Sizden Gelenler

Güncelleme Tarihi:

Sizden Gelenler
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 26, 2004 18:11

Umut GÜL bize Tanrı ile burun buruna gelen bir atenin (ateist yahut) hallerini anlatıyor - Tülin OYMAK ve ODTÜ’den arkadaşları beni ansiklopedi yerine koyuyor, büyük kedilerle ilgili bilgi istiyor - Serdar KALAYCI, Hürriyet’te çıkan bir spor haberine itiraz ediyor, haklı - Ediz TİYANŞAN, ta Güney Afrika’dan, eğitim sistemiyle ilgili doğru tespitlerini aktarıyor - Banu ÖDÜL ise Kaş’taki akla zarar bir otelden şikayetini aktarıyor, mubarek (En Son Babalar Duyar dizisindeki) Kadir Bey Resort sanki...

Haberin Devamı

Ateist: Merhaba abi!
Tanrı: Selam, tanıdın mı?
Ateist: Şey, hayır, yok... Tanıyamadım!
Tanrı: Güzelim kasma artık, biz bizeyiz...

*

Ateist: Birden kötü oldum da abi!
Tanrı: Bir şey içer misin?
Ateist: Su var mı? Abdest alıcam da...

*

Ateist: Bana sizden hiç bahsetmemişlerdi...
Tanrı: Kitap bastık o kadar di mi ama?
Ateist: Abi valla şeytana uydum...
Tanrı: Niye, onun kitabı promosyonlu muydu?

*

Ateist: Sen tanrıymışsın...
Tanrı: Evet öyleyimdir...
Ateist: ee aa oo şeeyy... Fakat Nietzche der kii...
Tanrı: Geç içerde kendisiyle yüz yüze tartış istersen; sıcak sıcak...

*

Ateist: Bi cigara yakiim; ateşin var mı?
Tanrı: Sağdan ikinci kapı...
Ateist: Yaa bak açıklayabilirim....

(Umut Gül’e teşekkürler)

("Serdar Bey, öldükten sonra tanrı ile karşılaşan ateist'in halleri Ekşi Sözlük’ten alıntıdır” uyarısı için Cüneyt Yediyıldız'a da teşekkürler.)


  *
* *


Serdar Bey merhaba,

Hürriyetim’de bir haberi okurken arkadaşlarla tartıştık, kimi yerde ‘puma yavrusu’ denmiş, kimi yerde ‘çita’ ...

Puma nedir, çita nedir, bir de panter var...

Haberin Devamı

Biz içinden çıkamadık, “Serdar Bey bilir” dedik.

Bir grup ODTÜ Makine öğrencisi adına, Tülin Oymak

*

Tülinciğim and Cº

“Arayıp da ne yorulacağız şimdi ansiklopedi mansiklopedi. Serdar denilen ukalaya soralım gitsin, o uğraşsın...” di’mi? Neyse, uğraştım biraz. Şöyleymiş:

Leopar ~ Panter ~ Jaguar

Leopar : Afrika’da yaşar, kürkü lekelidir (leo= aslan, pardo = panter)
Panter : Asya’da yaşar, kürkü lekelidir (Yunanca panthêr)
Jaguar : Güney Amerika’da yaşar, lekelidir (tupi-guarani dilinden)

(Not: Güney-doğu Asya’da yaşayan bir kara panter türü de varmış.)

Puma (Amerindien dili) = Couguar (Brez. yerli dili) = Kuzey ve Güney Amerika, boz tüylü

Guepard = Çita (İtal. gattopardo, gatto=kedi, pardo=leopand/panter) Asya, Afrika, lekeli


  *
* *

 

Serdar Ağabey,

Hürriyet’in bu konularla ilgilenen bir okur temsilcisi olduğunu biliyorum, ancak ne sitede nasıl ulaşabileceğimi buldum ne de başkasına size güvendiğim kadar güvenebileceğim için size yazmaya karar verdim.

Hürriyetim’in 16.08.2004 tarihli spor sayfasında bir haber dikkatimi çekti “Katil Boksör” başlığıyla. Haber, milli boksörümüz Yıldırım Tarhan’ın Olimpiyatlar’da yendiği Yeni Zelandalı rakibinin geçmişinin suçlarla dolu olduğu yolunda ama önemli olan kısmı şu:

Haberin spotunda bu sporcudan “Yıldırım Tarhan’ın önceki gün dövdüğü ...” şeklinde bahsediliyor. Haberin içeriğinde yazanlar ise daha mide bulandırıcı: “...katil boksöre Yıldırım Tarhan, unutamayacağı bir dayak attı”. Boks sporunu sevmem ancak yine de bu sporun amacının insanları dövmek, dayak atmak olmadığını düşünüyorum.

Saygılarımla,

Serdar Kalaycı

  *
* *

İyi günler Serdar Bey,

Haberin Devamı

Benim adım Ediz Tiyanşan. 19 yaşındayım. Şu anda Güney Afrika'daki Birleşik Dünya Koleji'nde, Türkiye'de lise diplomasına denk tutulan Uluslararsı Bakalorya programını okuyorum. Buraya 2 sene önce Milli Eğitim Bakanlığı'nda yapılan bir mülakatla seçildim. Böyle bir fırsat olmasaydı ben de Türkiye'de ÖSS sisteminden geçip acı çekenlerden biri olacaktım. (...)

Birleşik Dünya Kolejleri dünyada 10 adet uluslararası okul, amacı dünyanın her yerinden öğrenci toplayıp tamamen karışık milletli bir eğitim sürdürmek. (www.uwc.org ) Benim de burada hemen hemen her milletten arkadaşlarım var. Enflasyon konusunda en alaycı ülke Türkiye olduğu gibi (paraların üzerinde 6-7 sıfır görmek çok şaşırttı herkesi), bizim eğitim sistemini anlattığımda da bayağı tepki geldi. Ben de diğer ülkelerle karşılaştırdığım zaman bir türlü anlam veremiyorum.

Dünya standartlarında en iyi seviyeli lise diploması olarak görülen bu uluslararası bakalorya programı 2 sene sürüyor. Herkes en az 6 ders seçmek zorunda ve diploma gereği halka servis gibi sosyal aktiviteler de şart koşulmuş ama önemli olan şu ki dünyada pek çok üniversite tarafından üstün tutulan ve hakikaten ileri seviye olarak görülen bu IB programında sadece 6 derse çalışılırken, Türkiye'de aynı zamanda okul müfredatı olan 12-13 derse çalışılıp aynı zamanda da 2-3 sene hazırlanıp ÖSS'ye giriliyor. Üstelik bunun için neredeyse iki tane okula gidiliyor, şu dersane furyası sağolsun. Millet yabancı dil eğitim yüzünden 1 veya 2 seneyi bomboş geçirip sözde dil hazırlığı yapıyor. İşin içine yabancı dil mevzusunu katmak istemiyorum ama en baştan karşıyım Türkçe'nin bu şekilde sömürülmesine. (...)

Bütün bu belaya rağmen insanlar yine de istedikleri bölüme giremiyor. Sıfır virgül bilmem kaç puanla kaçırdıkları için mimarlık değil ekonomi okuyorlar ya da koca bir sene daha harcayıp bu lüzumsuz sınava hazırlanıyorlar. Katsayıları, değişik bölümler, imam hatipler, taban puanları falan filan derken merak ediyorum kaç kişi haberdar neler olup bitenden. İşte bu sene gördünüz olanları, çok sayıda okul birincisi açıkta kaldı. Ne demek bu? Sırf beyin göçü değil, ülkede kalmış beyinleri de yok ediyoruz. Biz kendi geleceğimizi rezil ediyoruz. (...)

  *
* *

Sayın Serdar Devrim,

Merhaba ben Banu Ödül. Biraz önce Akla Zarar İki Vaka yazınızı okudum. Ve sizin tabir ettiğiniz gibi Memleketimizin geleceği için ve özellikle yerli ve yabancı turizmine karşı derin üzüntü kaplayan bir olayı iki hafta önce ailece yaşamış bulunmaktayız. Sizinle paylaşmak istediğim olay Antalya Kaş Çuburbağ Yarımadasında bulunan T. Otel’de geçirdiğimiz tatil. Bizim ilk defa başımıza böyle bir şey geldi ve kesinlikle aklımızın ucundan geçmez dediğimiz türde Türk turizmine hiç yakışmayan bir şekilde.

Ben, eşim, görümcem ve eşi Y. Tur aracılığıyla tatilimizi T. Otel’de geçirmeye karar verdik. Bütün bir yılın yorgunluğunu biraz olsun üzerimizden atmak için çıktığımız tatilimizde maalesef sinir yüklenerek geri döndük. Y. Tur tarafından bize anlatılan ve çok övdükleri otelde aradığımız hiçbir şeyi bulamadık.

Otel güya her şey dahil sistemi ile hizmet veriyordu. Ama hiçbir şey yoktu. Bir otelde bardak bulunmaz mı?. Yemekte içki istiyoruz. Birinci kadeh geliyor ikinciyi istediğinizde bir gün bardak kalmadı cevabıyla karşılaşıyoruz ertesi gün içki kalmadı ya da içki depoda deponun anahtarı kayıp, deponun anahtarı kırıldı, çilingirci çağırdık kapıyı açamadı. Soda istersiniz bize kalmadı derler karşı masaya soda götürürler. Şikayetinizi işletmeciye bildirdiğinizde SODA YOK GEÇ YERİNE OTUR cevabını verir. Bütün bir yıl dişinizden tırnağınızdan biriktirip sekiz günlük tatil yapabilmek için 800.000.000.- TL yi tura yatırıp otele intikal ettiğinizde bir soda dahi içmekte sorun yaşarsanız doğal olarak tepeniz atar. Hatta üstüne üstlük İşletmeci Hüseyin Bey’in eşi tarafından yediğiniz hakarette cabası. Şikayetimizi niçin müşterinin önünde yapmışız. (Biz ev sahibiyiz herhalde) Eşimin ablasına yaptığı hakaret hiç de hoş değildi. Kendisi şikayetimizi Hüseyin' e Beye iletemiyoruz. Yanımızdan geçerken insan bir günaydın der, nasılsınız diye bir sorar, bir şikayetiniz var mı dese zaten bildireceğiz ama Hüseyin Bey Yanımızdan kafasını önüne eğip hiç müşteriyle muhatap olmadan geçiyor dediğinde "Ne yapacaktı benim kocam senin kucağına mı oturacaktı" cevabı karşısında şokların en büyüğünü yaşadık. Üstüne üstlük burada böyle beğenmiyorsan defol git bile dediler. Paramızı verin biz kalmak istemiyoruz dediğimizde “Bana para mı verdin? Git paranı Y. Tur’dan al” dediler.

8 günlük tatilimiz boyunca karabibere hasret kaldık. Depodaydı ve deponun anahtarı kayıptı. Depoyu çok merak eder olmuştuk nerdeydi. Masada kürdan dahi yoktu. Kürdan istediğimizde kürdanları içine koydukları kabıyla getirip 2 bana 2 sana 2 öbürüne verip tekrar geri götürüyorlardı. Yemekte Hüseyin Bey koltuğunun altında 0.5 lt. Şaşal su şişeleriyle ortalıkta dolanıp su isteyen var mı diye sorup istediyseniz şayet 4- 5 kişilik masalara bir küçük şişe bırakıp gidiyordu. Bardak yok dik kafana iç 5 kişi. Bira istiyorsun kalmadı 2 saat sonra gelir 2 saatte de soğur sen 4 saat sonra gel al diyorlar. Açıkçası alay ediyorlardı.

Yemekler deseniz 8 gün boyunca öğle ve akşam aynı soğuk meze ve salata çeşitlerini görmeye dayanamaz olmuştuk. Tatilimiz boyunca patates ve patlıcan türünden, bamyadan, kuru fasulyeden, bulgur pilavından başka bir şey görmedik. Tatlı deseniz ne olduğunu dahi bilmiyorlar. Türk kahvesi içmek bile büyük bir dertti. Çünkü kahveyi yapan arkadaş Kaş' a şarap almaya gitmişti. Geçtik kendi kahvemizi kendimiz yapıp içtik.

Orada tanıştığımız bir arkadaşlara da geldikleri ilk günü kapıda daha NEDEN GELDİN dediklerini öğrendiğimizde ise artık iyice gülmeye başlamıştık. Onlarda bizim gibi ama başka bir tur aracılığı ile gelmişler. Ellerinde otele giriş rezervasyonları her şeyleri olduğu halde turun ve müşterinin haberi olmadan işletme olarak kendi kendilerine reze rvasyonu iptal etmişler. Neyse ki bir oda ayarlayabilmişler. Televizyon var dediler 8 gün boyunca karıncalardan başka bir şey yok. TV göstermiyor dediğinizde kanalları çekmiyor diyorlar ama anten takmayı akıl edemiyorlar. Kaş' ın kayalık bir bölge olduğunu biliyoruz. Denize girilecek yerimiz, şezlong, şemsiye var dediler tabi ki yoktu. Arabayla plaja gidiyorduk her gün. Havuz başındaki şemsiyeler bile yetersizdi. Müşteriler biri kalksada ben otursam diye birbirinin gözünün içine bakıyordu

Böyle bir tatil geçirmiş olmanın üzüntüsünden çok T. Otel gibi bir mekanın böyle bir işletmeye sahip olmasına üzülüyoruz. Hüseyin Bey gider Ahmet Bey gelir ama bizim aklımızda sadece T. olarak kalır. Böyle bir işletme anlayışına sahip bir turizm mekanı Türk turizmine ne kadar faydalı olur bilemiyoruz. Şikayetimizi Turizm Bakanlığının Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine de email yolu ile bildirmiş bulunmaktayız. Bizim isteğimiz yetkililerin biran önce böyle işletmecilere gerekli alakayı göstermeleridir.

Benim sizden ricam böyle bir otelin varlığını köşenizde yer verip bizim gibi bilmeden gazete ilanı ve ya tur aracılığı ile gidecek olan vatandaşlarımızı usulüne uygun şekilde uyarmanızdır.

Alakanız için teşekkür ederim.

(Serdar’ın notu: Banu Hanım isyan etmekte haklı. Oteli ve turizm acentesini teşhir etmemi istiyor. Ancak, ben Tüketici Köşesi olmadığım için, oteli ve acenteyi arayıp görüşlerini, savunmalarını almadım. Bu sebepten de, tek taraflı suçlamamak için T. Otel ve Y. Tur diye kısaltma verdim. Gitmeye niyetli olanlar, herhalde mevkiye bakıp oteli bilirler...)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!