Seneye Türkiye’deyiz

Güncelleme Tarihi:

Seneye Türkiye’deyiz
Oluşturulma Tarihi: Ocak 28, 2001 00:00



Zeynep GÜVEN
Haberin Devamı

Gay, lezbiyen, biseksüel, transeksüel müslümanlar vakfı Al-Fatiha'nın lideri Faisal Alam

Müslüman gay topluluğu Al-Fatiha ile görüşmek güvenlik nedeniyle zor oluyor. Onlara ulaşabileceğiniz bir telefon numarası yok, e-maillerinize ise hemen cevap vermiyorlar. Sonunda kendilerine değil, ama avukatlarına ulaşıyorum. New York'ta avukatlarla yaptığımız ilk görüşmede Hürriyet Gazetesi'ni tanıtıyorum. Daha sonra grup üyelerinden Husayn'le, ardından da vakfın lideri Faisal Alam ile tanışıyoruz. Alam önce fotoğraf çektirmek istemiyor, sonra fikrini değiştiriyor. Faisal Alam ile sohbetimiz bohemlerin ve entellektüellerin yaşadığı East Village'deki marjinal bir kafede başladı, Alam'ın aynı semtteki bir arkadaşının evinde son buldu.

Faisal Alam 1977 yılında Almanya'da Pakistanlı Müslüman bir anne babanın çocuğu olarak doğdu. 10 yaşında, babası Amerikan elçiliği için çalışmaya başlayınca Amerika Birleşik Devletleri'ne geldi. Dindar bir çocuktu. Başında sarıkla geziyor, beş vakit namaz kılıyor, müslüman derneklerinde aktif olarak çalışıyordu. 18 yaşında kendisi gibi müslüman bir kızla nişanlandı, kız sekiz ayın sonunda bu iş olmayacak deyip nişanı bozdu.

Faisal 19 yaşındayken, neden küçüklüğünde hep kız elbiselerine özendiğini, neden kalbinin güzel kızların değil de, yakışıklı erkeklerin yanında hızlı çarptığını keşfetti; o bir eşcinseldi. Bir süre gündüzleri okulda ve camide iyi müslüman Faisal, geceleri kulüplerde gay Faisal olarak ikili bir hayat sürdü. Ama bu iki yüzlü hayata bir kaç aydan fazla dayanamadı, ağır depresyon tanısıyla hastaneye yattı: ‘‘Hastanede kendi kendime bir söz verdim. Ne dinimden vazgeçecektim ne de cinsel kimliğimden. Çünkü ikisinden de memnundum. Ama sorun bu ikisini bir arada yaşayabilmekti. Ve bilgisayarın başına oturdum...’’

KİMSE YOK MU?

İnternetin başına geçtiniz. Ne dediniz?

-Dünyada benim gibi ikinci bir kişi daha var mı diye sordum. Hem Allah'a, Kuran'a inanan, hem de gay olan. Cevaplar gelmeye başlayınca şaşırdım. Çünkü yalnız olduğumu sanıyordum. Çok kısa süre sonra dünyanın çeşitli yerlerinden 40 kadar gay müslümanla İnternet üzerinden tanışıp sohbet etmeye başladık.

Al-Fatiha'yı nasıl kurdunuz?

- Bir süre sonra sadece İnternet'te konuşmak yetmemeye başladı. Tanışmak, görüşmek istedik. 1998 yılının Ekim ayında Boston'da ilk toplantımızı yaptık. 1999 yılında New York'ta 2000'de de Londra'da tekrarladık. Bu yıl San Francisco'da olacağız.

Kaç üyeniz var?

- Şu anda 25 farklı ülkeden 350'nin üzerinde kişi var. Konferanslara herkes gelmiyor tabii. 60-70 kişi oluyoruz. Kanada ve İngiltere ile birlikte yedi tane şubemiz var. Dernek üyelerinin yüzde 80'i erkek eşcinsellerden oluşuyor. Lezbiyen ve transeksüeller de var. Lezbiyen sayısı az, çünkü kadınlar hala bilgiye erkekler kadar kolay ulaşamıyor. İnternet'i erkekler kadar kullanmıyor. Bütün konferanslarımızda kadın erkek eşitliği üzerinde duruyoruz.

İnternet olmasaydı Al-Fatiha olmazdı diyorsunuz.

- Evet. Çünkü bu müslüman gay'lerin ilk örgütlenme çalışması değil. 1979 yılında San Francisco'da İranlı ve Türk gay öğrenciler örgütlenmeye çalışmış. Lavender Crescent Society (Lavanta Hilal Cemiyeti) adlı bir dernek kurmuşlar. Hatta başlarında da bir Türk varmış. Ama İran'da devrim olunca bazı öğrenciler ülkelerine geri dönmek zorunda kalmışlar. Meğer İran bunları uzaktan izliyormuş. Ülkeye girer girmez ölüm cezasına çarptırılmışlar. Bunun üzerine dernek dağılmış. İran'da devrimden bu yana 4 bin eşcinselin devlet tarafından öldürüldüğü biliniyor.

Tehdit alıyor musunuz? toplantılarda güvenliği nasıl sağlıyorsunuz?

- Kimisi gelip sizi öldüreceğiz diye tehdit ediyor, kimisi böyle bir seyin olacağına inanmadığı için bizimle dalga geçiyor. ‘‘Gay müslüman olur muymuş hahaha’’ diyor. Toplantılarda dikkatliyiz. Hiç bir yere ilan vermiyoruz. Üyelerimize bir kaç gün önce mail atıp toplantının tam yerini bildiriyoruz. Ayrıca korumalar da oluyor. Londra'daki toplantı sırasında polis ve gizli servis korumuştu bizi. O kadar yoğun koruma vardı ki daha çok dikkat çektik. New York toplantımızı New York Üniversitesi'nde yapacaktık. Ama bir müslüman öğrenci grubu nasılsa haber almış. Okul yönetimine baskı yapmışlar. Bunun üzerine okul güvenlik gerekçesiyle toplantıyı iptal etti. Başka yerde yaptık.

En çok hangi konuyu konuşup tartışıyorsunuz?

- En çok İslam ve Kuran'ın eşcinsellik hakkında ne söylediği tartışılıyor. Çünkü bir çok kişi aynı anda hem gay hem müslüman olunamayacağını düşünüyor. Ama bu doğru değil, çünkü ben hayatımı bu iki kavram üzerine kurdum. Dinim ve cinsel kimliğim. Al-Fatiha'nın İslam ve eşcinsellik konusunda bir yorumu yok. Bir yorum yapmamayı bilinçli olarak seçtik. İnsanların bilgilenmelerini, kendileri gibi insanlarla tanışmalarını sağlıyoruz. Ama doğru olan şudur demiyoruz.

TÜRBAN KARŞITI DEĞİLİM

Ama din kesinlik ister, kurallar ister.

- İslam aslında çok esnek bir din. Kesin kuralları var tabii. Şartları var. Ama mesela türban meselesi bir soru işareti. Türbanın amacı kadının dikkat çekmemesi, cinsel bir obje olarak göze çarpmaması ise, Batı toplumlarında yaşayan müslüman kadınlar ne yapacak? Amerika'da örtünen kadınlar daha çok dikkat çekiyor. Ama ben türban karşıtı falan değilim.

Peki, homoseksüelliği lanetleyen Lut suresi ne olacak...

- Kuran özel olarak eşcinsellikten bahsetmiyor. O sure evli erkeklerin şehvet düşkünlüğüne değiniyor daha çok.

İslam tarihinde gay var mı?

- Tabii. Hiç bir zaman kendilerine açık açık gay dememişler, ama Mevlana'nın şiirlerinden anlaşılıyor. Mevlana'nın en büyük aşkı Şems-er Tabrez. Oğullarından biri aralarındaki ilişkiyi öğrenince Şems'i öldürüyor. Mevlana o kadar çok acı çekiyor ki, acısını unutmak için dönmeye başlıyor. Allah'la ruhani bir ilişkiye geçmeyi deniyor. Bizim kahramanlarımızdan birisi Mevlana. Zaten o yüzden kim olursan gel, ne olursan gel diyor. Pakistan'da hemcinsiyle cinsel ilişkiye giren bir erkeğe gay misin diye sorsanız ‘‘Hayır sadece eğlence olsun diye yapıyorum. Bu seks değil, çünkü seks kadınla erkek arasında olur’’ der. Benim ilk ilişkisini bir imamla yaşayan bir arkadaşım var. Bana ironik bir biçimde ‘‘İçim çok rahat Faisal, demek ki yanlış bir şey yapmıyorum’’ dedi.

Ailem hala bana evlenecek kız bakıyor

Dindar mı yetiştirildiniz?

- Ailem dindardı ama benim aşırı dindar olmamı istemiyorlardı. Dindar olursam yaşadığım toplumdan dışlanacağımı, okulu bırakacağımı işsiz kalacağımı düşünüyorlardı.

Gay'liğinizi dindarlığınızdan daha mı kolay kabul ettiler?

- İkisini de zor kabullendiler. Babamdan daha dindardım ben. 16 yaşımda başımda sarıkla dolaşıyordum.

İkisinden birini seçmeyi düşündünüz mü?

- İstemedim. Sonuçta ikisi de doğuştan getirdiğim kimliklerdi. Gerçi bir ara birini seçmem gerek diye İslam'ı reddettim. O ara gay yanımı daha yakından tanıdım. Sonra baktım ki, inancım hala yerinde duruyor.

Önce müslüman mısınız gay mi?

- Sanırım önce müslümanım. Çünkü kendimi bildim bileli müslümanım. Gay olduğumun farkına sonradan vardım.

Anneniz babanız gay olduğunuzu öğrenince ne yaptı?

- Annem iki sene önce farketti. Kalp krizi filan geçirir diye babama söylememiş ama beni evlatlıktan reddetti. Babam üç ay önce öğrendi. Aslında ikisi de tam olarak kabullenemiyor. Hala bana evlenecek kız bakıyorlar. Annem yıllarca müstakbel gelinine çeyiz hazırlamış. Hayal kırıklığı yaşıyorlar.

Bu kadar aktif olmanıza ne diyorlar?

- Deli... Çünkü yalnızca gay değilim, aynı zamanda bunu bütün dünyaya söylüyorum da. Benim geldiğim kültürde ‘‘normal’’ olmayan herşey hasır altı edilir. Arkadaşlarım var, aileleri yıllardır bilen, hala evlen diye ısrar ediyorlar. Oğlunun erkek sevgilisiyle tanışıyor, yine de evliliği kafalarından atamıyorlar.

Evlilik, çok eşlilik gibi konularda ne düşünüyorsunuz?

- Çocukken evlenmeyi çok isterdim. O seramoni, ihtişam, kutlamalar çok hoşuma giderdi. Yine istiyorum, ama bunun bir kadınla olmayacağı kesin. Aşka ve evliliğe inanıyorum. Hayatımın sonuna kadar birlikte yaşayacağım birini bulmak istiyorum. Bence gay olduğu halde bir kızla evlenip sonra da erkeklerle yatmak günah. Mesela bazı gayler lezbiyenlerle evleniyor. Sonra herkes kendi hayatına bakıyor. Bu bana yanlış geliyor.

İbadetle aranız nasıl? İyi bir müslüman mısınız?

- Kuran okurum, oruç tutarım. Mutlaka hacca da gitmek istiyorum. Camiye sadece gay arkadaşlarımla gidiyorum. Çünkü geçmişteki zor günlerimi hatırlayıp acı çekiyorum. Camiler tutuculuğu, erkek egemenliğini hatırlatıyor bana.

2002 toplantımızı Müslüman bir ülkede yapmayı çok istiyoruz. İster inanın, ister inanmayın

Türkiye'yi düşünüyoruz. Zaten Türk üyelerimiz de var.

İMAMLARI ŞAŞIRTTIM

13-14 yaşındaki erkeklerden mektuplar alıyorum. ‘‘Artık ibadet edemiyorum, çünkü imam gaylerin ibadetlerinin kabul edilmeyeceğini söylüyor’’ diyorlar. Washington Post Gazetesi’nde benim hakkımda bir yazı çıkmıştı. Washington'daki caminin imamları da bunun üzerine bir basın toplantısı düzenlediler, gittik. Gay'liğin yanlış ve günah olduğunu anlattılar. Soru-cevap kısmında kalkıp, o kişi benim dedim. Çok şaşırdılar. Karşımda altı imam vardı. Onlara, Allah ahiret günü ‘‘Faisal neden bu insanlara yardım ettin’’ diye benden değil, ‘‘Neden bu çocukları dinden uzaklaştırdınız’’ diye ya sizden hesap sorarsa dedim. Bizi reddetmeyin, gelin konuşalım, dedim.

Gay Müslümanlar arasında da çok tutucu olanlar var. Adamın kendisi hem gay hem Müslüman, hem de ‘‘Böyle şey olur mu’’ diye kızıyor.

Eşcinsellerin neredeyse tamamı gay ya da lezbiyen olduklarını anladıklarında İslam'dan vazgeçiyorlar. Çünkü hem gay hem Müslüman olunamayacağını düşünüyorlar.

TÜRKİYE SAYESİNDE ZAMANI YAKALAYACAĞIZ

Yahudiliğin bazı modern yorumlarında homoseksüellik kabul edilmiş. Katolik mezhebi bir çok açıdan katı olmasına rağmen ‘‘gay çocuklarınızı sokağa atmayın, onlar da tanrının çocukları’’ diyor. Katolik Kilisesi kabul ediyor ama bunu bastırmalısınız diyor. İslam'da ise kadın erkek eşitliği bile sağlanmamış. Ama zamanı yakalayacağımıza inanıyorum. Özellikle Türkiye gibi Batılı Müslüman toplumlar sayesinde.

Hafız babam benden nefret etti

Babam çok mükemmeldi. İslam alimiydi ve politik yönü de vardı. Bulunduğumuz vilayette Adalet Partisi'nin kurucusudur. Demirel'in telgrafları gelirdi. Alparslan Türkeş, dükkanımıza uğrardı. Adnan Menderes'in çok yakınıydı. Ben, egolarımın peşinde gittim. Altı yıl önce babam, İstanbul'a gelmişti. Halamın evinin anahtarını kaybettiği için evime geldi. Uzun süredir beni görmemişti. Yüzüme bakmıyordu, başını eğiyordu. Benim aldığım yiyecekleri kabul etmedi. Kendi parasıyla aldırttı ve anneme pişirtti. 'Bunları pişir. Sakın bunun hiçbir şeyine dokunma' dedi. Bana dönüp 'Bugüne kadar haramı ağzıma almamıştım. Sana terbiye verememişim.' Bu sözler benim yüreğimi eritmeye yetmişti. Yemekten sonra benim günah yuvamda namaz kıldı. Benden nefret eden hafız babam sohbet etti. 'Seni ezan ve Kur'an sesiyle büyüttüm, ama sen böyle oldun' dedi. Feryad ederek ayaklarına kapandım. Af diledim. Babamın ağladığını gördüm. Günlerce dışarı çıkmadım, telefonumu kapattım. Beni affetmesi, vicdan azabımı artırdı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!