Yavru ekonomi

Güncelleme Tarihi:

Yavru ekonomi
Oluşturulma Tarihi: Kasım 10, 2001 00:00

SALI ve çarşamba günlerini, Kuzey Kıbrıs Genç İşadamları Derneği'nin konuğu olarak Kıbrıs'ta geçirdim. Uçak Kıbrıs'a indiğinde yağmur yağıyordu. Çok mutlu oldum. Anadolu'da yağmura ‘‘rahmet’’ (Allah'ın merhameti, insanlara acıması ve koruması) deriz. Kıbrıs'ta da yağmura ‘‘bereket’’ (bolluk ve mutluluk) denirmiş. Gerçekten yağmur, Kıbrıs için hem rahmet, hem de bereket.Salı günü Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı ve Ekonomi Bakanı Salih Coşar'ı ziyaret ettik. Akşam, siyasetçilerin, işadamlarının, bankacıların, medya mensuplarının, üniversite hocaları ve öğrencilerinin oluşturduğu seçkin bir topluluğa Türkiye ekonomisinin durumu ve 2002 beklentileriyle ilgili bir konuşma yaptım. Soru cevap bölümünde, doğal olarak Kuzey Kıbrıs ekonomisiyle ilgili konular ağırlıktaydı. Çarşamba sabahı, bir saatlik canlı bir radyo sohbeti yaptım. Dinleyicilerden gelen soruları cevaplandırdım. Pek tabii, konu yine ekonomik kriz ve çıkış yollarıydı. Bilahare Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkanı Erdoğan Küçük'le uzun bir görüşme yaptık. Kendisine, ‘‘Onun iskemlesinde ben otursaydım, hangi işlere öncelik verirdim’’ diye kendimce bir ağabey öğüdü verdim. O da hiçbir komplekse kapılmadan, ‘‘Bana, benim işimi öğretme’’ havasına girmeden dinledi, notlar aldı, beni şereflendirdi. İnsan yaşlandıkça ukalalığı artıyor. Hoş ben gençken de böyleydim ya, neyse. Ne demişler; ‘‘Dinleyen, anlatandan arif olmalı.’’Öğleden sonra, yeşil hat boyunca dolaştık. Osmanlı'dan kalan ve Birleşmiş Milletler'in yardımıyla restore edilen ve adına ‘‘Arapahmet’’ Mahallesi denilen tarihi yerleşim bölgesini gezdik. Lefkoşa'nın Rum kesimine baktık. İnsanlar güven içinde dolaşıyordu. Trafik de vızır vızırdı. Bir an için iki kesimi ayıran tel örgüleri görmeyin, ‘‘iç içe yaşamayan bu iki toplum, yan yana yaşamayı pekálá becermiş’’ dersiniz. Kıbrıs meselesinin özünde, Türkiye ile Yunanistan arasında bir sınır ihtilafı olduğu kanaatim pekişti.Kuzey Kıbrıs'ta çıplak gözle görülen yaşam kalitesi, Türkiye'nin zengin bölgeleri düzeyinde. Rakamlara bakınca bu gözlem kendini teyit ediyor. 300.000 nüfuslu Kuzey Kıbrıs'ta 1 milyar dolar tasarruf mevduatı var. Krizle birlikte bunun yaklaşık 200 milyon doları buharlaşmış. Şimdi millet, yani ‘‘krizzede’’ olanlar, bu buharlaşan parayı bir şekilde devletten (Türkiye'den) tahsil etme peşinde. Kalanını bile nüfusa bölsek, kişi başına 4000 dolar eder. Türkiye genelinde kişi başına mevduat ise 1200 dolar dolayında. Yurtdışında tutulan parasal tasarruflar bakımından da Kıbrıs'ın Türkiye'den daha zengin olduğu kesin. Kıbrıslı Türklerin, azı Kıbrıs'ta, çoğu dışarıda yaşıyor. Yurtdışı gelirleri ve yurtdışına servet transferleri var.Kıbrıs'ta tanımak fırsatını elde ettiğim genç işadamları, başta başkanları Sayın Vargın Varer olmak üzere beni çok etkiledi. Hepsi pırıl pırıl insanlar. Tahsilleri ve terbiyeleri yerli yerinde. Kuzey Kıbrıs ekonomisini nasıl kalkındıracakları üzerine kafa yoruyorlar. TL.'den bağımsız ‘‘istikrarlı bir para birimi’’ne kavuşmayı kafaya takmışlar. Henüz fikirler ham. Her zaman, herkese yaptığım gibi, onlara da ‘‘kendi yediğin yemeğin parasını kendin öde’’ ilkesine göre sistem geliştirmeleri gerektiğini söyledim.SON SÖZ: Kıbrıs, Türkiye'nin kaybı değil, kazancıdır.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!