Televizyon, artık bize ayna tutuyor

Dünya, bizi birbirimize bağlayan sanal ağlar ve teknoloji sayesinde küçüldü. Binlerce kilometre ötedeki bir insanın hayatımızı etkileyebileceğini, aramızda görünmez bağların olabileceğini daha kolay düşünebiliyoruz... “Kelebek etkisi”ne, bu sayede artık daha çok inanıyoruz... Belki de bu 21. yüzyılın mitolojisidir, ne dersiniz?
Başrolünde Kiefer Sutherland’ın yer aldığı yeni dizi “Touch”ın yapımcısı Tim Kring’le bu konu etrafında dolaştık, ardından televizyon dünyasına daldık...

“Touch”, ‘birbirinin tanımayan insanların görünmez bir biçimde bağlantılı olmaları’ fikri üzerine kurulu. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
- Bu fikir üzerinde yıllardan beri düşünüyorum. Bilhassa 11 Eylül’den sonra içsel bağlantılarımız, beklenmedik olayların hayatımızı yönetmesi gibi konularda daha fazla düşünmeye başladım. Son yaptığım dizi “Heroes” da bu fikir etrafında gelişiyordu, çok başka bir biçimde elbette. Bana kalırsa tahmin ettiğimizden çok daha fazla birbirimizle bağlantılıyız. Belkenmedik olay ve tesadüfler bunu bize göstermek için gönderilen mesajlar gibi, durumu öyle algılıyorum.

SADECE BİR KESİMİ YANSITAN PROJE, BANA İLGİNÇ GELMİYOR

“Touch”, farklı ülkelerden insanları, farklı kültürleri içeren bir dizi. Son yıllarda bu eksen çevresinde şekillenen yapımların arttığını görüyoruz. Sizin bakış açınıza göre bunun sebebi nedir?
- Televizyona baktığımda, birçok yapımın limitli bir bakış açısına sahip olduğunu görüyorum. Artık çeşitli milletler, diller, din ve ırkların beraber yaşadığı ve kolayca birbirine ulaştığı bir dünyada yaşıyoruz. Bugüne dek dünyanın farklı yerlerinde bulunmamı gerektirecek birçok projede çalıştım. Tüm bu farklı hayatları, farklı coğrafyaları görünce, toplumun sadece bir kesimini yansıtacak bir proje bana ilginç gelmiyor. Hele ki dünyanın dört bir yanından hikâyeleri işin içine katma şansım varken... Büyük bir global palette resim yapıyor gibi hissediyorum, seviyorum bunu.

ŞİMDİ DÜNYAYI ÇOK FARKLI ŞEKİLLERDE DENEYİMLİYORUZ

“Eskiden televizyon ‘hayal’ satıyordu, şimdi izleyici kendine yakın bulduğunu izliyor” diyebilir miyiz? Reality show’ların, “içimizden biri” öykülerinin, dünyanın farklı yerlerinden insanların hayatlarını izlemek bu yüzden mi çekici geliyor?
- Kesinlikle ayna tuttuğunu söyleyebiliriz. Sosyal medya, teknoloji ve internet gibi hızlandırıcı ve bağdaştırıcı etkenlerin, ulaşılabilirliğin de önemi büyük. Bakın geçen gün eşimle Mısır’la ilgili konuşuyorduk, ben bir yorum yaptım ve bana “Ama Mısırlılar öyle düşünmüyor” dedi. Ben de şaşırarak “Sen Mısırlılar’ın ne düşündüğünü nereden biliyor olabilirsin?” diye tepki verdim tabii. Meğer “Farmville” oynuyormuş ve Mısırlı arkadaşlarıyla sohbet ediyormuş! Bu küçük bir örnek. Artık insanlar dünyayı çok farklı şekilde deneyimliyorlar. Eskiden böyle bir şey olabilir miydi?

EN BÜYÜK KOZUMUZ DUYGU

Size göre dizinin izleyiciyi çekecek, “çarpacak” yönü nedir?
- En büyük kozumuz “duygu”. Bugün televizyona baktığımızda yapımlarda duygu eksikliği görüyoruz. Bana kalırsa izleyiciye artık gerçek bir duyguyu aktarmanın zamanı gelmişti. Bu, dizinin en önemli parçası. Öte yandan gizem, dizide hikayeyi merak etmenizi sağlıyor. İlerleyen bölümlerde bağlantılar ve tesadüflerle ilgili olarak spiritüel, bilimsel ya da evrimsel teoriler karşımıza çıkabilir. Aslına bakarsanız tam olarak bağlantıları kavramaya çalışmak, konunun ne olduğunu anlamak da eğlencenin bir parçası...

                                                                                                                                                            �