Şiiri böyle montajlamışlar

Güncelleme Tarihi:

Şiiri böyle montajlamışlar
Oluşturulma Tarihi: Eylül 22, 2002 00:00

Tayyip Erdoğan'ın başbakanlık hayali, bir şiir yüzünden önceki akşam suya düştü. Ama, siyaset gündemimizde son senelerin en büyük tartışmalarından birine sebep olan bu şiirin kime ait olduğu kesin şekilde anlaşılamamıştı. Ben merak ettim, araştırdım ve ortaya son derece garip bir ‘‘saptırma’’ ve ‘‘montaj’’ hadisesi çıktı: Ziya Gökalp'in kitaplarında ‘‘Minareler süngü, kubbeler miğfer’’ diye başlayan bir şiir yoktu ama yine Ziya Gökalp'in 1912'de, Balkan Savaşı sırasında yayınladığı ‘‘Asker Duası’’ adlı bir başka şiirine ‘‘minare’’, ‘‘süngü’’, ‘‘kubbe’’, ‘‘miğfer’’, ‘‘kışla’’ gibi kavramlar iláve edilmiş, Ziya Gökalp'e ait olmaktan çıkan şiir militan bir kimliğe büründürülmüş, üstelik aynı şiirin daha sonra yayınlanan metninde ordudan bahseden beş mısra da makaslanmıştı. Tayyip Bey'in okuduğu şiir, işte bu ‘‘montaj’’ ve ‘‘kırpılmış’’ metindi.TAYYİP Erdoğan'ın başbakanlık hayali, bir şiir yüzünden suya düştü. Tayyip Bey, malum, 1997'nin 6 Aralık'ında Siirt'te ‘‘süngülü’’ ve ‘‘miğferli’’ bir şiir okumuş, hakkında dava açılınca şiirin Ziya Gökalp'e ait olduğunu söylemiş ama savunması kabul edilmemiş ve on ay hapse mahkûm olmuştu.Okuduğu ve mahkûm olduğu bu şiir yüzünden Tayyip Erdoğan'ın seçimlere girmesine izin verilmeyince, Türkiye'nin siyaset gündemi bir anda değişti. Tayyip Bey olayın ilk günlerinden itibaren ‘‘Şiir, Ziya Gökalp'e aittir’’ demiş, bir Ziya Gökalp tartışması başlamış, şiirin hakikaten ona mı, yoksa bir başka birisine mi ait olduğu uzun uzun konuşulmuş ama böylesine karışıklık yaratan maceralı şiirin kime ait olduğu konusunda kesin bir karar verilememişti.Ben merak ettim, araştırdım ve ortaya son derece garip ve montajı andıran bir durum çıktı.Tayyip Erdoğan'ın okuduğu şiir dört kupleden, yani her biri beşer satırlık dört bölümden meydana geliyordu. Ama beş olması gereken ilk kuple sadece dört satırdı ve kafiyesi şiirin diğer bölümleriyle tutmuyordu.KİTAPLARINDA YOKYSK'nın önceki gün Erdoğan'ın seçimlere giremeyeceği kararını açıklamasından sonra, ‘‘Minareler süngü, kubbeler miğfer’’ sözleriyle başlayan bu şiirin ilk defa nerede yayınlandığını araştırdım, bulamadım. Tayyip Erdoğan'ın avukatları ise, mahkemeye tek bir kaynak göstermişlerdi: Türk Standardlar Enstitüsü'nün 1994'te çıkarttığı ‘‘Türk ve Türklük’’ isimli kitap.Dün, bu yazıyı yazmadan önce, Tayyip Erdoğan'ın yargılanması sırasında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı olan Vural Savaş'la konuştum ve ‘‘Minareler süngü, kubbeler miğfer’’ şiirinin kime ait olduğu konusunda o günlerde bir araştırma yapılıp yapılmadığını sordum. Vural Bey de kaynak olarak sadece Türk Standardlar Enstitüsü'nün yayınını gördüğünü söyledi.Gariplik işte buradaydı: ‘‘MHP'nin kalesi’’ olarak bilinen Türk Standardlar Enstitüsü'nün yayınında yeralan dörtlüğün altında Ziya Gökalp'in adı bulunuyor ama bu mısralar Ziya Gökalp'in kendi kitaplarında ve onunla ilgili bibliyografyaların hiçbirinde rastlanmıyordu.HOCALAR GÖRMEMİŞLERDerken, Yeni Türk Edebiyatı'nın duayen hocalarından olan Prof. Dr. İnci Enginün'e danıştım; İnci Hanım da Ziya Gökalp'e atfedilen şiirin kaynağını uzun uzun araştırdı ama vardığı sonuç aynıydı: Şiir, Ziya Gökalp'in eserlerinde yoktu ve Ziya Gökalp hakkındaki tek ve en önemli bibliyografyanın sahibi ve benim de lise yıllarımda edebiyat hocam olan rahmetli Fevziye Abdullah Tansel'in yayınında da yeralmıyordu.Ama ortada başka bir gariplik vardı. Şiir tartışmalarının yaşandığı ve Erdoğan'ın yargılandığı günlerde Fazilet Partisi'nin Genel Başkanı olan bugünün Saadet Partisi'nin lideri Recai Kutan, 1998 Eylül'ünde basına şiirin tam metnini dağıtmıştı. Kutan’ın dağıttığı metin de bir acayipti:ı: ‘‘Tam metin’’ olduğu söylenen şiirin ikinci kuplesinden sonrası hakikaten Ziya Gökalp'e aitti, onun ‘‘Asker Duası’’ isimli şiirinden alınmıştı ama miğferli ve süngülü bölüm, Ziya Gökalp'in şiirinde yeralmıyordu. Yani minareden, süngüden ve miğferden bahseden mısralar ‘‘Asker Duası’’nın başına daha sonra monte edilmişti!BALKAN SAVAŞI ŞİİRİNDENZiya Gökalp'in miğferli ve süngülü olmayan ve ‘‘Elimde tüfenk, gönlümde iman’’ mısraıyla başlayan asıl şiiri ilk defa 1913 yılında ‘‘Halka Doğru’’ isimli bir dergide yayınlanmıştı. O günlerde Balkan Savaşı bütün şiddetiyle devam ediyor, Türk Ordusu başta Bulgarlar olmak üzere diğer Balkan devletleriyle mücadele içerisinde bulunuyordu. Şiirde geçen ‘‘düşman’’ sözüyle Bulgar ve diğer memleketlerin orduları, ‘Sultan’ ifedesiyle de zamanın hükümdarı Sultan Reşad kastediliyordu. Yani, şiir ‘‘dinî’’ değil, ‘‘vatanî’’ hislerle yazılmıştı.Asıl şiirin tamamıyla montajlanmış hali yukardaki kutularda yeralıyor. Süngülü, miğferli ve askerli mısraların asıl şiirin başına kim tarafından monte edildiği acaba günün birinde ortaya çıkacak mı, merak ediyorum.GERÇEK şiirASKER DUASIElimde tüfenk, gönlümde iman,Dileğim iki: Din ile vatan...Ocağım ordu, büyüğüm Sultan,Sultan'a imdád eyle Yárabbi!Ömrünü müzdád eyle Yárabbi!Yolumuz gaza, sonu şehádet,Dinimiz ister sıdk ile hizmet,Anamız vatan, babamız millet,Vatanı ma'mur eyle Yárabbi!Milleti mesrur eyle Yárabbi!Sancağım tevhid, bayrağım hilál,Birisi yeşil, ötekisi al,İslám'a acı, düşmandan öc al,İslám'ı ábád eyle Yárabbi!Düşmanı berbád eyle Yárabbi!Kumandan, zabit, babalarımız.Çavuş, onbaşı, ağalarımız.Sıra ve saygı, yasalarımız.Orduyu düzgün eyle Yárabbi!Sancağı üstün eyle Yárabbi!Cenk meydanında nice koç yiğid,Din ve yurd için oldular şehid,Ocağı tütsün, sönmesin ümid,Şehidi mahzun etme Yárabbi!Soyunu zebun etme Yárabbi!Değiştirilmiş şiirMinareler süngü, kubbeler miğferCamiler kışlamız, mü'minler askerBu iláhi ordu dinimi beklerAllahu Ekber, Allahu Ekber.Yolumuz kaza, sonu şehadetDinimiz ister sıdk ile hizmetAnamız vatan, babamız milletVatanı mamur eyle YarabbiMilleti mesrur eyle YarabbiSancağım tevhid, bayrağım hilálBirisi yeşil, ötekisi alİslam'a acı, düşmandan öc alİslam'ı ábád eyle YarabbiDüşmanı berbád eyle YarabbiCenk meydanında nice koç yiğidDin ile yurt için oldular şehidOcağı tütsün, sönmesin ümidŞehidi mahzun etme YarabbiSoyunu zebun etme YarabbiTayyipçiler, Recai Bey’i de şaşırttılarSAADET Partisi'nin genel başkanı ve Tayyip Erdoğan'ın şimdi siyasi rakibi olan Recai Kutan, şiir tartışmaları gündeme geldiği sırada Erdoğan ile aynı saftaydı ve o günlerde Erdoğan'ın da mensup bulunduğu Fazilet Partisi'nin lideriydi.Dolayısıyla, partisinin İstanbul Belediye Başkanı olan Tayyip Erdoğan'ı savunan ve sahip çıkanlar arasında Recai Kutan da vardı. Recai Bey, 1998'in 24 Eylül günü verdiği bir demeçte süngülü ve miğferli şiirin Ziya Gökalp'e ait olduğunu söylüyor ve şiirin yazılışıyla ilgili bir de öykü anlatıyordu:Recai Bey'e göre, Milli Mücadele'nin parasız günlerinden birinde, Gümüşhane Milletvekili Hasan Fehmi Bey, Mustafa Kemal Paşa'ya camilerin kışla, kubbelerdeki kurşunların eritilerek mermi, minarelerin alemlerinin de süngü yapılmasını teklif etmişti. Paşa, Hasan Fehmi Bey'i hemen Maliye Bakanlığı'na tayin etmiş, teklifi uygulamaya koymuş, kurşunları ve alemleri sökülecek camiler arasında da öncelik Hasan Fehmi Bey'in memleketi olan Gümüşhane'deki bir camiye verilmişti: Kanuni Sultan Süleyman'ın İran seferine giderken, Gümüşhane'de inşa ettirdiği camiye... Ziya Gökalp bu hadiseden çok etkilenmiş ve ‘‘Minareler süngü, kubbeler miğfer’’ diye başlayan şiirini işte hemen o günlerde yazmıştı...Miğferli ve süngülü şiirin öyküsü, Recai Kutan'a göre bundan ibaretti.Şimdi, bu söylenenlerin ben neresini düzelteyim?Kanuni Süleyman'ın hiçbir zaman İran seferine çıkmadığını, hep Batı'ya gittiğini mi; yoksa Hasan Fehmi Bey'in (yani, Hasan Fehmi Ataç'ın) Maliye Bakanlığı'na Milli Mücadele'nin en karanlık günlerinde değil, büyük zaferden hemen önce, bütün hazırlıkların tamamlanmak üzere olduğu 1922'nin 24 Nisan'ında tayin edildiğini mi?Ve, çok merak ettiğim bir başka konu: Recai Kutan'ın, bu açıklamasının yanında Tayyip Erdoğan'ın okuduğu şiirin tamamı olduğu söylenen değiştirilmiş şiir de yeralıyordu ama sadece değişiklikle kalınmamış, şiirin beş mısraı atlanmıştı.Yukardaki kutularda, Fazilet Partisi'nin o günlerde sahiplendiği değiştirilmiş şiirle şiirin asıl halinin tam metinlerini veriyorum ama değiştirilmiş metinde bulunmayan mısraları da burada yazmadan edemiyorum:‘‘Kumandan, zabit, babalarımız / Çavuş, onbaşı, ağalarımız / Sıra ve saygı, yasalarımız / Orduyu düzgün eyle Yárabbi! / Sancağı üstün eyle Yárabbi!’’Basit bir unutkanlık mı dersiniz?
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!