SİT alanında yağma

Güncelleme Tarihi:

SİT alanında yağma
Oluşturulma Tarihi: Aralık 16, 1999 00:00

Haberin Devamı

Ulu çınarlar, dev kestanelerle dolu Beykoz'daki Akbaba köyü, çarpık kentleşmenin son kurbanlarından. Köyün bir yüzü yemyeşil, öteki yüzüyse çekiç ve testere sesleri arasında boğulmuş bir şantiye... SİT alanı ilan edilen Akbaba'da köy sakinleri kalan güzellikleri korumaya çalışıyor.

Ormanlarımız çalı çırpı haline geldi. Eskiden her türlü av hayvanı bulunurdu. Şimdi serçe bile kalmadı. Akbaba'da orman yaşamaz artık. Bir yandan göçle gelen halk, bir yandan da devlet köyü yavaş yavaş yok ediyor. Eskiden rüzgár estiğinde ağaçların uğultusu inletirdi her yanı. Şimdi ise çekiç, testere seslerine kaldık. Her yıl köye ait ormanlık alandan köylüye kışlık yakacaklarını çıkarmaları için belli büyüklükte bir arazi tahsis edilirdi. Geçen yıl bu sistemin kaldırılması için aramızda imza toplayıp Orman İdaresi'ne başvurduk, fakat bir yanıt alamadık.''

Bu sözler Akbaba köyü eski muhtarı Yusuf Temel'e ait. Yusuf Bey 300 yıldır Beykoz'un beş kilometre içindeki, memba sularıyla ünlü Akbaba köyünde yaşayan Temel ailesinden. 17. yüzyılın gözde mesire yeri Akbaba, bugün çarpık kentleşmeye direnerek ayakta kalmaya çalışıyor. Köyün dev kestane ağaçları, asırlık çınarları çoktan yitip gitmiş. Şimdiden iki site yeşilliğin ortasında yerini almış, yüksek gerilim hatları göğü parsellemiş.

Yusuf Temel, ‘‘Ne olduysa 1939'dan sonra oldu'' diyor. ‘‘İnönü hükümeti o tarihte çıkardığı bir yasayla hemen hemen köyün bütün arazisini kamulaştırdı. Köylünün düzeni bozuldu. Herkes tarımla geçiniyordu. İşlerinden olunca göç etmek zorunda kaldılar.''

İşler devletin planladığı gibi gitmemiş. Hükümet orman yetiştirmek için kamulaştırdığı arazilere sahip çıkmamış. İşsiz kaldığı için şehirden göçenlerin yerini, İstanbul'a yeni gelenler almış ve çarpık kentleşme yavaş yavaş yeşili kemirmeye başlamış. 1950'lerden sonra hızlanan göç dalgasıyla bu durum iyice ivme kazanmış.

Yusuf Temel kendisi gibi köyün yerlisi olan arkadaşlarıyla, ormanlık alanları açıp ev yapmaya çalışanlara karşı gönüllü bir mücadeleye girmiş. ‘‘Ormanı yok etmeye çalışanları tespit ettiğimizde hemen jandarmayı, orman idaresini, belediyeyi harekete geçiriyoruz. Biz uğraşıyoruz, ama biz de gidince bu işle kimse uğraşmaz artık. Köy de yok olur gider'' diyor.

Köy ikinci derece SİT alanı ilan edilmiş, ama bu yapılaşmayı engellemeye yetmemiş. Bir zamanlar 40 hanesi olan köyde, bugün 600'ün üzerinde hane var. Akbaba köyünde halen biri tamamlanmış, diğerinin yapımı bütün hızıyla süren iki site de yer alıyor.

‘‘Biz köyün yerlileri olarak azınlıkta kaldık. Artık sözümüze kulak asan yok. Köyde yaşayanlara nerelisin diye sorduğumda, Rizeliyim, Kastamonuluyum, Giresunluyum diyorlar. Akbabalıyım diyen yok'' diyor Temel.

Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi'nden öğrendiğimize göre Akbaba köyü, adını Fatih Sultan Mehmed'le İstanbul'un fethine katılan Akbaba Mehmet Efendi'den alıyor. Akbaba Mehmet Efendi fetihten sonra, beraberindekilerle dedikodudan ve gürültüden uzak bu yeşil alana yerleşiyor. Evliya Çelebi'ye göre de köy, 17. yüzyıldan beri İstanbul'un en meşhur mesire yerlerinden biri olarak nam salmış. Çelebi şöyle anlatıyor: ‘‘Kiraz ve kestane mevsimlerinde İstanbul'un sefa ehli arabalarla Akbaba Sultan'a gider, çadırlar kurup iki-üç ay kestane ve kiraz faslı olur, can sohbetler ederlerdi.''

Köyde bir zamanlar yazar Ahmet Mithat Efendi'nin konağı ve kütüphanesi bulunuyormuş. Bunlar bugün yok. Bugün Ahmet Mithat Efendi'den geriye sadece köy meydanındaki çeşme kalmış durumda.

Suyuyla tanınıyor

Köyün en önemli özelliği lezzetli kaynak sularıyla çevrili oluşu. İstanbul'un içme suyu ihtiyacının önemli bir kısmı, köy sınırları içinde bulunan üç kaynaktan karşılanıyor. Fakat şimdilerde köyün kendi içme suyu bile tehlike altında. Yusuf Temel'e kulak verelim: ‘‘Köy suyunun çıktığı arazi Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası'na ait. Şu günlerde fabrikanın satışı söz konusu. Eğer fabrikayı satın alan kişi, suyun köye verilmesine izin vermezse, hem biz susuz kalırız, hem de komşu Dereseki köyü.''

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!