Türkiye muz cumhuriyeti deÄŸil iyi kötü adam yetiÅŸtiren bir ülke

Güncelleme Tarihi:

Türkiye muz cumhuriyeti değil iyi kötü adam yetiştiren bir ülke
Oluşturulma Tarihi: Kasım 09, 2002 00:00

Çok satan kitap iyi kitap mıdır, popüler olan kalıcı olmaz mı, giÅŸesi iyi sanat filmi olur mu, neden popüler iyi de popülist kötüdür. Bütün bunları yazılarında ve kitaplarında popüler kültür üzerine yaptığı analizleriyle de tanıdığımız Murat Belge ile konuÅŸtuk.Popüler olanla sanatsal olan hep kavgalı mıdır?- 1850'ler, 60'larda Ä°ngiltere'de en iyi romancı kimdir diye sorsanız cevabı büyük ihtimalle Charles Dickens'dır. Peki en popüler, en çok okunan kim, yine Dickens. Hem çok satıyor hem de iyi romancı yani. Bu Dickens zamanında mümkündü ama sonra yavaÅŸ yavaÅŸ ikisi ayrıştı. Türkiye'de önce Umberto Eco arkasından Orhan Pamuk gibi dünyanın bu gidiÅŸatına aykırı ÅŸeyler oldu. Hakikaten önemli bir edebiyat eseri aynı zamanda bestseller da oldu. Ama bu da bitti galiba. Türkiye artık iyi kötü adam yetiÅŸtirebilen bir ülke, yani muz cumhuriyeti deÄŸil. Türkiye'nin bir kısmı Belçika bir kısmı Ä°ndia. Ama Belçikası da Belçika. Dolayısıyla 100 bin 150 bin Orhan Pamuk satabilir ve o 150 binin 100 bini kitabı sahiden sonuna kadar okur ve 50 bini de oradan bir ÅŸey çıkarır. Ama bu rakamları daha fazla itip kakmaya kalkıştığımız zaman bir nesnel duvarın sonuna geliyoruz, tabii Orhan yapmadı öyle ÅŸeyler.Kim yaptı?- Artık söylemeyeyim kim yaptı. Rakamlar da girince iÅŸin içine, o zaman 50 bin kiÅŸiye daha okutmak için hadi ÅŸurasına da bir kuÅŸ kondurayım demeye baÅŸlayacaksın, kaçınılmaz olarak. Bu çok fazla zorlanarak deÄŸiÅŸecek bir gerçeklik deÄŸil. Onun için bu ayrışma oldu. ANADOLU ÇOK PLAK TÃœKETÄ°RDÄ°Murat Belge popüler yazardır' iltifat ama 'popülist yazılar yazıyor' denince negatif bir anlamı var. Popülizm, popülist, popüler kavramları aynı kökenli deÄŸil mi?- Tabii, halk lafından türüyor. Popüler biraz halk tarafından tutulan anlamına geliyor, popülist deyince...Halk kuyrukçusu mu anlaşılıyor...- Kuyrukçusu olduÄŸu gibi aynı zamanda manüpile de ediyor. Halka saygılı bir yaklaşımı olmaksızın, ne yaparsam hangi tepkiyi alırım deyip, buna göre halkı kullanan bir ÅŸey. Tabi bu kavramlar çok karışıyor. Popüler kültür deyince... - Sanayi dediÄŸimiz ÅŸey lokomotif yapmayı halledip de plak ya da radyo yapmaya baÅŸlayınca, kitlenin neyi tüketeceÄŸine baÅŸkaları karar vermeye baÅŸlıyor. Mesela Osmanlı son döneminde Anadolu'da gramofon olmayan orta halli ev yok. Ve en büyük plak tüketicisi toplumlardan biri. Plağı baÅŸkaları üretiyor ama gramafonda neyi çalacağını sen seçiyorsun. Sonra radyo geliyor, senin için sesi aktarıyor. Giderek bugünkü Ä°MÇ falan oluÅŸuyor. Binlerce ÅŸey çıkıyor ama yine de tüketicinin seçim ÅŸansı var. Ama tüketiciyle üretici arasında kesin bir kopuÅŸ var.Bu kopuÅŸ neye yol açıyor?- Popüler kültür piyasa mekanizmasıyla beraber yürüdüğü için bu iÅŸleri yapan adam birbiriyle kopuk olmayan iki ÅŸeye giriÅŸiyor. Bir, daha kolay olmak. Hayatın her alanında benzerleri vardır. Sınıfta ders veriyorsun, en aptal öğrenci hangisiyse, seviyeni mecburen ona ayarlarsın ve o zaman diÄŸerleri sıkılır. Senin baÅŸtan bir ön kabulün var; bu toplumun büyük kısmı aptaldır. Ä°kincisi, insanların yüksek sesle söylemekten utanç duyulan ÅŸeylere merakları. Dengine getirip ne kadar çok söylersen kendini o kadar çok beÄŸendirirsin. Yani toplum hakkında verilmiÅŸ karar doÄŸrultusunda toplumu ÅŸekillendirmeye baÅŸlarsın, kaliteyi düşürürsün falan... Magazinci ya da Yunanistan'da aptalca milliyetçilik yapan politikacının 'Ne yapayım halk böyle istiyor' demesi böyledir mesela.MODA GEÇER AMA DÖNERBu ürünler aynı zamanda çok satan ÅŸeyler deÄŸil mi?- Evet ama uzun ömürlü deÄŸildir, insanların aklında da kalmaz. Biraz da çevrecilikle ortaya çıkan Recycle örneÄŸine benzer. Basıp veriyorsun adama, bakıp atıyor, alıp biraz daha düşük kalite kağıda basıp veriyorsun o gene alıyor, atıyor... Böyle gidiyor yani. Toplum kendini bu tür ucuzlamaya, bayağılaÅŸmaya karşı koruyacak bir takım kurumlar yaratamamışsa oldukça dirençsiz kalıyor. Ama bunun da bir ilahi adaleti var ve moda geçiyor ama aynı moda geri geliyor. Sonsuza kadar, daha önce hiç olmayan ÅŸeyleri icad edip gidemeyiz. Eski bir ÅŸarkıyı duyduÄŸumuzda aa ne güzelmiÅŸ diyebilirsiniz. Biz erkeklerde çok belirgin deÄŸildir ama kadınlarda öyledir, kuÅŸakların bir mantığı var: Bir genç kız annesini çok rüküş, büyük annesini ise çok şık, zarif bulur. Onun için hiç keÅŸfedilmemiÅŸ ya da hiç hafızada kalmamış olanda insan bir romans keÅŸfedebilir. O yüzden recycling burda da söz konusu. Türkiye'nin bir kısmı Belçika bir kısmı Ä°ndia. Ama Belçikası da Belçika. Dolayısıyla 100 bin 150 bin Orhan Pamuk satabilir ve o 150 binin 100 bini kitabı sahiden sonuna kadar okur ve 50 bini de oradan bir ÅŸey çıkarır.En rasyonellerin ‘‘gelip bizi kesecekler’’ diye korkmalarının irasyonel bir yanı var tabiiPopüler kültür ve popülizm açısından siyasete, 3 kasım seçimlerine baktığınızda ne görüyorsunuz. Seçmenin duygularıyla oy verdiÄŸini söyleyen de var, rasyonel davrandığını yazan da.- En ufak siyaset nosyonu olmayan adamların bir siyasi rasyonalizm içinde davranmalarını nasıl bekleriz? Ha ama ÅŸu son seçim sonuçlarını mesela rasyonel deÄŸil mi, derseniz, bence rasyonel. Çok duygusal Ecevit önce yüzde 22 almış ÅŸimdi yüzde 2. Bir seçim önce Baykal'a aynı ÅŸeyi yaptılar. Bu sefer Baykal meclise girdi. Normal olarak ‘‘ben solum’’ diyen bir partiye oy verecek adamlar deÄŸil, ‘‘Eyvah Tayyip geliyor’’ diyerek oy verenler. EÄŸitimli, okumuÅŸ adamlar, rasyonel olması gerekenler yani. Ama onların da 'Gelip bizi kesecekler' diye korkmalarının irrasyonel bir yanı var tabii. Bunlar çok da rasyonel olmayan bir toplumu ortaya koyuyor. 80'e kadar seçmen davranışları bir tutarlılık gösteriyordu, sonra büsbütün baÅŸka bir ÅŸey oldu.Nedir bu farklılık?- 60'lar, 70'lerde dünyayı deÄŸiÅŸtirebiliriz, birbirimizle dayanışma içinde olursak daha iyi bir dünya yaratabiliriz gibi deÄŸerler vardı. Sonra topluma hiçbirÅŸey olamaz, ben kendim için ne yapabilirim baÅŸladı. Her koyun kendi bacağından asılır diyen, konformist, kafa tutabilecek veya sorgulayabilecek cesarete sahip olmayan, sürünün gidiÅŸine uyan, bireysel olmadan bireyci, herhangi bir zevk geliÅŸtirmemiÅŸ, konformizmin ona verdiÄŸi ÅŸeyi alıp bundan daha çok isterim, hepsi benim olsun falan diyen bir kültür.Bu da popüler kültürün bir parçası deÄŸil mi?- Evet, üstelik bunlar sadece Türkiye'ye mahsus deÄŸil. Okumak diÅŸ çektirmek gibi acı veriyorTürkiye'de okuma alışkanlığı yok, gazete okunmuyor televizyon seyrediliyor. Küçük yaÅŸta böyle bir alışkanlığı geliÅŸtirmeyince bu memlekette okumak insanlara, resmen fiziksel acı veriyor. DiÅŸini çektirir gibi bir ÅŸey yani... Bir cümleyi okurken anlayacaksın, bir önceki cümleyi aklında tutup ona baÄŸlayacaksın filan. Kolay bir ÅŸey deÄŸil yani. Alfabeyi bilenlerin oranını artırmış olabiliriz ama o alfabeden yararlanan, okuyan ve yazan sayısı küt kalıyor. Bunun yükseldiÄŸi yerlerde bir çok yazar kitaplarının satışıyla geçinebiliyor. Hemingway geçim sıkıntısı duymamıştı bir zamanlar.SEZEN AKSU KALICI ÇÜNKÃœNiye Sezen Aksu üç gün sonra unutulacağını bildiÄŸi bir ÅŸeyi söylesin. Belki genç yaşında yapardı, ama denemiÅŸ ve bakmış öyle deÄŸil, olmamış. Üçüncü sınıf ÅŸarkıcı olarak kalacağını anladığı zaman söyleyeceÄŸi ÅŸarkıyı da seçecek, öyle kolay çöpe atılır bir ÅŸey de olmayacak yaptığı.YETENEKLER ARASINDA FARKYetenekler arasında her zaman farklar vardır, olacaktır. Ä°nsanlar bir takım kodları öğreniyor, sanat filmi yapmanın kodları bunlar diyorsun ve baÅŸlıyorsun. Ondan sonra yeteneÄŸini konuÅŸturman lazım. Bir sürü de o kodlara göre yapılmış tahammül edilmez, ukalaca ÅŸeyler var ortada. Belki onlarla kıyaslandığı zaman satış için, halk için yapılmış yapıtlar çok daha artistik de olabilir yani.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!