Sert-mert...

BENİM ‘ABD’ye sert uyarı’ başlıklarındaki ‘sert’ sözcüğünü yanlışlıkla ‘zırt’ şeklinde okumamın üzerinde üç gün geçti geçmedi.Gerçeği gördünüz.‘ABD Dışişleri Bakanı Rice geliyor’ dediler.Telaş başladı.ABD’nin saldırgan savaş politikalarını protesto edenleri toplayıp içeri attılar.Sonra iktidardan herkes acele havaalanının yolunu tuttu.Uçağın durma olasılığı olan yerde sıraya girdiler. Uçak başka yerde durunca sıra bozulmadan oraya koşuldu ve aynı sıra sağlandı.Karşılamadan sonra içeride görüşmelere geçildi.Başbakan, ‘ABD’ye sert uyarı’ başlıklarını konuğun okumamış olmasını teminen içinden okudu...Muhtemelen ilk sözü Erdoğan aldı ve ben biliyorum güzel Türkçesi ile ABD’li bakana sordu:‘Rahat geldiniz inşallah...’Sıdıka... Pardon, Rice gözlerini kırpıştırarak ve gülümseyerek ‘rahat geldiğini’ onaylarken, Başbakan ikinci ‘ortamı yumuşatma’ atağını yaptı: ‘Amerika mı güzel, Türkiye mi güzel?..’*Bundan sonrasını kesinlikle abartısız, medyaya yapılan açıklamalardan aynen aktarıyorum: Başbakan Erdoğan görüşmeden sonra, Rice ile birlikte yaptığı açıklamada şöyle dedi:‘Stratejik ortaklığımız noktasında Türkiye-Amerika arasında ilişkiler nasıl olgun-olumlu noktadaysa, aynı olgunlukla ve olumlu şekilde sürmektedir. Bu konuyu aramızda teyit ettik...’Şimdi bunda ‘ABD’ye sert uyarı’nın izi-tozu var mı?Hem ‘stratejik ortak’ olup hem yapılanlara kızmak nasıl olur?‘Stratejik ortaklık, olgun ve olumlu noktadaysa’ o stratejinin Kerkük, Kuzey Irak, PKK ayaklarından şikáyet etmek, kendi kendine celallenmek niçindi?..Nitekim daha sonra Rice ile ortak açıklama yapan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de ‘Stratejik ortaklık hedefini koruduklarını’ söyledi.O zaman o ‘sert uyarı’ neyin nesiydi?AKP’ye oy verenleri kandırmak için mi?..ABD’nin saldırgan ve sınır tanımaz stratejisine hem ortak olduğunu açıklayan, hem de ABD’nin o strateji gereği yaptıklarına kızıyormuş gibi yapan bir tavır sizce ne olabilir?..Adını siz bulun...Ben yazınca kızıyorlar...