Tehlike çanları...

Güncelleme Tarihi:

Tehlike çanları...
Oluşturulma Tarihi: Eylül 06, 2005 00:00

ACABA biz mi gereksiz yere tedirginlik duyuyoruz, yoksa başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümet mi fazlasıyla duyarsız hatta sorumsuz davranıyor.Tahmin edeceğiniz gibi giderek hem sayıca artan hem de boyut olarak genişleyen kitle olaylarından söz ediyoruz.Bunları düzenleyenler, tahrik edenler var. Bu olaylara fiilen katılmamakla birlikte beyanlarıyla, ellerindeki olanaklarla destek verenler var.Son olarak Abdullah Öcalan’ı tecritten kurtarma amacıyla veya bahanesiyle ortalığa döküldüler. Yetkililere ‘tecridin kurallarını’ sorduk. Aldığımız yanıt özetle şu:‘Abdullah Öcalan, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm biridir. Onun durumundaki mahkûmlara hangi kurallar uygulanıyorsa, ona da aynı uygulanıyor. Bu kuralları Avrupa Konseyi koydu, biz de yasalarımıza aldık. Kurallara göre bu tür bir mahkûm hücrede değil, tek kişilik odada kalır. Günde bir saat açık havaya çıkar. 15 günde bir, anası, babası, kardeşleri, eşiyle ve haftada bir de avukatıyla görüşebilir. Mahkemenin tayin ettiği bir görevli, o sırada yanlarında bulunur. Ancak avukatın ‘mahkûmun faaliyetine katıldığı’ saptanırsa mahkeme o avukatı ‘müdafilik yapma’ hakkından 1 yıl süreyle mahrum edebilir. O avukatın elbet görüşme hakkı yoktur. Gerçek şu ki 1 Haziran’dan beri Öcalan’ın avukatlarının kendisiyle görüşme talebi yoktur. O nedenle kardeşleri dışında kendisiyle görüşme yapan olmamıştır.’ Sorduk... ‘Fransızlar ellerinde bulunan meşhur terörist Carlos’a bundan farklı bir infaz rejimi mi uyguluyorlar?’ diye.Aldığımız yanıta göre ‘aynen bu rejimi’ uyguluyorlarmış. Gördüğünüz gibi ortada ciddiye alınacak bir gerekçe bile yok. Ama siz belirli bir amaca ulaşmak için toplumu huzursuz etmeyi ve olay çıkartmayı aklınıza koydunuzsa bahane bulmanız işten bile değildir.Oysa bu insanlar yıllar boyu ‘Biz demokrasiden başka bir şey istemiyoruz. Anadilimizle yayın yapalım, kültürümüzü kimsenin müdahalesine maruz kalmadan koruyalım, geliştirelim diyoruz’ diyorlardı.O hakların hepsi Avrupa Birliği’ne uyum yasaları, bir diğer adıyla Kopenhag Kriterleri bağlamında verildi. O kadar ki Türkiye’de kendini ‘Türk’ kökenli ‘Türk’ hissetmek, ikinci sınıf olmayı kabullenmek gibi algılanmaya başladı. Ama yine de tahrik merkezleri tatmin olmadı. Nitekim gerilim yaratmaktan, karışıklık çıkarmaktan vazgeçmediler. Nusaybin’de yaptılar. Batman’da yaptılar, Beşiri’de yaptılar. Maçka’da, Seferihisar’da, önceki gün İstanbul’un 5 ayrı semtinde, Gebze, İnegöl, Bursa, Gemlik, Mudanya ve nihayet Bozüyük’te ya güvenlik güçleriyle çatıştılar yahut halkı galeyana getirdiler.Sanki Türkiye’yi bir iç savaşa götürmeyi amaçlayan bir senaryo sahneye konmuş... Ama nedense hükümet bu vahim ihtimali görmüyormuş gibi çok rahat... Onun için diyoruz, ‘Acaba biz mi gereksiz yere tedirginlik duyuyoruz, yoksa başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümet mi fazlasıyla duyarsız hatta sorumsuz davranıyor’ diye...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!