Türkiye'de zenci olmak

Güncelleme Tarihi:

Türkiyede zenci olmak
Oluşturulma Tarihi: Ocak 27, 2001 00:00


Cahit AKYOL
Haberin Devamı

Nijeryalı Fatima, ödül alan yazısında derisinin rengi nedeniyle Türkiye'de yaşadığı sıkıntıları anlatıyor

Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü 2'nci sınıf öğrencisi Fatima Cengiz 3.5 yıl önce Nijerya'nın Kano kentinden İzmir'e geldi. Okul gazetesinde yayınlanan bir yazısıyla, Aydın Doğan Vakfı Genç İletişimciler Yarışması’nın röportaj dalında birincilik ödülünü kazandı. Nijeryalı Fatima, yazısında bir zencinin Türkiye'de karşılaştığı zorlukları anlatıyor...

HÜRRİYET Medya Towers'ın Çetin Emeç konferans salonunun sahnesinden alkışlar arasında indiğinde alnında biriken ter damlacıklarını gizlice sildi 23 yaşındaki Fatima Cengiz.

İzmirli baba, Nijeyalı anneden Nijerya'da doğan ve okumak için Türkiye'yi seçen ‘çikolata renkli’ Fatima, salondaki yerini alırken ‘‘Benim tenimin rengi meğerse ne kadar önemliymiş de haberim yokmuş’’ diyebildi.

Koltuğuna oturduğunda biraz önce sahnede Aydın Doğan Vakfı Başkanı Aydın Doğan'ın kendisine ödül olarak verdiği heykele daha sıkı sarıldı. Gururla baktı ödülüne. Çevreden gelen ‘Tebrikler Fatima’ sözlerini duyamıyordu bile. Sevinç gözyaşlarına hakim olmak için çaba sarfederek mutlulukla gülümsedi çevresine.

Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü 2'nci sınıf öğrencisi Fatima Cengiz 3.5 yıl önce Nijerya'nın Kano kentinden Ege'nin incisi İzmir'e geldiğini, aksanlı ama akıcı Türkçesi ile anlattı. Ardından da teninin rengi nedeniyle yaşayacaklarını hayal bile edemediğini vurguladı.

BABASININ VASİYETİ

Bu yıl 12'ncisi düzenlenen ve öğrenciler arasında ‘İletişim Olimpiyatı’ haline dönüşen yarışmada ‘En iyi röportaj dalında’ birinci seçilmişti Fatima Cengiz. Hem de yıllar sonra öğrendiği bir dilde hem de yüzlerce Türk arkadaşını geride bırakarak birinci seçilmişti. Kendisine ödül kazandıran röportajı da okulun bünyesinde çıkartılan Kalem Gazetesi'nde geçtiğimiz yıl yayınlanmıştı.

Fatima Cengiz, ‘‘Ropörtajımda Nijerya'dan Türkiye'ye gelince yaşadıklarımı kaleme aldım. Bu duygular gazetenin 7'nci sayfasının tamamını kapladı. Çok gurur duymuştum. Aydın Doğan Vakfı Genç İletişimciler Yarışması'nı kazanmanın gururunu anlatmaya hem Türkçem, hem de kelimeler yetmez’’ dedi.

KANO’DAN İZMİR’E

Rengi nedeniyle çevresinden ilgi gördüğünü söyleyen Fatima Cengiz, hayat hikayesini ise şöyle anlattı:

‘‘1978 yılında, Nijerya'nın Kano kentinde doğdum. Babam Tuncer Cengiz İzmir doğumlu. 19 yaşındayken okumak amacıyla İzmir'den kalkıp İngiltere'ye gitmiş. Burada mühendislik eğitimi almış. Okulu bitirdikten sonra da bir pamuk fabrikasında çalışmak üzere Nijerya'ya gelmiş. Burada annem Rabia ile evlenmiş. Kano kentinde yaşamaya başlamışlar. Ardından bizler doğmuşuz. Biz 11 kardeşiz. Babam, geçtiğimiz yıllarda vefat etti. Babam bize ‘benim vatanımı da görün. Orada Türk kültürünü de öğrenin' diye vasiyet etmişti. İlk ve orta öğrenimimi Nijerya'da tamamladıktan sonra babamın öğütlerini tutmak amacıyla 3.5 yıl önces babamın akrabalarının yanına İzmir'e geldim. Burada akrabalarının yanında kalıyorum. Kardeşlerim Davut Cengiz ve Hüseyin Cengiz'i de yanıma aldırdım. Onlar da artık İzmirli. Belki ilerdeki günlerde diğer kardeşlerimi de bu güzel ülkeye getirmeyi planlayabilirim’’

Yoğun ilgi çok ağır geliyor

Fatima Cengiz’in okul gazetesinde yayınlanan ve birincilik ödülü kazanan yazısı

Başka ülkeye gitmek... Başka insanlarla tanışmak... İyi bir eğitim almak... Bu düşüncelerle Türkiye'ye geldim. En büyük sorunumun ne olacağını bana o zaman sorsaydınız ailem ve arkadaşlarımdan uzak olmak veya büyük annemin bana anlattığı hikayelerden yoksun kalmak derdim, ama nereden bilebilirdim ki özlem çekmek bu sorunların en önemsizi olacaktı.

Daha da önemli olanın tenimin rengi olacağı hiç aklımdan geçmezdi. Yurt dışında eğitim için Türkiye'ye gelen öğrencilerin oryantasyonu için hazırlanan broşürde, ‘gelmeden önce yapılması gerekenler’ bölümünü yazarken 1'inci madde: ‘‘Bavulunuzu hazırlamadan önce alıngan olmamayı başarabilmek veya hiç gelmemek arasında tercihinizi yapın!’’ diye yazdım. ‘Neden?’ diye sorarsanız, hayatınızda hiç ender rastlanan bir hastalığa yakalanmış veya nesli tükenmiş bir hayvanın iskeleti gibi mikroskop altında incelenildiğinizi hissettiniz mi? Doğuştan tanıdığınız özellikleriniz hiç size yabancı geldi mi? Hiçbir şeyiniz yokken dışarıya çıkmaktan nefret ettiniz mi? Eğer sağlıklıysanız ve engelli değilseniz ‘hayır’ diyeceğinizi biliyorum. İşte bizler hergün bu duyguları yaşıyoruz. ‘Amaaaan! bu da çok abartmış’ diye düşünüyorsunuz belki ama bunu anlamak için başka bir ülkede yaşamanız, oradaki insanlardan görüntü olarak farklı olmanız, konuşulan dili bilmemeniz ve sizin gibi insanların çok nadir olması gerekiyor herhalde.

Türkiye'de zenci olmanın sadece olumsuzlukları yok, gerçeği söylemek gerekirse bunun güzel yanları da var elbette... Ayrıca avantajları bazen dezavantajlarından da fazla olabiliyor. En azından ‘nereye gidersem güleryüz ile karşılaşıyorum, insanlar meraklarından bana heyecanla yardım etmek istiyorlar, binbir soru sormalarına rağmen!.’ Yeni gelenler için, kültür şoku içindeyken öyle bir yoğun ilgi ile karşılaşma bazen çok ağır geliyor. Türkler'in göstermiş olduğu merak ve bazen saçma sapan sorularının hakaret olmadığını, ‘‘Afrika'da evleriniz var mı? Hayvanlarla beraber mi yaşıyorsunuz? Yemeğiniz var mı?’’ gibi bütün bu soruları kötü niyet ile sormadıklarını bilseydiler ve sadece medyadan alınan bilgiler üzerine ve cahillikten geldiğini anlasaydılar...

Afrikalı olmak bir Türk gözünden mucizevi bir şeydir. Çocuklar bizden kaçar, büyükler bize gözlerini kırpmadan bakar ve herkes bize bir kere bile olsa dokunmak ister. Çok değişik olduğumuzu düşünüyorlar, hep bizimle tanışmak istiyorlar. Ancak onları suçlayamayız, modern bir müslüman devlet olan Türkiye'de Batı ülkelerindeki gibi zencilerin varlığının yadırgandığı bir durum söz konusu değil.

Tarihte kültürlerin birleşmiş olduğu bir toprak olmasına rağmen bazı şeyler ona yeni geliyor. Türk tarihinde Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuzey Afrika devletlerine kadar yayılması ve oralardan birkaç bin zenci köle getirilmesi, eski padişahların haremlerinde zenci kadınların bulunmaları, padişahın ordusunda zenci erkek askerleri, bazı zenci süt annelerinin olması ve günümüzde Türkiye'nin doğusunda halen yaşamakta olan zencilerin varlığı bunu değiştirmedi.

Türkiye'de yaşayan bu zenciler Türk olmalarına ve bütün hayatlarını bu toprakta geçirmelerine rağmen halen farklı bakıldıklarını söylüyorlar. Bu durum yalnız Türkiye'de yaşanmıyor, çoğu az gelişmiş ülkede veya onların küçük kasabalarında yabancıların ve uzaylıların arasında hiçbir fark yoktur. Bilinen şu ki bazı Afrika ülkelerinin küçük veya dağ köyleri yabancıları kabul etmiyor ve onların kötü şans getireceklerine inanıyorlar. Bunun nedeni kölelik ve karanlık yıllarına dayanır. Güney Batı Asya'daki bazı ülkelerde yabancılara karşı şiddetli tepkiler verildiği biliniyor, Filipinler'deki Ruiz kasabasının turistleri kabul etmemesi bugünkü dünyanın şartlarına göre çok şaşırtıcıdır. Diğer büyük ve gelişmiş ülkelerde (ABD, AB devletleri ve bazı Asya ülkelerde) zenciler ve genellikle yabancılar böyle bir tepki ile karşılanmıyor. Bu ülkelere üçüncü dünya ülkelerinden çok büyük bir göç olduğundan, çeşitli ırklardan insanlar bir araya geldi ve dolayısıyla bir alışkanlık yaratıldı. Doğu ve Güney Afrika devletlerinde de sömürge dönemi geçirdiklerinden yabancılara karşı bir alışkanlık yaratılmıştır. Sosyal Psikolog Prof. Dr. Selin Batur ile görüşmemizin sonunda, yabancıların yabancılık problemleri, ülkelerin gelişimi, küreselleşme ve bütünleşme ile sona ereceğine inandığını söylüyor. ‘‘İnsanlar birbirlerinin farklılıklarını engel olarak göremeden yaşamaya alışmak zorundadırlar.’’ İletişimden doğan ve ülkeler arasındaki duvarların yıkıldığı globalleşme süreci ile bunun gerçekleşebileceğini belirtiyor ve diğer toplumlarla uyum sağlamak istiyorlarsa bunu kabul etkek zorundalar.

‘‘Çoğu insan kendisinden farklı olanlardan ve alışılmamış olandan korkar.’’ Bu korkuyu belirtmemek için çocukların yaptığı gibi kötü davranır veya anlamaya çalışır ve dolayısıyla meraklarını gidermeye çalışır.

Yüzde 90’ı ülkesine dönmek istiyor

İkamet Bürosu Kayıtlarına göre İzmir'de 3 binden fazla zenci yaşıyor. Bunların sadece 65'i Ege Üniversitesi'nde öğrenim görüyor. 100 zenciye yönelttiğimiz sorularla duygu ve düşüncelerini saptamaya çalıştık. Sonuçlar şöyle:

Türkiye'ye ne zaman geldiniz?

Ortalama 2 yıl önce

Türkiye'ye neden geldiniz?

Yüzde 15 okumak, yüzde 25 spor faaliyetleri, yüzde 75 ise askerlik (NATO) çalışmaları için

Türkiye'ye gelmeden önceki beklentileriniz nelerdir? Umduklarınızı buldunuz mu?

Yüzde 70'i gelmeden önce beklediklerini bulmuş, yüzde 20'si hayal kırıklığına uğramış ve yüzde 10'u ise beklentisi olmadığı için yorumsuz.

Türkiye'de yaşadığız olumsuzluklardan ilk üçü nedir?

Birinci derecede insanların sürekli onlara laf atmaları (genellikle genç erkek ve çocukların), ikincisi insanların sürekli incelemesi, üçüncüsü, insanların sürekli garip sorular sorması

Bu yaşadıklarınızdan rahatsız oluyor musunuz?

Yüzde 100 ‘‘Evet’’.

Yaşadıklarınız sizi nasıl etkiliyor?

Tümü, kendisine normal gelen şeylerin, (cilt rengi, saçlarının dokusu...) diğer insanlara değişik geldiğini fark ettiğini söylüyor ve yüzde 50'si (genellikle kadın) akşamları tek başına dışarı çıkamadığını belirtiyor.

Hayatınızı Türkiye'de geçirmeyi düşünüyor musunuz?

Yüzde 90'ı kesinlikle ‘Hayır’, yüzde 10'u ‘belki’ diyor.

Sonuçlar, Türkiye'de zencilerin çok farklı bulunduklarından yabancılık sürecini devamlı yaşadığını ortaya koyuyor. Türk halkıyla kolaylıkla kaynaşamadıklarını söylüyorlar. Bu yüzden herkes hayatının son demlerini kendi yurdunda yaşamaktan yana.

Türkler zencilere nasıl bakıyor?

Bir de Türk halkına sorduk: ‘‘Bir zenciyi gördüğünüzde bakar mısınız veya baktınız mı?’’ Yüzde 80'i ‘Evet’ diyor. ‘‘Neden bakarsınız sorusunu’’ yüzde 75'i ‘‘değişik olduklarından’’, yüzde 25'i ise ‘‘hiç zenci görmediğimden’’ diye yanıtlıyor. ‘Kendinizi bir Afrika ülkesinde hayal edin, size sık sık bakmalarından hoşlanır mısınız?’ sorusuna yüzde 82'si hayır, yüzde 18'i ‘Baksınlar. Onda ne var ki?’’ diyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!