BU yazının adresi, Türkiye’nin saÄŸduyulu insanlarıdır. Yeminli Amerika düşmanlarına hiçbir ÅŸey ifade etmeyeceÄŸini, onlar için sadece ağızlarına geleni yazmak için bir vesile daha yaratacağını çok iyi biliyorum.Ama tek başıma kalsam da bunları yazmayı bir borç biliyorum.* * *Önce son bir haftada olup bitenlere bakalım.İsrail ve Filistin yöneticileri uzun zamandan beri ilk defa masaya oturup, el sıkıştılar.Bütün dünya umut dolu bir iyimserlikle bu el sıkışmayı destekliyor.Masanın kenarında Ürdün Kralı ile Mısır Devlet BaÅŸkanı da var.Ama güya OrtadoÄŸu’da Arapların gözünde yükselen yeni Müslüman ülke Türkiye yok.Bu buluÅŸmadan bir gün önce, güya bütün dünyanın nefret ettiÄŸi, Arapların daha da fazla nefret ettiÄŸi ABD’nin yeni DışiÅŸleri Bakanı İsrail’de. Üstelik Ramallah’a geçip, Filistin’in seçimle gelen yeni Devlet BaÅŸkanı ile de görüşüyor.* * *Geçelim öteki tabloya.Irak Savaşı öncesi ABD ile en ağır bilek güreÅŸine giren ülkenin kudretli CumhurbaÅŸkanı Chirac ve Fransız yönetimi, ABD DışiÅŸleri Bakanı’nı ‘Dear Condi’ sıcaklığı ile ağırlıyor.Filistin ABD ile iliÅŸkilerini düzeltiyor.Arap ülkeleri, Irak’taki seçimin sonuçlarını destekliyor.Bu ülkelerden Amerikan yönetimine karşı tek ses çıkmıyor.Ne ‘soykırım’ suçlamaları, ne baÅŸka tek kelime.Araplar öyle, ama biz ise en üst düzeyimizden övünüyoruz.‘ABD’ye en düşman toplum Türk toplumu.’NeymiÅŸ, halkın yüzde 82’si ABD’yi tehdit olarak görüyormuÅŸ.* * *Bugün etkili köşelerde, etkili yerlerde bulunan 60’lı, 70’li kuÅŸakların üstünden atamadığı bir Amerikan düşmanlığı vardır.Solcusu da, saÄŸcısı da, ülkücüsü de bundan kurtulamaz.Zaman zaman bastırsa da, bu duygu ilk fırsatta akıl almaz komplo teorileri halinde dışarı fışkırır.ABD yönetimi de zaman zaman bu duyguları kaşıyacak adımlar atar.Türkiye bugüne kadar bu duyguları hep bu aydın kesimin muhalefet duygusu halinde tutmayı baÅŸardı.Ancak ÅŸimdi bu duygular Türkiye’nin resmi politikası haline getiriliyor.Biliyorum, bugünlerde bunun tersini yazmak çok daha prim getiren, çok daha risksiz bir davranış. Bazıları tarafından hemen, ‘Amerikan uÅŸaklığı’, ‘mandacılık’ vs. gibi pespaye kavramlarla karalanma tehlikesi de olmaz.Ama ülkesini seven aklı başında insanların en az ötekiler kadar cesur olup, düşüncelerini dile getirmesi gerekir.* * *Bazılarının hafızası kısa olabilir. Ama ben Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olarak, tarihimizin en kanlı teröristi Abdullah Öcalan’ı, ÅŸimdi kendimizi övünerek düşman ilan ettiÄŸimiz bu ülkenin yardımı ile yakaladığımızı unutmadım.Çünkü bugün İmralı’da yatan o ÅŸahsın elinde 30 bin insanımızın kanı olduÄŸunu da unutmadım.2001 ekonomik krizini aÅŸarken bu ülkenin finansal kurumlarının yaptığı yardımları bir kenara bırakamıyorum.Demiyorum ki Amerikan yönetimini eleÅŸtirilmez, hoyratlıkları, tarihi yanlışlıkları ortaya konmaz.Ama bunları bir müttefike yaraşır ÅŸekilde ve mekanda söylemek var, bir de demode 60 solculuÄŸu kafası ile ÅŸov haline getirmek.* * *DışiÅŸleri’nin yeni hedefi ‘Çok odaklı dış politikaydı’.Bunda baÅŸlarda etkili birkaç adım da atıldı.Ama son zamanlarda hükümetten ve AKP’den yapılan bazı açıklamalar, bu politikayı çok odaklı olmaktan çıkarıp, tek odaklı hale getiriyor. O tek odak ta, ‘Arap áleminin belli bir kesimi’.Bir kesimi diyorum, çünkü Arap yönetimleri, kamuoylarındaki düşünceye raÄŸmen, ABD ile iliÅŸkilerinde son derece hassas gidiyor.Bizse, biraz fincancı dükkanına girmiÅŸ fil gibiyiz.* * *Tek odaklı dış politika çok kolaydır.Birinin lehine, ötekinin aleyhine en ağır sözleri söylersiniz.Böylece birinin düşmanı, ötekinin de can dostu olursunuz.Ama çok odaklı politika zordur.Bugün için baÅŸarılı politika, hem ABD hem İsrail, hem de Arap ülkelerine karşı aynı itibar mesafesinde durabilmektir.Ama ne yazık ki 60’ların, 70’lerin eski militanları, ruhlarındaki nostaljik duygulara flash back yaptığı zaman, ortaya iÅŸte böyle bir siyaset çıkıyor.Â
button