Siz sordunuz bakan Çubukçu yanıtladı

Güncelleme Tarihi:

Siz sordunuz bakan Çubukçu yanıtladı
Oluşturulma Tarihi: Mart 16, 2007 00:00

Haberin Devamı

TÜRBAN KONSENSÜSLE ÇÖZÜLÜR

Harun Ak’ın sorusu

Sayın Bakanım, türban yasağı ne zaman son bulacak. Bu ülkeye özgürlük ne zaman gelecek?

 Kadınların sadece görüntüleri nedeniyle ‘temsil edilmiyor olmaları’ olumsuz bir bakış açısı oluşturuyor. Seçilmiş organlar, eğitim gibi alanlarda kadınlara yönelik her türlü cinsiyet ayrımcılığının karşısındayım. Türkiye’de birçok konuda özgürlüklerin dönüşmesi o kadar kolay olmuyor. Demokrasi ve özgürlük anlayışının belli bir çıtaya yükselmesi çok önemli. O yüzden belki de Sayın Başbakan çok ifade etti ‘Yasaklarla mücadele ediyoruz’ diye. Yasaklar ve yasak zihniyetinin ortadan kalkması gerekiyor öncelikle. Türban konusu da ancak konsensüsle çözülür.

MECLİS’E GİRİŞTE KIYAFET AYRIMI OLMAYACAK

Neslihan Kırımlı’nın sorusu

Haberin Devamı

Dünya Kadınlar Günü için TBMM’de yapılan oturuma başörtülü kadınların alınıp, şapkalı kadınların alınmaması haberi doğru mudur? Eğer doğruysa bu konuda sorumluların cezalandırılması için bir şeyler yapılmasına ön- ayak olacak mısınız?

Söz konusu haberle ilgili yaptığım araştırmada, Genel Kurul’u izlemek için kullanılan izleyici locasına şapkalı kadınların alınmamasının bir yanlış anlaşılmadan kaynaklandığını öğrendim. Bundan sonra böyle bir sıkıntı olmayacaktır. Meclis’e kıyafet ayrımı yapılmaksızın her vatandaşımız girebilir.

BÜTÇE ARTTI, YENİ PERSONEL ALINDI

/images/100/0x0/55ea5c28f018fbb8f87ad91a
Erol Tuna Aşar’ın sorusu

Sayın Bakanım, Bakanlığınızın lafta bakanlık olarak kalmaması için bugüne kadar size bağlı kuruluşlarda yapılan iyileştirme çalışmaları nelerdir? Bu iyileştirmeler geçmiş 5 yıllık süreç için yeterli midir?

Sorumluluk alanımda toplumun en dezavantajlı kesimleri var. Çocuklar, yaşlılar, engelliler ve kadınlar… Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Bakanlığıma bağlı kuruluşlar. Bunlardan sadece SHÇEK’in taşra teşkilatı var. Ben özellikle SHÇEK’te önemli düzenlemeler yaptığımıza inanıyorum. Nitekim SHÇEK’in bütçesi 2002 yılında 121.589.000 YTL iken, bugün 791.595.000 YTL’dir. Dolayısıyla, hükümetimizin konuya verdiği önem, rakamlarla da ortadadır.

Haberin Devamı

Biz standartlarımızı belirledik ve bu standartları da büyük oranda yakaladık. Personel sayımızı 15 bine çıkardık. 2002’de kurumda çalışan personel sayısı 12 bindi.

Çocuk yuvalarında 2002 yılında temizlik ve bakım hizmetlerinin toplamında 20-25 çocuk için 1 bakıcı anne istihdam edilirken, 2005 yılında bakım ve temizlik elemanlarını birbirinden ayırdık ve 8 çocuğa 1 bakıcı anne, 6 özürlü çocuğumuza da 1 bakıcı uygulamasını başlattık. Ayrıca bu elamanlar çocuk bakımı konusunda belirli periyotlarla hizmet içi eğitime tabi tutulmaktadır. Çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlarında görev yapan personelin, özellikle de çocuklarla birebir ilgilenen bakıcı annelerin çocuk gelişimi eğitimi almaları için Milli Eğitim Bakanlığı ile de bir işbirliği protokolü imzaladık. Bu protokolle, bakıcı annelerin eğitimden geçmelerini sağlamaktayız. Hizmet içi eğitimde de 2002 yılında 464 personel hizmet içi eğitime tabi tutulurken 2002-2006 döneminde 5 bine yakın personel hizmet içi eğitimden geçirilmiştir. Özel hizmet alımı ile bakım hizmetlerinde çalıştırılacak personelin ise çocuk, yaşlı ve özürlü bakım konusunda eğitim almış; Meslek Yüksek Okulu, Sağlık Meslek Lisesi Hemşirelik Bölümü ya da Kız Meslek Lisesi Çocuk Gelişimi Bölümü gibi, ilgili alanlardan olmasına  özellikle özen gösteriyoruz.

Haberin Devamı

YURTLARDA AİLEYE DÖNÜŞ PROJESİ

Yurtta kalan çocuklarımızın çoğu bilinenin aksine kimsesiz değil. %85’inin bir ailesi var. Ancak ekonomik yoksulluk nedeni ile kurum bakımına veriliyorlar. Biz de salt ekonomik yoksulluk nedeni ile SHÇEK’e verilen çocuklarımızı ailelerine kavuşturmak için bir proje başlattık. Aileye Dönüş projesi ile yoksulluk nedeni ile çocuklarını yuva ve yurtlara veren ailelere ayni ve nakdi yardımla maddi destek veriyoruz. Örneğin iki çocuğu kurum bakımında olan bir anneye çocuk başı aylık 160 YTL’den toplam 320 YTL veriyoruz. Bunun dışında sağlık giderleri, kırtasiye malzemeleri, kıyafet gibi giderleri de biz karşılıyoruz. Yani hem ailenin ekonomisine bir katkıda bulunuyoruz hem de çocuklarımız aile ortamında yaşıyorlar. Aileye Dönüş Projesi ile bugüne kadar yaklaşık 4500 çocuğumuzu ailesine kavuşturduk. Bu, 50 kapasiteli 100 kuruluş demek! Dolayısıyla, çocuklarımızın kendi ailelerinden sevgi alarak büyümelerini sağlayan bu projeyi son derece önemsiyorum.

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55ea5c28f018fbb8f87ad91c
Bu proje dışında kalan yavrularımızın ise koruyucu aile yanına yerleştirilmesi ya da evlatlık edinilmesi için çalışıyoruz. Türkiye’de koruyucu aile sayısı çok yetersiz ne yazık ki. Hedefimiz kurumlarımızda sorumluluk bilinci ile çalışacak gönüllüleri ve koruyucu aile sayısını arttırmak. Bunun için de ‘Sizsiz Olmaz, Var Mısınız?’ kampanyasını başlattık.

Kampanya ile bir artış oldu ancak önümüzde almamız gereken daha çok yol var. Biz, bu yolu kısaltmak için bir çalışma gerçekleştirdik ve koruyucu aile yönetmeliğinde yaptığımız değişiklikle,  ailelere ortalama, bir çocuk için ortalama 550 YTL destek vermeyi sağladık. Bu rakam, çocukların yaş ve öğrenim durumuna göre artabiliyor. Ben, bu düzenlemenin de koruyucu aile sayısında bir artış meydana getireceğine ve son derece faydalı olacağına inanıyorum.

Haberin Devamı

Ailesine kavuşturduğumuz, koruyucu aile yanına ya da evlatlık verdiğimiz çocuklar dışında kalan yavrularımız için de kuruluşlarımızı yeniden düzenliyoruz. Koğuş tipi sistemi terk ederek, çocuklarımızın ev ortamında yaşamalarını hedefliyoruz. Bunun için de hem sevgi evlerini bir bir hayata geçiriyoruz hem de yurt ve yuvalarımızın fiziki mekanlarının koğuş tipinden oda sistemine dönüştürüyoruz. Oda sistemine geçişle birlikte, yatakhanelerde kalan çocuk sayısını 10-15’den 2-8’e düşürdük. Yeniden yapılanma çerçevesinde kuruluşlarımızda fiziki dönüştürme % 90 oranında tamamladık.

Sevgi evleri projesi ile de 8-10 çocuğumuz aynı evde yaşayacaklar. Türkiye’de şu an 21 tane sevgi evlerimizden var. 120 sevgi evinin inşaatına başlandı ve 160 sevgi evinin de ihale ve proje çalışmaları devam ediyor.  Hedefimiz çocuklarımızın yüksek yararına olan, psikolojik ve sosyolojik gelişimlerine en uygun model olan ev tipi bu modeli tüm Türkiye geneline yaygınlaştırmak.  Ben sevgi evlerinde kendinden emin, yarınlara daha gülen gözlerle bakan çocuklar yetiştireceğimize inanıyorum.

Bunun dışında Türkiye genelinde 800 gönüllü anne yuvalarımızda çalışmaya başladı. Çocuk İstiyorum Derneği ile yaptığımız protokol neticesinde gönüllü annelerimiz bir yıldır kuruluşlarımızda çalışıyor ve çocuklarımıza annelik yapıyorlar.

SHÇEK dışında kalan genel müdürlüklerimizden Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün önceden bir Teşkilat Yasası bile yoktu. KSGM’nin Teşkilat Yasası Hükümetimiz döneminde, 2004 yılında çıkartılarak yürürlüğe girmiştir.

Bu çalışmaların hepsi için ‘bunlar yeterlidir’ diyemem. Ancak önemli bir mesafe kat ettiğimiz de bir gerçektir.

OLUMSUZLUKLARI İHBAR EDİN

Mehmet A Akkuş’un sorusu

Sayın Bakanım, ailem yılın 8 ayını Marmara adasındaki yazlık köyümüzde geçirir. Evimize çok yakın olan bir yaz okulu var. Bu yaz okuluna dönem dönem Çocuk Esirgeme Kurumundan çocuklar geliyor. O kimsesizlere uygulanan şiddet, hakaret, aşağılama inanın içimizi kanatıyor. Ben de bir babayım ve görüp duyduklarımız gerçekten çok acı verici. Önümüz yaz ve bu okula eğer yine çocuk yollayacaksa….Lütfen takipçisi olun.

Bir vatandaş olarak, şahit olduğunuz, bildiğiniz bir olay gerçekleşmiş ve bu durumu bu zamana kadar ilgili makamlara iletmediyseniz olumsuz bir tabloya seyirci kalmışsınız demektir! Bu çok acı bir durum. Daha şeffaf bir yönetim için sizlerin varlığına ihtiyacımız var. Lütfen gören gözümüz, işiten kulağımız olun. Sizden ricam, bulunduğunuz ildeki kuruluşlarımıza gidip gönüllü olmanızdır. Ayraca gördüğünüz olayı, tarih-yer ve kurum olarak lütfen ihbar ediniz. Gereği mutlaka yapılacaktır.

TÖRE CİNAYETLERİNİN TAKİPÇİSİYİM

/images/100/0x0/55ea5c28f018fbb8f87ad91e
Hasan Tanrıverdi’nin sorusu

Sayın Bakan, 4 yıldır AKP iktidarıyla birlikte bakansınız. Bu sure içerisinde yaptığınız görevi gerçekten basari ile yürüttünüz mü? Bir bayan bakan olarak gerçekten kadın haklarını savundunuz mu, doğudaki töre cinayetlerine yeterince el atabildiniz mi? Saygılar

Göreve geldiğim günden bugüne, yaklaşık 2 yıldır bulunduğum makamın hakkını vermeye çalışıyorum. Bizler siyasette bugün varız ama yarın olmayabiliriz. Bunun için, hayırla anılacak işlere imza atmaya çalışıyorum. Bakan olmadan önce de kadın hakları savunucusuydum. Töre cinayetleri, kadına yönelik şiddet başta olmak üzere kadının insan haklarını ihlal eden her türlü zihniyetle eskiden beri mücadele eden birisiyim. Doğu’da birebir takip ettiğim töre vakaları da var. Ancak toplumsal zihniyet değişimi için önümüzde kat etmemiz gereken daha çok yol var.

DERDİMİZ SADECE TÜRBAN DEĞİL

Gökhan Karadaş’ın sorusu

Sayın Bakan, son yıllarda kadına karşı bilinçli bir sindirme ve izole etme çalışması yürütülmekte. Yaşlılar yurdunda dövülen, namus davasına uğruna katledilen, pasaport karşılığı bürokratlara gönderilen, televizyonda pazarlanan, Van'da tandırda yakılan hep bizim kadınlarımızı oluyor...Bu kadar açık insan hakları çiğnenirken, kadının onuru ezilirken hükümetinizin kadını sadece "türban" noktasında korumasını doğru bulabiliyor musunuz?

Hükümetimiz, sadece türban konusunda kadını korumuyor. Böyle bir iddiayı ortaya atmak son derece yanlış ve gerçek dışı olur. Bir kere ülkemizde AB’ye üyelik sürecinde başta Anayasa olmak üzere tüm temel yasalarda kadın-erkek eşitliği güçlendirildi ve Anayasanın 10. , 90. maddeleri 2004 yılında değiştirildi. Anayasanın 10. maddesine; “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” hükmü eklendi. Anayasanın 90. maddesi ile BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) ulusal düzenlemeler karşısında üstün konuma getirildi. Yeni İş Kanununun getirdiği en önemli ilerleme, işveren işçi ilişkisinde cinsiyet dahil hiçbir nedenle temel insan hakları bakımından ayrım yapılmayacağı oldu. Yeni TCK’da cinsiyet eşitliği ve kadına karşı şiddet konusunda çağdaş düzenlemeler yapıldı. Kasten öldürme suçunun, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren nitelikli hallerinin düzenlendiği maddeye “Töre saikiyle” ifadesi eklenerek töre cinayetleri faillerinin en yüksek ceza ile cezalandırılması kabul edildi. TBMM’de Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadına ve Çocuğa Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılması ve Önlenmesi Komisyonu’nun kurulması da kadın konusuna verilen önemin bir başka göstergesi. Özellikle Sayın Başbakan’ın konuya gösterdiği hassasiyet ve bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa kadın konusunda yayınlanan bir Başbakanlık Genelgesi var. Kadın örgütlerinin de yayınlanmasından büyük bir memnuniyet duyduğu genelge, hükümetimizin kadın konusuna verdiği önemin çok büyük bir simgesi diye düşünüyorum. Biz de Genelge uyarınca ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının katılımıyla töre ve namus cinayetleri konusundaki çözüm önerileri konulu ilk iki toplantımızı gerçekleştirdik ve bu toplantılara daha somut adımlar atarak belli periyotlarla devam ediyoruz.

GÖNÜLLÜLERE İHTİYACIMIZ VAR

Yusuf Eren’in sorusu

Sayın Bakan;

Türkiye’de her bölgeden kadına şiddet uygulanıyor. Mağdur kadının şikayetçi olduğu halde neden eşine herhangi bir müeyyide uygulanmıyor? Bir diğer konu, basın yayın organları olmasa, çocuk esirgeme kurumları ve yaşlılarımızın barındığı özel ve kamu yurtlarında dayak yiyen, hakaret edilen yaşlıların mağduriyetini kim görecek, onlara kim sahip çıkacak? Neden her kurumu tek tek teftiş ve takip etmiyorsunuz?

Şiddet uygulayan kişilere kişilerin maruz kaldıkları şiddet türüne göre Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri uygulanmaktadır. Şiddete maruz kalan kişi yaralanmışsa Türk  Ceza Kanunu’nun 86 ncı maddesi ve devamı maddeleri, eziyet ve işkence görmüşlerse Türk Ceza Kanununun 94 ve 96 ncı maddeleri, aile efradına kötü muamele varsa Türk Ceza Kanunu’nun 232, 233 maddeleri ile yargılanmaktadırlar.

Ayrıca 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun uyarınca şiddet gören aile bireyleri bu hususu kendilerinin ve şiddeti bilen üçüncü kişilerin ilgili Karakola, Cumhuriyet Savcılığına bildirmeleri ve şiddet uygulanan aile bireylerinin Aile Mahkemesi Hakimliğine başvurması halinde Aile Mahkemesi Hakimi, Kanunda öngörülen tedbirlere hükmedebileceği gibi bu tedbirlere uyulmaması halinde de hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilmektedir.

İkinci sorunuza gelince; kurumlarımızı belli periyotlarla ve ani ziyaretlerle teftiş ediyoruz. Ancak daha öncede söylediğim gibi bizim daha şeffaf bir yönetim için gönüllülerin varlığına ihtiyacımız var. İngiltere’de kurum bakımında olan çocuk sayısı yüzlerle, gönüllü sayısı 200 binlerle ifade ediliyor. Dolayısıyla, kurumlarımız üzerindeki toplumsal duyarlılık ve ilgi, istenmeyen vakaların meydana gelmesini önleyecek bir denetim mekanizmasıdır aynı zamanda.

17 AYLIK BEBEK İYİ BİR AİLENİN YANINDA

Elif Ilgaz Sarıköy’ün sorusu

17 aylık mağdur bebeğin akıbeti ne oldu? Yeni ailesine kavuştu mu? Gerekeni yaptınız mı? Bir kadın olarak, anne olarak şu anda hangi şartlarda yaşadığını bilmek istiyorum.

Bebeğimiz şu anda yeni ailesinin yanında, durumu gayet iyi. Çok güzel bir aileye evlatlık verdik. İçiniz rahat olsun.

BAKABİLECEĞİNİZ KADAR ÇOCUK

B.E’nin sorusu

Bir TV programında Murat Birsel'e, bir sorusu üzerine; "Ben herkesin istediği kadar çocuk sahibi olmasını doğru buluyorum" dediniz. Sizce burada yanlış bir yönlendirme yok mu? İsteyen istediği kadar değil, bakabileceği kadar ya da her ikisi birden, "istediği ve bakabileceği" kadar çocuk yapmalıdır demeniz gerekmez miydi? Partinizin ideolojisinin bu görüşünüzdeki etkisi nedir? Hala aynı fikirde misiniz?

Herkesin istediği kadar çocuk sahibi olabilmesi hem bir hak hem de bir özgürlüktür. Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Bildirgesinde de bu bir özgürlük olarak tanımlanmıştır. Anne-baba olma sorumluluğunu taşıyamayacak insanların var olması böyle kısıtlayıcı bir tutum almamızı gerektirmez. Ancak ailelerin istediği ve bakabileceği kadar çocuk sahibi olması tabii ki daha doğru bir tercih olur.

YURTLARA ÇİKOLATA GÖTÜRMEK YETMEZ

/images/100/0x0/55ea5c28f018fbb8f87ad920
Hande Özsoy’un sorusu

Sayın Bakan, lütfen yetiştirme yurdu, bakımevi gibi korunmaya ve bakıma muhtaç insanlarımızın bu kurumlardaki yaşam koşullarını düzeltmek adına daha çok çalışın. Bu kapsamda bu kurumlar için görevlendirilen kamu personeli ile özellikle özel firmaların personellerinin işin uzmanı ve insani vasıfları olan kişiler olup olmadığını sürekli denetime tabi tutun. Bu sosyal devlet olabilmenin en mühim gereğidir. Lütfen oraları bir an dahi aklınızdan çıkarmayın. Saygılar.

Bugüne kadar gittiğim 60 ilde, sayısız kurum ziyareti gerçekleştirdim. Ankara’da, masa başında değil, Anadolu’ya giderek eksiklerimizi tespit etmeye çalıştım. Zaman zaman yolumun üzerindeki illere uğrayıp, ani yurt ziyaretleri de gerçekleştirdim. Bütün bunları yaparken aklımın bir tarafında mutlaka bana emanet edilen çocuklar vardır. Onlara daha iyi koşullarda hizmet verebilmek, onların birer sevgi ortamında yetişmelerini sağlamak için size, sizin gibi duyarlı vatandaşlarımıza ihtiyacımız var. Bir kez daha söylüyorum, lütfen bu kurumları, yuvaları bayramlarda ziyaret edilen, çocuklara çikolata götürülen yerler olmaktan çıkaralım. Bizim, çocuklarımıza verdiği sözü tutabilen, belli periyotlarla mutlaka kurumlara gelen sorumlu gönüllülere ihtiyacımız var. Lütfen siz de gönüllü olun.

VİCDANIM RAHAT

Erhan Büyükhan’ın sorusu

5 YILDIR İKTİDARDASINIZ; AMA GÖRÜYORUZ Kİ YUVALARDA KİMSESİZ ÇOCUKLARIN BAKIMINI EHLİYETSİZ, BU KONUDA HİÇBİR EĞİTİM ALMAMIŞ TEMİZLİKÇİ KADINLAR YÜRÜTMEKTELER. PERSONELDE HİÇBİR İYİLEŞTİRME YAPILMAMASINI BİR EKSİKLİK OLARAK GÖRMÜYOR MUSUNUZ? İŞİNİZİ İYİ YAPTIĞINIZA İNANIYOR MUSUNUZ? BU KONUDA VİCDANINIZ RAHAT MI?

Beni rahatsız edecek çalışmalar yürütmediğim, bu işin sorumluluğunun farkında olduğum için vicdanım çok şükür rahat. Evet, bizden önceki dönemlerde ehliyetsiz, çocuk bakımı konusunda hiçbir eğitim almamış ilkokul mezunu bakıcı anneler çocuklara bakıyordu. Ancak biz bu uygulamayı değiştirdik. Artık en az lise mezunu kişiler çocukların bakıcı annesi olabiliyor. Çocuklarla birebir temas kuran görevlilerimizin hem sayısını arttırdık hem de niteliğini. Çocuk gelişimi bölümünü bitiren lise mezunu kızlarımıza kurumlarımızda öncelik veriyoruz. Personel sayımızı arttırarak, 25 çocuğa 1 bakıcı annenin düştüğü dönemlerden, 8 çocuğa 1 bakıcı annenin düştüğü dönemlere geldik bugün. Biz hem personelimizi hem de gönüllülerimizi eğitiyoruz artık. Bu yıl İstanbul’daki 234 gönüllümüze de çocuklar konusunda eğitim verdik.

İCRAATLARI İNTERNETTE GÖREBİLİRSİNİZ

Ünsal Orhan’ın sorusu

Tüm Kadınlarımızın Gününü Kutlarım. Benim merak ettiğim ve sormak istediğim Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığının icraatlarını anlatan bir yayını nereden bulabilirim. Şimdiye kadar yaptıklarını medyadan veya herhangi bir yayın organından duymadım. Sayın Bakanımızın icraatlarına nasıl ulaşabiliriz? Teşekkür ederim.

Bakanlığımın faaliyetleri yazılı basın başta olmak üzere medya organlarında sıkça yer almaktadır. Ancak ayrıntılı bilgiler için Bakanlığıma bağlı kuruluşların internet sitelerine de başvurabilirsiniz.

SHÇEK- www.shcek.gov.tr

Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü www.kssgm.gov.tr

Özürlüler İdaresi Başkanlığı www.oib.gov.tr

Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü www.aile.gov.tr’dir.

Ayrıca Bakanlığım için  kurulan bir internet sitesinin hazırlığı da devam etmektedir.

SÜT İZNİNİ 3 SAATE ÇIKARACAĞIZ

Filiz Özkan’ın sorusu

Sayın Bakanım, ben bayanların iş dünyasında halen bayan olmanın getirmiş olduğu o yüce sorumluluğu algılayamamış olan işveren yetkililerine seslenmek istiyorum. Çalışmış olduğum kurumda bir annenin en güzel değerlerinden birisi olan çocuk dünyaya getirmenin sıkıntısını fazla yaşamadım. Çünkü bizlere kurumumuz gerekli kolaylıkları sağladı. Ama başka kurumlarda çalışan arkadaşlarım anne olmanın faturasını gerçekten çok ağır ödediler. Bu konuda gerekli düzenleme YAPIYOR MU? Teşekkür ederim

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu’na göre çalışan kadınların doğum öncesi 8 hafta ve doğum sonrası 8 hafta ücretli izin hakkı vardır. Kadınlar, doğum öncesi 5 haftalık ücretli izin süresini çalışabileceğine ilişkin doktor raporunun olması ve çalışması halinde doğum sonrası ücretli izin süresine (8+5=13 hafta) olarak  ekleyebilmektedirler. Yine 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu’nda doğumdan sonraki 1 yıl için günde 1,5 saat annelerin süt izni kullanma hakları bulunmaktadır. Doğumdan sonraki 6 aylık süre de süt izninin 3 saate çıkarılmasına ilişkin Kanun Tasarısı bulunmaktadır. Aynı Tasarı ile  657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre çalışan kadınlara ve eşlerine doğumdan sonra toplam 1 yıllık aylıksız izin süresini 6’şar aylık birbirini takip eden sürelerde veya eşlerden yalnız birinin 1 yıllık süreyi tek başına kullanabilme hakkı getirilmektedir. 4857 sayılı İş Kanununa göre çalışan kadınlara ve eşlerine 6’şar aylık sürelerle ücretsiz izin alma hakkı verilmektedir. Aylıksız izin kullanabilme hakkından en fazla üç yaşında bir çocuğun evlat edinilmesi halinde, evlat edinenlere de yararlanabilme imkanı getirilmektedir.  İlgili Kanun Tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu gündemindedir.

Günay Aksakal'ın sorusu

Sayın Bakanım,

Ben çalışan kadınım, bir kızım var ancak kızım 2003’de 3,5 aylık iken işe başladım. En az altı ay anne sütü alması gerekiyor. Tüm doktorlar, basında bahsediyor. Ücretsiz izin kullanma gibi bir lüksüm olamadı çünkü eşim özel sektörde asgari ücretle çalışıyordu. Malum özel sektörlerin işçilere verdiği önem dolayısı ile kızım anne sütünü 4 ay aldı. Vicdanen ben kendimi suçlu hissediyorum. Çalışan kadın için ücretli iznin uzatılmasına yönelik bir çalışmanız var mı?

Daha önce de aktardığım gibi, doğumdan sonraki 1 yıl için günde 1,5 saat olan süt iznini doğumdan sonraki 6 aylık sürede 3 saat olarak değişmesini planlamaktayız. Bu konuya ilişkin bir Kanun Tasarısı var. Aynı Tasarı ile  657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre çalışan kadınlara ve eşlerine doğumdan sonra toplam 1 yıllık aylıksız izin süresini 6’şar aylık birbirini takip eden sürelerde veya eşlerden yalnız birinin 1 yıllık süreyi tek başına kullanabilme hakkı getirilmektedir. 4857 sayılı İş Kanununa göre çalışan kadınlara ve eşlerine 6 şar aylık sürelerle ücretsiz izin alma hakkı verilmektedir.

KADINLAR KIZLIK SOYADLARINI KULLANABİLECEK

Gizem Göle’nin sorusu

Sayın Çubukçu, Ben hem Alman hem de Türk vatandaşıyım. Evliyim. Almanya'da yaşıyorum. Alman yasalarına uygun olarak kızlık soyadımı kullanıyorum. Türk kimlik ve pasaportumda ise beyimin soyadı yazılı. TC Avrupa'daki mahkemeyi kaybettikten sonra bu konuda gerekli yasa değişiklikleri yapıldı mı? Şimdi artık Türk belgelerinde de kızlık soyadımı kullanabilir miyim? Eğer mümkünse nerelere ne şekilde basvurmam gerekir? Yanıtlarınıza şimdiden teşekkür ederim. Saygılarımla

1997 yılında Medeni Kanun’da yapılan kadınların kızlık soyadlarının eşlerinin soyadları önünde kullanabilmelerine ilişkin değişiklik 2002 yılında yürürlüğe giren Yeni Medeni Kanun’da da kabul edilmiştir. Türk vatandaşı olan kadınlar kızlık soyadlarını eşlerinin soyadları önünde kullanabilmektedirler. Kadınların evlendikten sonra yalnızca kızlık soyadlarını kullanabilmelerine ilişkin Adalet Bakanlığı bir Kanun Tasarısı da hazırladı ancak henüz kanunlaşma aşaması tamamlanmadı.

MUHTAÇ ENGELLİLERE BAKIM EVİ

Sunay Paşalı’nın sorusu

Sayın Bakanım,ilgili bir yasa çıkardınız ve bazı koşulları sağlayan özürlülere bu yasayla aylık alma ve bakım hizmetlerinden yararlanma gibi haklar tanıdınız. Özellikle de bakım hizmetlerinden yararlanmak hususunda koşulları ne olursa olsun bütün engelliler neden aynı hakka sahip değildir? Ayrıca, otizm engellilerinin bakımı ve tedavileriyle ilgili bir çalışmanız var mı? Bu iki hususun cevaplandırılmasını önemle arz ederim.

2828  sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununa eklenen Ek 7 nci maddede “Sosyal güvenlik kurumlarına tabi olmayan bakıma muhtaç özürlülerden ailesini kaybetmiş olanlar ile ailesi sosyal ve ekonomik yoksunluk içerisinde bulunanlara bakım hizmetinin resmi veya özel bakım kurumlarında ya da ikametlerinde verilmesi…..” hükmü getirilmiştir. Bu kapsamda bakıma muhtaç engellinin kendisinin veya ailesinin herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olması, bakım hizmetinden faydalanmasına engel teşkil etmekteydi. Ancak özürlü bireyler için bu engelin kaldırılması ve eşitliğin sağlanması amacıyla SHÇEK Kanununda Değişiklik yaptık ve 2828 sayılı SHÇEK Kanunun Ek 7 nci maddesini değiştirdik. Yapılan Kanun değişikliğiyle, sosyal güvencesi olsun olmasın, her ne ad altında olursa olsun, her türlü gelirleri toplamı esas alınmak suretiyle; kendilerine ait veya bakmakla yükümlü olduğu birey sayısına göre kendilerine düşen ortalama aylık gelir tutarı 1 aylık net asgari ücret tutarının 2/3 ünden daha az olan bakıma muhtaç engellilere resmi veya özel bakım merkezlerinde ya da ikametgâhlarında bakım hizmeti verilmesi sağladık.

Genel Müdürlüğümüz bakım odaklı hizmet sunmaktadır. Bu nedenle özel uzmanlaşma gerektiren otizm konusunda ayrı bir çalışma yapılmamaktadır.

SOSYOLOGLAR YETERLİ FORMASYONA SAHİP DEĞİL

Abdullah Hakverdi’nin sorusu

Koruma Kanunuyla Denetimli Serbestliklerde "Sosyal Çalışma Görevlisi" arasında Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik mezunları sayılırken ve bu meslek mensuplarına Sosyal İnceleme yetkisi verilirken, SOSYOLOGlar neden Sosyal Çalışma Görevlisi arasında sayılmamış ve sosyal inceleme yetkisi verilmemiştir? Mesleki yetkinlik olarak yetersiz mi görülmüşlerdir, yoksa SOSYOLOJİ adına lobi yapacak kimsenin olmayışından dolayı göz ardı mı edilmiştir?

SHÇEK Genel Müdürlüğünde kadrolu olarak görev yapan Sosyal Çalışmacı, Psikolog, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlar üniversite eğitimleri sırasında kurumda koruma ve bakım altında bulunan çocuk, genç, yaşlı, özürlü ve kadınların psiko-sosyal gelişim özellikleri, sosyal, psikolojik ve fiziksel sorunlarının çözümünde mesleki anlamda müdahale ile ilgili ders programları sonrasında lisans eğitimi aldıklarından bu kadroda görev yapmaktadırlar.

Sosyoloji eğitimi almış kişiler, kişi ve grupların var olan sorunlarını tanımlayıp çözüm üretmede, davranış değişikliği yaratacak kişi ve gruplarla birebir çalışma gerektiren mülakat teknikleri vb. mesleki müdahale yöntemleri konusunda sosyal hizmet, psikoloji ve psikolojik danışma alanlarında verilen mesleki formasyona sahip değildir. Bu nedenle çocuk koruma kanunu hazırlanırken korunma ihtiyacı içinde olan çocuklar ve suça yönelen çocuklar tanımları çerçevesinde bu çocuklar ve aileleri ile mesleki çalışma yapacak meslek grupları arasında sosyologlar yer almamıştır.

Sosyologların gerçekleştirdiği çalışmalar sonuçları itibari ile sosyal hizmet uzmanları, psikologlar vb. meslek gruplarının eğitimleri gereği gerçekleştirecekleri mesleki müdahalelerde içinde yaşanılan toplumun özelliklerini tanıma adına önem taşımaktadır.

SOSYOLOG ATAMASI BU YIL YAPILACAK

Özgür Zel’in sorusu

Sayın Nimet Çubukçu;

Hızlı bir şekilde değişen sosyal hayat, beraberinde bir takım sosyal sorunları da (sokak çocukları, aile içi şiddet, istismar, köyden kente göç, şehir yaşamına uyum sağlayamama, parçalanmış aileler, çarpık kentleşme, mağdur ve muhtaç kişilere ulaşma da karşılaşılan problemler, işsizlik, suç ve suçluluk vb,) getirmektedir. Bu sorunlar SHÇEK ve Sosyoloji biliminin ortak paydaları olmasına rağmen neden bünyenizde SOSYOLOG istihdamı olmadığını, faydalanılmadığını öğrenmek istiyorum.

SHÇEK Genel Müdürlüğü’nde bugüne kadar Sosyolog unvanlı kadroda görev yapan personel bulunmamaktaydı. 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu, 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair kanunlar ve Diğer Mevzuatlarımızdaki değişikliklerin yürürlüğe girmesi ile hizmet modellerinde çeşitlenme ve hizmet genişlemesi yaşandı ve kurumun istihdam ettiği meslek elemanlarının unvan ve sayısının artırılması ihtiyacı ortaya çıktı. Bu duruma paralel olarak da ilk defa 2006 yılında iptal-ihdas yöntemi ile Kurumun merkez ve taşra teşkilatı için 52 adet Sosyolog kadrosu ihdas edildi. Bunlarla ilgili atama bu yıl yapılacak.

Emrah Pakman’ın sorusu

Sayın bakanım,

Bu dönemde herkes bir ekiple çalışıyor ve onlardan bilgi alarak çalışmalarına yön veriyor. Acaba sizin ekibiniz var mı? Varsa kimlerden oluşmaktadır? Ayrıca SHÇEK daha tam anlamıyla sosyal hizmet uzmanı istihdam edemezken sosyolog istihdamı yapılacağı doğru mudur?

SHÇEK’in üstlendiği sorumluluk ve görevleri gereği geniş bir yelpazede çocuk, genç, yaşlı, özürlü, kadın ve ailelerimize çok çeşitli alanlarda yatılı ve gündüzlü hizmet sunulmaktadır.

Bu hizmetlerin gereğince yerine getirilmesi amacıyla 2002 yılından bu güne kadar istihdam edilen personel sayılarında nicel ve nitelik olarak önemli sayıda iyileştirmeler sağlanmıştır.

Örneğin; 2002 yılında Kurumda 930 Sosyal Çalışmacı görev yaparken, 2007 yılında bu sayı 1149’ a, 2002 yılında 183 Psikolog görev yapmakta iken, 2007 yılında bu sayı 226’ya, 2002 yılında 90 Fizyoterapist görev yaparken, 2007 yılında bu sayı 141’ e yükseltilmiştir.

Kurumun topluma sunmakla yükümlü bulunduğu hizmetlerin disiplinler arası işbirliği koordinasyon ve uyum süreçleri göz önünde bulundurularak sürdürülmesi gerekmektedir. Burada amaç, mesleklerin; dolayısı ile meslek elemanlarının işbirliği ve diyalog içerisinde ekip bilinci ile hareket ederek vatandaşlarımıza hızlı etkin ve verimli hizmet sunumunun sağlanmasıdır. Sosyal hizmetlerde ekip her kademedeki tüm çalışanlarımızdır.

YURTLARIN KAPISINA KİLİT VURMAK ÇOCUK HAKLARINA AYKIRI

Savaş Akova’nın sorusu

Geçen yıl Sakarya çocuk esirgemeden 20 çocuğun kaçtığı yolunda haberler vardı. Bu konuyla ilgili son durum nedir?

Burada şu hususu bilmek gerekir ki kuruluşlarımız ceza infaz kurumları gibi değil; Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin gereği açık kapı sistemi ile hizmet vermektedir. Çocuklarımız okullarına gitmekte, aileleriyle görüşebilmektedirler. Ocak 2007 verileri itibari ile Sakarya’da 5 çocuğumuz kuruluşlarından izinsiz olarak ayrılmışlardır. Bu çocuklarımız genellikle aileleri yanına gitmektedirler. Çocukların izne verilmesi belirli bir prosedür gerektirmekte, ancak aileler çocukları tutanak karşılığı kuruluştan alma işlemini göz ardı etmektedirler. Özellikle yaz aylarında izinsiz ayrılan sayısı bu nedenle artmaktadır ancak izinsiz ayrılan her çocuğun durumu ivedilikle Emniyet birimlerine bildirilmektedir.

25 AİLE DANIŞMA MERKEZİMİZ VAR

Böcük’ün sorusu

Aile tedavi ve danışma merkezleri ne zaman açılacak?

Genel Müdürlüğümüz Özürlü Bakım Hizmetleri Dairesi Başkanlığına bağlı gündüzlü hizmet veren 25  Rehabilitasyon ve Aile Danışma Merkezinde, ailelerin bilinçlendirilmelerine, hakları ve sorumlulukları konusunda bilgilendirilmelerine ve nitelikli bakım hizmetine yönelik hizmetler planlanarak uygulanmaktadır.

Ayrıca Aile-Kadın ve Toplum Hizmetleri Dairesi Başkanlığına bağlı 34 ilde 38 Aile Danışma Merkezinde aile yaşamını korumak, desteklemek ve sorunların çözümüne yardımcı olmak amacıyla aile bireylerine yönelik koruyucu-önleyici, eğitici-geliştirici, tedavi ve rehabilite edici hizmetlerin yanı sıra rehberlik ve danışmanlık hizmetleri verilmektedir.

2. Bu tür tedavilerin de özel eğitim merkezlerinde olduğu gibi emekli sandığı ve sigorta kapsamına alınması için bir çalışmanız var mı?

Genel Müdürlüğümüze bağlı Rehabilitasyon ve Aile Danışma Merkezlerinde bakım odaklı hizmet sunulmaktadır. Sunulan bu hizmetlerin tümü ücretsizdir. Özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetleri; 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun uyarınca eğitim hizmetleri Milli Eğitim Bakanlığının görev ve yetki alanında bulunmaktadır.

HERKES 0-1 ARASI KİMSESİZ KIZ ÇOCUĞU İSTİYOR

Yıldırı Selami Bor’un sorusu

Sn.Bakan,

Evlat edinme ile ilgili yeni medeni yasa var fakat süre olarak en az 5 yıl beklenilmektedir. Yani eşler karar verdiklerindeki heyecanı evlat edinmedeki süre sonunda yaşayamıyorlar. Prosedürlerin yumuşatılması gibi bir çalışma yapılamaz mı? (ben evlat edindim. 5 yıl bekledim)

Kurumumuza evlat edinmek için başvuran ve bebek bekleyen aile sayısı 2800 civarında. Evlat edinme işleminde asıl sıkıntı, ailelerin özellikle 0-1 yaş grubunda, annesi-babası belli olmayan, terk edilmiş kız çocuğu istemelerinden kaynaklanıyor. Oysa yaş grubu büyüdükçe ve kız çocuk ısrarından vazgeçildiğinde bekleme süresi de azalıyor. Aileler 3 yaşında ya da daha büyük bir erkek çocuğunun da birer anne ve babaya ihtiyaç duyduğunu unutmasınlar lütfen. Ayrıca evlat edindirme titizlik isteyen, yargısal bir süreç. Kurumumuzda hukuksal işlemi tamamlanan çocuklar bekletilmeksizin evlat edindirilirler ve her yıl 500 ile 600 çocuğu evlat edindirebiliyoruz.

40 YAŞINDAN SONRA EVLAT EDİNEMEZSİNİZ

Neriman Özkan’ın sorusu

Sayın Bakanım.

43 yaşında 13 yıllık evli bir kadınım. Eşimle birlikte çocuk sahibi olmak için gelişen tıbbı da takip ederek maddi ve manevi çok çaba sarf ettik. En son 8 ay önce tedavi sonucu gerçekleşen umutlarımızı yani bebeğimi ve rahmimi doğuma az bir zaman kala kaybettim. 40 yaş sınırından dolayı 0-1 yaş grubu sahipsiz evlat edinemiyoruz. Ailesi olan çocukları evlat edinmek istemiyoruz. Eşim ve ben mühendisiz ve çalışıyoruz. 0-1 yaş grubu evlat edinebilmemiz için bir düzenleme yapılabilir mi ?

2002 yılında kabul edilen Medeni Kanun ve bu kanun çerçevesinde çıkarılan Evlat Edinme Yönergesi gereğince 40 yaş sınırı olup, 0-1 yaş çocuk edinilmesi mümkün değil ne yazık ki.  Çocuğun psiko-sosyal gelişimi açısından çocuk ile evlat edinen aile arasındaki yaş farkı önem arz ediyor ve bu nedenle söz konusu düzenleme mevcut.

Songül Gürsel’in sorusu

Merhaba Bakanım.

Ben bir sosyal hizmet uzmanıyım. sosyal incelemelerimiz sırasında inanın can ve mal güvenliğimiz yok. (özellikle ruh sağlığı bozuk müracaatçılarımıza karşı) durumun değerlendirilmesi ve gerekli önlemlerin alınması hususunu arz ederim. Bakanımızın kadın olması bize ayrıca güç veriyor.

Sosyal hizmet uzmanlarımız gerçekten güç koşullarda, büyük bir özveri ile çalışıyorlar. Ben şahsınızda size ve diğer mesai arkadaşlarıma buradan teşekkür ediyorum.  Mesleki çalışmanız  olan sosyal incelemelerde riskli bir durum söz konusu ise lütfen Emniyet ve Sağlık birimlerimizden gerekli yardımları alın. Ayrıca,  İdare bütün tedbirleri almakla da görevlidir.

ENGELLİLER İŞ KURUMU’NA BAŞVURSUN

Adnan Yılmaz’ın sorusu

1- Sayın Bakan Ben doğuştan hidrosefali hastasıyım ve epikrizimde % 90 özürlülük raporum var. Ben her işe girmek isteyişimde bu halim bana engel oluyor bana yardımcı olursanız sevinirim.
2-Özürlü aylığına bağlanmak için ne yapılması gerekir?

Elimizden gelen desteği size göstermeye çalışırız ancak tüm engellilerimiz için bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum; istihdama yönelik,  lütfen ikamet ettiğiniz ilin Türkiye İş Kurumu Müdürlüğü’ne müracaatta bulununuz. Ayrıca,  Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşları İle Özürlü ve Muhtaç Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Yönetmelik ile 2022 sayılı yasa gereği,  özürlü aylığı bağlanması için engelli vatandaşlarımızın ikamet ettiğini ilin Defterdarlığına müracaat etmeleri gerekmektedir.

KIYAFET AYRIMINA KARIŞMAM

Aysun Öztürk’ün sorusu

Nimet Hanım;

Laikliğin tanımını yapabilir misiniz? Lütfen laiklik nedir ve kamusal alandan ne anlıyorsunuz? Başörtü ile mini etek aynı şeyler midir? Mini etek başörtü alternatifi midir? Mini etek devlet rejimini etkiler mi? Teşekkürler

Laiklik, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerinden birisidir ve tanımı Anayasa’da açıktır. Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasının yanında, kişilerin inanç ve kanaat hürriyetlerinin de bireysel teminatıdır laiklik. İnsanların kıyafet konusundaki tercihleri bireysel hak ve özgürlüktür. Dolayısıyla, herkes kendi tercihini yapabilir ve kimse tercihleri nedeniyle dışlanamaz ve ayrımcılığa uğrayamaz.

FEMİNİZM FIRSAT EŞİTLİĞİDİR

Şahin Eroğlu’nun sorusu

Feminizm nedir, tarif eder misiniz?

Feminizmden ne anladığımı merak ediyorsunuz sanırım. Feminizm, bu yüzyılın başında kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olması için başlatılan fikri bir harekettir. Günümüzde ise, eşit hakların mücadelesinden ziyade kadın ve erkeğe eşit fırsatların sunulması için çabalayan bir harekete dönüşmüştür.

Ayşe Zorlu’nun sorusu

Sn. Çubukçu 8 Mart Kadınlar Günü ilan edilip kutlansın ne fark eder bu kutlamalar hep sözde lisans mezunu bir kadınım mesleğim var ve 550 YTL alıyorum ve 2 çocuğum ve işsiz bir eşim var evim kira aldığım paranın içinden 20 YTL kalmıyor sabit harcamalarım çıkınca bu para ile market mi yapayım Pazar mı küçük oğluma şizofren hastası olan anneme emanet edip işe gidiyorum!!bir düşünün akşamı nasıl yapıyorum kadın çalışsa da hakkettiği ücreti almıyor maalesef aynı işi yapan erkeklere göre

LÜTFEN BANA YARDIM EDİN

İsmini gizleyen bir okur

Sayın Bakan ben başkasının adresinden yazıyorum çünkü korkuyorum ben doğu kökenliyim ve ailemden kaçıyorum inanın sizin vekil arkadaşlarınız bile beni arıyor aileme vermek için sonrasını siz düşünün adımı değiştirmek istedim olmadı işe giremiyorum malum ssk ben ne yapacağım 22 yaşındayım çaresiz kaldım sadece fonlardan aldığım üç kuruşla sağlık sorunlarımı gidermeyi çalışıyorum. Bizim gibiler için ne yapabilirsiniz?

(her iki yardım talebi için…)Bizimle bağlantıya geçerseniz, durumunuza göre elimizden gelen yardım ve koruma hizmeti verilecektir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!