Ulusal Bildiri Gencay Gürün'den

Güncelleme Tarihi:

Ulusal Bildiri Gencay Güründen
Oluşturulma Tarihi: Mart 24, 2005 11:04

Dünya Tiyatro Günü bildirisini bu yıl Türk tiyatrosunun deneyimli isimlerinden Gencay Gürün kaleme aldı. Gürün hazırladığı bildiride “Günümüzde Türk tiyatrosu serumla yaşatılan bir hasta durumunda. Serum takanlar da bunu kerhen yaptıklarını belli ediyorlar” dedi.

Haberin Devamı

Gürün, bildiride, “aziz tiyatroseverler, kaç kişi kaldınız?” sözleriyle başladı. Yüzyıllar önce değil, çeyrek yüzyıl önce Türkiye'de bu soruyu sormanın “abes olduğunu”, çünkü tiyatronun ”altın çağının” henüz sona ermediğini vurgulayan Gürün, her yıl birbirinden düzeyli pek çok oyunun yazılıp Türkçe'ye kazandırıldığını, basının tiyatroya ilgi gösterdiğini ve düzinelerce salondan seyircilerin mutlulukla çıktığını vurguladı. Gürün, şöyle devam etti:

“Kısacık bir zaman dilimi sonunda oluşan tablo ise açık; günümüzde Türk tiyatrosu serumla yaşatılan bir hasta durumunda. Serum takanlar da bunu kerhen yaptıklarını belli ediyorlar. Basınımız soruna ilgisiz. Ölse de kurtulsak anlamında sesler çıkıyor yer yer...

Dünya Tiyatro Günü'nde bir an durup bu görüntünün anlamını düşünmek toplumsal sağlığımız açısından yararlı olur. Cumhuriyetimizin kurucusunun bütün sözlerini saygıyla karşılar gibi yapıyor, ama pek azının gereğini yerine getiriyoruz. Bir örnek de şu: “Tiyatro bir memleketin kültür seviyesinin aynasıdır...

Haberin Devamı

Atatürk'ün bu teşhisi doğruysa günümüzde tiyatromuzun durumuna değil, ülkemizin durumuna üzülmek gerekir. Politikada, ekonomide, teknolojide ilerlemekte olduğumuza inansak bile kültür, yani uygarlık alanında baş döndürücü bir hızla geriye gitmekte olduğumuzu görmemek olanaksız. Bizi çağdaş uygarlık düzeyinden emin adımlarla uzaklaştıran bu gerilemenin kaynağını doğru tanımlayabilirsek çözümü bulma şansımız artar.

Bütün sanat dalları gibi düzeyli tiyatroyu seyretmek, anlamak ve sevmek öğrenilerek kazanılan bir uygarlık nimetidir.

Kültür düzeyimizin yükseliş döneminde okullar, halkevleri, basın ve en önemlisi okumuş analar, babalar diğer sanat dalları gibi tiyatrodan zevk almayı öğrettiler çocuklara ve gençlere...

Millet ve devlet el ele kendi özelliğimizi kaybetmeden bileşik kaplar haline gelen kültür dünyasında yerimizi almaya çalışıyorduk. Kısa sürede çok da yol almıştık. Sonra yavaş yavaş bu çabadan vazgeçilmesi, genel kültür düzeyimizin düşmesinde rol oynadı. Genel kültür düzeyimiz düştükçe de o çaba gereksiz görülmeye başladı.”
  
KISIR DÖNGÜ
  
Türkiye'nin bu kısır döngüyü kırması ve yeniden kültürel yükselişe geçerek uygar dünyadaki yerini almasının şart olduğunu belirten Gürün, şu görüşlere yer verdi:

Haberin Devamı

“Bugün Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye çıkardığı zorluklar ve devamlı ürettiği bahanelerin kökünde ekonomi değil, kültürel farklılık ve uzaklık yatmaktadır. Kırk yıl önce dile bile getirilemeyen bu farklılığı ve uzaklığı son yıllardaki politikamızın yarattığı bir gerçektir.

1960'larda 1.5 milyon nüfuslu İstanbul'da 30'u aşkın tiyatro, haftada sekiz temsil oynar ve tıklım tıklım dolardı. Bugün kentin nüfusu ona katlandı. Eğer aynı oran korunabilseydi 300 civarında tiyatro olurdu-ki bu Paris'teki oran civarındadır-. Oysa bugün devamlı oynayan yerleşik tiyatro sayısı 40 yıl öncesine kıyasla çok daha azaldı. Ve haftada 3 ila 5 oyun zor oynamaktalar.

En eski, en önemli tiyatroları bile kapanma tehlikesiyle karşı karşıya bırakan ve ülkemizin yetiştirdiği en değerli tiyatrocuları ağlatan bu korkunç gerilemenin sebeplerini doğru teşhis etmemiz ve içinde bulunduğumuz bu kısır döngünün kırılması ve kültürel yükselişe geçmemiz için sahne sanatlarının gücünden yine yararlanmaya başlamamız başta Milli Eğitim ile Kültür ve Turizm Bakanlıklarımız olmak üzere bütün yetkili kuruluşların, okul ve üniversitelerin, ilgili toplum örgütlerinin, özel sektörün ve medyanın elbirliğiyle bir tiyatroseverlik ve kültürseverlik atılımının gerçekleştirilmesi, olmazsa olmaz bir şartıdır. Aksi halde uygarlık gemisinin yavaş yavaş uzaklaşmasını çaresizlik içinde seyretmeye mahkum olabiliriz.

Haberin Devamı

Ama önümüzdeki 12 ay içinde gerekli atılımları başlatabilirsek 27 Mart 2006 günü toplumumuza daha iyimserce bakabiliriz.

O umutla, ülkemizde kalan bütün tiyatro uygarlığı sahiplerine saygılar sunarım.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!