Türkçe şarkı söylemek lazım

Güncelleme Tarihi:

Türkçe şarkı söylemek lazım
Oluşturulma Tarihi: Eylül 07, 2002 01:46

Yıl 1965. Hürriyet, o zamanki Umum Neşriyat Müdürü Necati Zincirkıran'ın önayak olmasıyla altından kalkılması zor bir işe girişiyor ve Altın Mikrofon Müzik Yarışması düzenliyor.

Aranjmanın hüküm sürdüğü devirde sadece Türkçe sözlü müziğe dev bir organizasyon. Aralarında yine çok ünlü isimlerin bulunduğu bir jürinin ön elemesinden geçmiş bu gençler, üç büyük şehrin yanı sıra Adana, Bursa, Samsun, Konya ve Diyarbakır gibi şehirlerde canlı performans sergiliyor. Dereceye girenlerse halk oyuyla belirleniyor. Konserlerin sunuculuğunu Fecri Ebcioğlu ve Orhan Boran üstleniyor. Verilen para ödüllerinden daha önemlisi finale kalan yarışmacıların plaklarının yapılması. İşte bu yarışmaların ünlü isimlerinin parçalarından oluşan ‘‘Altın Mikrofon’’ albüm seti (1965-66-67 ve 68 yıllarında yarışmalarda derece alan 56 şarkı 100 sayfalık bir kitapçıkla birlikte) gelecek hafta müzik marketlerde satışa çıkacak. Altın Mikrofon'a şarkı söyleyenler arasında Cem Karaca, Cahit Berkay, Moğollar, Yıldırım Gürses, Ferdi Özbeğen, İlham Gencer, Rana-Selçuk Alagöz ve T.P.A.O Batman Orkestrası gibi isimler var. İşte bu isimlerden bazıları albüm vesilesiyle hafızalarını tazeledi.

CEM KARACA (1967, 2.)

O yarışma önümüzdeki seçimlerden bile çok daha legal yapıdaydı


21-22 yaşında askerlik yaparken Saatli Maarif Takvimi'nin arkasında 19. yüzyıl içinde yaşamış Erzurumlu Aşık Emrah'ın şiirini gördüm ve vuruldum. O şiiri besteledim, Cem Karaca ve Apaşlar olarak ‘Emrah’ adlı bu besteyle 1967 yılının Altın Mikrofon Yarışması'na katıldık ve ikinci olduk. Emrah adıyla yaptığımız 45'lik çok tuttu, dokuz sene sonra doğan oğlumun adını da Emrah koydum. Tabii her besteye çocuk yapsaydım şimdi Lüksemburg ordusu kadar çocuğum olurdu. O yarışma önümüzdeki günlerde gerçekleşecek seçimlerden bile çok daha legal bir yapıdaydı, her şey çok açık seçik halk oyuyla seçiliyordu. Müziğimize ivme kazandıran böyle bir yarışmanın yeniden canlandırılmasını çok isterdim.

CAHİT BERKAY (3 yıl finalist)

Müziği meslek olarak seçmeme neden oldu


Yarışmaya 1966-1967'de Selçuk Alagöz Orkestrası, 1968'te Moğollar ile katıldım ve hepsinde finale kaldım. 19 yaşındaydım. Bu yarışma müziği meslek olarak seçmeme neden oldu. Zaten çocukluktan beri türkülere sevgim vardı, çok sevdiğim bir türü profesyonel müzik dünyamda kullanmamın yolunu açtı bu yarışma ve Moğollar'ın kuruluşuna da çok büyük katkıda bulundu. Yarışmada Türkçe sözlü müzik yapma şartı vardı ve İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde yeni yeni oluşmaya başlayan gruplar yarışma adı altında Anadolu turnesine çıkıyorduk. O turnelerde seyirciyle gruplar arasında olağanüstü bir iletişim oldu ayrıca o vakte kadar müzik gruplarının bir turne yapma özelliği yoktu.

UFUK IŞIKLAR (DMC Genel Müdür Yardımcısı)

Eğlenceden çok kültür hizmeti


Gelecek nesillere devredilecek bu arşiv çalışmasını Dost Müzik ile işbirliği yaparak yayımlıyoruz. Hürriyet vakti zamanında bu şarkıları 45'lik olarak yayımlamış. Sanatçılar arasında hayatta olmayanlar, çok zor ulaşılanlar, dağılan gruplar vardı. Bunları teker teker bulup onaylarını almak çok zor oldu. İnsanlar hala hayattayken bu işi yapmak daha önemli, varisleriyle bu iş daha zor olabilirdi. Albümde çoğumuzun yakından tanıdığı, birkaç kez cover'ı yapılan parçalar da var. Kayıtlar temizlendi, cızırtılar giderildi, şarkılar müzikal olarak desteklendi ama şarkıları CD'den dinleyince daha iyi sonuç veriyor.'

GÖKAY ÖZKAN (Dost Müzik)

Bulmak için dedektif gibi izlerini sürdük

Bu proje Radyo D'den Hakan Eren ile konuşurken çıktı, kendisi aynı zamanda albümün müzik direktörü. Albümü hazırlamak için çoğunluğu 60 yaşın üzerinde olan seksen kişiye tek tek ulaştık, işin en zor kısmı buydu. Çoğu müziği bırakmış farklı işler yapıyor, mesela bir Ali Atasagun var, şimdi Cenajans'ın Genel Müdürü. Yaklaşık sekiz-on ay sadece sanatçıların detektif gibi izini sürdük. Ulaştığımız herkes projeyi sevinçle karşıladı, ağlayanlar filan oldu ve çoğu bize çok yardımcı da oldu. Mesela Batman Orkestrası İstanbul'dan gidip Rafineri'de çalışan teknisyen çocuklardan oluşuyor, şu an hepsi yetmiş yaşın üstünde, başka şehirlere dağılmışlar. Bir tanesini arıyorsun, torunu ‘dedem evde yok’ diyor, başka bir tanesi kanserdi ‘Beni bu işlerle uğraştırma’ dedi, arkadaşları onu ikna etti sonunda ve muvaffakatnameyi imzaladı. Kanat Gür'ü bin bir zahmetle İsviçre-Almanya sınırında bir bar işletirken bulduk.

NAİM DİLMENER (Müzik yazarı)

O dönem bir altın çağ yaşanmış ve yaşatılmış

Gazete yükselmekte olan pop dalgasını görmüş ve bu dalganın bizden renkler taşımasına katkıda bulunmak için kolları sıvamıştır. Böyle diyor albümün kitapçık metinlerini de yazan Naim Dilmener.

Hürriyet'in önderliğinde düzenlenen Altın Mikrofon yarışmasında ‘bizden olan’ önemseniyor, öne çıkarılmaya çalışılıyordu. 78 kişinin başvurduğu ilk yıl ‘Gençliğe Veda’ şarkısıyla Yıldırım Gürses birinci, ‘Helvacı Helva’ ile Mavi Işıklar ikinci, ‘Kaşık Havası’ ile Silüetler üçüncü oldu. O dönem Türk Popu'nda bir altın çağ yaşanmış ve yaşatılmıştır. Türk Popu, bu yarışmanın desteğiyle belki de alınması yıllar sürecek uzun bir mesafeyi Hürriyet'in Altın Mikrofon'u ile almış, geniş yığınlara sesini bu yarışmayla duyurabilmiştir. Belki artık bu yarışmayı yapmanın bir gereği kalmamıştır ama zaten maksat Türk Popu'na destek vermek olmuştu, bu da büyük bir başarıyla yapılmıştır. Hatta gelinen nokta maksadı bile aşmıştır denilebilir.

Aynı mekanda aynı şarkılar

RANA ALAGÖZ (1967, 3.)

Beni minübüse bindiriyorlardı


Yarışmanın üçüncü yılında dereceye giren orkestralar aynı isimle ve aynı elemanlarla yarışamaz diye bir kural konuldu. O zamana kadar gruba misafir solist olarak eşlik ediyordum, bu sefer benim adımla katıldık yarışmaya. ‘Konya Kabağı’ adlı türküyü söylemiştik ve yine üçüncü olduk. Diğer yarışmacılar otobüsle turneye çıkarken ben tek kadın olduğum için minibüsle dolaşıyordum. Otobüstekiler çok eğleniyordu, gırgır şamata, onların yanına gitmek istiyordum ama gidemiyordum.

SELÇUK ALAGÖZ (1966, 3.)

Hayatım değişti


Alman Lisesi'nde okurken flüt çalıyordum. Erol Büyükburç beni grubuna aldı ve Yurdaer Doğulu ile birlikte profesyonel oldum. Birkaç ay sonra da yanıma küçük kardeşim Ali'yi de alıp amatör bir grup kurdum ve ilk yarışmaya katıldım. ‘Kemerin Naftaları’ adlı parçayla finale kaldık. Yarışma bittikten sonra Hürriyet Gazetesi bütün müzisyenleri topladı. Prova filan yapmadan bir seferde kayıt yaptık ve o yarışmadan yedi tane 45'lik çıktı. Türkiye'de bir dolu yerde konser verdik. İkinci sene daha sonra Moğollar'a geçen Engin Yörükoğlu ve Cahit Berkay'dan oluşan grubumla yarışmaya katıldım, o zaman ikisinin de adı pek duyulmamıştı. Bu sefer de üçüncü olduk. Ben 37 yıllık müzik hayatımı Hürriyet Gazetesi'ne borçluyum çünkü Almanya'da burs kazanıp iktisat okuyacak biriyken müzisyen oldum. Hayatım değişti, dünyayı dolaştım, iki yıl içinde altı tane 45'lik yaptık. Yarışma sırasında şov yapmak, hareket etmek yasaktı, stüdyoda söyler gibi şarkı söylüyorduk. Seyirciler de biletlerine beğendikleri grubun ismini yazıp kutulara atıyordu. Her şehrin en büyük ve en güzel salonunda konser veriyorduk, biletler de hemen karaborsaya düşüyordu.

FERDİ ÖZBEĞEN (1965, 2.)

Bana Allah'ın bir lütfudur bu yarışma


23 yaşındaydım ve çocukluğumdan beri piyano dersi alıyordum. Müzisyen arkadaşlarla araştırdık ve ‘Sandığımı Açamadım’ türküsünü Batılı bir anlayışla düzenledik. Bu yarışma benim için çok önemlidir çünkü müzik yaşantımı başlattı. Benim için Allah'ın bir lütfudur o yarışma. İzmir'den İstanbul'a gelmiş kimsenin pek tanımadığı bir sanaçıyken ünlü oldum, Ferdi Özbeğen adını bu yarışma yarattı. Ayrıca Türk Pop Müziği için de çok önemli bir adımdır. İlk kez o yarışma sayesinde folklorümüz popüler müzikte kullanılmaya başlandı. Yarışmayla ilgili unutamadığım bir anım var: Ankara'daki konsere giderken THY'nin üç tane Dakota uçağına doluştuk, uçaklar yan yana gidiyordu, hatta uçak penceresinden birbirimizle şakalaşıyorduk filan. Uçak inerken fark ettik ki soğuktan uçağın motorlarından biri donmuş ve durmuş. Ama herkes o kadar eğleniyordu ki kimse tek motorla yan yatarak indiğimizi anlamadı.

JÜRİ ÜYELERİ ALTIN MİKROFON YARIŞMASI’NI ANLATIYOR

MTV'vari bir buluş


Bendeki müzik aşkını da Altın Mikrofon'un kışkırtığını söyleyebilirim. Türkiye'de ilk defa müzikte MTV'vari bir buluşla bir yarışma başlattı Necati Zincirkıran. Toplumun buna ihtiyacı vardı ve insanları yüreklendirdi. Bütün yarışmaların amacı insan üretmektir. Güzellik yarışmaları moda, sinema, TV için insan çıkarır, bu yarışma da müzisyen yarattı. Yarışma olmasa da bu insanlar çıkardı ama o süreç uzardı. Biz Eurovision'u yıllar boyunca Avrupa Türkiye'ye karşı diye aldık ama böyle bir şey yoktu, plak sanayiinin bir yarışmasıydı bu. Bu tip bir yarışma düzenlemenin öneminin farkına ilk kez Hürriyet vardı.

Bu yarışma olaydı olay

Necati Zincirkıran bir çığır açtı bu yarışmayla ve jüri çok seçkin isimlerden oluşuyordu. O zamanlar sadece radyo dinleniyordu ve radyo Batı'ya açılan bir pencere gibiydi, müzik de biraz dar yaşanıyordu. Bugünkülere anlatmak çok zor, o zamanlar böyle bir stil yoktu, böyle bir müzik yoktu. Türk popüler müziği diye bir şey yoktu. Bu yarışmadan önce bu nitelikte bir yarışma da yoktu, sadece Caddebostan ve Suadiye plajlarında münferit yarışmalar yapılırdı ama onlar pek ciddiye alınmazdı. İlk kez bu yarışma insanlarda büyük bir heyecan yarattı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!