Ulusal bildiriyi Livaneli hazırladı

Güncelleme Tarihi:

Ulusal bildiriyi Livaneli hazırladı
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 26, 2003 00:00

27 Mart Dünya Tiyatro Günü ulusal bildirisini, bu yıl Zülfü Livaneli hazırladı.Livaneli'nin bildirisi, 27 Mart akÅŸamı Türkiye'deki bütün tiyatrolarda oyunlardan önce okunacak. Uluslararası bildiriyi ise ünlü oyun yazarı Tankred Dorst kaleme aldı.Bildirisine, Bacon'un ''Sanat, doÄŸaya eklenmiÅŸ insan demektir'' sözüyle baÅŸlayan Livaneli, Bacon'un bu bilgece sözü söylerken, insanoÄŸlunun doÄŸada var olan güçleri kendi istekleri doÄŸrultusunda yoÄŸurmasını ve onlara yeni bir biçim vererek dışa vurmasını kastettiÄŸini belirtti.  Resim, ÅŸiir, heykel, müzik gibi tiyatronun da doÄŸaya eklenmiÅŸ bir insan oluÅŸ biçimi olduÄŸunu ifade eden Livaneli'nin bildirisi şöyle devam ediyor: ''Ne yazık ki, bu 'insan oluÅŸ biçimi', 2003 yılının 27 Mart Dünya Tiyatro Günü'nde savaÅŸ denilen korkunç yıkımın gümbürtüleri arasında kutlanıyor. Hemcinsini kitle halinde yok etme çılgınlığına kapılan tekcanlı türü olarak insanoÄŸlu, yine kanlı savaÅŸların karanlık gölgesi altında.'' Livaneli, bir yanda doÄŸaya eklenmiÅŸ ve onu yorumlayan yaratıcı insan, öte yanda ise bu birikimi tahrip etme amacını taşıyan yok edici insan olmak üzere iki deÄŸiÅŸik insan türü bulunduÄŸunu belirterek, ÅŸu görüşleri dile getirdi: ''Bu iki insan türü arasındaki ayırt edici özelliklerden birisi detiyatro. Tiyatro, uzun tarihi boyunca yok edici insanı sahnede eleÅŸtirerek yaratıcı insana dönüştürmeyi amaçladı. Kimi zaman bunu, sahnenin bulunduÄŸu bina bombalanırken yaptı hem de.  Bir koltukta oturup sahneye bakan seyirciye bir ayna tutarak, yok edici insanı eleÅŸtirmeye ve seyircinin içindeki yaratıcı insani gücü ortaya çıkarmaya çalıştı. Bu yüzden de her rejimde iktidar sahipleri ve zorbalar tarafından sevilmedi, baskı altına alınmaya çalışıldı. Tiyatro, direnerek ve bütün bu özellikleri aÅŸarak 21. Yüzyıl'a ulaÅŸtı ama bugün daha deÄŸiÅŸik, daha sinsi ve daha zor anlaşılan bir baskı altında. Umursamazlık baskısı...''  Özellikle Türkiye'de yaÅŸandığı gibi, kültürün eÄŸlenceye dönüştüğü ve insanlık deÄŸerlerinin teker teker ortadan kaldırıldığı bir kabalaÅŸma döneminde, tiyatroyu ya biçim deÄŸiÅŸtirmeye ya da yok olmaya zorladıklarını kaydeden Livaneli, bunun için kullanılan yöntemin ise tiyatroyu umursamamak, görmezden gelmek, haberlerini iletmemek ve tiyatroyu bir entelektüel umacı haline getirmek olduÄŸunu vurguladı.  Livaneli, bildirisine şöyle devam etti:''Oysa tiyatronun yaÅŸayabilmek için gerek duyduÄŸu oksijen, genç kuÅŸakların ilgisi, hevesi ve tiyatro tutkusu deÄŸil mi? Aşık Veysel, 'Muhabbet, bir ekin ekip yeÅŸertmek' diyordu. Tiyatro da bir ekin gibi ekilmeye, yetiÅŸtirilmeye, bakılmaya ihtiyaç duyuyor. Ä°ÅŸte bu umursamazlık komplosunun en yıkıcı etkisi de burada ortaya çıkmakta. EÄŸer tiyatroyu gözden düşürürseniz, hele yeni yazarların yetiÅŸmesini zora sokarsanız, genç kuÅŸaklardaki yaratıcı tiyatro enerjisini de daha baÅŸtan engellemiÅŸ, baÅŸka alanlara yöneltmiÅŸ ve tiyatro alanını çölleÅŸmeye terk etmiÅŸ olursunuz.  Yapılan iÅŸ korkunçtur. Bacon'un tarifiyle, insanın doÄŸaya eklenmesini engellemek suçudur. Ama Türkiye'de yaratıcılığa karşı iÅŸlenen diÄŸer suçlar gibi bu da bir hoÅŸgörü merhemiyle sıvanmakta.  2003 Dünya Tiyatro Günü'nü bu bilinç ve biraz da bu acıyla kutlamak gerekiyor. Sevinç ve acı bir arada. Sevinç bizi, adına tiyatro denilen 'insanın doÄŸaya eklenme çabasının' yüceliklerine savuruyor, acı ise bu alanda uyanık olmamızı, ulusal tiyatrosunu yitiren bir ulus haline düşmememizi hatırlatıyor.'' Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!