Seçimin galibi Köşk'ün mağlubu olmaz

Güncelleme Tarihi:

Seçimin galibi Köşkün mağlubu olmaz
Oluşturulma Tarihi: Aralık 19, 2001 00:00

BİR süreden beri Türk basınının bir bölümünde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i etkileme, daha doğrusu yönlendirme kampanyası yürütülüyor.Bu kampanyanın amacı, İstanbul Üniversitesi Rektörü ve son seçimin de galibi Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'nun bir kez daha rektör olarak atanmasını engellemek.İşin acayibi, bu kampanyayı yürütenlerin ‘‘demokratlık’’ arkasına saklanarak ‘‘demokratik bir seçimin’’ sonuçlarının gözardı edilmesini sağlamaya çalışmaları.Prof. Alemdaroğlu en yakın rakibinin neredeyse 2 katı oy alarak seçimden galip çıktığı halde, bu ‘‘sözde demokrat’’ lobinin girişimleri sonucu, YÖK listesinde ikinci sıraya itildi.Burada amaç, Cumhurbaşkanı Sezer'e Alemdaroğlu'nun atamasını yapmayacak altyapıyı sunmaktı. Cumhurbaşkanı, bu sözde demokratların ‘‘numarasını’’ yutar mı bilmem?Şimdiye dek böylesi numaraları pek yutmuşluğu olmaması, olumlu bir işaret. Ama yine de belli olmaz.Alemdaroğlu karşıtları ise Türkiye'nin bir büyük meselesinin sorumluluğunu bir tek kişiye yükleyip tüm intikamı ondan almak ve bir dönemin toplam günahlarının sorumlusu olarak Alemdaroğlu'nu gösterip vicdanlarını rahatlatmak istiyorlar. Alemdaroğlu'nun son derece başarılı rektörlük döneminin tek sıkıntısı, ‘‘türban meselesi’’.Türkiye'nin ‘‘Taliban destekçisi’’ demokratları, türban sorununda uygulamanın bütün suçunu Alemdaroğlu'na yıkmak niyetindeler. Alemdaroğlu atanmazsa, Türkiye'de türban ve dolayısıyla ‘‘demokrasi sorunu’’ kalmayacakmışçasına bir kampanya yürütüyorlar ki, sanırsınız Avrupa Birliği önünde engel olan kişi Alemdaroğlu.Bu kampanyanın ‘‘müteahhitleri’’ öyle bir hava yayıyorlar ki Türkiye'de türbanla eğitimin önünde hiçbir yasal engel yok da, Alemdaroğlu kafasına göre davranıyor. Oysa Alemdaroğlu'nun tek günahı, önündeki yönetmelikleri uygulamak.Türbanı bir siyasal olay haline getiren ve karşılıklı olarak bunu kullananların vebali, Alemdaroğlu'nun üzerine yüklenerek gözdağı vermeye soyunanlar, şimdi her türlü silahla Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i kafakola alıp demokratik bir seçimin galibini Köşk'ün mağlubu haline getirmeye çalışıyorlar. Bakalım Sezer oya ve icraata mı bakacak, yoksa o da bazıları gibi üniversitenin en önemli sorununun bütün yükünü gece gündüz çalışan bir bilim adamına yıkarak işin içinden sıyrılma yolunu mu seçecek?Demokrasi sınavı orada. Sınıfta kaldıkları için Cumhurbaşkanı'nı goygoylayanlar, zaten çift dikişçi Hababam Sınıfı taifesi.Cumhurbaşkanı ise karar arifesinde. Hangi sınıfa katılacağının kararı.Tembellikten değil gelenektenBİR okurum cep telefonumdan aradı: ‘‘Fatih Bey tembellik ediyor, bayramlarda yazmıyorsunuz. Bizi de sizi okuma zevkinden mahrum ediyorsunuz.’’Aynı şeyi karşılaştığım bazı okurlar da söylediler. Haklılar mıydı acaba? Tembellik mi ediyordum?Zannetmem. Benim için pek çok sıfatı kullanabilirsiniz ama, ‘‘tembellik’’ pek oturmaz. En iyisi gelin ben size bayramlarda niye yazmadığımı anlatayım da, hak etmediğim bir sıfatla anılmayayım.Okuyun ve sonra faks ve telefonlarınızla ‘‘Haksızsın, yaz’’ derseniz, söz yazacağım.18 yıl önce bu mesleğe başladığımda gazeteler bayramda yayınlanmazdı. 1991 yılına kadar da yayımlanmadı.Ta ki, Sabah Gazetesi ‘‘likidite’’ sıkıntısına, ‘‘bayramda vatandaşı gazetesiz bırakmama’’ kılıfını uydurup bayramlarda çıkma kararı alıncaya kadar.Sabah'ı bir sonraki bayram da Hürriyet ve diğer gazeteler takip ettiler. Ve bir gelenek de böylece yok oldu. Gazete çalışanları da bayramlarda eş ve dostlarıyla birlikte olma şansını kaybetti.Oysa eskiden bayramlarda Gazeteciler Cemiyeti'nin hazırladığı ‘‘Bayram Gazetesi’’ yayınlanırdı. Cemiyet, bir gazeteyle anlaşır, onun tesislerini bayram süresince kiralar ve Bayram Gazetesi orada hazırlanırdı. Bu gazete basın çalışanları için de bir ‘‘ikramiye’’ işlevi üstlenirdi. Emekli aylığıyla geçinmeye çalışan ‘‘meslek büyüklerimiz’’, borcu harcı olan arkadaşlarımız senedini ödeyecek ekstra gelir denkleştiremeyen meslektaşlarımız, Gazeteciler Cemiyeti'ne başvurur ve Bayram Gazetesi'nde çalışmak istediklerini bildirirlerdi. Bu sayede ceplere 3-5 kuruş ekstra para girerdi.Bu arada değişik gazetelerden gazeteciler bir araya gelir, dostluklar pekişir, insanlar birbirlerini tanırdı. Yazılarını sevmediğimiz bazı meslektaşların aslında ne kadar keyifli dostlar olduğunu orada görürdük.Açıkçası ben, kimi geleneklerin toplumun temel taşlarını oluşturduğunu düşünüyorum. Bizim mesleğin temel taşlarından, güzel geleneklerinden biri de, işte bu ‘‘Bayram Gazetesi’’ idi.Şimdi artık bu gazete yok. Ama inşallah olacak.Bu yıl Cemiyet hazırlıklarını tamamlayamadı. Yoksa gazete patronları Bayram Gazetesi'ne yol vermeye hazırdı. Hayırlısıyla bir dahaki bayrama. Ama eğer bu gazete bir dahaki bayramda da çıkmazsa, benim ne yapacağıma siz karar vereceksiniz.‘‘Yaz’’ derseniz, benim lügatımde ‘‘tembellik’’ yok.NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Devler kendilerini cücelere oyuncak etmediği zaman.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!