Türkiye çok şeyi kaldırıyor

Güncelleme Tarihi:

Türkiye çok şeyi kaldırıyor
Oluşturulma Tarihi: Aralık 29, 1998 00:00

Haberin Devamı

Tayyip Bey, Haliç'i kirleten sadece İstanbul değil. Bu bölge elli yıla yakın Türkiye endüstrisinin merkezi olmuş ve ülke bütçesinin büyük bir bölümü buradan alınan vergilerle belini doğrultmuş. Türkiye'nin en ücra yerlerine kadar yapılan devlet yatırımlarında Haliç çevresindeki sanayinin payı büyük olmuş. Bu açıdan düşünülecek olursa bu iç denizimizin bitkisel hayattan kurtarılması sorumluluğunu İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin üstüne yıkmak doğru mudur? Bu çalışmalar sırasında merkezi yönetimden size destek geldi mi? Haliç'in, başlangıçtan itibaren bir ulusal proje olarak ele alınması gerekmiyor muydu?

Haliç çalışmasıyla ilgili benim dönemimde, sadece 54. hükümet döneminde, o da çok cüzzi bir destek yardım alındı. Projenin tamamının yükünü İstanbul Büyükşehir Belediyesi omuzladı. Biliyorsunuz, Haliç projesi Sayın Dalan döneminde başlamıştır. Sanayinin buradan kaldırılması önemli bir adımdı. güney Haliç kolektörünü Sayın Dalan, Eyüp Sultan'a kadar yapmış fakat kanal bağlantısı yapılmadığı için atık su, kolektörlere değil maalesef denize akmıştır. Şimdi güney ve kuzey Haliç kolektörünü devreye soktuk ve 150'ye yakın atık su deşarjının yapıldığı bağlantıları bu dönemde hallettik. Şimdi bizim iki ana atık su girdisi Haliç'e akıyor. Bunun biri Kağıthane, ikincisi ise Alibey Deresi. Kağıthane'nin de sağ ve sol kolektörleri, merkeze kadar, dönemimiz içersinde kurulmuştur. Bunların da bağlantıları yapılıyor ama Cendere'nin ıslahı, ne yazık ki Sayın Başbakan'ın girişimiyle Devlet Su İşleri'ne aktarılmıştır. Ama bundan 15-20 gün önce DSİ yetkilileri ‘‘Bu işi biz yürütemiyoruz’’ demiyor da, bu kadar harcamalardan sonra hiç bir netice alınamayınca ve bu işin merkezce çözülemeyeceğini anlayınca tekrar İSKİ'ye ‘‘Bu işi siz alıp götürün’’ diye bir yazı yazmışlar.‘‘Bu işi biz yürütemiyoruz’’ demiyor da, bu kadar harcamalardan sonra hiç bir netice alınamayınca ve bu işin merkezce çözülemeyeceği anlayınca top tekrar İSKİ'ye atılıyor. Bu da Türkiye'deki bazı gerçekleri ortaya koyuyor. Haliç'in ulusal proje olarak ele alınması gerekir sorunuzun cevabını burada bulabilirsiniz. Aslında Haliç'i ençok kirleten derelerdir. Derelerin ıslahı işi de DSİ'ye aittir. Bunu da yapamamışlardır.

Proje üzerinde konuşmaya devam edelim. Son olarak neler yaptınız?

Son olarak Alibey ve Kağıthane derelerinin çıkışında yüzeysel atıkları toplamak için bariyerler kurduk. Bu bariyerlerle topladığımız yüzeysel atıkların Haliç'e dağılmasını engelliyoruz. Şimdi deşarj ve yüzeysel atık sorunu hallolmuştur. Sadece iki dereden gelen atık su var. Fakat yukarıdaki çalışmalar bitince Haliç'e atık su girişi yok denecek kadar azalacaktır. Zaten bu hallolduğu andan itibaren de Haliç hallolmuş olacak, suyun renginin inşallah aslına dönmesini sağlayacaktır. Şu anda renk değişimi başlamış durumdadır. Renk değişimi olduğu içindir ki su temizlenmeye, oksijen almaya başlamıştır. Bundan ötürü de balık Haliç'in içine giriyor.

Oksijeni artırmak için bir fiskiye yaptınız ki bu çok tartışma konusu oldu. Oysa Londra'nın Haliç'i sayılan Docland bölgesinde buna benzer tedbirler alınarak sonuca gidilmişti. Docland'a yaptığım bir gezi sırasında fıskiyeleri ve yapay şelaleleri gördüğüm için buradaki tartışma beni şaşırttı.

Eğer Haliç'in suyunda oksijen olmamış olsa, buraya balık girmez. Oksijeni artırmak için suyun havalandırılması gerekiyor. Bunun için yaptık fıskiyeyi. Ayrıca bir güzellik kattı bulunduğu yere, ama tartışıldı. Bir diğer adımı çamurun temizlenmesinden sonra attık ve deniz seferlerini başlattık. Teknelerdeki pervane su sirkülasyonunun artmasını sağlayacaktır. Aslında sirkülasyonu artırmak için benim geleceğe yönelik bir projem vardı. Haliç içinde jet motoruyla çalışan seferler yapmak. Jet motoru çok yoğun bir su devir daimi yaptığı için suya oksijen katkısı sağlıyor. Kazandırılan oksijen yoluyla bakterilerin birbiriyle olan mücadelesini hızlandırıyor. Bu sayede de zararlı bakterilerin yok olması sağlanıyor.

Su hareketinin önündeki en büyük engeller Unkapanı Atatürk ve Hasköy'deki Valide Sultan Köprüsü ile tersaneler değil mi? Bu köprüler ayaklı sisteme geçmeden ve tersaneler buradan çıkmadan Haliç tam anlamıyla temizlenebilir mi?

Atatürk Köprüsü'nün kalkmasını savunanamam. Şimdi biliyorsunuz onun yanından ayaklı bir metro geçişi de yapıyoruz. Ama Valide Sultan Köprüsü'nün kalkması çalışmaları halen devam ediyor. Şu anda yer konusunda en son arkadaşlarımızla konuştuğumuz nokta Tuzla'daki Kamil Bey Gölü'nün bir yarımada olarak uzanan ucudur. Orada turistik amaçlı olarak bu köprüyü değerlendirmek iyi olur diye bir karara varmıştık.

Ama Hasköy ile Balat'ı birbirine bağlayacak bir köprüye de mutlaka ihtiyaç var. Bu köprü sayesinde bu iki tarihi semtin birbiriyle bağlantısı arttı. Bunu devam ettirmek için, Haliç'in silüetine yakışır bir ayaklı köprü düşünülemez mi?

Şimdilik acil olarak bunun kalkması gerekiyor. Biz sadece onu düşünüp planladık. Ama değindiğiniz tersaneler olayı çok önemli. Tersaneler buradaki kirliliği yoğun bir şekilde arttırdığı için değil, bir görüntü kirliliği yarattığı için kalkmalı. İkinci olarak da zaman zaman açılan o yüzen havuzlar Haliç'teki sirkülasyonu kesiyor. Buradaki Haliç tersanesi kalmalı ama Camialtı ve Taşkızak tersaneleri uygun bir yere nakledilmeli. Tersanelerin kapatılmasına kesinlikle karşıyım. Aksine, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde tersaneciliğin gelişmesini savunuyorum. Tersaneler bizim adeta can damarlarımız sayılır. Ama bunun ülke genelinde en uygun bölgelerde yapılması gerekiyor. Zaten bir ara tersane komutanlarının da vermiş olduğu bir raporda daha uygun bir yere nakliyle alakalı raporlar da mevcut. Eğer bu sağlanabilirse Haliç'in çevresinin tamamı bir yeşil alan ve ulaşım ağı haline gelir. O zaman Haliç, Türkiye ve İstanbul'umuz için ciddi bir turist çekim merkezi olur. Biz bu doğrultuda çalıştık. Şu anda yanında bulunduğumuz Feshane binası bitince el sanatları satış merkezi olarak turistlerin ilgisini çekecek ve bölgeye çok önemli bir hareket sağlayacaktır. Bu hat çok büyük bir tarihi öneme sahiptir. Siz de Fenerli'siniz çok iyi bilirsiniz. Benim çocukluğumun da büyük bir bölümü Fener ve Balat'ta geçmiştir. İstanbul İmam Hatip Lisesi'nde yatılı okuduğumdan buralarda çok bulundum ve bölge kişisel olarak da benim için çok önemli. Ayrıca karşıdaki eski Sütlüce Mezbahası'nı da Türkiye'nin bir numaralı kongre ve kültür merkezi yapıyoruz. Binayı, orijinal mimarisine sadık kalarak yeniden inşa ediyoruz. Bir de Piyer Loti'de çalışma sürüyor.

Eyüp'teki mezarlık duvarları çok çirkin olmuş. Sarmaşıklarla kaplıyamaz mısınız?

Evet sarmaşıklar ve selvilerle donatılacak. Şimdiki hali uzaktan bakınca çirkin ama yeşillenince durum değişecek. Bakın Piyer Loti üzerine de çok çirkin şeyler söylediler. İşte, ‘‘Piyer Loti'nin adını değiştirecekler’’ falan gibi. Bizim hiçbir zaman böylesi çirkin emellerimiz olmadı. Bakın örneğin İstanbul İtfaiye Merkezi'ne, kuruluşunda emeği geçen bir Macar'ın adını verdik. Niye çünkü o adam orayı o hale getirmiş. Bizim bu vefa anlayışımız bugüne kadar hiçbir yönetimde olmadı. Bakın bütün kavşaklara farklı siyasi partilere mensup, ama İstanbul'a emeği geçen belediye başkanlarının adını verdik. Aytekin Kotil, Fahrettin Kerim Gökay'ın adlarını verdik birçok yere. Bizim için Piyer Loti de önemlidir. Neden, çünkü adamcağızın İstanbul'a farklı bir aşkı var. Böyle bir kültür olayını yok sayacak kadar enayi miyiz?

Bir de Sütlüce'de yaşanan sorunlar var. Hürriyet İstanbul'da biz bu sorunu ‘‘Sütlüce'de tarih talanı’’ başlığıyla işledik. İstanbul'un Osmanlı dönemine tanıklık eden olağanüstü güzel bir alan var. Mevlevihane, köşkler, zarif mezar taşları vs. Bölgede rant yükselince müteahhitlerin saldırısına uğradı. Eski ahşap konaklar bir bir yıkılıp apartman olmaya başladı.

Evet yazınızı okudum. Ama yapacak birşey yok. Çünkü bu kıyıma engel olması gereken kurum Anıtlar Kurulu'dur. Ki burada da ciddi bir soruna temas etmiş oluyorsunuz. İstanbul'un idaresi çok başlı. Devletin yerel yönetime inisiyatif vermesi gerekiyor. Anıtlar Kurulu var ama elemanı yok ki denetlesin. Anıtlar Kurulu bir yanda, belediye diğer yanda, ayrıca bayındırlık ve kültür bakanlıklarının müdaheleleri var, bir yandan odaların baskısı var. Burada olay belediyeye ve hukuğa bırakılmalıdır. O zaman sorun çözülür. Ama iş gelip yine insana dayanıyor. Dürüst, ilkeli ve bu işin sevdalısı insanlar lazım. Ahlaki çizgisi düzgün insanlar olmadıktan sonra siz ne kadar düzgün şeyler yaparsanız yapın, buralar tahrip olmaya devam edecektir.

Tayyip Bey, seçimler ne olacak?

İstanbul üzerine çok farklı hesaplar yapılıyor. Ama İstanbul'da bizim temsil ettiğimiz anlayışın devamı gerekmektedir. Atılan adımlar aynı süratle devam ettirilmeli. Belediyecilik hiç kuşkusuz dürüst insanların yapacağı bir iştir ama bu kişinin anlayışı da çok önemlidir. Çünkü at sahibine göre kişner.

Sizin durumunuz ne olacak? Geleceğe yönelik planlarınız var mı?

Biliyorsunuz benim seçilme yasağım var ve bu ömür boyu sürecek bir kısıtlama. Ama durumlarda bir değişiklik olursa, durum değişir.

Türkiye'nin modern ve demokratik geleceğinin bu tür yasakları kaldırabileceğini düşünebiliyor musunuz?

Valla işte görüyorsunuz, Türkiye çok şeyi kaldırıyor...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!