Topkapı Sarayı’nı solladı dünya müzeleriyle yarıştı 2004 Avrupa Müze Ödülü’nü kaptı

Güncelleme Tarihi:

Topkapı Sarayı’nı solladı dünya müzeleriyle yarıştı 2004 Avrupa Müze Ödülü’nü kaptı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 21, 2003 00:00

Avrupa Konseyi Parlamentosu 2004 Avrupa Müze Ödülü'nü Trakya Ãœniversitesi Sultan II'nci Bayezid Külliyesi SaÄŸlık Müzesi kazandı. Topkapı, Ankara Medeniyetleri ve NiÄŸde müzelerinin aday olup dereceye bile giremedikleri Avrupa Konseyi Parlamentosu 2004 Avrupa Müze Ödülü'nü Trakya Ãœniversitesi Sultan II'nci Bayezid Külliyesi SaÄŸlık Müzesi kazandı. 24 Nisan 2004'te Strasbourg'da yapılacak törende müzeye, 5 bin Euroluk sembolik para ödülü ile diploma verilecek. Ayrıca maddi deÄŸeri 24 bin 500 Euro olan heykeltıraÅŸ Joan Miro'nun bir eseri de bir yıl boyunca sergilenmek üzere müzeye gelecek.Avrupa Konseyi Parlamentosu'nun 2004 Avrupa Müze Ödülü'nü kazanan Trakya Ãœniversitesi Sultan II. Bayezid Külliyesi SaÄŸlık Müzesi, yaklaşık 500 yıl öncesinin darüşşifasını (hastane) günümüze taşıyor. Yüzyıllar önce hasta tedavisinin nasıl yapıldığı ‘fikri’nin, 3 boyutlu sergilendiÄŸi çaÄŸdaÅŸ müzenin yataklı kısmı (ÅŸimdi Psikiyatri Tarihi Bölümü), dönemine uygun dekore edilmiÅŸ. Cansız mankenlerle, hastalar ve yakınları, hekimler, müzik terapisi yapan grup canlandırılmış. Aksesuarlar, ÅŸadırvandan yayılan su sesi ve ışık düzeniyle atmosfer gerçekten etkileyici. 60 MÃœZE ARASINDAN SEÇİLDÄ°1997'de kurulan müzenin, Ruh Hastalarını Readaptasyon DerneÄŸi'nin katkılarıyla düzenlenen yataklı kısmı, ödülün alınmasında en büyük rolü oynamış. Tasarım sanat yönetmenliÄŸini Türkan Kafadar'ın yaptığı çalışmalarla burası tarihi iÅŸlevine uygun ÅŸekilde mankenlerle yeniden canlandırılmış. Geçen yıl 48 bin 200 kiÅŸinin ziyaret ettiÄŸi müzenin müdürü Enver Åžengül, adaylık konusunda bir turizm firması yetkilisinin kendilerini yüreklendirdiÄŸini anlatıyor. Ödülün kendileri için sürpriz olduÄŸunu ise gizlemiyor. Åžengül, geçtiÄŸimiz temmuzda müzeyi deÄŸerlendirmeye gelen Hans Wootli'nin etkilenmesiyle umutlandıklarını anlatıyor: ‘‘2 gün müzeyi gezdi, denetledi, inceledi. YaÅŸayan müze anlayışına uygun bir ÅŸekilde tasarlandığını ve fikrin baÅŸarıyla sergilendiÄŸini söyleyince umutlandık. 48 ülkeden 60 müze deÄŸerlendirilmiÅŸ. Birincilik kararı 5 Aralık'ta Avrupa Konseyi Parlamentosu Kültür Bilim ve EÄŸitim Komitesi tarafından onaylandı.’’ Aynı ödül için 1997'de Ankara Medeniyetleri Müzesi, 2003'te Topkapı ve NiÄŸde müzeleri aday olmuÅŸ ancak deÄŸerlendirmeye girememiÅŸlerdi.HER SORUNA AYRI MAKAM Ä°LAÇŞair hekimlerden Åžuuri Hasan Efendi (ölümü 1639) Tadil-Ãœl Emzice adlı eserinde hangi makamın hangi hastalıklara iyi geldiÄŸini şöyle sınıflandırmıştı:Rast: Havale ve felce iyi gelir,Ä°sfahan: Zihni açar, zekayı artırır, anıları tazeler,Zirefgent: Sırt ve eklem aÄŸrılarının ve kuluncun tedavisinde,Rehavi: BaÅŸ aÄŸrısına,Büzürk: AteÅŸli hastalıklara iyi gelir, zihni temizler, vesvese ve korkuyu uzaklaÅŸtırır, fikre yön verir,Neva: Kadın hastalıklarına iyi gelir, Zengule: Kalp hastalıklarına karşı, Hicaz: Ä°drar zorluÄŸuna iyi gelir. Cinsel yönden uyarıcı,Buselik: Kulunç ve bel aÄŸrılarının ilacı, UÅŸÅŸak: Kalp, karaciÄŸer, sıtma ve mide hastalıklarının ilacı.Medresede öğrenip külliyede uyguluyorlardıRektörlük Tarih ve Kültür Danışmanı, müzenin kurucusu Dr. Ratip Kazancıgil, 1484'te Sultan II'nci Bayezid emriyle temeli atılan külliyenin dört yılda tamamlandığını anlatıyor. Dönemine uygun olarak külliye, cami, medrese (günümüz tıp fakültesi), darüşşifanın (hastane) yanısıra hamamlar, misafirhane, mehterhane, deÄŸirmen, köprü, imaret gibi bölümlerin de bulunduÄŸu 11 yapılık büyük bir kompleksti. Günümüzde bunların sadece altısı ayakta.Külliyenin en önemli kısımlarından biri hekim yetiÅŸtiren medresesi. Medresede hekim adayları için birer yataklı, 18 oda bulunuyordu. Bir hoca (günümüzdeki profesör), yardımcısı, kütüphanecisi ve hizmetli görev yapıyordu. Temel bilimleri, medreseye vakfedilen dönemin çok sayıdaki ünlü tıp kitabı ve ustalarından öğrenen çırak hekim adayları, uygulamayı ÅŸifahanede yani hastanede, hastalara yapıyorlardı. Åžifahanesi sadece ruh ve sinir hastalıklarına yönelik deÄŸil, günümüz tam teÅŸekküllü hastanesi gibiydi. Avrupa ülkelerinin aksine burada, ruh ve sinir hastaları izole edilmiyor, diÄŸer hastalarla birlikte tedavi görüyorlardı. MÃœZÄ°KLE TEDAVÄ°Hastanenin kuruluÅŸ yıllarında bir baÅŸhekim, iki cerrah, iki göz doktoru (kehhal) ve bir eczacı toplam 21 kiÅŸi çalışıyordu. Poliklinikler ve diÄŸer hizmet odalarının bulunduÄŸu ilk avlu, hekim başı ve diÄŸer hekim odalarının bulunduÄŸu ikinci avludan geçildikten sonra yataklı tedavi bölümüne gelinirdi. 32 yataklı, 4'ü kışlık, 6'sı yazlık odanın açıldığı bölümde müzik sahnesi, suyu hiç eksilmeyen ÅŸadırvan bulunuyordu.Yatan hastaların tedavisinde, eczanede hazırlanan ilaçların yanısıra, müzik, su sesi, güzel kokular da yardımcı olarak kullanılıyordu. 10 ses ve saz sanatçısı, haftanın 3 günü hekimlerin, hastalar için uygun gördükleri makamlarda müzik eserlerini seslendiriyorlardı. Ayrıca hastalara sepet, aÄŸ örme gibi meÅŸguliyet terapileri de yapılırdı. Tüm bu ortamlar müzede canlandırılıyor. Altı poliklinik odası vardı. Hastanenin eczanesi sadece yatan hastalar için deÄŸil, haftanın iki günü Edirne'nin diÄŸer hastalarına da ilaç dağıtırdı.DÄ°YET MUTFAÄžIDarüşşifanın en önemli özelliklerinden biri de hekimlerin hastalara özel olarak verdiÄŸi diyet yemeklerini hazırlayan bir mutfağının bulunmasıydı. Aynen günümüz hastanelerinde olduÄŸu gibi hekimin, hastanın ihtiyacına göre düzenlediÄŸi yemekler bu mutfakta hazırlanıyordu. Külliyenin içinde bulunan aÅŸevi diÄŸer çalışanların yemek ihtiyaçlarını karşılarken, her gün 200'den fazla yoksulu doyuruyordu. UZUN MARATONDarüşşifa kuruluÅŸ yıllarında günümüz tam teÅŸekküllü hastanesi gibi her hastaya hizmet veriyordu. Ancak daha sonraki yıllarda sadece akıl ve ruh hastalarının tedavi edildiÄŸi bir hastaneye dönüştü. 1886-1887 Osmanlı-Rus Savaşı'na kadar yaklaşık 400 yıl fonksiyonunu sürdürdü. Ruslar Edirne'yi iÅŸgal edince kapatıldı, hastaları Ä°stanbul'a gönderildi. Rusların Edirne'yi boÅŸaltmasından sonra restorasyondan geçirilip yeniden hizmet vermeye baÅŸladıysa da 1883 yılında tekrar boÅŸaltıldı. Belgelere göre 1896'da tekrar onarıldı. Kısa bir süre ruh ve sinir hastalıkları hastalarının tecrit edilmesinde kullanıldı. Nihayet 23 Nisan 1997'de Darüşşifa SaÄŸlık Müzesi'ne dönüştürüldü. Åžifahane içindeki Psikiyatri Tarihi Bölümü ise Ruh Hastalarını Readaptasyon DerneÄŸi'nin katkılarıyla 2000 yılında ziyarete açıldı. Medrese ise 1992'den beri ÇaÄŸdaÅŸ Resim ve Heykel Müzesi olarak iÅŸlev görüyor.EVLÄ°YA ÇELEBÄ° DE UÄžRAMIÅž:Sevdalı aşıklar tımarhanedeKülliyeyi 1682 yılında ziyaret eden Evliya Çelebi'nin anlatımına göre:‘‘...Dikkat ve özenle yapılmış ÅŸifa yurdunun anlatılan odalarında çeÅŸitli hastalıklara tutulmuÅŸ zengin ve fakir, ihtiyar ve genç doludur.... Bazı odalarda ilkbaharda, delilik mevsiminde Edirne'nin aÅŸk denizi derinliÄŸine düşmüş sevdalı aşıklar çoÄŸalıp, hekimin emriyle tımarhaneye getirilerek altun ve gümüş yaldızlı zincirlerle kerevetlerine takılıp, her biri aslan yatağında yatar gibi kükreyip yatarlar... Bahar mevsiminde çiçek kısmından sim ve zerrin, deveboynu, müşkü rumi, yasemin, gülnesrin, ÅŸebboy, karanfil, reyhan, lale, sümbül gibi çiçekler hastalara verilip güzel kokuları ile iyileÅŸtirilirler. Fakat delilere bu çiçekleri verince kimini yerler, kimini ayakları altında çiÄŸnerler. Bazıları dahi meyveli aÄŸaçları seyredip, 'ah daha hel hope pe pohe pelo' deyip, çimenlik temaÅŸası ederler...’’ Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!