Toplumun yarası: Çile kadınları

Güncelleme Tarihi:

Toplumun yarası: Çile kadınları
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 09, 2004 00:00

BUGÜNKÜ yazımızın konusunu, çağımızda hálá ezilip horlanan, baskı ve şiddete maruz kalan, ıstırap ve çaresizlikler içinde toplumdan kendileri için yardım ve anlayış bekleyen çileli kadınlarımıza ayırmak istiyorum.Gerek yazılı basında, gerekse çeşitli televizyon programlarında kadınlarımızın sorunları sık sık gündeme getiriliyor. Söylemek gerekir ki, bu konuda hálá bir arpa boyu yol aldığımız söylenemez. Şiddet hálá devam ediyor, her gün yüzlerce kadınımız minik yavrularıyla birlikte insafsızca sokağa bırakılıyor, binlercesi içine düştüğü maddi sıkıntılar ve çaresizlikler yüzünden insanlığın çirkin yüzüyle karşılaşıyor. Yürek sızlatan, ‘facia’ diye nitelendirilebilecek bu olaylar dizisine kayıtsız kalmak, onları içine düştüğü durumların kıskacında bırakmak, bir toplumun en büyük ayıplarından biri olsa gerekir.* * *Birtakım kuruluşlar ve yardımseverler, bu konudaki duyarlılıklarını ‘mor çatı’, ‘kadın sığınma evleri’ gibi lokal faaliyetlerle meselenin bir yerinden tutma şeklinde ortaya koysalar da, sorun bu boyutların çok çok ötesinde, ancak daha kurumsal nitelikte bir faaliyetler dizisini gerekli kılmaktadır. Bu konuda, başta belediyeler olmak üzere bütün kurum ve kuruluşları ‘Bu kadınlarımız ve yavruları için ne yapabiliriz?’ sorusu üzerinde yoğunlaşmaya ve çareler üretmeye çağırıyorum.* * *Hz. Peygamber tebliğ faaliyetinde ilk olarak toplumda ezilmiş olan kadının erkekle eşit bir seviyeye gelmesi için çalışmış, toplumdaki eşitsizliği, adaletsizliği, haksızlığı gidermeyi amaçlamıştır. Şu unutulmamalıdır ki kadının insan olarak kabul edilmediği bir toplumda İslam, kadın ve erkeğin eşit olarak yaratıldığını ve cinsler arasında hiçbir eşitsizliğin veya üstünlüğün olmayacağını ortaya koymuştur. Mesela şu ayet bu açıdan ne kadar manidardır:‘Ey insanlar! Sizi gerçekten bir erkek ile dişiden yarattık. Birbirinizle tanışasınız diye sizi milletler ve kabilelere ayırdık. Elbette Allah nezdinde en şerefli olanınız ondan en çok sakınanızdır.’ (Hucurat, 13) ‘Hepiniz Adem oğullarısınız, Adem ise topraktandır’ (Müslim, Ebu Davud) diye buyurarak insanlar ve cinsler arasındaki eşitliliği vurgulamış, kadın erkek hepimizin aynı kökten yaratıldığımızı ve aramızda hiçbir eşitsizliğin olmayacağını açıkça belirtmiştir.* * *Kadın, yüce Allah’ın ruhundan üflediği bir varlıktır. Cenab-ı Hak, Secde suresinin 9’uncu ayetinde: ‘Sonra onu (insanı) şekillendirmiş ve kendi ruhundan üflemiştir’ buyurmaktadır. Dolayısıyla kadının sadece cinsel obje olarak görülmesi insanlık onuruyla bağdaştırılamaz. İslam, kadını sadece cinsel bir nesne değil, cinselliği de dahil olmak üzere, maddi ve manevi varlığı ile ele alıp, onu onurlu bir mevkiye yükseltme gayesini gütmüştür. * * *Kadınların şiddete ve kötü muameleye maruz bırakılmaları, maalesef insanlık tarihi boyunca bütün dönemlerde görülen bir problemdir. İslam dininin vahyedildiği toplumda da bu konu önemli sosyal bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Cahiliye çağı diye adlandırılan İslam öncesi dönemde, kadınların çeşitli şekillerde ve bazen ölümle sonuçlanacak kötü muamelelere maruz bırakıldıkları bilinmektedir. Bu gerçek sebebiyledir ki İslam vahyinin ağırlıklı olarak üzerinde durduğu konuların birisi de, kadınların içinde bulunduğu bu kötü durumdan kurtarılması ve hak ettikleri onurlu statüye kavuşturulmasıdır.* * *Kesin olarak biliyoruz ki, Hz. Peygamber hayatı boyunca eşlerinden herhangi birine bir defa olsun elini kaldırmamıştır. ‘İçinizden hayırlı olanınız, kadınlara karşı hayırlı olanınızdır’, ‘Kadınlarını dövenler iyileriniz değildir’ buyurarak cahiliye zihniyetinden uzaklaşmamızı istemiştir.* * *İslam’ın menşe kaynakları bir bütünlük içinde değerlendirildiğinde görülecektir ki, İslam kadınlara karşı son derece müspet bir tavır içinde olmuş, hatta çağımızın normlarını bile aşan ölçüler getirmiştir. Bu gerçekler ortada iken bazı kişilerin kadınlara şiddet uygulamasını Kuran’ın emriymiş gibi ileriye sürme gayretlerini anlamak mümkün değildir. Kuran’ın ayetlerini bir bütünlük içinde değerlendirmek, Hz. Peygamberin açıklamaları ve örnek uygulamalarına bakmak ve İslam’ın ilk dönem tarihi koşullarını nazar-ı dikkate almak İslami meseleleri değerlendirmede takınılabilecek en sağlıklı tavırdır.* * *Şunu kesin bir şekilde söyleyebiliriz ki; İslam’a göre, erkeğin eşine veya bir başka kadına şiddet uygulaması, onu insanlık dışı muameleye tabi tutması kesinlikle uygun değildir. Bu ne İslam anlayışına, ne de Türk milletinin örf ve adetlerine uygun bir davranıştır. Bu gibi bir durumu ilkellik olarak mütalaa etmek lazımdır. Bir millette kadınlara verilen değer o milletin medeniyetiyle alakalıdır.SORALIM ÖĞRENELİMSoru: Huriler var mıdır? Teröristler bunlara kavuşmak için eylem yapıyorlar.Fazıl Uğur/SamsunCevap: Huriler cennet kadınlarıdır. Kuran’da bunlardan ‘Saklı inciler gibi iri gözlüdürler’, ’Çadırlarına kapanmış ve gün yüzü görmemiş kadınlardır’şeklinde söz edilmektedir. Bunlar teröristlerle değil mükafat olarak gerçek müminlerle evlendirileceklerdir.Soru: Eşim ve ben evlendiğimiz gece bilinen ‘iki rekat’ namazı kılmadık. Çok tedirginiz, ne yapmalıyız?G.A./İstanbulCevap: Zifaf gecesi kılınan iki rekat namaz tamamen geleneğe dayalı bir namazdır. Kılmadığınızdan dolayı bir sorumluluğunuz yoktur. Rahat olunuz.Soru: Kaybolan arabamı bulursam bir garibanı sevindireceğim diye kendime söz verdim. Arabam bulundu. Acaba cenaze levazımatı alıp camiye koysam olur mu?Hacı Mehmet Ovalı Ceylan/AnkaraCevap: Kendinize verdiğiniz sözde durun, bir garibanı sevindirin.Soru: Allah katında normal doğum yapan ile sezeryan arasında farklılık var mı?Yüksel Kılıç/İstanbulCevap: Halk arasında acı çekerek normal doğum yapan annenin cennetteki yerinin farklı olacağı, sezeryanla doğum yapan annenin tam olarak annelik mertebesine erişemeyeceği gibi yaygın sözlerin dinimizde hiçbir dayanağı yoktur.Soru: Yolculukta farzları tam kılarsam mekruh olur mu? Tedavi için gittiğim yerde ne kadar kalacağım belli değil. Cemaatla birlikte ne şekilde kılacağım?Kamil Kul/ManisaCevap: Yolculukta 4 rakatlı farz namazları 2 rekat olarak kılınmalıdır. Hanefi mezhebinde tam kılınırsa selam verme tehir edildiği için mekruh olur. Herhangi bir iş için gittiğiniz yerde kaç gün kalacağınız belli değilse , aylarca kalsanız dahi misafir sayılırsınız. Misafir olan kimse misafir olmayan imama uyarsa namazı onunla birlikte 4 rekat olarak kılacaktır. Misafir olan kişi misafir olmayanlara imam olursa, imam ikinci rekatın sonunda selam verir. Misafir olmayan cemaat ayakta bir şey okumadan kendi başlarına 4 rekati tamamlarlar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!