Tiryaki Çarşısı kayboluyor

Güncelleme Tarihi:

Tiryaki Çarşısı kayboluyor
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 23, 2000 00:00

Haberin Devamı

Mimar Sinan'ın şaheserlerinden olan ve Osmanlı döneminde Tiryaki Çarşısı olarak kullanılan Süleymaniye Külliyesi'ndeki sıra dükkanlar tahrip ediliyor.

Orijinal demirleri sökülen, ön cepheleri birbirinden farklı tenteler ve şemsiyelerle örtülen dükkanların kubbe ve zeminleri bakımsızlıktan harap olmaya başladı. Süleymaniye Külliyesi'nin parçası olmasından dolayı yüzbinlerce turistin uğradığı eski çarşı dükkanlarının duvarlarında havalandırma delikleri ve bacalar açılmış, önlerine gelişi güzel masalar atılmış. Oysa Tiryaki Çarşısı, Osmanlı'nın en görkemli dönemlerini ve İstanbul'un gizli kalmış tarihinin bir bölümünü simgeliyor.

Süleymaniye Külliyesi Osmanlı İmparatorluğu'nun yükselme devrinin simgesi olarak 25 Ekim 1557'de açıldı. Kanuni Sultan Süleyman'ın adını, Mimar Sinan'ın imzasını taşıyan bu büyük eser, günümüzde yavaş yavaş yok oluyor.

Orjinal malzeme artık yok

Eski Tıp Medresesi, şimdiki Süleymaniye Doğumevi'nin yanında sıralanan küçük kubbeli dükkanların taşıyıcı duvarlarının bir kısmı mekanları birbirine katmak amacıyla yıkıldı. Lokanta, kafeterya, turistik eşya mağazaları, çayocakları tarafından kiralanan mekanların ön taraflarındaki orijinal demir aksam yok edildi.

Bulgaristan Samakov'dan işlenmiş olarak gelen ve İstanbul'daki ustalarca şekillendirilen bu ferforjelerden biri bile günümüze kalmadı. 1950'lere kadar yerinde olan bu demirlerin her biri birer sanat eseri olarak tasarlanmıştı.

Dış cephe çirkinleşti

Eflak-Boğdan çamından imal edilen ve tarih içinde yenilenen ahşap doğramaların yerinde de yeller esiyor. Şimdi, kapılar ve çerçeveler, plastik, alüminyum ya da demir doğramadan. Hiç biri birbirine benzemiyor.

Yapının dış cephesi de tam bir görüntü kirliliği abidesine dönüştürüldü. Eskiden Frenk Sarmaşığı, Acem Borusu gibi sarmaşıklarla gölgelenen ön cephe şimdi, birbirinden farklı yükseklikte, renk ve desende tente ve şemsiyelerle kaplı. Tenteleri binaya yerleştirmek için küfeki taşları rastgele delinmiş, oyulmuş ve parçalanmış.

ÇARŞIDA ESRAR ŞARAP ATIŞMALARI

Bade varken nidelim esrarı!

Tiryaki Çarşısı'ndaki kahvelerde zaman zaman nükteli sohbetler yapılır, şarap müptelaları ile esrar tiryakileri arasındaki atışmalara tanık olunurdu. Şair Helaki de bu kahvenin devamlılarındandı ve şu beyitiyle ünlüydü:

‘‘Lebi meygun var iken anma hattı jengarı/Gül gibi bade varken nidelim biz esrarı.’’

Server Baba adlı tiryaki, Helaki'ye cevabını hemen yapıştırmıştı:

‘‘Esrar sırrın cem'idir/Sır tutarız dervişiz/Dalga duman esrarla/Mertebeye ermişiz/Libasımız çul çaput/Güzelleri yaptık put/Aşk ile olduk bulut/Maşuka can vermişiz.’’

Tiryak macununun yuvası

Tiryaki Çarşısı, eski İstanbul'un gizli tarihinin en önemli tanıklarından biri. Bu çarşıda tiryak, kahve, çay, tütün, afyon ve esrar gibi keyif verici maddeler satıldığı için adı Tiryaki Çarşısı'na çıkmıştı.

Çarşının başlıca ürünü olan tiryak macunu (Elektuarim theriaca), 50-80 kadar bitkisel, hayvansal ve madensel maddenin balla karıştırılmasıyla elde edilen bir keyif verici bir madde. İlk formülünün ünlü Pontus Kralı Mitridades (MÖ 114-63) tarafından hazırlandığı öne sürülüyor. Tiryak karışımında genellikle şu maddeler yer alıyor: Adasoğanı, afyon, arapzamkı, bal, centiyane kökü, gül, kakule, kediotu kökü, kil, kunduz hayası, maydonoz tohumu, ravent kökü, süsen kökü, şarap, tarçın kabuğu, uzun biber ve zencefil.

Tiryak, yüzyıllarca tüm milletlerin gözdesi oldu. Müslüman hekimler de tiryak üzerine çalışmıştı. Uzun bir zaman panzehir ve her derde deva bir ilaç olarak görülen tiryakın ana maddesi afyondu. Çeşitli Avrupa ülkeleri tiryakı, 1850'lerden itibaren yasaklamaya başladı.

Tiryaki Çarşısı'nın en önemli kalemlerinden biri de esrardı. Bazı padişahlar esrarı zaman zaman yasak etmiş ama bu yasaklar kısa sürede gevşemişti. Kuran'da esrar konusunda özel bir yaptırım olmadığından halk arasında ‘‘Esrar bir ottur günahı yoktur’’ inancı yaygınlık kazanmıştı.

Afyon ve esrar kullananlar toplumdan dışlanmazdı. Hatta bu tiryakilerin bir kısmına feylezof gözüyle bakılırdı. Afiyoncu Baba adıyla ünlü olan ve 1801'de ölen tiryakinin Edirnekapı Mezarlığı içinde bir türbesi bile var. Onun La'lizade sofasında olan kabir taşında şu satırlar yer alıyor:

‘‘Meşhur, yevmiye elli dirhem sülmen ve afiyon ekleden, yüz otuz dört yaşında fevt olan Rehavi Esseyit Elhac Ahmed Efendi ruhuna fatiha.’’

Tiryaki Çarşısı'nda esrar kabak adı verilen bir nargilede içilirdi. Bir hindistan cevizinin tepesi delinerek içi oyulup içine su konulurdu. Üstüne konulan ve gümüş pullarla süslenen pirinç lüleye tömbeki, kabağın yanına bir delik açılarak buraya da bir kamış yerleştirilirdi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!