 700 hektarlık alanın yaklaşık 26 milyon hektarı yani üçte biri amaç dışı kullanılıyor. Kurtuluş Savaşı öncesinde 42 milyon hektar meramızın bugün hemen yarısı tarım alanına katılmış durumda. Değirmendere'nin hemen yanıbaşında Halıdere depremden pek etkilenmedi. Çünkü burada binalar tek katlı ve zemin dayanıklıydı.DEPREM RAPORU Mimarlar Odası İzmir Şubesi'nden bir heyet 19 Ağustos'tan bu yana deprem bölgelerinde gözlem ve incelemelerde bulundu, 27 Ağustos'ta ikinci bir inceleme yapıldı. Hazırladıkları rapor bildiğimiz, ancak düzeltemediğimiz gerçeklerin altını çiziyor: Hasarın sorumlusu rastgele yerleşme kararları ve niteliksiz bir yapılaşmadır. Yer seçimi, tasarım, yapım hataları yapıldı. Deprem, suya doymuş gevşek zeminli alanlarda meydana geldi. Bu alanlar özellikle çok katlı yapılaşmaya uygun değildi. Zemin ve temel problemlerini çözen tekniklerle inşaat yapılmalıydı. Temel mühendislik ve mimarlık bilgileri dahi dikkate alınmadan, deprem yönetmelikleri koşullarına uyulmadan yükselen yapılar çok çarpıcıdır. Kentsel yer seçimi ve planlama kararlarının alınmasında mikro bölgeleme mutlaka yapılmalı, yapılar sürekli denetlenmeli, halk eğitilmeli, imar affı kesinlikle olmamalı...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!