Suyu bedava dağıtan başkana hapis

Bergama Ağır Ceza Mahkemesi, Özgüven’i, “İhaleye fesat karıştırmaktan” iki ayrı davada yargılamış 4’er yıl 2’şer aydan toplam 8 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırmıştı. Özgüven, cezayı Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nde temyiz etti. Dairenin iki davada da mahkumiyet kararlarını, “düzelterek” onadığı öğrenildi. Dairenin, TCK’nın 53. maddesindeki “Belli haklardan yoksun bırakma” hükmünün yanlış uygulanması nedeniyle bozulmasına, ancak bunun verilen mahkumiyet kararını etkilemeyeceğinden cezanın düzeltilerek onanmasına karar verdiği bildirildi.

7 AYDA ONANDI  �

Özgüven’in iki dosyası da Yargıtay’a 12 Nisan’da geldi. Daire, dosyalara ilişkin kararını yaklaşık 7 ay sonra 5 Kasım’da onadı. Karar, infazı yapılmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. Gerekçeli karar tebliğ edildikten sonra ceza infaz edilecek. İhaleyi fesat karıştırma suçundan ve bir yılın üstünde ceza aldığı için de belediye başkanlığı da düşürülecek.

BU POLİTİK İNFAZ OLUR

Özgüven, cezasının onandığına ilişkin bilginin henüz kendisine iletilmediğini belirterek, “Eğer ceza onandıysa bu politik bir infaz olur” dedi. Ceza aldığı davalarda kamu zararı oluşmadığını, sadece usul hatası olduğunu belirten Özgüven, Hürriyet’e şunları söyledi:

NEYLE SUÇLANDI

2010 yılında Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven hakkında eski ilçe garajının satışı ve belediyenin jeotermal şirketinden ikinci el araç alımı ihalelerine fesat karıştırdığı iddiasıyla iki ayrı davada yargılandı. Garaj satışı ihalesinde belge eksikliği olduğu ortaya çıkınca ihale iptal edildi ve yeniden eksiksiz yapıldı. Ancak ilk ihaledeki eksiklik nedeniyle açılan davada Özgüven 4 yıl 2 ay ceza aldı. Diğer davada ise belediyenin şirketine ait olan araçların, belediyeye devri için ihale yapıldı. Belediyenin şirketinin SSK borcu olması yüzünden bu ihalede de belgesel eksiklik olduğu için dava açıldı ve 4 yıl 2 ay ceza aldı. AYM’YE BAŞVURABİLİR Bu kararın ardından Başkan Özgüven karar düzeltme için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gidebilecek. Ancak karar düzeltme talebinin görüşülebilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi kabul etmesi gerekiyor. Bu aşamanın reddilmesi durumunda Özgüven, iç hukuk yollarını tüketmiş olacak. Özgüven, mahkumiyet kararına karşı “adil yargılama hakkının ihlal” edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yoluna gidebilecek. Ancak bu başvuru cezanın infazını engellemeyecek.

KESİN BİLGİ YOK

“Yargıtay’da görüşülmesi beklenilen iki dava dosyam ile ilgili olarak henüz avukatlarımıza ve bize herhangi kesin bir bilgi ulaşmış değil. Dosyaların içeriğine ilişkin bugüne değin hiçbir hukukçu olumsuz değerlendirme yapmadı. Söz konusu davalardan biri iptal edilmiş ve daha sonra eksiklikleri giderilmiş bir ihalemize ilişkindi. Hukukçuların ortak kanısı, dava için suç unsuru bile oluşmadığı yönündedir. İkinci dava belediyemiz ve belediyemize ait bir şirketimiz arasındaki araç devrine ilişkin ihaledir. Mahkeme kararlarında da belirtildiği gibi ortada herhangi bir yolsuzluk ve kamu zararına yol açan bir durum yoktur.

KİRLİ BİR SALDIRI

Bu nedenle ceza onanırsa bunun politik bir infaz olacağı çok açıktır. Ve bu itibarsızlaştırmaya yönelik kirli bir saldırıdır. Aynı zamanda partimize, yönetimde olduğumuz belediye ve başkanlarına yönelik saldırıların da bir parçasıdır. Bülent Arınç bir söyleminde –Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven’in 8 yıl 4 ay hüküm giydiğini, Yargıtay’ın dosyasını henüz ele almadığını- neredeyse talimat verir gibi söylemesi bunu doğrulamaktadır. Suyun 10 tona kadar ücretsiz verildiği nedeniyle açılan davanın cezasız sonlanmasından rahatsız olanlar fırsat kollamaktadırlar.

UTANILACAK BİR ŞEY YAPMADIM

İnsan olarak utanılacak hiçbir şey yapmadım. Bu ülkede temiz kalabilmenin ve bu doğrultuda mücadele etmenin bedelleri olduğunu herkes bilir. Ben de biliyorum.

Cezaevlerini dolduran muhalif siyasetçiler, gazeteciler ve öğrenciler bunun en açık kanıtıdır. Ülkemizde dokunanın yandığı, ‘iyinin, doğrunun yanında, emekçiden ve demokrasiden yana yer alındığında ağır bedeller ödettirildiği’ zamanlar yaşanıyor. Bunun bilincindeyiz. Her şeye rağmen iyinin ve doğrunun; kirliliğe, zorbalığa, haksızlıklara ve adaletsizliklere üstün geleceğine ilişkin umutlarımı sürdürdüğümü belirtmek isterim.”