Saygın üniversite saygın rektörler

Güncelleme Tarihi:

Saygın üniversite saygın rektörler
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 12, 2000 00:00

Deniz SİPAHİDOKUZ Eylül Üniversitesi'ndeki rektörlük seçimleriyle ilgili tartışma sistemin yeniden sorgulanmasına neden oldu.Artık seçimlerin üniversitelerdeki dengeleri alt üst ettiği ortaya çıktı.Gereksiz gerginlikler, sürtüşmeler kurumların itibarlarını da etkiledi.Hatırlanacağı gibi YÖK'ün 1992 yılına kadar sürdürdüğü atama yönteminin değiştirilmesi, İhsan Doğramacı'nın kurumdan kopmasına kadar gitmişti.YÖK, Dokuz Eylül'de yaptığı liste sıralamasında aslında geriye dönüşün de sinyallerini vermiş oldu.Son gelişmeler kanunlara uygundur ama demokratik değildir.Hem seçimin hem de atamanın yapıldığı karma bir sistem dünyanın başka hiçbir ülkesinde uygulanmamaktadır.Öğretim üyelerinin işi seçimlere hazırlanmak mıdır?Kesinlikle değildir.O yüzden gelişmiş batı ülkelerindeki üniversitelerde seçim atmosferininin olumsuz etkileri minimize edilmiştir.Örneğin ABD'deki üniversitelerin rektörleri mütevelli heyetleri tarafından belirlenmektedir.Gazetelere ilan vererek rektör adaylarına bir çağrıda bulunan heyet, aynı zamanda raporlamayı ve görüşmeleri de yapıyor.Mütevelli heyetleri, o kentin saygın oda, dernek, sivil toplum örgütleri ve kamu kurumlarının temsilcilerinin biraraya gelmesinden oluşuyor.Şehrin yönetiminde söz sahibi olan heyetin üyeleri, başvuruların ardından bu kurumlarla en iyi koordinasyonu sağlayabilecek kişiyi bire bir görüşmeler yaparak belirliyor.Mütevelli heyeti, bir bakıma rektörü belirlerken profesyonel bir iş görüşmesindeki yöntemleri uyguluyor.İşe alınan rektörle hemen sözleşme imzalanıyor.Sözleşme en fazla iki yılı kapsıyor ve karşılıklı feshedilme şartı da metne ekleniyor.Böylece üniversite içindeki rekabet seviyeli bir noktaya çekiliyor aynı zamanda ilişkilerin zedelenmesine engel olunuyor.Avrupa Birliği ülkelerinde de benzer yöntemler uygulanıyor.Bazı ülkelerde seçim yapılıyor ama sonuçlara da saygı gösteriliyor.Türkiye'de de mütevelli heyetleri geçmişte kullanılmıştı.Örneğin ODTÜ, rektörlerini daha önce bu yöntemle belirliyordu.*BATI'da rektörler yalnızca idari görevlerle ilgilenmektedir.Kürsülerin ise özerkliği bulunmaktadır.Her birimin kendi bütçesi ve bilim politikası vardır.Bu da önemli projelere imza atılmasına neden olur.Rektörler, sistemin sağlıklı işlemesi için vardır.O yüzden rektör olup idari işlere boğulmaktansa, mevcut üniversite projelerine devam etmek çok daha caziptir.*BİZDE ise tam tersidir.Her kurumda olduğu gibi yetkiler yine merkezde toplanmıştır.Bu yetkilerin paylaşılması, delege edilmesi sözkonusu değildir.Kürsülerin değil özerkliği, toplu iğne alması bile mümkün değildir.Sorun Dokuz Eylül'ün değil, Türkiye'nin sorunudur.Makamlar gelip geçicidir.Üniversitesini düşünen, bilime katkı koyan her öğretim üyesi kamuoyunda bir rektör kadar saygındır, itibarlıdır.Dileriz, Dokuz Eylül Üniversitesi'nde yaşanan olaylar herkese ders olmuştur.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!