Sözünü esirgemeyen sefire

Güncelleme Tarihi:

Sözünü esirgemeyen sefire
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 28, 2000 00:00

Haberin Devamı

İsveç Büyükelçisi'nin Türk eşi Nil Liljegren, Hürriyet'e çapıcı açıklamalar yaptı

Çılgın, dobra dobra konuşan, çekici bir kadın.

Eşi İsveç Büyükelçisi'nin deyişiyle ‘‘Yanardağ’’ gibi... Türkiye ve Türkler hakkında herhangi olumsuz ve yanlış bir düşünce, hemen tepesini attırıyor. Şu günlerde en çok yobazlara kızıyor... Nil Liljergen, arkadaşımız Yener Süsoy'a çarpıcı açıkalamalarda bulundu.

Washington'daki İngiltere Büyükelçilik rezidansı. Büyükelçi ve eşi meslektaşları için büyük bir yemek vermektedirler. O gün İsveç'in ABD büyükelçisi Henrik Liljegren'in doğum günüdür. Bu nedenle İngiliz sefaretinden son anda gelen davete İsveç Sefiresi tek başına katılmaktadır. Son derece konuşkan, sempatik ve diplomasinin tüm özelliklerini taşıyan bu sarışın hanım, bir ara Güney Kıbrıs Büyükelçisi ile karşılaşır. Büyükelçi ona ‘‘Türkiye'nin durumunu iyi görmüyoruz’’ der. Güzel sefire, ‘‘İsveç'in durumu da o kadar iyi değil, bir zamanlar dünyanın en zengin ülkesiydi’’ diye cevap verir. Bir ara Kıbrıslı diplomat Türk Lirası'nı tuvalet kağıdına benzetmeye kalkışır. İsveç sefiresi gülerek ‘‘İsveç parası da değer kaybediyor’’ der. Büyükelçi küstahlığını sürdürmektedir; ‘‘Türkiye'nin durumu Pompei'nin son günlerine benziyor’’ deyince olanlar olur. Sarışın sefire, gözleri çakmak çakmak yanıt verir: ‘‘Sayın büyükelçi, Kıbrıs'ın geri kalan bölümünü bir gün içinde alırız, o zaman siz kendinize iş ararsınız...’’

HER ŞEY NİL İÇİN

Bu sefirenin adı Nil Liljegren. İsveç'in Türkiye ve Azerbaycan Büyükelçisi Henrik Liljegren'in çılgın bir aşkla evlendiği 17 yıllık Türk eşi. Henrik Liljegren Ankara'ya ilk kez 1982'de büyükelçi olarak atanmış. Bu arada Nil'le evlenmiş; sonra Berlin, Brüksel, Lüksemburg ve Washington'da İsveç'i temsil etmiş. Ama içindeki Türkiye tutkusu, onu mesleğin en yüksek postu olan Washington'dan Ankara'ya döndürmüş. Hatta Ankara'nın boşalması için, bir yıla yakın İstanbul'da başkonsolos olmayı bile kabul etmiş.

KÖPRÜLÜ AİLESİNDEN

Nil, ünlü Köprülü ailesinden. Büyükbabası Köprülü Şerif İlden Atatürk'ün çok yakını, Şam ve Berlin konsülü. Babası ise ünlü ticaret ataşelerinden Murat Sağilden. Ankara Koleji'nde bir yıl okuduktan sonra ilk ve ortaokul önce Köln'de, sonra Belgrad Amerikan Koleji'nde, lise ise Hamburg'da. Oradan Japonya ve Bükreş. O Nil ki, Kraliçe Paula'dan Clinton'a kadar herkesle dost. O Nil ki, hem bindallı giyiyor, hem de Santa Lucia.

OSMANLI MOBİLYALAR

Ankara'daki büyükelçilik rezidansındaki Türk-İsveç dostluğu görülmeye değer doğrusu. Bir duvarda İsveç Kralı, öteki duvarda Atatürk. İskandinav mobilyalar üzerinde Osmanlı gümüşleri, buhurdanlıklar, yerlerde Türk halıları. Evin duvarları ‘‘Nil'im’’ ve ‘‘Sevgilim’’ sesleriyle yankılanıyor İsveç'in Ankara Büyükelçiliği'nde Liljegren çiftiyle yaşadığımız bir hafta sonu bize onları daha yakından tanımak fırsatı verdi. Siz de katılmak istemez misiniz?

TÜRK MARŞLARI ÇALIYOR

İsveç Büyükelçiliği'nin Cinnah Caddesi'ndeki rezidansından yükselen Türk marşları yabancıları şaşırtır çoğu kez.

- Haftada üç defa inliyor Ankara, Onuncu Yıl Marşı'yla. Allahtan ‘‘Dağ Başını Duman Almış’’ bir İsveç şarkısı da, oradan kurtarıyorum yakayı. Buraya çok bakan hanımları geliyor, en faal olanı Fatoş Türk, Hikmet Sami beyin eşi. Nazmiye hanımefendi devamlı çiçek yollar.

Kürtler beni lanetledi

İsveç'te yaşayan Kürtler hálá Türkiye'ye karşı ters gözle bakıyorlar, bana da kızıyorlar. Bir süre önce ‘‘Ankara'daki İsveç Büyükelçisi derhal geri çekilsin’’ diye yazılar yazıldı büyük gazetelerde. Nedeni Atatürk ve Ecevit'i methetmemdi. İsveç'tekilere göre sözde her ikisi de Kürtlerden nefret ederlermiş. Onun için beni lanetlediler. İsveç'te yaşayan Kürtlerin korkunç kuvvetli sesleri var. Medya ellerinde.

Evliyken aşık oldum

Görücü usulüyle Adnan Bulak'ın yeğeni Alkan Kireçtepe adlı Türk diplomatıyla evlendim. Kızım Nilden Budapeşte'de doğdu. Dört sene sonra atandığımız Paris'te eşim 42 yaşında vefat etti. Ankara'ya döndüm ve sonra Henrik'le evlendim. Danimarka sefaretinde bir parti vardı. O devirde televizyon falan yok, ufak bir yemeğin ardından video seyredilir, briç oynanırdı. Alkan çok geç çıkıyordu bakanlıktan, ben davete önce gittim. İşte orada tanıdım Henrik'i. Seyrettiğimiz Agatha Christie'nin ‘‘Nil'in Üstünde Ölüm’’ filmiydi. Hani anında aşık olmak diye bir şey var ya, bizimki de öyle.Ben evli, o bekar. Eşimin vefatından beş ay sonra 5 Ekim'de evlendik. Paris'e onu yerleştirmeye gitmiştim. Vefat etmeseydi de boşanıp yine Henrik'le evlenecektim. 32 yaşında, o devrin en genç sefiresi bendim...

Nil Liljegren hem anne, hem de baba tarafından diplomat bir kuşaktan geliyor. Moda doğumlu Nil, haksızlık karşısında sözünü esirgemediğini söylüyor ve ‘‘Kendimi asla tutamam, çünkü anne tarafından Çerkes'im’’ diyor. Nil-Henrik Liljegren çifti, dünyanın her başkentinde Türk personel ile çalışmış. İyi yemek pişirmeyi beceremediğini itiraf eden sefire hanımın Ankara'daki en büyük yardımcıları, hizmet görevlileri Paşa Beder, Nuriye Türkyılmaz ile Mengenli ahçıbaşı Mehmet Durusu. Nil hanım, Yener Süsoy'a mutfağı gezdirirken Mehmet Usta'dan övgüyle söz etmeyi de unutmadı. (Fotoğraflar: Sinan ÖZBALKAN)

YARIN: Yobazlar beni deli ediyor

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!