Şimdi sıra İran'da

Güncelleme Tarihi:

Şimdi sıra İranda
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 12, 2000 00:00

Haberin Devamı

PKK'ya desteğinden dolayı İran'la zeten gergin olan ilişkiler, Mumcu suikastındaki gelişmelerden sonra tam anlamıyla bir keskin viraja girdi. Türkiye, suikasttaki İran parmağını delillerle ortaya koyabilirse, bu ülkeyle ilişkiler kopacak ve elçilerinin derhal Ankara'yı terketmesi istenecek.

UĞUR Mumcu suikastıyla ilgili olarak yeni ele geçen kanıt ve ifadeler, dikkatleri İran'a yöneltti.

Aşırı dinci molla rejimini Türkiye'ye ihrac etmek isteyen ve terör örgütü PKK'ya yardım ettiği bilgileri istihbarat raporlarına geçen İran ile Ankara'nın zaten sorunlu olan ilişkileri, bu kez keskin bir virajın eşiğinde. Türkiye, Mumcu cinayetinde İran'ın resmi veya gayrıresmi bir şekilde parmağı olduğunu delillerle ortaya koyar ve yargı kararı ile sabitlerse, Dışişleri ilk olarak Tahran'dan diplomatik deyim ile ‘izahat’ isteyecek.

Bu izahat istemi eldeki güçlü bilgi, belge ve delillerle desteklenecek. Mekik diplomasisinin tükendiğine ve gelen bilginin doğru olmadığına kanaat getirilirse, uyarı dönemi başlayacak. Ankara Tahran yönetimine bir yazılı nota verecek. Bunun kaleme alınış şekli ise Türkiye'nin elindeki belgelere bağlı olacak.

Cinayette şüpheli İranlılar'ın durumunun netleşmesi halinde, Ankara'nın Tahran ile ilişkileri ciddi biçimde kesintiye uğrayacak. Türkiye ilk aşamada büyükelçisini geri çekecek, ardından İran'ın Ankara büyükelçisinin derhal ülkeyi terketmesini isteyecek.

Suriye benzeri bir askeri caydırıcılık politikasını telaffuz için ise çok erken olduğunu söyleyen uzmanlar, ‘‘Türkiye İran ile iyi ilişkiler istiyor. İran isterse, kendi içindeki Türkiye aleyhine çalışan kişi ve kurumları durdurabilir’’ değerlendirmesinde bulunuyor.

Bu arada Türkiye'de bulunan İranlı diplomatlara İran hükümeti tarafından kimse ile konuşmama emri verildiği öğrenildi.

Uluslararası bir kampanya açılabilir

Türkiye, İran'ın başta Uğur Mumcu cinayeti olmak üzere resmi ya da gayrı resmi olarak, olaylarda rolü olduğunu netleştirirse, uluslararası kuruluşlar nezdinde bir kampanya başlatabilecek. Ankara, zaten dünyada ‘Terörist ülke’ listesinde bulunan İran'ın bu özelliğini bir kez daha vurgulayarak, dünya çapında kampanya açabilecek. Dışişleri yetkililerinin verdiği bilgiye göre, Ankara, Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği, Parlamentosu ve Konseyi ile İslam Konferansı Örgütü'nde İran'ın yaptıklarını delilleri ile anlatarak, bu ülkenin bir tecrit politikasına itilmesini sağlayabilecek. İran'ı terörist ülkeler listesine itebilecek bu girişimin yanısıra, özellikle Tahran'ın resmi belge, resim ve delillerle ortaya konan destek de uluslararası gündeme taşınacak. Buna benzer bir girişim, 1998 Ekim ve Kasım aylarında teröristbaşı Abdullah Öcalan'a kucak açan Suriye'ye yapılmıştı.

Burada duvar vardı

Yer gösterme öncesi Tunus Büyükelçiliği önünde bulunan polis kulübesinin yeri ile Uğur Mumcu'nun otomobilini temsilen konulan plakasız Renault marka beyaz otomobilin konumu kasıtlı olarak değiştirildi. Polis kulübesi yolun karşı tarafına taşındı, otomobilin de duruş şekli değiştirildi. Bu değişikliklerin, ifadelerin doğruluğunu teyit amacıyla yapıldığı bildirildi. Ancak zanlılar, yeri değiştirilen polis kulübesi ve Uğur Mumcu'nun temsili otomobilinin olay günü bulundukları gerçek yerleri doğru olarak gösterdiler. Yusuf Karakuş da polis kulübesinin eski yerini doğru olarak tarif ettikten sonra, su deposunun olduğu bahçeyi göstererek, ‘‘Eskiden burada duvar vardı. Üzerinde demir parmaklık vardı. Mumcu'nun otomobili yolun duvar tarafındaki kaldırımın yanındaydı. Ön tarafı yukarı doğru dönüktü’’ dedi. Gerçekten, suikasttan sonra Mumcu anıtı yapılırken bahçenin duvarları kaldırılmıştı. Karakuş'un bunları hatırlaması, ifadesinde bu konuda yalan söylemediğini ortaya çıkardı.

Katiller istenemiyor

UĞUR Mumcu soruşturmasında bombayı yerleştirenlerin İranlı diplomatik görevlileri olduğu ve olayda İran gizli örgütünün SAVAMA'nın parmağı bulunduğu kanıtlansa bile, aramızdaki anlaşmalar ve diplomatik sözleşmeler gereği Türkiye'nin İranlıların iadesini isteyemeyeceği ortaya çıkıyor. Adalet ve Dışişleri Bakanlığı yetkilerinden alınan bilgiye göre, uluslararası hukuk çerçevesinde diplomatlar ve konsolosluk görevlileri, ‘‘Yargı bağışıklığına'' sahip. Yani, Türkiye'de suç işleseler bile sorgulanamıyor ve mahkeme önüne çıkarılamıyorlar. İran'la aramızdaki Suçluların İadesi Anlaşması'na göre de ülkeler kendi vatandaşlarını iade etmiyorlar. Türk Dışişleri, Mumcu cinayeti veya bir başka olaya karışan İranlıların veya İran'da eğitilen terörist Türk vatandaşlarını isteme hakkına diplomatik teamüller açısından da temkinli yaklaşıyor. Çünkü, bir İranlı'nın veya İran politikaları paralelinde Ankara aleyhine eğitilen bir Türk vatandaşının Türkiye'ye Tahran tarafından iadesi mantık çerçevesinde de mümkün değil.

İŞTE ANLAŞMALAR

18 Nisan 1961 tarihli, ‘‘Viyana Diplomatik İlişkiler Sözleşmesi’’ne göre, Türkiye'de suç işleyen kişi, örneğin bir İranlı diplomat statüsünde ise ‘‘Yargı bağışıklığına’’ sahip. Bu kişiler suç üstü yakalansalar bile sorgulanmıyorlar ve haklarında dava açılamıyor. Yakalama halinde bir tek istisna var. O da ilgili ülkenin ‘‘Yargılama izni’’ vermesi. Ancak, İranlılar Türkiye'de yakalanmadıkları için bu yola başvurulamayacağı belirtildi. Konsolosluk görevlileri için de 24.4.1963 tarihli Viyana Sözleşmesi aynı şekilde daha sınırlı bir ‘‘Yargı bağışıklığı’’ sağlıyor. Suç işlenmesi halinde ilgili ülke ancak karşı tarafından diplomatını çekmesini isteyebiliyor ve suçlanan kişi, ‘‘istenmeyen kişi-persona non grata’’ ilan ediliyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!