Yaşamın İçinden

Güncelleme Tarihi:

Yaşamın İçinden
Oluşturulma Tarihi: Nisan 29, 2000 00:00

Haberin Devamı

Okul yolunda ölüm

Her sabah, iki kızını, ellerinden tutarak okullarına götüren Şerife Hanım, kızı Zeynep'le birlikte, işine geç kaldığı için aşırı sürat yapan bir minibüs sürücüsünün kurbanı oldu. Küçük Pervan ise, annesinin çabalarıyla, kazayı hafif atlattı.

MUSTAFA Yetgin, Muş'un Güdümlü Köyü'nde eşi ve iki kızı ile birlikte yaşıyordu. Ama o yıllardaki terörden bıkmıştı, yılmıştı. 'Yeni bir yaşam' dedi ve ailece yola düştüler. Umutlarını büyütecekleri bu güzel kente, Antalya'ya ulaştılar sonunda. Çünki Antalya, çoğu insan için, bir umut ve ekmek kapısıydı.

Gündoğdu'da bir ev tuttular. Mustafa iş aramaya başladı. Kısa bir süre sonra, hemşerileri ona sahip çıktı. Bir hurdacı için mal toplamaya başladı. Akmasa da damlıyordu. Yetgin ailesi, evlerine en yakın olan Aziz Altıntaş İlköğretim Okulu'na yazdırdılar Zeynep ve Pervan'ı.

Umutlarının içinde, kızlarının, birgün bu eğitimlerini bitireceği, iyi birer meslek sahibi olup, onlara rahat bir yaşam sağlayacağı da yer alıyordu. Antalya'ya geleli daha bir yıl bile olmamıştı ama, oturacak bir evleri vardı, çocukları okula gidiyordu. Mustafa Yetgin, evini geçindirecek kadar para da kazanıyordu. 33 yaşındaki eşi Şerife Yetgin ise, evin işleriyle ve çocuklarla ilgileniyordu günboyu.

GÜZEL HAYALLER

Zeynep 9, Pervan ise 8 yaşına girmişlerdi. Okullarında, başarılı iki öğrenci olarak adlarından söz ediliyordu. Muş'ta, yıllarca öğretmen yokluğu çekmişlerdi. Antalya'da ise her şeyleri tamamdı. Ne okula gitmek için kilometrelerce yürüyorlardı, ne de dersleri boş geçiyordu. Önlerinde her türlü imkan vardı. Onlar da, bunu sonuna kadar kullanmak için ellerinden gelen gayreti gösteriyorlardı.

Babaları sabahtan akşama kadar onlar için çalışıyor, onlar da babalarının yüzünü kara çıkartmamak için, okulda, ellerinden geleni, hatta daha fazlasını yapıyorlardı. Her akşam, gelecekten ne beklediklerini ve hayallerini paylaşıyorlardı aileleriyle.

Pervan, doktor olup, hastaları iyileştirecekti. Zeynep ise, öğretmen olup, geldiği yerlerde öğretmensizlikten kıvranan çocukları okutup, onlara iyi bir gelecek sağlamak için uğraş verecekti. Bunları her akşam anne ve babalarına anlatıyorlardı.

YUVAYA SON BAKIŞ

Ne var ki, onlar bu ümitlerini yeşertirken, kader, onların birbirinden ayrılacağı zamanı giderek yakınlaştırıyordu. Okulları yakın olduğu için servise binmiyorlardı. Ev kadını olan anneleri, kızlarına güveniyorsa da, şoförlere güvenmediği için, her gün kızlarını okula kendi elleriyle bırakıyor ve okul çıkışı, yine okulun yolunu tutarak, onları alıp evlerine getiriyordu.

Sıradan bir nisan günüydü. Hava, yarı kapalı yarı açık. Her zamanki gibi sabah herkesten erken kalkan Şerife Hanım, çayı koydu ve kahvaltıyı hazırladı. İlk önce eşini kaldırdı. Kahvaltısını yapan Mustafa Yetgin, işine eşi tarafından yolcu edildi. Bu, onun Şerife'yi son görüşüydü. O, bunu bilmediği gibi, o gün kendisine ulaşacak bir haberle, yaşamının kararacağını da bilmiyordu henüz. Mustafa işe gittikten sonra, Şerife iki küçük kızını kaldırdı. Kahvaltılarını elleriyle yaptırdı. Okul önlüklerini yine elleriyle giydirdi ve onları bir kez daha kontrol ettikten sonra, her sabah olduğu gibi, okula götürmek için yola çıktılar.

Evden çıktıklarında son bir kez arkasına dönüp eve baktı genç kadın, sanki o sevgili yuvalarını bir daha göremeyeceğini hissetmiş gibi. Kızlarının elinden tuttu, yürümeye başladılar. Okul yolu kısaydı. Kızlarıyla konuşa konuşa yürüyordu. Ellerini de sıkıca tutuyordu.

Yeşilırmak Caddesi üzerine geldiklerinde, durdu. 15 metre solundaki bir otobüsün önünden yola çıkmak için hazırlandı. Tam geçmek üzereyken, karşıdan gelen bir minibüsü fark etti. ‘‘Geçemeyiz’’ dedi kendi kendine. Geri gelmek isteği sırada, 15 metre solunda bulunan otobüsün hareket ettiğini gördü. Ne ileri gidebiliyordu, ne de geri. Otobüsün hızlandığı fark edince de bu kez ‘‘geçeriz’’ diye düşündü ve iki kızıyla birlikte yola fırladı. ‘‘Az kaldı koşun’’ diye bağırdı. Ama olmadı.

Olmadı işte, geçemediler. Kader mi? Takdiri İlahi mi? Geçemediler. Büyük bir gürültüyle çarptı servis minibüsü üçüne birden. . Son bir gayretle küçük kızı Pervan'ı yolun kenarına atan talihsiz kadın ve kızı Zeynep, minibüsün altında kaldı.

KARA HABER TEZ ULAŞTI

Çevreden yetişenler, hemen ambulans çağırdı. Fakat küçük Zeynep için artık çok geçti. O çarpmayla, olay yerinde hayatını kaybetmişti. Kanlar içerisinde yerde yatan genç kadını ise, hemen Antalya Devlet Hastanesi'ne kaldırdılar.

Mustafa, kara haberi tez alıp yetişti hemen hastaneye. Ölen küçücük kızı için zaten yüreği kan ağlarken, durmadan karısı için yalvarıyordu Allah'a: ‘‘Ne olur onu bağışla’’ diye. Üç gün başucunda bekledi Şerife'nin. Ama hiç bir değişiklik olmadı.

Derken, yoğun bakım odasında, Şerife'nin bağlı olduğu tıbbi aletlerden, ansızın tiz bir ‘‘biiip’’ sesi duyuldu. İçeriye hızla giren doktor ve hemşireler, koşuşmaya başladılar çevrede.

Beş dakika kadar sonra, bir doktor dışarı çıktı ve ‘‘Başınız sağolsun’’dedi.

Bu ilk

kaza değil

Varsak Beldesi'ndeki Yeşilırmak Caddesi, daha önce de bu tür kazalara sahne oldu. Her can kaybından sonra, geçit yapılması gündeme gelmesine rağmen, henüz bir çalışma yapılmadı.

Yapılacakmış gibi de görünmüyor. Her kazadan sonra yapılan gösteriler yine yapıldı, ama sonuç hep aynı. Kaza bitiyor, yollardaki kurumuş kanlar yıkanıyor ve geçit unutuluyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!