Sezer'den önemli mesajlar

Güncelleme Tarihi:

Sezerden önemli mesajlar
OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 01, 2003 00:00

CumhurbaÅŸkanı Sezer, AB sürecinde yapılanlar için Meclis ve hükümeti överek, uygulamaların devam etmesini istedi. Ancak iktidarın uygulamasına iliÅŸkin rahatsızlığını açıkça ifade eden Sezer, çoÄŸunluÄŸun hakimiyetinin deÄŸil, düşünsel çoÄŸunluÄŸun saÄŸlanması gerektiÄŸini söyledi. Sezer, sorunların çözümü için uzlaÅŸma kültürünün gerekli olduÄŸuna da dikkat çekti.Sezer, TBMM'nin yeni yasama yılına baÅŸlaması dolayısıyla  yaptığı konuÅŸmada, milletvekillerine üstün baÅŸarı dileÄŸinde bulunarak, ''Ulusumuzun temsilcisi Yüce Meclisimizin 22. Dönem Ä°kinci Yasama Yılı'nın açılışında sizlerle birlikte olmaktan duyduÄŸum mutluluÄŸu belirtmek istiyorum'' dedi.      Sezer, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran ve yaÅŸatan Yüce Meclis'in demokratik parlamenter sistemin omurgası olduÄŸunu vurguladı. Sezer, Meclis'in Cumhuriyet'in kurulduÄŸu günden bu yana Atatürk ilke ve devrimlerinin yaÅŸama geçirilmesi ve korunması konusunda yaÅŸamsal görevler üstlenerek demokratikleÅŸme sürecini baÅŸlattğını, ülkeyi çaÄŸdaÅŸ uygarlık düzeyine ulaÅŸtırmak için özveriyle çalıştığını anlattı.AB'ye üyeki sürecinde Meclis'in çabasını öven Sezer, AB konusundaki uygulamaların ödünsüz sürmesini istedi.AKP iktidarının uygulamalarından duyduÄŸu rahatsızlığı dile getiren Sezer, her iktidar deÄŸiÅŸtiÄŸinde kamu yöneticilerinin de deÄŸiÅŸtirilmesini eleÅŸtirdi. Kamu görevlilerinin devletin devamlılığını saÄŸladığını anlatan Sezer, ancak yapılan deÄŸiÅŸikliklerle bu yapının siyasallaÅŸtığını kaydetti.Sezer, katılımcı demokrasinin kuralları uyarınca sadece iktidarın deÄŸil, diÄŸer partiler ve sivil toplum kuruluÅŸlarının görüşlerinin dikkate alınarak, düşünsel çoÄŸunluÄŸun saÄŸlanmasının önemini vurguladı.CumhurbaÅŸkanı Sezer, geliÅŸmekte olan bir ülke olarak Türkiye'nin önemli sorunlarının bulunduÄŸunun bir gerçek olduÄŸunu vurguladı. Sezer, bu sorunların çözümünün, ancak bir uzlaÅŸma kültürü içinde, elbirliÄŸiyle hareket edilerek saÄŸlanabileceÄŸine iÅŸaret etti.CumhurbaÅŸkanı Ahmet Necdet Sezer'in, bir çok alanda önemli mesajlar içeren konuÅŸmasının tam metni şöyle (*): "Sayın BaÅŸkan, Sayın Milletvekilleri, Sizleri, yoÄŸun bir çalışma içine gireceÄŸiniz yeni yasama yılının baÅŸlangıcında üstün baÅŸarı dileklerimle ve saygıyla selamlıyorum. KonuÅŸmama baÅŸlarken, Ulusumuzun temsilcisi Yüce Meclisimizin 22. Dönem Ä°kinci Yasama Yılı'nın açılışında sizlerle birlikte olmaktan duyduÄŸum mutluluÄŸu belirtmek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran ve yaÅŸatan Yüce Meclisimiz demokratik parlamenter sistemin omurgasıdır. Yüce Meclis, Cumhuriyet'in kurulduÄŸu günden bu yana Atatürk ilke ve devrimlerinin yaÅŸama geçirilmesi ve korunması konusunda yaÅŸamsal görevler üstlenerek demokratikleÅŸme sürecini baÅŸlatmış, ülkemizi çaÄŸdaÅŸ uygarlık düzeyine ulaÅŸtırmak için özveriyle çalışmıştır. Sizler de, 22. Dönem Milletvekilleri olarak bu erekler için çaba göstermekte, ülkemizi daha ileriye götürmek konusunda önemli sorumluluk üstlenmektesiniz. Meclisimizin yapacağı çalışmalar ve alacağı kararlar, Yüce Atatürk'ün baÅŸlattığı çaÄŸdaÅŸlaÅŸma hareketinin hız kazanmasını, Türkiye'nin geliÅŸmiÅŸ dünya devletleri arasında hakettiÄŸi konuma yükselmesini saÄŸlayacaktır. Sayın BaÅŸkan, Sayın Milletvekilleri, KonuÅŸmamda, ülke ve dünya gündemindeki kimi konularla ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaÅŸmak istiyorum. Teknolojide meydana gelen hızlı geliÅŸmeler nedeniyle yaÅŸanan köklü deÄŸiÅŸim süreci, ülkelerin, siyasal ve ekonomik yönlerden güçlü olabilmeleri için geleceÄŸe dönük, yeniliÄŸe açık stratejiler geliÅŸtirmelerini zorunlu kılmaktadır. DEĞİŞİME KAPI AÇMAK Ãœlkeler, kendi deÄŸerlerini ve kimliklerini yitirmeden, bunları çaÄŸdaÅŸ yaklaşımlarla zenginleÅŸtirerek, dünyadaki deÄŸiÅŸimlere, yenilik ve olanaklara kapılarını açmalıdır. Bugün, baÅŸarıdan söz edebilmek, çaÄŸdaÅŸ ve saydam bir yönetim anlayışını etkin kılabilmek için, insan hakları, hukuk devleti, katılımcı demokrasi, etik deÄŸerler ve fırsat eÅŸitliÄŸi temellerinde iÅŸleyen bir düzenin yaÅŸama geçirilmesi gerektiÄŸi yadsınamaz. Temel hak ve özgürlükleri güvence altına almış, çaÄŸdaÅŸ dünyanın saygın üyesi olmuÅŸ, ekonomik, sosyal ve kültürel yönden çağın ulaÅŸtığı düzeye eriÅŸmiÅŸ, demokrasiyi tüm kurum ve kurallarıyla yaÅŸatan, aklın ve bilimin egemen olduÄŸu bir toplum düzeni, Cumhuriyetimizin baÅŸlıca ereÄŸidir. Ulusal birliÄŸimizin temeli olan Atatürk ilke ve devrimleri, bu amaca ulaÅŸma çabalarında yolumuzu aydınlatmayı sürdürecektir. AB SÃœRECÄ°NDE KARARLILIK Ãœlkemizin çaÄŸdaÅŸ dünyayla bütünleÅŸme yolunda gerçekleÅŸtirdiÄŸi yapısal dönüşümlerin olumlu sonuçlarının alınmaya baÅŸlanması, demokratikleÅŸme ve Avrupa BirliÄŸi'ne üyelik sürecinde bizlere güç vermektedir. Bu konuda ilerlemeyi ödün vermeksizin sürdürmeli ve gerekli uygulamaları hızla yaÅŸama geçirmeye özen göstermeliyiz. SORUNLARI UZLAÅžMA KÃœLTÃœRÃœ Ä°LE ÇÖZMEKAvrupa BirliÄŸi ile uyum sürecini kısa sürede tamamlayabilmek, benzeri dönüşüm uygulamalarının kararlı biçimde sürdürülmesine baÄŸlıdır. Meclisimizin ve Hükümetimizin bu süreçteki etkinliÄŸi övgüye deÄŸerdir. Siyasal, yönetsel ve yargısal reformların önümüzdeki dönemde sürdürüleceÄŸine inanıyoruz. Sayın BaÅŸkan, Yüce Meclisimizin Sayın Ãœyeleri, GeliÅŸmekte olan bir ülke olarak önemli sorunlarımızın bulunduÄŸu bir gerçektir. Bu sorunların çözümü, ancak bir uzlaÅŸma kültürü içinde, elbirliÄŸiyle hareket edilerek saÄŸlanabilir. Ãœlkemizi çaÄŸdaÅŸ uygarlık düzeyine yakınlaÅŸtıracak uygulamaları yaÅŸama geçirirken, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, uzlaşıcı bir anlayışa daha fazla gereksinim olacağını vurgulamakta yarar görüyorum. ETNÄ°K, DÄ°NSEL AYRILIKToplumumuzun geliÅŸmiÅŸ ülkelerin gönenç düzeyine ulaÅŸması için gerekli adımlar atılırken, hoÅŸgörü, yardımlaÅŸma, birlik ve dayanışma gibi toplumsal ve kültürel niteliklerimizin korunmasına da önem verilmelidir. Etnik ya da dinsel kaynaklı ayrışmaya ya da bölgesel farklılıklar üzerinde birlik ve bütünlüğümüzü bozmaya yönelik hareketlere ödün verilmemelidir. Bugün Türk Ulusu, onurlu ve saygın bir ulus olarak, Cumhuriyet'in 80. kuruluÅŸ yılına ulaÅŸmanın kıvancını yaÅŸamaktadır. Cumhuriyet'le birlikte çerçevesi çizilen, Atatürk ilke ve devrimleriyle güçlendirilen Devletimizin yapısı, Türk Ulusu'nun kendi özgür istenciyle benimsediÄŸi çaÄŸdaÅŸlık seçiminin sonucudur. Türkiye Cumhuriyeti'nin nitelikleri deÄŸiÅŸemez, deÄŸiÅŸtirilemez. Türkiye Cumhuriyeti, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olma niteliÄŸini sonsuza kadar koruyacaktır. Türkiye, evrensel deÄŸerlerin yol göstericiliÄŸinde geliÅŸme ve aydınlanma çabalarını sürdürecek, Yüce Atatürk'ün gösterdiÄŸi ereklere doÄŸru kararlılıkla ilerleyecektir. Ulusumuzun yurt sevgisi, geçmiÅŸine ve öz deÄŸerlerine baÄŸlılığı, birlik ve dayanışma duygusu, çaÄŸdaÅŸlaÅŸma ve aydınlanma istenci, Türkiye Cumhuriyeti'ni geleceÄŸe taşıyacak en büyük güçtür. Sayın BaÅŸkan, Sayın Milletvekilleri, HERKESÄ°N KURALLARA UYMASIKamu yararı gözetilerek oluÅŸturulan düzenin bozulmaması, ancak hukuk kurallarına uymakla ve uyulmasını saÄŸlamakla olanaklıdır. Hukuk devleti, baÅŸta yasama, yürütme ve yargı organları ile yönetim olmak üzere herkesin kurallara uymasını gerektirir. Yasama, yürütme ve yargı organları ile yönetimin hukuka uygun davranması, üstün hukuk kuralları ile anayasal kural ve ilkelere uyması ile olanaklıdır. Siyasal iktidarı sınırlayan ögeler, hukuk devleti ve demokrasidir. 20. yüzyılın en büyük özelliÄŸi, kuÅŸkusuz, demokrasi düşüncesinin yayılması ve geniÅŸ bir uygulama alanı bulmasıdır. Bu yüzyılın sonlarında katılımcılık ve çoÄŸulculuk çaÄŸdaÅŸ demokrasilerin belirleyici özelliÄŸi olmuÅŸtur. Özellikle çoÄŸulculuk, demokratik hukuk devletinin yapı taşıdır. DÜŞÜNSEL ÇOÄžUNLUKÇoÄŸulcu demokrasilerde yönetme hakkı, sayısal çoÄŸunluÄŸu seçimle elde eden siyasal iktidara iliÅŸkindir. Ancak, sınırsız çoÄŸunluk yönetimi, bir baÅŸka deyiÅŸle çoÄŸunluÄŸun mutlak egemenliÄŸi kabul edilmemiÅŸtir. ÇoÄŸunluÄŸun saÄŸladığı iktidar gücünün ölçülü kullanılması zorunlu kılınmıştır. Egemen olan, katılımcılıkla desteklenmiÅŸ düşünsel çoÄŸunluktur. Farklı düşünceleri anlamak ve onlardan yararlanmak sistemin gereÄŸidir. Çünkü, "halk" kavramı, çoÄŸunluÄŸu da oluÅŸtursa yurttaÅŸların bir bölümüne indirgenemez; yurttaÅŸların tümünü kapsayan bir olgudur. Bu nedenledir ki sayısal çoÄŸunluk, gelenekler, kamu yararı ve hukuk devleti ilkesiyle sınırlandırılmıştır. Kararların, demokrasinin özüne uygun olması açıklık ve özgürlük içinde yeterince tartışılarak olgunlaÅŸtırılıp alınması önem taşır. Bir karar organının yapısının demokratik olması kadar, hatta ondan da çok, eylem ve iÅŸleminin demokratik olması önemlidir. AZINLIKTA KALANLARIN KORUNMASIDemokrasi, yalnızca çoÄŸunluk yönetimini öngördüğü için deÄŸil, aynı zamanda azınlıkta kalanların haklarının korunduÄŸu ve onların görüşlerinin yönetime yansıtıldığı için üstün nitelikli bir yönetim sistemidir. Güç sahibi olan iktidarın, kendisine oy vermeyenlerin haklarına ve düşüncelerine saygı gösterip onları gözönünde bulundurması demokrasinin erdemidir. ÇoÄŸulcu demokraside, toplumda görüşleri birbirinden farklı kesimlerin varlığı, birarada bulunma zorunluluÄŸu ve birbirini tamamladığı kabul edilmektedir. ÇoÄŸunluÄŸu azınlıkta kalanlardan ayıran ÅŸey yalın bir nicelik ölçütüdür. Bu nedenle, çoÄŸulculuk sayıdan deÄŸil, farklılıktan kaynaklanır, farklı kesimler arasında denge kurmayı amaçlar. Toplumsal barış ve rejimin istikrarı, bu dengenin kurulabilmesine baÄŸlıdır. ÇoÄŸulcu demokrasinin özü, erkler ayrılığına dayanır. Erkler ayrılığını benimseyen parlamenter sistemlerde ulusa iliÅŸkin egemenliÄŸi, seçimle gelmesi nedeniyle yalnızca meclisler deÄŸil, anayasada verilen görevler ve yetkiler çerçevesinde diÄŸer devlet organları da kullanır. Daha açık anlatımıyla, yasama ve yürütme organları, CumhurbaÅŸkanı, yargı organları ile özerk kurullar da, Anayasa'da belirtilen görev ve yetkileriyle sınırlı olarak egemenliÄŸi kullanırlar. KATILIMCI DEMOKRASÄ°Erkler ayrılığına dayalı parlamenter sistemlerde erkler arası iliÅŸki, iÅŸbirliÄŸine ve dengeleme esasına dayanır. Demokrasinin en temel ilkesi olan çoÄŸulculuÄŸun korunabilmesi için, gerçek gücü elinde bulunduran erkleri dengelemek amacıyla çeÅŸitli hukuksal güvenceler getirilmiÅŸtir. Bu güvencelerin aşılması amacıyla yapılacak düzenlemeler demokrasiye zarar verir. Bugün dünya, temsili demokrasiden, katılımcı demokrasiye geçmektedir. Bireylerin karar alma sürecine katılmaları, düşünce ve çözüm üretmelerinin demokrasi bilincinin yerleÅŸmesi ve siyasal kültürün geliÅŸmesine katkıda bulunacağı tartışmasızdır. Katılımcı demokrasinin olmazsa olmaz koÅŸulu, toplumda çok güçlü bir sivil bilincin bulunmasıdır. Sivil duyarlılığın yüksek düzeyde olmadığı toplumlarda katılımcı demokrasinin yaÅŸama geçirilebilmesi olanaksızdır. Siyasal katılma, zamanı geldiÄŸinde sandık başına gidip salt oy kullanmak deÄŸildir. Demokratik yollarla düşünce açıklamasında bulunmak da katılma kapsamındadır. SÄ°YASÄ° PARTÄ°LER-SEÇİM YASASINDA DEĞİŞİKLÄ°KÃœlkemizde yurttaÅŸların seçme, seçilme ve siyasal etkinlikte bulunma hakları, Anayasa'nın güvencesi altındadır. Ancak, bu hak tek başına katılımcı demokrasinin gerçekleÅŸmesi için yeterli olmamaktadır. Siyasal Partiler Yasası'nda, parti içi demokrasiyi saÄŸlayacak düzenlemelerin yapılması ve Seçim Yasası'nın katılımcılığı temel alan, adil temsile olanak tanıyan yapıya kavuÅŸturulması gerekmektedir. Anayasamızın 2. maddesinde, Cumhuriyet'in nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti ilkesi, tüm çaÄŸdaÅŸ demokratik rejimlerin temel özelliklerinden biridir. Hukuk devleti, en kısa tanımıyla, yurttaÅŸların hukuksal güvenlik içinde bulundukları, Devlet'in eylem ve iÅŸlemlerinin hukuk kurallarına baÄŸlı olduÄŸu bir sistemi anlatır. Hukuk devleti, çaÄŸdaÅŸ demokratik uygarlığın ulaÅŸtığı en önemli aÅŸamadır. YurttaÅŸların devlete karşı güven beslemeleri ve kendi kiÅŸiliklerini korkusuzca geliÅŸtirebilmeleri, ancak hukuk güvenliÄŸinin saÄŸlandığı demokratik bir hukuk devleti içinde olanaklıdır. YARGININ BAÄžIMSIZLIÄžI Hukuk devletinin en önemli ögelerinden biri de hiç kuÅŸkusuz yargı bağımsızlığıdır. EÄŸer yasama ve yürütme iÅŸlemlerinin hukuka uygunluÄŸunu denetleyecek organlar, bu organlar karşısında tam bağımsızlığa sahip deÄŸillerse, yargı denetiminden beklenen yarar saÄŸlanamaz. Bu nedenle, yargı organlarına üye seçimi yetkisi, kimi doÄŸrudan, kimi dolaylı olarak yansız CumhurbaÅŸkanı'na verilmiÅŸtir. GerektiÄŸinde kendini yargılayacak Anayasa Mahkemesi'ne üye seçmek yetkisi hukuksal olmasa da, etiksel yönden eleÅŸtirilebilir. Öte yandan, aynı gerekçe ile Anayasa Mahkemesi'ne Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce üye seçilmesi de uygun deÄŸildir. Çünkü, bu yöntemle zaman içinde Yüksek Mahkeme'nin siyasallaÅŸacağı, en azından kararlarının daha eleÅŸtirilir duruma geleceÄŸi unutulmamalıdır. Yüksek Mahkeme'nin Yüce Divan sıfatıyla Bakanlar Kurulu üyelerini yargılama olasılığı da gözden uzak tutulmamalıdır. Sayın BaÅŸkan, Sayın Milletvekilleri, ÖZGÃœR BASININ ÖNEMÄ°Demokrasinin vazgeçilmez ögelerinden biri de bağımsız ve özgür basındır. Demokratik toplumlarda basının iÅŸlevi, kamu yararını ilgilendiren olay ve konularda açıklamalar yapmak, haber ve bilgi vermek, eleÅŸtiri ve deÄŸer yargıları sunarak kamuoyunu oluÅŸturmak, toplumu aydınlatmaktır. Basınla ilgili yasal düzenlemeler yapılırken, basın özgürlüğünün demokrasiyi iÅŸleten ve ona yaÅŸam veren en önemli öge olduÄŸu ve anayasal kurallar gözönünde bulundurulmalıdır. Basın özgürlüğü, kamu güçleri karşısında olduÄŸu kadar, özel güçlere karşı da korunmalıdır. BASINDA TEKELLEÅžME TEHLÄ°KESÄ°Bu baÄŸlamda, medyanın belli kiÅŸi ya da grupların elinde toplanmamasına önem verilmelidir. TekelleÅŸen medya, bir yandan ekonomik alanda haksızlık yaratabilecek bir güce ulaşırken, öte yandan haber alma özgürlüğünü kısıtlayabilecek, medya gücünün çıkar amaçlı kullanılmasına hizmet edebilecektir. Medya gücünün kötüye kullanılması, kamu yararı ve kamu düzenine zarar vermekle kalmayacak, demokrasiyi de olumsuz yönde etkileyecektir. Medyanın çoÄŸulculuÄŸunu koruyucu önlemler alınması, bağımsız ve tarafsız yayıncılığın sürdürülebilmesi için gereklidir. Unutulmamalıdır ki, kamu hizmeti yapan medyanın tekelleÅŸerek sorumluluk bilincinden uzaklaÅŸması, bireysel çıkarlara hizmet edecek ticari nitelik kazanması, medya-siyaset baÄŸlantısının güçlenmesi, medyanın Devlet'le ticari iliÅŸkiye girmesi, kuÅŸkusuz demokrasinin yozlaÅŸmasına zemin hazırlayacak, basının varlık nedeni ile çeliÅŸecektir. Basın görevini yerine getirirken, meslek ilkelerini ve etiÄŸini gözetmeli, kiÅŸilik haklarına, kiÅŸilik deÄŸerlerine, özel yaÅŸama, gizlilik alanına saygı göstermelidir. Basın çalışanlarının statüleri yasal güvenceye baÄŸlanmalıdır. Bu ilkelerin gözetilmesi, basının saygınlığının ve güvenilirliÄŸinin korunması yönünden önemli ve zorunludur. Sayın BaÅŸkan, Sayın Milletvekilleri, KAMU YÖNETÄ°CÄ°LERÄ°NÄ°N DURUMUKamu hizmetinin saÄŸlıklı, etkili ve verimli yürütülmesi, büyük ölçüde kamu görevlilerinin nitelik ve yeterliliklerine baÄŸlıdır. Bu hizmeti yürütecek kadroların deneyimli olması, kamu yönetiminde baÅŸarıyı saÄŸlayan en önemli ögelerden biridir. Kamu personel rejiminde, kamu hizmetinin düzenli, sürekli, etkili, verimli ve ekonomik bir biçimde yürütülebilmesi için "kariyer" ve "liyakat" temel ilkeler olarak benimsenmiÅŸtir. Kamu görevlilerinin hukuksal durumlarının bu ilkeler esas alınarak düzenlenmiÅŸ olmasına karşın, ülkemizde her iktidar deÄŸiÅŸikliÄŸinde yönetim görevindeki kamu personeli de deÄŸiÅŸtirilmek istenmektedir. Devletin sürekliliÄŸi esas olduÄŸu için kamu görevlilerinin sürekliliÄŸi de korunmalıdır. Kamu görevlileri devlette istikrar ögesidir. Kamu hizmetinin gereÄŸi gibi yürütülmesini engelleyen kamu görevlisinin, görevini yapmamış olacağı ve bunun hukuksal sonuçlarına katlanacağı açık bulunduÄŸundan, sıkça yinelenen, "kendi ekibimle baÅŸarılı olabilirim" savının, kamu görevlilerinin siyasal partilerin deÄŸil, Devlet'in görevlileri olduÄŸu dikkate alındığında, hukuksal dayanağı bulunduÄŸundan sözedilmesi olanaksızdır. KuÅŸkusuz, kamu görevlileri siyasal iktidarların kararlarını uygulamak zorundadırlar. Ancak, bu kararları uygularken kamu yararını ve yasal kuralları gözetirler. Bu nedenledir ki, kamu görevlileri siyasal yozlaÅŸma, yolsuzluk, adam kayırma ve popülist politikalar önünde bir engeldir. Bu yüzden, kamu görevlilerinin siyasallaÅŸtırılmamasında kamu yararı vardır. Sayın BaÅŸkan Sayın Milletvekilleri, Ä°STÄ°KRARLI EKONOMÄ° Ä°yi bir gelecek, güçlü, iç ve dış dengeleri istikrarlı bir ekonomiyle kurulabilir. Türkiye'nin güçlü bir ekonomi ve saÄŸlıklı bir demokrasiye sahip olarak geliÅŸmesini sürdürmesi, hepimizin özlemidir. Son dönemdeki makroekonomik göstergeler, olumlu geliÅŸmelerin öne çıkmaya baÅŸladığını göstermektedir. Dış belirsizliklerin süreç içinde netleÅŸme izlenimi vermesi ve ekonomik program uygulamalarının sürdürülmesi, 2003 yılında temel makroekonomik hedefleri ulaşılabilir kılmaktadır. Gayri Safi Milli Hasıla büyüme oranı, 2002 yılının aynı dönemine göre 2003 yılının ilk çeyreÄŸinde yüzde 7.4, ikinci çeyreÄŸinde yüzde 3.7, ilk altı aylık dönemde de yüzde 5.4 olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir. 2003 yılının ilk altı aylık döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre sanayi üretiminin yüzde 6.0 oranındaki artışı, 2002 yılı ikinci döneminde yüzde 75.9 olan üretim deÄŸeri ağırlıklı kapasite kullanım oranının 2003 yılının ilk altı aylık döneminde yüzde 80.4 olarak gerçekleÅŸmesi ile birlikte deÄŸerlendirildiÄŸinde umut vericidir. Tüm bu geliÅŸmelerden, büyümenin sürdüğü anlaşılmakta, yıl sonu için hedeflenen yüzde 5'lik Gayri Safi Milli Hasıla artışına ulaşılabileceÄŸi görülmektedir. Bu, kuÅŸkusuz olumlu bir geliÅŸmedir. Ancak, geçmiÅŸ yıllarda büyümenin kararlı bir yön çizememiÅŸ olması, bu iyimserlikle yetinmeyerek büyümenin kalıcı kılınması ve ekonomideki kırılganlığı daha da azaltabilmek için çalışılması gerektiÄŸini göstermektedir. GELECEÄžE Ä°YÄ°MSER BAKIÅžYıllar boyunca süren yüksek fiyat artışlarının ülke ekonomisine yapısal sorunları da birlikte getirdiÄŸi bilinmektedir. Bunun yanı sıra, ekonomide gerçekleÅŸtirilen yapısal dönüşümlerin bir sonucu olarak Tüketici Fiyat Endeksi artış oranı, 2003 yılı AÄŸustos ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 24.9, Toptan EÅŸya Fiyat Endeksi ise yine aynı dönemde, yüzde 22.7 olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir. Ulaşılan bu sonuçlar, geleceÄŸe daha iyimser bakmamıza olanak vermektedir. Dış ticaretteki geliÅŸmelere bakıldığında, hem dışsatımın hem de dışalımın arttığı, dolayısıyla dünya ekonomisi ile bütünleÅŸmenin derinleÅŸtiÄŸi gözlenmektedir. Ancak, dışsatımda kalıcı bir artış saÄŸlanabilmesi için, verimlilik ve teknolojik geliÅŸmelere ağırlık verilmesi, maliyetler üzerindeki baskıların hafifletilmesi ve özellikle de dışsatımın lokomotifi olan sektörlerin sayısının artırılması gerekmektedir. Dışalım rakamlarının yükselmesi bir yönden olumsuz algılanmakla birlikte, sermaye giriÅŸlerinde gözlenen geliÅŸmeler ve döviz rezervindeki artış, cari açığın finansmanı konusunda sıkıntıyla karşılaşılmayacağı umudumuzu desteklemektedir. GÃœVEN ORTAMININ OLUÅžMASI SEVÄ°NDÄ°RÄ°Cİ Yürütülmekte olan ekonomik program çerçevesinde göreceli bir güven ortamının oluÅŸması sevindiricidir. Ekonomideki olumlu geliÅŸmelerin süreklilik kazanması için, ekonomik programın uygulanma kararlılığı sürdürülmelidir. Ancak, unutulmamalıdır ki, Devlet Ä°statistik Enstitüsü verilerine göre, 2003 yılı ikinci çeyreÄŸinde iÅŸsiz sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7 artarak 2 milyon 418 bine ulaÅŸmış, böylece Türkiye genelinde iÅŸsizlik oranı yüzde 9.3'ten yüzde 10'a çıkmıştır. Ä°ÅŸsizlik, ekonomik ve sosyal yönden Ulusumuzu derinden etkileyen, ülkemizin üzerine ivedilikle eÄŸilmesi gereken temel sorunlardan biridir. GeleceÄŸe güvenle bakabilen, huzurlu ve gönençli bir toplum yapısını oluÅŸturabilmek için, iÅŸsizlikle savaşıma öncelik verilmesi ve ekonomik kaynakların bu yönde seferber edilmesi gerekmektedir. Ä°ÅŸsizlik sorununa çözüm getirecek önlemlerin biran önce yaÅŸama geçirilmesi toplumsal barışın da güvencesi olacaktır. BaÅŸta geri kalmış yörelerde olmak üzere iÅŸsizlikle savaşım, yeni istihdam alanları açılmasına, bu da doÄŸal olarak yeni yatırımların gerçekleÅŸtirilmesine baÄŸlıdır. Ekonomik geliÅŸmeyi saÄŸlayacak yatırımların devletçe desteklenmesi, bir yandan ekonomik büyümeyi saÄŸlarken, diÄŸer yandan da iÅŸsizlikle savaşıma katkıda bulunacaktır. Ä°ÅžSÄ°ZLÄ°K SORUNU Ãœlkemizde büyük oranlı iÅŸsizlik sorunu yaÅŸanırken, kimi sektörlerde de nitelikli iÅŸgücüne duyulan gereksinimin karşılanamadığı gözlenmektedir. Ä°ÅŸgücü arzı ile iÅŸgücü talebini biraraya getirmek için gerekli teknik eÄŸitimin saÄŸlanması, hem Devlete hem de sendika ve benzeri toplumsal kuruluÅŸlara düşen bir görevdir. Yatırım eÄŸiliminin canlandırılması, proje seçiminde istihdam etkisine öncelik verilmesi, KOBÄ° giriÅŸimciliÄŸinin özendirilmesi, beceri kazandıran kursların yaygınlaÅŸtırılması ve kendi iÅŸini kuracak olanlara finansman desteÄŸi saÄŸlanması gibi projelerin geliÅŸtirilerek uygulamaya konulmasına önem verilmelidir. Ayrıca, tarım ve hayvancılık sektörlerindeki verimliliÄŸin artırılmasına yönelik çalışmalar yoÄŸunlaÅŸtırılmalıdır. Ãœlkemizin tarım ve hayvancılık alanında kendine yeterliliÄŸini sürdürülebilir kılmanın ötesinde, dışsatım potansiyelini artırmaya da özen gösterilmelidir. Sayın BaÅŸkan, Sayın Milletvekilleri, Ãœlke ekonomisinin saÄŸlıklı geliÅŸebilmesi için, baÅŸta bankacılık kesimi olmak üzere mali piyasalardaki etkinliklerin çaÄŸdaÅŸ ülkelerdeki ilke ve ölçütlere uygun biçimde denetlenmesi ve yönetilmesi önemlidir. Ekonomik büyüme, ancak mali piyasaların asli görevleri temelinde etkin ve saÄŸlıklı biçimde çalışabilmesi, piyasalarda yeterli güvenin kurulması ve saydamlığın saÄŸlanması ile olanaklıdır. YAPISAL DÖNÜŞÜMLER Son yıllarda ekonomimizin geçirdiÄŸi yapısal dönüşümler, mali piyasaların ülke ekonomisindeki rolünü ve etkinliÄŸini öne çıkarmıştır. Mali piyasalarda saÄŸlıklı bir düzenin kurulamadığı ortamlarda, ekonomik kararlılığın temeli olan güven duygusu yitirilir. Ekonomideki hareketlenmenin temel dinamiÄŸini oluÅŸturan mali piyasalarda saÄŸlıklı bir sistem kurulamaması nedeniyle, yakın geçmiÅŸte acı deneyimler yaÅŸanmıştır. Bankacılık sektöründe karşılaşılan sıkıntılar, yurttaÅŸlarımızın bu sektöre olan güven duygusunu ve Devlet'e olan inancını zedelemektedir. Bu geliÅŸmeler, bir yandan da sürdürülmeye çalışılan ekonomik dönüşüm programlarının baÅŸarısını olumsuz etkilemektedir. Son dönemin deneyimlerinden hareketle mali yönetimin yeniden düzenlenmesi ve böylece mali piyasalarda etkin bir kamu denetiminin saÄŸlanması yönünde önemli adımlar atılmıştır. MALÄ° SEKTÖRDE DÄ°SÄ°PLÄ°NMali sektörde çaÄŸdaÅŸ ülkelerde uygulanan ölçütte bir örgütlenme ve disiplinin kurulması, ekonomimizin saÄŸlıklı biçimde büyüyebilmesi için vazgeçilmez koÅŸuldur. Bu konu, Avrupa BirliÄŸi ile uyum sürecinin de önemli bir aÅŸamasını oluÅŸturmaktadır. YurttaÅŸlarımızın birikimlerinin güven duygularını zedelemeden ekonomiye kazandırılması ve reel sektörün katlanılabilir bir kaynak maliyeti ile finansal desteÄŸe kavuÅŸturulması için saydam, etkin ve kararlı bir uygulamanın altyapısı da ivedilikle hazırlanmalıdır. BilindiÄŸi gibi, 17 Åžubat 2004 günü Ä°zmir Ä°ktisat Kongresi toplanacaktır. Ä°lk kez 1923 yılında toplanan Kongre'de, Cumhuriyetimizin ekonomi siyasetinin temelleri atılmıştır. Toplumumuzda ekonomiye iliÅŸkin yerleÅŸmiÅŸ bir anlayış yokken ve henüz genç Cumhuriyet'in uÄŸraÅŸması gereken onlarca sorun varken Yüce Atatürk'ün Kongre'de yaptığı konuÅŸma, ekonomi siyasetimizin ileriye yönelik aÅŸamalarında çok yakından izlenmesi gereken vurgular taşımaktadır. EKONOMÄ°K ÃœSTÃœNLÃœKYüce Önder'in belirttiÄŸi gibi, ulusların yazgılarını etkileyen olaylar incelenirken siyasal, sosyal ve diÄŸer pek çok etmenden söz edilebilir; ancak, bir ulusun doÄŸrudan yaÅŸamıyla, yazgısıyla ilgili olan, o ulusun ekonomisidir. Türk tarihi incelenirse, tarihimizdeki çıkış ve iniÅŸlerin gerçek nedeninin ekonomideki geliÅŸmelerle baÄŸlantılı olduÄŸu görülecektir. Dolayısıyla, ülkemizin çaÄŸdaÅŸ uygarlık düzeyine eriÅŸebilmesi ve tam anlamıyla bağımsız olabilmesi için ekonomiye büyük önem verilmesi zorunludur. Yine Yüce Önder'in anlatımıyla, siyasal ve askeri zaferler, ekonomik üstünlükle birleÅŸtirilmezse kısa sürede etkilerini yitirirler. Atatürk'ün 1923 Kongresi'nde yaptığı açış konuÅŸmasında, ekonomik geliÅŸmeyi saÄŸlamak üzere yabancı sermayeden akılcı bir biçimde ve ülke yararını gözeterek en üst düzeyde yararlanılması gerektiÄŸi, daha o günlerde açık biçimde anlatılmıştır. Bugün de ülke ekonomisinde yeterli büyüme, yalnızca iç kaynakların harekete geçirilmesiyle saÄŸlanamaz. Gerek teknolojinin yurdumuza getirilmesi, gerek iÅŸsizlik sorununun çözümüne katkıda bulunacak yeni iÅŸyerlerinin açılması için, yabancı sermayenin ülkemize gelmesi önemlidir. Sayın BaÅŸkan, Sayın Milletvekilleri, BÖLGELER ARASI FARKLILIKHemen her ülkede olduÄŸu gibi ülkemizde de tarihsel süreç içinde bölgeler arasında geliÅŸme farklılıkları oluÅŸmuÅŸtur. Bunda, bölgelerin coÄŸrafi konumları, doÄŸal kaynak dağılımı, komÅŸu ülkelerle iliÅŸkiler, çeÅŸitli sosyo-ekonomik etkenler yanında altyapı eksiklikleri ve terör eylemleri de etken olmuÅŸtur. Bölgeler arasındaki geliÅŸmiÅŸlik farklılıklarını gidermek, Anayasa'nın 166. maddesinde yer verilen kalkınmanın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde geliÅŸtirilmesi ilkesi çerçevesinde Devlet'in görevidir. Devlet, kamu yönetimi, ekonomi, saÄŸlık, eÄŸitim, kültür ve toplumla iliÅŸkiler alanlarında önlemler içeren DoÄŸu ve GüneydoÄŸu Anadolu Eylem Planı'nı Mayıs 2000'de, terörün yarattığı ekonomik ve sosyal yıkımlardan en çok etkilenen bu bölgelerimizde uygulamaya koymuÅŸtur. Söz konusu önlemlere, yeterli kaynak saÄŸlanarak ivedilikle iÅŸlerlik kazandırılması büyük önem taşımaktadır. KOBÄ°'LERÄ°N GELÄ°ÅžTÄ°RÄ°LMESÄ°Bölgede, insan kaynaklarının, sosyal ve kültürel etkinliklerin geliÅŸtirilmesine önem verilmelidir. Kadınların sosyo-ekonomik etkinliklere daha çok katılımı saÄŸlanmalıdır. Mesleki teknik eÄŸitimde okullaÅŸma oranının yükseltilmesine çaba gösterilmelidir. Ä°ÅŸsizliÄŸin azaltılmasına katkı yapacak yeni kapasiteler oluÅŸturmaya dönük yatırımlara öncelik tanınmalıdır. KOBÄ°'lerin geliÅŸtirilmesi, kırsal ekonomik etkinliklerin çeÅŸitlendirilmesi amaçlarına yönelen tasarımlar desteklenmelidir. Bu bölgelerdeki üniversitelerin bölge kalkınmasına daha büyük oranda katkı yapmaları saÄŸlanmalıdır. Sayın BaÅŸkan, Sayın Milletvekilleri, Ãœlkemizin üzerinde önemle durulması ve toplumun tüm kesimlerinin anlayış birliÄŸi içinde savaşım vermesi gereken temel sorunlarından biri de, ülke kaynaklarının savurganca tüketilmesine ve kimi çevrelerin çıkarları doÄŸrultusunda kullanılmasına olanak saÄŸlayan yolsuzluklardır. YOLSUZLUKLAR Kayırma, kamu ve banka kaynaklarından haksız çıkar saÄŸlama, yarar karşılığı kamu görevini kötüye kullanma amaçlı yolsuzluk olayları, toplumun ivedi çözüm bekleyen yaÅŸamsal sorunlarından biri olma özelliÄŸini korumaktadır. Sosyal, kültürel, siyasal ve ahlaksal çöküntü ve çürümüşlüğün ürünü olan yolsuzluk olayları, ekonomik krizlere yol açacak boyutlara ulaÅŸabilmekte, kamuoyunda büyük rahatsızlık yaratmaktadır. Yolsuzluk olaylarına karşı etkili önlemler alınması, bu tür eylemlere giriÅŸenler için ciddi yaptırımlar geliÅŸtirilip uygulanması zorunludur. Yolsuzlukları önleme konusunda yetersiz kalınması, yurttaÅŸların umutsuzluÄŸa kapılmasına, devletin temel kurumlarının güven kaybına uÄŸramasına, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve iÅŸleyiÅŸine olan inancın sarsılmasına yol açmaktadır. Yolsuzlukların önlenmesi çok yönlü çaba gerektirmektedir. Bu savaşımda, yasama, yürütme, yargı erkleri yanında tüm yurttaÅŸlara da görev düşmektedir. Unutulmamalıdır ki, yolsuzluklar karşısında sessiz kalmayıp, olanaklar ölçüsünde tutum takınılması bir yurttaÅŸlık görevidir. CAYDIRICI DÃœZENLEME Ä°yi eÄŸitilmiÅŸ, etik deÄŸerlerle donatılmış erdemli kuÅŸaklar yetiÅŸtirilmesi, yurttaÅŸlık bilincinin geliÅŸtirilmesi, ulusal gelirin hakça paylaşımı, etkin bir denetim sistemi, caydırıcı yaptırımlar içeren yasal düzenlemeler, yargının hızlı ve etkili biçimde iÅŸlemesi, saydam bir yönetim, af beklentileri yaratılmaması, medyanın yolsuzluklar konusunda kamuoyunu yansız bilgilendirmesi, basın kuruluÅŸlarının basın dışı ticari iÅŸlerle uÄŸraÅŸmamaları, "Siyasi Etik Yasası" çıkarılması yolsuzlukların önlenmesinde belirleyici rol oynayacaktır. Yolsuzluklarla savaşım konusunda geçen yasama yılında önemli çabalar gösterilmiÅŸtir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Yolsuzlukları AraÅŸtırma Komisyonu'nun kurulmuÅŸ olması ve bu Komisyon'un çalışmaları, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yolsuzlukları önleme konusundaki kararlılığının göstergesidir. DOKUNULMAZLIKLARIN SINIRLANMASI Yolsuzlukla savaşımda baÅŸarılı olabilmenin önemli koÅŸullarından biri de, dokunulmazlıkların sınırlandırılmasıdır. Bu baÄŸlamda, Anayasa'nın 83 ve 100. maddelerinin yeniden düzenlenmesi önemli gündem konularımızdan biri olmalıdır. KuÅŸkusuz, yasama dokunulmazlığı sınırlandırılmış bir hukuk sisteminde, memurlar ve diÄŸer kamu görevlileri hakkında kovuÅŸturma açılmasını yetkili makamın iznine baÄŸlı kılan Anayasa'nın 129. maddesindeki kuralın da deÄŸiÅŸtirilmesi gerekecektir. Sayın BaÅŸkan, Sayın Milletvekilleri, Türkiye'nin yönetim sisteminin, beklentileri ve gereksinimleri karşılayamadığı, aşırı merkeziyetçi yapının, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde zaman ve kararların doÄŸruluÄŸu yönünden öngörülmeyen sorunlar getirdiÄŸi bilinmektedir. Kısa tanımıyla bir kurumlar ve kurallar topluluÄŸu olan devlet, yönetim ile yurttaÅŸ arasında köprü görevi üstlenen bir hizmet aracıdır. Dolayısıyla, çözüm ve hizmet üretmek amacıyla oluÅŸturulan bu yapının verimliliÄŸinin ve iÅŸlevselliÄŸinin artırılarak kimi sorunların kaynağı olmaktan çıkarılması temel önceliÄŸimiz olmalıdır. Ä°zlenecek politikalarda kamu yönetiminde kaliteye öncelik verilmesi ve kalite yönetiminin benimsenmesi de bir diÄŸer önceliÄŸimizi oluÅŸturmalıdır. KAMU YÖNETÄ°MÄ°NDE SAYDAMLIK VE VERÄ°MLÄ°LÄ°KDemokratik rejimin daha iyi iÅŸlemesi için toplumun gereksinimlerini karşılayacak saydam, adil, verimli, kaliteli, etkili ve hızlı iÅŸleyen bir yönetim sisteminin kurulması gerekmektedir. Kamu yönetiminde, görev ve yetkilerin dengeli biçimde dağılımı ile insan gücünün yerinde ve verimli kullanılması da önem taşımaktadır. Bu nedenle, kamu yönetimindeki iyileÅŸtirme çalışmaları ile kamu personel rejiminde yapılacak iyileÅŸtirmeler eÅŸzamanlı yürütülmelidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin saptanan ereklere ulaÅŸmasının koÅŸullarından biri de, yurttaÅŸ-devlet iliÅŸkisinin temeline güven duygusunun yerleÅŸtirilmesidir. HESAP VEREN YÖNETÄ°MGüven duygusunun oluÅŸması ve korunmasında ana görev, devlete düşmektedir. Güvenin oluÅŸabilmesi için devletin, bilgi ve hesap veren bir yönetim anlayışını benimsemesi, ayırım gözetmemesi, verdiÄŸi sözü zamanında yerine getirmesi ve bireyin saygınlığına özen göstermesi gerekmektedir. Yurttaşın devlete olan güveninin artması, onun devlete karşı olan görevlerini daha içten ve aksatmadan yerine getirmesinde ve çeÅŸitli toplumsal etkinliklere daha coÅŸkulu olarak katılmasında kuÅŸkusuz etkili olacaktır. Sayın BaÅŸkan, Sayın Milletvekilleri, Cumhuriyetimizin 80 yıllık baÅŸarılarının temelinde, Yüce Önder Atatürk'ün "Yurtta barış, dünyada barış" anlayışının ilke edinilmesi ve kararlılıkla uygulanması yatmaktadır. Türk Ulusu'nun gönenç ve güvenliÄŸinin saÄŸlanması, ulusal çıkarlarımızın gözetilmesi ve korunması dış politikamızı yönlendiren temel ögeleri oluÅŸturmaktadır. DIÅž POLÄ°TÄ°KA Dış politikamızın ana çerçevesini oluÅŸturan ve uluslararası iliÅŸkilerimizin yürütülmesine ışık tutan Lozan AntlaÅŸması'nın imzalanışının 80. yıldönümünü kısa bir süre önce kutladık. Dış politikamızın dayandığı ilkelerin başında, ülkelerin bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüklerine saygı gelmektedir. Türkiye, bu temel üzerinde bütün ülkelerle dostluk iliÅŸkileri geliÅŸtirmeyi amaçlamaktadır. Tutarlılık, inandırıcılık, saÄŸduyu ve kararlılık dış politikamızın temel ilkeleri arasında yer almaktadır. Türk dış politikası, üyesi bulunduÄŸu BirleÅŸmiÅŸ Milletler Yasası'nda yer alan kurallar temelinde uluslararası hukuka dayalı bir düzeni savunmakta, tüm ulusların dış baskılardan uzak, özgürce geliÅŸmelerini desteklemektedir. BaÅŸta komÅŸu ülkeler olmak üzere, tüm ülkelerle iyi iliÅŸkiler sürdürülmesi dış politikamızı yönlendiren temel ilkeler arasında bulunmaktadır. Çağımızın deÄŸiÅŸen jeostratejik koÅŸullarına kendini uyarlamaya özen gösteren Türkiye, karşısına çıkan tehdit ve belirsizlikleri göğüslemek durumundadır. Bölgemizde barış ve istikrarı tehdit eden, baÅŸta etnik ve dinsel kökenli çatışmalar olmak üzere, güvenlik konusunda yaÅŸanan belirsizlikler, dış politika alanında çok dikkatli olmamız gerektiÄŸini göstermektedir. Barışçı, uzlaşıcı ve ortak çıkarlara dayalı uluslararası iÅŸbirliÄŸini esas alan yaklaşımlar, karşı karşıya bulunduÄŸumuz sorunların aşılmasını saÄŸlayacaktır. Sözkonusu akılcı yaklaşımları benimseyegelmiÅŸ olan Türkiye, dış politikasıyla bölgesinde ve dünyada önemli bir istikrar ögesi olmayı sürdürecektir. Bu fırsattan yararlanarak dış politikamızda son dönemde sıkça söz ettiÄŸimiz kimi ülke ve bölgelere yönelik yaklaşımımızı bir kez daha dile getirmek isterim. ABD Ä°LE Ä°LÄ°ÅžKÄ°LER Türkiye'nin dostu ve müttefiki Amerika BirleÅŸik Devletleri'yle arasındaki iliÅŸkiler saÄŸlam temellere dayanmaktadır. Yakın geçmiÅŸte iliÅŸkilerimizde yaÅŸanan ve artık giderilmiÅŸ olmalarından mutluluk duyduÄŸumuz kimi rahatsızlıklar, bu gerçeÄŸi deÄŸiÅŸtirmemiÅŸtir. Amerika BirleÅŸik Devletleri'yle aramızda karşılıklı güven ve yarara dayanan, uzun bir süreç sonunda olgunlaÅŸmış stratejik ortaklık iliÅŸkisine deÄŸer vermekteyiz. Türkiye ve Amerika BirleÅŸik Devletleri arasındaki ortaklık, ikili iliÅŸkilerimiz için olduÄŸu kadar bölgemiz için de vazgeçilmez öneme sahiptir. ATLANTÄ°K-ÖTESÄ° BAÄžLANTI VE Ä°ÅžBÄ°RLİĞİ Bugüne kadar Amerika BirleÅŸik Devletleri'yle Balkanlar, OrtadoÄŸu, Kafkasya ve Orta Asya'yı kapsayan çok geniÅŸ bir coÄŸrafyada iÅŸbirliÄŸi yapılmıştır. Ä°ki müttefik olarak 11 Eylül terör saldırıları sonrasında izlediÄŸimiz ortak tutum bu iÅŸbirliÄŸinin en somut örneÄŸini oluÅŸturmuÅŸtur. Bu iÅŸbirliÄŸini önümüzdeki dönemde de Türkiye'nin çevresindeki geniÅŸ bölgenin istikrar ve gönencine katkıda bulunacak biçimde derinleÅŸtirerek sürdürmek istiyoruz. Amerika BirleÅŸik Devletleri'nin de aynı isteÄŸi paylaşıyor olmasından mutluluk duyuyoruz. Atlantik-ötesi baÄŸlantı ve iÅŸbirliÄŸine özel önem vermekteyiz. Buna göre, Avrupa'nın güvenliÄŸinde, Amerika BirleÅŸik Devletleri'yle Atlantik-ötesi baÄŸlantının ve NATO'nun temel ve öncelikli rolünün korunmasının, güvenliÄŸin bölünmezliÄŸi ilkesinden ödün verilmemesinin, bizim için temel öneme sahip olduÄŸunu vurgulamak isterim. Uzun yıllardır onurlu bir üyesi olduÄŸumuz NATO Ä°ttifakı, dış politikamızdaki ağırlıklı konumunu korumaktadır. Önümüzdeki dönemde, NATO üyeleri olarak önceliklerimizden birinin, Atlantik-ötesi iliÅŸkileri olumsuz yönde etkilemiÅŸ olan ve Irak krizinden kaynaklanan uyumsuzluÄŸun izlerinin silinmesi ve Ä°ttifakın ortak savunma örgütü olarak siyasi ve askeri etkinliÄŸinin sürdürülmesi olduÄŸuna inanıyoruz. Çevremizde barış, istikrar ve gönenç kuÅŸağı yaratılması yönündeki çabalarımız kesintisiz olarak sürdürülmektedir. Geleneksel barışçı dış politikamız uyarınca tüm komÅŸularımızla olduÄŸu gibi Yunanistan'la da dostluk ve iÅŸbirliÄŸine dayanan iyi iliÅŸkiler sürdürmeyi istiyoruz. YUNANÄ°STAN'LA BARIŞÇI DÄ°YALOGYunanistan'la aramızdaki sorunların ortak rızaya dayanacak hiçbir barışçı çözüm yöntemi dışlanmadan diyalog yoluyla çözülebileceÄŸine inanıyoruz. Gelecekte Avrupa BirliÄŸi içinde aynı deÄŸer ve ülküleri paylaÅŸan üyeler olarak, Türkiye ile Yunanistan arasındaki iliÅŸkilerin geliÅŸmesini engelleyen kimi sorunların ortadan kaldırılabileceÄŸini umuyoruz. Ãœlkemizle Yunanistan arasındaki dostluk iliÅŸkilerinin karşılıklı saygı ve güven ilkeleri temelinde geliÅŸtirilmesinin bölgemizde de olumlu yansımaları olacağına inanıyoruz. Yunanistan'la baÅŸlatılmış olan diyalog sürecini yerleÅŸik kanallar aracılığıyla daha ileri aÅŸamalara götürme ve yeni iÅŸbirliÄŸi alanlarına yayma konusunda kararlıyız. Balkanlar, Türkiye'nin tarihsel, kültürel ve insani baÄŸları olduÄŸu, her alanda yoÄŸun ve çok boyutlu iliÅŸkiler sürdürdüğü bir bölgedir. Bölge ülkelerinin egemenliklerinin, bağımsızlıklarının ve toprak bütünlüklerinin korunması, hukukun üstünlüğü ve demokratik ilkeler temelinde Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleÅŸmeleri ve bölgesel iÅŸbirliÄŸini geliÅŸtirmeleri, Türk dış politikasının öncelikleri arasında yer almaktadır. Balkan ülkelerinden Romanya ve Bulgaristan ile iliÅŸkilerimiz ve iÅŸbirliÄŸimiz son on yılda her alanda hızla geliÅŸmiÅŸtir. Üçlü doruk toplantısının altıncısını, geçtiÄŸimiz Haziran ayında gerçekleÅŸtirdik. Sözkonusu doruk toplantıları ülkelerimiz arasındaki dayanışma ve iÅŸbirliÄŸinin vardığı düzeyi yansıtmakta ve çok iyi giden ikili iliÅŸkilerimize ek bir katkı saÄŸlayan danışma ve iÅŸbirliÄŸi forumu oluÅŸturmaktadır. Bu birlikteliÄŸin çevremizdeki tüm ülkelere örnek olmasını diliyoruz. KIBRISGeçtiÄŸimiz yıl içinde Kıbrıs sorununun çözüm sürecinde hareketlilik yaÅŸanmıştır. Bu süreçte, Kıbrıs Türk halkının, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti CumhurbaÅŸkanı Sayın Rauf DenktaÅŸ'ın önderliÄŸinde, haklarını koruma, eÅŸit ve egemen konuma kavuÅŸma yönünde gösterdiÄŸi kararlılığı takdirle karşılıyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin varlığı gözardı edilerek Ada'da kalıcı bir çözüme ulaşılmasının olanaksızlığını geliÅŸmeler göstermiÅŸtir. Bu gerçeÄŸin yakın bir zamanda baÅŸta Avrupa BirliÄŸi olmak üzere, tüm uluslararası toplumca da kabul edilmesini bekliyoruz. Kıbrıs Türk tarafının son aylarda gerçekleÅŸtirdiÄŸi açılımların ve CumhurbaÅŸkanı Sayın DenktaÅŸ'ın gündeme getirdiÄŸi yapıcı önerilerin Ada'da varolan güven bunalımının aşılmasına yardımcı olacağını, iliÅŸkilerin normalleÅŸtirilmesine katkıda bulunacağını ve adada hakça ve kalıcı çözüm yönündeki çabaları kolaylaÅŸtıracağını umuyoruz. AZERBAYCAN KomÅŸularımız arasında Azerbaycan özel ve ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Bu ayrıcalık, coÄŸrafi yakınlığın ötesinde, halklarımız arasındaki güçlü kültürel ve tarihsel baÄŸlardan kaynaklanmaktadır. Sovyetler BirliÄŸi'nin dağılmasının ardından, Türkiye, komÅŸusu Azerbaycan'la olan yakın baÄŸlarını, yeni bir anlayış içinde hızla canlandırmaya baÅŸlamıştır. Halklarımız arasındaki kardeÅŸliÄŸe, ortak tarihsel ve kültürel baÄŸlara dayanan iliÅŸkilerimiz her geçen gün daha da saÄŸlamlaÅŸmakta ve geliÅŸmektedir. PETROL BORU HATTITemelini, geçtiÄŸimiz yıl Eylül ayında attığımız Bakü-Tiflis-Ceyhan ham petrol ana ihraç boru hattı, iÅŸbirliÄŸimizin geliÅŸmesi yolunda önemli bir kilometre taşı oluÅŸturmuÅŸtur. Bu projeye, Kafkaslar'da yine yakın dostluk ve iÅŸbirliÄŸi iliÅŸkileri içinde olduÄŸumuz Gürcistan'ın da katılmış olması mutluluk vericidir. Ãœlkemizle Azerbaycan ve Gürcistan arasındaki siyasal ve ekonomik iÅŸbirliÄŸinin dev bir yapıtı olan sözkonusu boru hattı, ayrıca halklarımızın yarar ortaklığını da simgelemektedir. ERMENÄ°STAN Türkiye, tüm komÅŸularıyla iyi iliÅŸkiler geliÅŸtirmek yönündeki isteÄŸi doÄŸrultusunda, Ermenistan'la da iliÅŸkilerini normalleÅŸtirmek amacındadır. Ancak, bu amaca ulaşılması, Ermenistan'ın iyi komÅŸuluk ve uluslararası hukuk ilkeleriyle uyumlu bir dış siyaset izlemesine, komÅŸularıyla sorunlarını bu doÄŸrultuda çözme yönünde ciddi çaba göstermesine, geçmiÅŸiyle barışmak yönünde son seçimini yaparak tarihin yargılanmasını tarihçilere bırakmasına baÄŸlıdır. DoÄŸal olarak, Ermenistan'ın bu davranış içine girmesi ve bu yönde siyasal istenç göstermesi Türkiye tarafından karşılıksız bırakılmayacağı gibi, böyle bir olumlu geliÅŸme tüm Güney Kafkasya bölgesinin istikrar ve gönencine somut katkı saÄŸlayacaktır. Ä°RAN KomÅŸularımızla iliÅŸkilerimiz kapsamında Ä°ran'la iliÅŸkilerimize de deÄŸinmek istiyorum. KomÅŸumuz Ä°ran'la iliÅŸkilerimiz iyi komÅŸuluk, içiÅŸlerine karışmama ve karşılıklı saygı temelinde geliÅŸmektedir. Türkiye-Ä°ran iliÅŸkilerinin özellikle Sayın Hatemi'nin CumhurbaÅŸkanlığı'na seçilmesinden sonra olumlu yönde geliÅŸmesi sevindiricidir. Ä°ran ile aramızdaki iÅŸbirliÄŸi olanaklarından daha geniÅŸ ölçüde yararlanabileceÄŸimize inanıyorum. SURÄ°YE Güney komÅŸumuz Suriye ile üst düzeyli iliÅŸkiler, ikili iÅŸbirliÄŸimizin daha da geliÅŸtirilmesine katkıda bulunmaktadır. Ãœlkemizle Suriye arasındaki güvenlik iÅŸbirliÄŸinin Adana Mutabakatı temelinde sürdürülmesi mutluluk vericidir. ORTADOÄžUÖte yandan, OrtadoÄŸu'da önemli geliÅŸmelerin yaÅŸandığı, duyarlı bir dönemden geçmekteyiz. Ä°srail-Filistin sorununda üç yıla yakın süredir görülen olumsuz geliÅŸmeler her iki tarafın da büyük acılar yaÅŸamasına neden olmuÅŸtur. OrtadoÄŸu Barış Sürecini yeniden canlandırmak amacıyla hazırlanan Yol Haritası'nın Ä°srail ve Filistin makamlarınca kabul edildiÄŸinin zamanında açıklanması sevindirici bir geliÅŸme olmuÅŸ ve barış umutlarını artırmıştır. Ancak, Yol Haritası kapsamındaki barış sürecinin sonuçsuz kalması tehlikesinin daha sonra belirmesi üzüntü verici olmuÅŸtur. Tarafların ılımlılık göstererek barışa yönelik diyaloÄŸu sürdürmelerinin, bölgede kalıcı barışın saÄŸlanması yönünden bugün her zamankinden daha büyük önem taşıdığına inanıyoruz. GeçmiÅŸ deneyimler, sorunlara, barışçı yöntemler dışında baÅŸka yollardan çözüm bulunmasının olanaksızlığını göstermiÅŸtir. OrtadoÄŸu'da hakça, kalıcı ve kapsamlı bir barışa ulaşılması, bölgede yeni bir dönemi baÅŸlatabilecek ve geniÅŸ iÅŸbirliÄŸi olanaklarını harekete geçirebilecektir. OrtadoÄŸu artık sorunlarıyla anılan bir bölge olmaktan kurtarılmalıdır. RUSYA Kökeni yüzyıllar öncesine inen Türkiye-Rusya iliÅŸkileri, son 12 yıl içinde büyük ivme kazanmıştır. Rusya ile aramızdaki diyalog ve iÅŸbirliÄŸinin ileri boyutlara taşınabilmiÅŸ olmasını mutluluk verici buluyoruz. Ticaretten, enerji tasarılarından, müteahhitlik hizmetlerinden turizme kadar birçok konuda Rusya ile yoÄŸun iliÅŸki içindeyiz. UlaÅŸtığımız düzeyle yetinmeyerek, Rusya Federasyonu ile iliÅŸkilerimizi her alanda derinleÅŸtirmek, iÅŸbirliÄŸimizi karşılıklı yarar temelinde geliÅŸtirmek istiyoruz. GENÄ°Åž COÄžRAFYA Dünyanın deÄŸiÅŸen jeostratejik koÅŸulları kapsamında, dış politika önceliklerimiz, özellikle bizi çevreleyen ülkelerle iliÅŸkilerin geliÅŸtirilmesiyle sınırlı kalmamaktadır. Türk dış politikası yavaÅŸ yavaÅŸ küresel bir kimlik kazanarak, eskiye oranla daha geniÅŸ bir coÄŸrafi alanda etkinlik gösterme çabası içindedir. Bu baÄŸlamda, DoÄŸu ve GüneydoÄŸu Asya ile Pasifik bölgesi ile iliÅŸkilerimizin geliÅŸtirilmesi, aynı biçimde Afrika ve Latin Amerika'ya açılım politikalarımızın sürdürülmesi önem kazanmaktadır. ÇİN Büyük önem verdiÄŸimiz Çin Halk Cumhuriyeti ile iliÅŸkilerimizin geliÅŸmesi mutlululuk vericidir. 2003 yılının Japonya'da Türkiye yılı olarak kutlanmasının, Türkiye'nin bu ülkede daha iyi tanınmasına katkıda bulunacağına inanıyoruz. Tarihsel ve kültürel baÄŸların bizleri yakınlaÅŸtırdığı Orta Asya Cumhuriyetleriyle her alanda iliÅŸkilerimizi geliÅŸtirmeye önem vermekteyiz. Orta Asya'da istikrar ve güvenliÄŸin saÄŸlanması Avrasya'nın güvenliÄŸi yönünden gereklidir. Aşırıcılık, uyuÅŸturucu kaçakçılığı ve terörizm gibi çoÄŸu dış kaynaklı tehditlerin baskısı Orta Asya'da kendini hissettirmektedir. Orta Asya ülkelerinin sözkonusu alanlarda uluslararası toplum ile baÅŸlattıkları dayanışma ve iÅŸbirliÄŸini sürdürmelerinde yarar bulunmaktadır. ORTA ASYA CUMHURÄ°YETLERÄ° Orta Asya Cumhuriyetleri uluslararası toplumun eÅŸit birer üyesi olarak kendilerine saygın bir yer edinmiÅŸ ve ulusal çıkarlarını koruyabilme yeteneÄŸini kazanmışlardır. Orta Asya Cumhuriyetlerinin evrensel deÄŸerleri gözeterek demokrasi ve insan hakları alanındaki yeni açılımlarla uluslararası saygınlıklarını daha da arttırmayı baÅŸaracaklarına inanıyoruz. AB'YE TAM ÃœYELÄ°K Dış politikamızın temel yönelimleri baÄŸlamında Avrupa BirliÄŸi'ne tam üyeliÄŸimiz ön planda bulunmaktadır. Avrupa BirliÄŸi üyeliÄŸimizin gerçekleÅŸtirilmesine katkıda bulunacak reform ve deÄŸiÅŸim süreci, gücünü Cumhuriyetimize yön veren çaÄŸdaÅŸ uygarlığa ulaÅŸma felsefesinden ve Ulusumuzun bu konudaki haklı beklentilerinden almaktadır. Ortak siyasal, ekonomik ve stratejik çıkarlar, ülkemizle Avrupa BirliÄŸi'ni birbirine baÄŸlamakta ve üyelik sürecimize ivme kazandıran ögeler arasında yer almaktadır. Avrupa BirliÄŸi'ne tam üyeliÄŸimizin gerektirdiÄŸi kapsamlı çalışmalar, devletimizin tüm kurumlarının katkılarıyla kararlı bir yaklaşımla ve uyum içinde sürdürülmektedir. UYUM ÇALIÅžMALARININ ETKÄ°NLİĞİ Türk Ulusu'nun demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanlarında çaÄŸdaÅŸ deÄŸer ve ölçütlerin benimsenmesi yönündeki istek ve beklentilerine yanıt veren bu reformların geniÅŸ bir siyasal ve toplumsal destekle yaÅŸama geçirilmesi ayrıca mutluluk vericidir. GerçekleÅŸtirilen reformların ve uyum çalışmalarının etkin biçimde uygulanmasının ve uygulamanın izlenip denetlenmesi için gerekli önlemlerin alınmasının üyelik görüşmelerinin baÅŸlatılmasında etkili olacağına inanıyoruz. Öte yandan, Türkiye ile Avrupa BirliÄŸi arasındaki iliÅŸkilerin iki yönlü olduÄŸu unutulmamalıdır. Bu süreçte, Avrupa BirliÄŸi'nin de Türkiye'ye yönelik yükümlülüklerini zamanında ve eksiksiz yerine getirmesi önem taşımaktadır. AB Ä°LE MÃœZAKERETürk Ulusu, 2004 yılında yapılacak son deÄŸerlendirmeden sonra üyelik görüşmelerinin baÅŸlatılmasına yönelik kararın, en geç 2004 yılı sonunda alınmasını haklı olarak beklemektedir. Avrupa BirliÄŸi'nin temellerini atan ileri görüşlü devlet adamlarının düşledikleri, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinin egemen olduÄŸu, barış, gönenç ve güvenlik içinde yaÅŸayan bir Avrupa'nın, Türkiye'nin de Avrupa BirliÄŸi'ne katılımıyla daha da güçleneceÄŸine inanıyoruz. ATATÃœRK'ÃœN GÖSTERDİĞİ YOLYüzyıllardır Avrupa sisteminin bir ögesini oluÅŸturan, Avrupa ülkeleriyle kültürel ve toplumsal etkileÅŸim içinde bulunan ve güçlü baÄŸlar geliÅŸtiren Türkiye, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiÄŸi yolda ilerleyerek çaÄŸdaÅŸ Avrupa'nın ayrılmaz bir parçası durumuna gelmiÅŸtir. Avrupa BirliÄŸi üyeliÄŸimizin bu birlikteliÄŸi daha da pekiÅŸtireceÄŸi kuÅŸkusuzdur. Bu anlayışla, Avrupa BirliÄŸi üyeliÄŸimizi güçlü ifadelerle destekliyoruz. IRAKKomÅŸumuz Irak'taki geliÅŸmeler Türkiye'nin ve dünyanın gündeminde yer almayı sürdürmektedir. Türkiye, yanıbaşındaki bu geliÅŸmeleri yakından ve duyarlılıkla izlemektedir. Bugün sınırlarımızın hemen ötesinde, hergün, sivil ya da asker, can kaybının sürüp gitmesinden üzüntü duyuyoruz. Irak'ın geleceÄŸine, istikrarına iliÅŸkin belirsizlikler bizleri olduÄŸu kadar uluslararası toplumu da kaygılandırmaktadır. KomÅŸumuz Irak'ın toprak bütünlüğünün ve siyasal birliÄŸinin korunması, Irak'ın ve bölgenin istikrarının vazgeçilmez ögesidir. Bu konudaki duyarlılığımız herkes tarafından bilinmektedir. Irak halkının biran önce huzura kavuÅŸmasını, kendi geleceÄŸini özgürce belirlemesini ve uygar uluslar arasındaki yerini almasını diliyoruz. Irak'taki istikrarsızlık en kısa sürede sona ermeli, ülkede kamu düzeni yeniden oluÅŸturulmalı, Irak'taki tüm etnik grupların hakça temsil edildiÄŸi demokratik bir rejim kurulmalı, Irak halkı ülkesi ve doÄŸal kaynakları üzerinde tam denetime sahip olmalıdır. Türkiye, Irak'ı demokratikleÅŸme sürecinde destekleyecektir. Irak, demokrasi yolunda ilerlemeye baÅŸladığında, bölgedeki en güvenilir ortağı olarak onu destekleyecek ülkelerin başında Türkiye'yi bulacaktır. Gelecekte Irak'ın nasıl biçimleneceÄŸi, ülkenin istikrara kavuÅŸması, müttefiklerine oranla Türkiye'yi çok daha yakından ilgilendirmektedir. IRAK'TA SON SEÇENEK Irak'a yönelik askeri bir operasyonun ancak son bir seçenek olarak düşünülebileceÄŸini sürekli dile getirdik. Sorunun barışçı yollardan çözümlenmesine tüm taraflarca olanak tanınmasının gerekliliÄŸini sürekli yineledik. Türkiye, bunalımın baÅŸlangıcından itibaren, doÄŸrudan temaslar yoluyla Irak Yönetimine, uluslararası toplumun çaÄŸrılarına uyarak BirleÅŸmiÅŸ Milletler'le tam ve eksiksiz iÅŸbirliÄŸi yapmasını sürekli telkin etmiÅŸ, ayrıca bölge ülkeleri arasında ortak bir zemin oluÅŸturulması amacıyla kapsamlı giriÅŸimler gerçekleÅŸtirmiÅŸtir. Ãœlkemiz bu çabalarını sürdürürken, baÅŸta Amerika BirleÅŸik Devletleri olmak üzere, müttefikleriyle de iletiÅŸim içinde olmuÅŸ ve içtenlikle barışçı bir çözümü istemiÅŸtir. GeliÅŸmelerin bugün geldiÄŸi nokta ortadadır. Ne yazık ki savaÅŸ engellenememiÅŸ, ancak savaÅŸ ile çözümlenebileceÄŸi varsayılan kimi sorunlar, belki biçim deÄŸiÅŸtirip, daha da ağırlaÅŸmış olarak karşımıza çıkmıştır. ANAYASA MADDE 92Gelinen noktada, Irak'a olası asker gönderilmesi konusu ülkemizde ayrıntılarıyla tartışılmaktadır. Bu konuda bir karar alınırken, ulusal çıkarlarımızın öncelikle gözönünde bulundurulması ve ülkemizin bölgesindeki konumu ile tarihsel baÄŸlarını da dikkate alacak kapsamlı bir deÄŸerlendirme yapılması gerekliliÄŸi açıktır. Anayasa'nın 92. maddesinde, uluslararası hukukun meÅŸru saydığı durumlarda, - SavaÅŸ hali ilanına, - Türkiye'nin taraf olduÄŸu uluslararası andlaÅŸmaların ya da uluslararası nezaket kurallarının gerektirdiÄŸi durumlar dışında, *Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesine, *Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına, izin verme yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde olduÄŸu belirtilmiÅŸtir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin görev ve yetkileri arasında sayılan 92. maddedeki yetkiler ve bu baÄŸlamda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesine izin verme yetkisi, Anayasa'da açıkça Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verilmiÅŸ "münhasır" bir yetkidir. ULUSLARARASI HUKUKA UYGUNLUKBu nedenle, uluslararası hukuka uygunluk koÅŸulunun gerçekleÅŸip gerçekleÅŸmediÄŸinin doÄŸrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce saptanması ve gerekli iznin verilip verilmeyeceÄŸine iliÅŸkin kararın yine Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce oluÅŸturulması Anayasa kuralı gereÄŸidir. Dış politikanın hızla deÄŸiÅŸiklik gösteren ve önemli bir bölümü önceden öngörülemeyen koÅŸulları, ülkemizi kimi zaman bir dizi karmaşık sorunla karşı karşıya bırakabilmektedir. Irak konusunda kritik kararlar alınırken akılcı, saÄŸduyulu ve temkinli yaklaşımlarla tüm ögelerin en iyi biçimde gözetilmesi doÄŸaldır. SoÄŸuk SavaÅŸ dönemi sonrası Dünya'da teknoloji, iletiÅŸim, ulaşım sektörlerinde yaÅŸanan geliÅŸmeler, uluslararası dengeleri güçlü ülkeler yararına hızla deÄŸiÅŸtirmektedir. Bu durum, uluslararası kurumların ve uluslararası hukukun önemini belirginleÅŸtirmektedir. Güçsüz olanın güçlü karşısında korunması, ancak bu kurumlar ve uluslararası hukuk aracılığıyla saÄŸlanabilmektedir. DÃœNYA BARIÅžI Devletlerin kendilerini uluslararası hukukla baÄŸlı sayması, Dünya barışı yönünden önemlidir. Anayasamızın 92. maddesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verilen yetkinin "uluslararası hukukun meÅŸru saydığı" durumlar için öngörülmüş olması da uluslararası iliÅŸkilerin ulaÅŸtığı boyut yönünden son derece anlamlıdır. Yüce Meclisimizin bu konuda üzerine düşen sorumlulukları eksiksiz biçimde yerine getireceÄŸi kuÅŸkusuzdur. Sayın BaÅŸkan, Yüce Meclisimizin Sayın Ãœyeleri, ASÄ°METRÄ°K TEHDÄ°T20. yüzyılın sonunda, SoÄŸuk SavaÅŸ döneminin iki kutuplu düzeni yıkılmış, Batı Avrupa'ya yönelik geniÅŸ çapta bir savaÅŸ olasılığı tüm zamanların en düşük düzeyine inmiÅŸtir. Bu durumda, klasik tehditlerin yerini terörizm, kitle imha silahlarının yayılması ve köktendincilik gibi çok yönlü riskler ve asimetrik tehditler almıştır. 21. yüzyılın başındaki dünya düzeninin, tek kutuplu bir süper güç yanında, ana güç merkezlerinin yer aldığı bir yapılanmaya doÄŸru yöneldiÄŸi gözlenmektedir. DiÄŸer yandan dünya, biri halkların, toplumların ve ekonomilerin bütünleÅŸmesini amaçlayan küreselleÅŸme, diÄŸeri de ülkeleri, kültürleri ve toplumları yakınlaÅŸtıran iletiÅŸim teknolojileri gibi iki etkenin yol açtığı, daha önce örneÄŸi görülmemiÅŸ düzeyde hızlı bir deÄŸiÅŸim sürecine girmiÅŸtir. Bu deÄŸiÅŸim sürecini doÄŸru algılayamayan toplumların, sürecin yalnızca sonuçlarını izlemekle yetinecekleri görüşü yaygındır. 11 EYLÃœL 11 Eylül'de Amerika BirleÅŸik Devletleri'ne yöneltilen terörist saldırılar, kitle terörizminin eriÅŸtiÄŸi boyutlarla ilgili olarak dünyada geniÅŸ yankılara neden olmuÅŸtur. Uluslararası güvenlik ortamı, son derece deÄŸiÅŸken ve öngörüleri zorlaÅŸtıran bir nitelik almıştır. Bundan sonra, tehditlerin daha büyük bir hızla ortaya çıkması ve daha az hesaplanabilir olması olasıdır. SoÄŸuk SavaÅŸ ertesi, Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya ve Orta DoÄŸu'da ortaya çıkan ve küresel belirsizliÄŸi artıran jeopolitik güç boÅŸluÄŸunun tek süper güç tarafından doldurulması süreci baÅŸlamıştır. Bu çerçevede, SoÄŸuk SavaÅŸ dönemindeki "çevreleme" ve "caydırıcılık" kavramları arka plana itilmiÅŸ, terörizmi destekleyen ve barındıran ülkelerle, kitle imha silahları geliÅŸtiren ülkelerin yarattığı tehditlerin daha fazla büyümesine izin vermeyen, "önleyici vuruÅŸ" kavramı ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda, uluslararası güvenlik alanındaki tek taraflı eylemlerin BirleÅŸmiÅŸ Milletler'in etkinliÄŸinde yarattığı sarsıntının, uluslararası yasallık ve oydaÅŸma ilkelerinden hareketle giderilmesine büyük gereksinim bulunmaktadır. UYGARLIKLARARASI Ä°LÄ°ÅžKÄ°Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti nitelikleriyle Türkiye Cumhuriyeti, aynı zamanda, Müslüman ülkelere örnek olabilecek, uygarlıklar arasındaki uyumun güçlendirilmesine katkıda bulunabilecek çaÄŸdaÅŸ tek ülke konumundadır. Türkiye'nin oynayabileceÄŸi jeostratejik rolde bu nokta önem kazanmaktadır. Bugünkü ortamda, Türkiye'nin temel güvenlik kaygılarını köktendincilik, terörizm, kitle imha silahlarının yayılması, bölgesel belirsizlikler ve istikrarsızlıklar olarak sıralamak olanaklıdır. Uluslararası ortamda yaÅŸanan geliÅŸmeler, Türkiye'yi SoÄŸuk SavaÅŸ döneminin "kanat ülkesi" konumundan, "cephe ülkesi" konumuna getirmiÅŸtir. Türkiye, bağımsızlığına, bütünlüğüne, laik ve demokratik anayasal düzenine, ulus-devlet yapısına yönelik iç ve dış tehditlere karşı savaşımını baÅŸarı ile sürdürmektedir. KÖKTEN DÄ°NCÄ°LÄ°K Türkiye'de, köktendincilik akımının temelinde, din kurallarına dayalı devlet kurmak, çaÄŸdaÅŸ hukukun yerine ÅŸeriat hukukunu getirmek ve toplumumuzun Cumhuriyet döneminde elde ettiÄŸi tüm çaÄŸdaÅŸ kazanımları yok etmek amacı yatmaktadır. Bu durum, önemli bir güvenlik sorunu olarak toplumumuzda haklı kaygılara yol açmaktadır. ÇaÄŸdaÅŸlığın, demokrasinin ve hukuk devletinin temeli olan laiklik, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluÅŸ ve varoluÅŸ felsefesinin özü, deÄŸiÅŸtirilemez niteliÄŸi, din ve vicdan özgürlüğünün, ulusal birliÄŸin ve toplumsal barışın güvencesidir. Sayın BaÅŸkan, Sayın Milletvekilleri, GeliÅŸme, aydınlanma ve çaÄŸdaÅŸlaÅŸma çabalarını baÅŸarıya ulaÅŸtıracak en etkili araç eÄŸitimdir. Bilginin sınırsızlığı, geliÅŸmiÅŸlik düzeyi ne olursa olsun tüm toplumları eÄŸitim olanaklarını daha da iyileÅŸtirmeye zorlamaktadır. BÄ°REYLERÄ°N Ä°YÄ° YETÄ°ÅžMESÄ°Günümüzün deÄŸiÅŸen koÅŸulları ve her alanda yaÅŸanan kapsamlı dönüşümler, yeni kuÅŸakların dünyayı anlayabilen, yorumlayabilen ve yön verebilen bireyler olarak yetiÅŸtirilmesini zorunlu kılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluÅŸundan bu yana gerçekleÅŸtirilen tüm atılımların amacı, çocuklarımıza ve gençlerimize daha aydınlık yarınlar ve çaÄŸdaÅŸ yaÅŸam olanakları sunmaktır. Dünyada yaÅŸanan dönüşümlerin gerisinde kalmamak, yenilikleri izleyen deÄŸil, yeniliklere yön veren bir ülke durumuna gelebilmek için, eÄŸitim sistemimizi geliÅŸtirmek, eÄŸitim hizmetlerinin kalitesini her aÅŸamada yükseltmek zorundayız. YurttaÅŸlarımızın, bilgiye açık, evrensel deÄŸerleri özümsemiÅŸ, dünya gerçeklerini yorumlama becerisine sahip, bilim, teknoloji, kültür ve sanat yaÅŸamındaki geliÅŸmelere duyarlı bireyler olarak yetiÅŸtirilmesi çaÄŸdaÅŸ eÄŸitimin ana ögeleridir. Cumhuriyet döneminde gerçekleÅŸtirilen yeniden yapılanma giriÅŸimlerinin en önemlilerinden biri, EÄŸitim BirliÄŸi Yasası'nın kabulü olmuÅŸtur. EÄŸitim BirliÄŸi Yasası, Türkiye Cumhuriyeti'nin çaÄŸdaÅŸlaÅŸma sürecini hızlandıran bir atılımdır. ÇaÄŸdaÅŸ ve laik ulusal eÄŸitim, bu temel üzerine kurulmuÅŸ, gösterilen çabalarla eÄŸitim alanında sevindirici sonuçlar elde edilmiÅŸtir. EĞİTÄ°MUlusal eÄŸitim alanında atılan önemli bir adım, kesintisiz zorunlu eÄŸitimin 5 yıldan 8 yıla çıkarılmasıdır. ÇaÄŸdaÅŸ eÄŸitimin zorunlu kıldığı bu geliÅŸme, ülke gençliÄŸini bilgi çağının gereklerine göre hazırlayacak eÄŸitim-öğretim sisteminin temelinin oluÅŸturulması amacını gütmektedir. Sistem, eÄŸitimin içeriÄŸi, uygulama yöntemleri ile bir bütün olarak düşünülmeli ve bu anlayış çerçevesinde yürütülerek pekiÅŸtirilmelidir. Devletin eÄŸitim yükümlülüğü, genç nüfusu yaÅŸama hazırlayıncaya kadar sürmelidir. 8 yıllık kesintisiz temel eÄŸitimin zorunlu tutulduÄŸu ilköğretim aÅŸaması, gençlerimizi yaÅŸama hazırlayan deÄŸil, temel bilgilerin öğretilerek ilgi ve yeteneklerinin belirlenmeye çalışıldığı bir eÄŸitim sürecidir. Gençlerimizi ancak, ilgi ve yetenekleri doÄŸrultusunda meslek eÄŸitimi vererek ya da bir üst eÄŸitime yönlendirerek yaÅŸama hazırlayabiliriz. Oysa, ülkemizdeki yasal çerçeve, 13 yaşını henüz bitirmiÅŸ çocuklarımıza, geleceÄŸini kurabileceÄŸi bilgi ve beceri ile donatmaksızın, eÄŸitim sisteminin dışına çıkabilme olanağı tanımaktadır. Bu olanak ise, tahminlerin ötesinde kullanılmaktadır. 2001 yılında 14-16 yaÅŸ nüfusunun yalnızca yüzde 43'ü ortaöğretime kayıtlıdır. Bu oran, 14-16 yaÅŸ grubu çocuklarımızın yarıdan çoÄŸunun eÄŸitilmediÄŸi ya da Devlet'in gözetim ve denetimi dışında eÄŸitildiÄŸini göstermektedir. ZORUNLU EĞİTÄ°MOECD'ye üye 30 ülke içinde zorunlu eÄŸitim süresini 8 yıl ile sınırlandıran, 13 yaşını bitirmiÅŸ çocukların eÄŸitim sistemi dışına çıkabilmesine izin veren bir baÅŸka ülke bulunmamaktadır. Bugün, Amerika BirleÅŸik Devletleri, Almanya, Belçika, Hollanda, Ä°ngiltere gibi geliÅŸmiÅŸ ülkelerde zorunlu eÄŸitim 11 ila 13 yıldır. Türkiye'de de 12 yıla çıkarılması doÄŸrultusunda gerekli çalışmalar biran önce tamamlanmalıdır. Bu yönde alınacak karar, 8 yıllık zorunlu eÄŸitim uygulamasının doÄŸal bir sonucu olarak, çaÄŸdaÅŸ, laik eÄŸitim sisteminin kökleÅŸmesine, 7-18 yaÅŸ kuÅŸağının çağın gereklerine göre donatılmış olarak yetiÅŸtirilmesine olanak saÄŸlayacaktır. Zorunlu eÄŸitimin kesintisiz 12 yıla çıkarılması, eÄŸitim hizmetinin, yurt düzeyinde ve gelir grupları arasında dengeli olarak dağılımına da katkıda bulunacak, eÄŸitim sisteminin mesleÄŸe yönlendirme sorununa da yeni bir çerçeve oluÅŸturacaktır. Ãœlkemizde, özellikle ilköğretim için üstün zekalı ya da özel yetenekli çocukların belirlenerek yönlendirilmesi ve yetiÅŸtirilmesi amacıyla geliÅŸtirilmiÅŸ ve düzgün iÅŸleyen bir sistem kurulmalıdır. Ãœstün zekalı ya da özel yetenekli çocuklarımız ülkemizin zenginliÄŸidir. Sayın BaÅŸkan, Yüce Meclisimizin Sayın Ãœyeleri, Ãœniversitelerin, bilgi üretmek, üretilen bilgiyi tüm insanlığın kullanımına sunmak, toplumu bilimin ve aklın ışığında yönlendirerek aydınlatmak, bilimsel araÅŸtırma ve çalışmalar ile geliÅŸme sürecine katkıda bulunmak, ülke sorunlarına gerçekçi çözüm üretmek ve ülkenin gereksinim duyduÄŸu nitelikli insangücünü yetiÅŸtirmek gibi önemli görevleri bulunmaktadır. YÃœKSEK ÖĞRETÄ°M Yüksek öğretim kurumlarının ve üst kurulların bugünkü yapılarıyla çaÄŸdaÅŸ beklentileri karşılayamadıkları bir gerçektir. Bu nedenle, yüksek öğretim kurumları ve üst kurullarının yeniden yapılandırılmasına gereksinim vardır. Yeniden yapılandırma çalışmaları sırasında konuya bilimsel yaklaşılmalı, mevcut yapının eksikliklerini ve yanlışlarını giderecek, yeni sorunlara neden olmayacak bir yasal düzenleme yapılmalıdır. Düzenlemenin Cumhuriyet'in nitelikleriyle baÄŸdaÅŸması, toplumun, gençliÄŸin ve üniversitelerin beklentilerini karşılaması ve ülke gerçekleriyle örtüşmesi gerekmektedir. Yapılacak düzenleme ile yüksek öğretim kurumları ve üst kurulları, evrensel ölçütler gözönünde bulundurularak bilimsel özerklik, akademik rekabet ve demokratik katılım ilkeleri temelinde yeniden yapılandırılmalıdır. Demokratik katılım, liyakat temeline dayandırılmalı ve akademik dengeleri bozmayacak biçimde bilimsel ölçütler gözetilerek düzenlenmelidir. YasalaÅŸma süreci, üniversitelerin konumuna yaraşır biçimde, siyasal alandan önce akademik alanda baÅŸlatılmalı ve konunun toplum yönünden taşıdığı önem gözetilerek yeterince tartışıldıktan sonra siyasal alana aktarılmalıdır. Akademik alanda hazırlanan ve evrensel ilkeleri içeren taslak üzerinde uyuÅŸma saÄŸlanmasında kamu yararı bulunmaktadır. BEYÄ°N GÖÇÜÖzgürlük sınırları geniÅŸ tutulmayan yapıdaki üniversitelerin topluma ufuk açması, geleceÄŸe ışık tutması ve katkıda bulunması beklenemez. Ãœniversitelerde temel baÅŸarı ölçütü, ideolojik eÄŸilim ve kiÅŸisel iliÅŸkiler yerine, bilimsel etik ve evrensel ölçütlere uygunluk olmalıdır. Türkiye, yıllardır en büyük sorunu olan beyin göçünü mutlaka önlemelidir. Bilimsel araÅŸtırma ve çalışma yapacak bilim insanlarımıza her türlü olanak saÄŸlanmalıdır. Sayın BaÅŸkan, Sayın Milletvekilleri, Dünya, her alanda önemli ilerlemelerin yaÅŸandığı bir dönüşüm ve yeniden yapılanma sürecinden geçmekte, bilginin üretilmesi, paylaşılması ve kullanılması, ülkelerin geliÅŸme düzeylerinde belirleyici rol oynamaktadır. BÄ°LGÄ° TOPLUMUKendilerini bilgi toplumunun gereklerine göre yapılandıran ülkelerin demokrasi, insan hakları, hukuk ve ekonomi alanlarındaki geliÅŸimlerini sürdürecekleri ve geleceÄŸe güçlenerek ulaÅŸacakları kuÅŸkusuzdur. Bilgi toplumu olma yönünde istenen dönüşümün gerçekleÅŸtirilmesi, bireylerin gereksinim duydukları bilgiye en kısa sürede ulaÅŸabilmelerini zorunlu kılmaktadır. Bu konuda karşılaşılan temel sorunlar, bilgi sistematiÄŸi, kapsamı ve ölçütünün saptanması, hukuksal ve teknolojik altyapının oluÅŸturulması ve bunlara üst düzeyde sahiplenilmesidir. E-DEVLET Kamu kurum ve kuruluÅŸları, bilgi teknolojileri kullanımını yaygınlaÅŸtırarak etkin, verimli ve yurttaÅŸ odaklı uygulamaları geliÅŸtirme zorunluluÄŸu içindedir. Ãœlkemiz, bilgi toplumu olma yolunda gerekli kurumsal yapıya kavuÅŸturulmalıdır. ÇaÄŸdaÅŸ bir iletiÅŸim altyapısı oluÅŸturulması, e-devlet uygulamalarının baÅŸarıya ulaÅŸmasının önkoÅŸuludur. Teknolojinin yaygınlaÅŸtırılması, yurdumuzun her köşesinde ve toplumun her kesiminin eriÅŸimine açık duruma getirilmesi amaçlanmalıdır. Sayın BaÅŸkan, Sayın Milletvekilleri, Enerji, çaÄŸdaÅŸ ülkelerde yaÅŸamsal öneme sahiptir. Enerji kullanımı, günümüzde geliÅŸmiÅŸlik göstergelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Ekonominin yüksek verim sergileyebilmesi de enerjiyi yeterince deÄŸerlendirebilmemize baÄŸlıdır. ENERJÄ°Geçen dönemlerde, elektrik ve doÄŸalgaz enerjisi sektörlerinde gerçekleÅŸtirilen yapısal düzenlemeler, enerji sektörünün Avrupa BirliÄŸi uygulamalarına uygun biçimde, rekabetçi bir yapıya kavuÅŸturulmasını amaçlamaktadır. Bu, piyasanın devlet denetimi ve gözetimi altında haklı rekabete olanak tanıyacak biçimde özgürleÅŸtirilmesi ve saydamlaÅŸtırılması, piyasada istikrar ve sürekliliÄŸin saÄŸlanması, yatırımların özel sektörce yeni piyasa yapısı içinde gerçekleÅŸtirilmesi için zorunludur. Türkiye'nin enerji alanında önündeki en büyük sorun, yabancı kaynaklara bağımlılıktır. Günümüzde yüzde 70 dolayında olan dışa bağımlılık oranının, tüketimin artması ve yerel kaynaklı enerji üretiminin giderek azalması nedeniyle önümüzdeki yıllarda daha da yükselmesi beklenmektedir. Bu durum, elektrik enerjisi üretiminde yerli kaynaklardan yararlanma politikasının yeterince uygulanmadığını ve yabancı kaynaklara ağırlık verildiÄŸini ortaya koymaktadır. Öte yandan, doÄŸalgaz dışalımında kaynak çeÅŸitlemesine gidilmesi de önem taşımaktadır. Türkiye önemli hidrolik ve termik kaynaklara sahiptir. Var olan kaynakların etkili kullanımı da, enerji verimliliÄŸinin artırılması ve dışa bağımlılığın azaltılması için gereklidir. Bu baÄŸlamda, elektrik dağıtımında yüzde 20'ler düzeyinde olan kayıp kaçak oranı, Avrupa BirliÄŸi ortalaması düzeyine çekilmelidir. ALTERNATÄ°F ENERJİÖte yandan, güneÅŸ, rüzgar ve jeotermal enerji gibi alternatif kaynaklara, hem ucuz ve yenilenebilir olmaları, hem de çevreye zarar vermemeleri nedeniyle daha fazla önem verilmelidir. Enerji etkinliklerimizi, çevre ile doÄŸal ve kültürel varlıklarımıza karşı yükümlülüklerimizi gözönünde bulundurarak yürütmek, çevreye ve bireyin saÄŸlığına gösterilen duyarlılığımızın bir kanıtı olacağı gibi Avrupa BirliÄŸi mevzuatına uyum yönünden de bir gerekliliktir. Sayın BaÅŸkan, Sayın Milletvekilleri, Türkiye, Cumhuriyet'in kurulması ve Atatürk ilke ve devrimlerinin yaÅŸama geçirilmesiyle seçimini çaÄŸdaÅŸlaÅŸmadan yana yapmış, bu seçiminden hiçbir zaman ödün vermemiÅŸtir. HER ALANDA GECÄ°KMÄ°ÅžLÄ°KTürkiye Cumhuriyeti, Ulusumuzun ekonomik, toplumsal, siyasal, bilimsel ve teknolojik alanlardaki gecikmiÅŸliÄŸini hızla gidermek ve çaÄŸdaÅŸ uygarlıkla biran önce bütünleÅŸmek durumundadır. Bu kapsamda, Cumhuriyet'in, Anayasa'da öngörülen insan haklarına saygılı, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti nitelikleri gözetilerek daha ileri götürülmesi temel önceliklerimizdendir. GeçmiÅŸ yıllardaki Türkiye Büyük Millet Meclisi Yasama Yılı Açılış konuÅŸmalarımda, Cumhuriyet'in kuruluÅŸunun 100. yıldönümü olan 2023 yılına kadar tamamlanması gereken temel erekleri belirtmiÅŸtim. Bugün de 2023'e uzanan yolda, kısa ve orta dönemde ulaşılmasını zorunlu gördüğüm kimi erekleri vurgulamak istiyorum: - Türkiye'nin Avrupa BirliÄŸi'ne tam üyeliÄŸi gerçekleÅŸtirilmelidir. Avrupa BirliÄŸi üyeliÄŸimizin, ortak evrensel deÄŸerleri temel alan, barışçı, istikrarlı ve aydınlık bir geleceÄŸi Avrupalı ortaklarımızla paylaÅŸmak anlamına geldiÄŸi inancındayız. Avrupa BirliÄŸi üyeliÄŸimizi aynı zamanda, Cumhuriyetimizin kuruluÅŸ felsefesini ve Atatürk'ün geleceÄŸe bakışını doÄŸrulayan bir aÅŸama olarak deÄŸerlendiriyoruz. Avrupa BirliÄŸi'ne tam üyelik ereÄŸi, Türkiye'nin stratejik vizyonunun ayrılmaz bir parçasını oluÅŸturmaktadır. Avrupa BirliÄŸi, Türkiye için Cumhuriyet'in kuruluÅŸundan sonra en büyük çaÄŸdaÅŸlaÅŸma tasarımıdır. - Ekonomik geliÅŸme sürdürülmelidir. ÇaÄŸdaÅŸ Türkiye ülküsüne giden yolda ekonomik güç, iç ve dış güvenlik politikalarında temel öge olma özelliÄŸini korumaktadır. Ekonomide gerekli yapısal dönüşümlerin gerçekleÅŸtirilmesi durumunda, önümüzdeki dönemde kiÅŸi başına düşen ulusal geliri Avrupa BirliÄŸi ülkelerinin düzeyine yaklaÅŸtırma ve dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girme ereÄŸine ulaşılabilecektir. - Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gücü artırılmalıdır. Dünyanın, özellikle bölgemizin hala belirsizlik ve tehlikelerle dolu olduÄŸu ve askeri gücün geçerliliÄŸini koruduÄŸu gözönüne alınarak, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, 21. yüzyılın gereksinimlerine yanıt verecek, ulusal çıkarlarımızı koruyacak, istikrarı sürdürecek biçimde modernize edilmesi, en yüksek caydırıcılık gücüne ve hazırlık düzeyine yükseltilmesi, ileri teknolojiye dayalı, kendi kendine yeterli ve rekabet gücüne sahip etkin bir savunma sanayii ile desteklenmesi önem taşımaktadır. Ulusunun güvenini ve sevgisini kazanmış olan Silahlı Kuvvetlerimizin, içte ve dışta saygınlığının korunması ve gereksinimlerinin Devlet'in tüm olanakları ile karşılanmaya çalışılması yaÅŸamsal deÄŸerdedir. GELECEÄžE ULAÅžMADA GERÇEKLEÅžTÄ°RÄ°LMESÄ° GEREKENLERAydınlık geleceÄŸe ulaÅŸma yolunda gerçekleÅŸtirilmesi gereken diÄŸer erekleri de şöyle sıralayabiliriz: * Ãœlkemizde eÄŸitim ve öğretimin, Atatürk ilke ve devrimleri doÄŸrultusunda, çaÄŸdaÅŸ bilim ve eÄŸitim ölçütlerini temel alan yapısı korunmalı, eÄŸitim birliÄŸi ilkesi içinde, devletin gözetim ve denetimi altında yapılması sürdürülerek bilgi toplumu düzeyine mutlaka ulaşılmalıdır. * Medyanın çoÄŸulculuÄŸunu koruyucu önlemler alınmalı, basın kuruluÅŸlarının varlık nedenlerinden sapmalarına yol açacak düzenlemelerden özenle kaçınılmalıdır. * Kamu yönetimi ve yerel yönetimler çaÄŸdaÅŸ ve etkin bir yapıya kavuÅŸturulmalıdır. * Ãœlke genelinde bölgelerarası geliÅŸmiÅŸlik farklılıklarının azaltılması ve bölgelerarası toplumsal ve ekonomik bütünleÅŸme çabaları sürdürülmelidir. * Toplumda sosyal adalet saÄŸlanmalı ve fırsat eÅŸitliÄŸi yaratılmalıdır. * Kadının toplum içindeki konumu yükseltilmelidir. * Bölücü ve gerici tehdidin siyasallaÅŸarak geliÅŸmesi önlenmelidir. * Yolsuzluklarla ve örgütlü suçlarla savaşım konusunda ulusal bir hareket baÅŸlatılmalı, yasama dokunulmazlığının sınırlandırılması için gerekli yasal düzenleme yapılmalıdır. * Siyasal Partiler ve seçim yasalarını çaÄŸdaÅŸ demokratik yapıya kavuÅŸturacak, yurttaÅŸları etkin katılımcılar konumuna getirecek deÄŸiÅŸiklikler ivedilikle gerçekleÅŸtirilmelidir. Ãœlkemiz, 21. yüzyılda, kültür ve uygarlığın en ileri aÅŸamasına ulaÅŸarak dünya ölçütlerinde üretim yapan, gelirini adil paylaÅŸan, insan haklarını güvenceye alan, hukukun üstünlüğünü, katılımcı demokrasiyi, düşünce özgürlüğünü gerçekleÅŸtiren saygın bir ülke konumuna yükselecektir. Türkiye'yi Cumhuriyet'in 100. kuruluÅŸ yıldönümünde, çaÄŸdaÅŸ, demokratik, laik, bilgi çağını yakalamış, mutlu ve gönençli bir ülke olarak gelecek kuÅŸaklara bırakmak tarihsel sorumluluÄŸumuzdur. Bu sorumluluÄŸumuzu, Ulusumuza, Devletimize ve demokrasimize inancımızı koruyarak, Yüce Atatürk'ün kurduÄŸu Cumhuriyet'in niteliklerine baÄŸlı kalıp, çevresinde kenetlenerek, Devlet organları arasında düzenli ve uyumlu iÅŸbirliÄŸini saÄŸlayarak, ulusal birlik ve bütünlük içinde daha çok çalışarak yerine getirebiliriz. Yüce Meclisimizin bu süreçte de öncü rol üstleneceÄŸine ve üzerine düşen görevleri kararlılıkla yerine getireceÄŸine inanıyoruz. Bu düşüncelerle, hepinizi yeniden saygıyla selamlıyor; Yeni Yasama Yılı'nın Ulusumuza kutlu olmasını diliyorum."(*) Ara baÅŸlıklar "hürriyetim" tarafından konulmuÅŸtur. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!