sanatın ölçüleri!bir süre önce radikal gazetesinde ülkü tamer'in köÅŸesini okurken oldukça keyif almış, kurduÄŸu ütopik hayallerine trajik bir gülümseme

Güncelleme Tarihi:

sanatın ölçüleribir süre önce radikal gazetesinde ülkü tamerin köşesini okurken oldukça keyif almış, kurduğu ütopik hayallerine trajik bir gülümseme
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 08, 2000 00:00

sanatın ölçüleri!bir süre önce radikal gazetesinde ülkü tamer'in köşesini okurken oldukça keyif almış, kurduÄŸu ütopik hayallerine trajik bir gülümseme ile katılmıştım. yazıyı gazeteden kesip saklamadığım için neler yazdığını birebir anımsamıyorum ama, örnekleme açısından, biraz da güncelleyerek aÅŸağıdakilere benzer metinler sunabilirim okura: "yazar yaÅŸar kemal'i, adına verilen uluslararası bir ödülü almak için gittiÄŸi isveç'ten dönüşünde binlerce hayranı havaalanında çiçeklerle karşıladı. bütün basın mensupları ve bazı milletvekilleri de oradaydı. hatta aynı gün, uefa kupasında final oynamaya hak kazanarak ingiltere' den yurda dönen galatasaray futbol takımının oyuncu ve teknik kafilesine bu karşılama nedeniyle yeterince ilgi gösterilmedi..." ya da; "ressam gönül ayanoÄŸlu, yeni tamamladığı ve sır gibi sakladığı son tablosunu ilk kez bizim programımızda kamera karşısına çıkarıyor, reklamlardan hemen sonra!.." ya da -olayın biraz da magazin yönü- "ÅŸair küçük iskender'i son sevgilisiyle ilk kez biz görüntüledik. küçük iskender' in sevgilisinin adı ne? son kitabındaki hangi ÅŸiiri sevgilisi için yazdı? az sonra!.."ülkü tamer' in tam olarak böyle deÄŸil ama buna benzeyen tümcelerle kurduÄŸu yazısı 'böyle olsa ne olurdu?' sorusu ile, beynimize daha çok gülünç yönü ile anımsayacağımız bir metnin sorusunu bırakıyordu.gülünç deÄŸil mi? en azından hiç gerçekleÅŸmeyecek, gerçekleÅŸme olasılığı çok küçük olayları düşündürmek amaçlı tasarlayan bir metin bu. buradan yavaÅŸ yavaÅŸ konuya girmek istiyorum. acaba sanatın ve sanatçının, kitleler önündeki popülerliÄŸini, merakedilebilirliÄŸini, paylaşılabilirliÄŸini ve tüketilme oranını etkileyen faktörler, daha da önemlisi sanat ve sanatçı nedir? bu yazı bir deneme olduÄŸuna göre, bu soruları yanıtlarken çeÅŸitli kaynakları tarayarak sözlüksel ve isimsel tanımlama ve örneklemelerde bulunmak yerine, kendimce tanım ve örnekler bulmak, yazının gideceÄŸi yer açısından önemli olacaktır.sanat, insanoÄŸlunun kendini ifade zorluÄŸundan kaçarken sığındığı bir saçakaltı, önyargısız, herhangi bir çıkar beklemeden, en azından üretim aÅŸamasında tüketim için düşünülmeyen, belki, sanatçının ütopik dünyasının gerçeklikle çarpıştığında çıkardığı gürültüyle oluÅŸan, bireyin, farklılığını, yalnızlığını gidermek için kendi benzerlerini bulmaya çalıştığı, estetik öğelerle desteklenmiÅŸ bir ifade biçimi olsa gerek...bir ifade biçimi olarak sanat, devinimi ve sürekliliÄŸi, kendini yıkan, ama, yeniden kurmaya çalışan bir sürekliliÄŸi barındırmalıdır. ancak bu haliyle onu paylaÅŸan ve ondan yararlanmaya çalışanlara yeni dünyalar açabilecek, farklılığın dayattığı yalnızlığı sürekli olmasa bile paylaşım anlarında en alt düzeye indirebilecektir. burada, yazının başında sanatın ve sanatçının popülerliÄŸi ve kitlelerce önemsenme biçimleri konusunda vermiÅŸ olduÄŸum örneklemelere yeniden dönerek iyi ki böyle bir ÅŸey olmuyor demek istiyorum. gerçi, kendini sanatçı, yaptıkları iÅŸi de sanat olarak tanımlayan birileri, reklam ve pazarlama birikimlerini postmodern çağın parçalama araçlarıyla ustaca sentezleyerek çoÄŸunluÄŸu yakalıyor olsa bile, bunun aslında bir saman alevi denli parlak ama bir o kadar da geçici, kalıcı olmayı baÅŸaramayacak bir süreç olduÄŸunu unutmamak gerekir. çünkü bu sanatçılarımız (!) sanatları için ne yaptıkları sorulduÄŸunda, kilo almamak için nelere dikkat ettiklerini, vucut ölçülerini nasıl koruduklarını, hangi aerobik salonunda ne kadar sıklıkla jimnastik yaptıklarını söyleyebildikleri gibi, gündemde kalmak için reyting amaçlı aÅŸk ve skandallardan da uzak duramamaktadırlar. oysa ben biliyorum ki, sanat, içinde bulunduÄŸu zaman dilimini aÅŸabilen, evrensel ve estetik ögeler barındırdığı için yadsınan, azınlıkta kalan, ortaya çıktığı andan itibaren de yüzyıllarca ayakta kalabilen bir olgudur. benim sanat anlayışımda, bir sanatçı göbekli, hatta 130 kilo, tembel, fiziki görünüşü çok çirkin olabilir. unutuyoruz; insanın ruhuna seslenen bir sanat eserinin arkasında duran, onu üreten deÄŸil, sanat eserinin tam da kendisidir. ki baÅŸka yüzyıllara, yeni nesillere kalacak olan da odur. sanatı sayısal çokluk ve matematik formülleriyle anlatmaya, açıklamaya çalışan bir anlayış için haldun taner'in demokrasi rejimi için söylediÄŸi bir sözünü anımsamak gerek: "demokrasi öyle bir rejimdir ki, iki sırık hamalı bir profesörü azınlıkta bırakabilir" diyor usta, ve devam ediyor; "ne var ki, o profesöre, o sırık hamallarını eÄŸitme fırsatını veremiyoruz..." gerçekten de bugünün koÅŸullarından bakıldığında türkiye'de sanat söz konusu olduÄŸunda eÄŸitiyasaklı bir demokrasinin varlığını görmek kaçınılmazdır. eÄŸitimyasaklıdır, çünkü; halk isterse olur, halk isterse göklere çıkarır, isterse bir anda baÅŸladığı yere bile indirebilir. peki halk kimdir? yaÅŸar kemal mi? ya da ben? siz misiniz?yine geçenlerde gazetede okuduÄŸum bir araÅŸtırma haberinde küçümsenemeyecek kadar büyük yüzdelerde türkiye halkının hala açlık sınırları altında yaÅŸadığını, sosyo-kültürel hayatının neredeyse hiç olmadığını, kimi yerlerde okuma yazma bilmeyenlerin yüzde onların bile üstünde olduÄŸunu... okumayan, geliÅŸmekte olan fakat bir türlü geliÅŸemeyen, baÅŸkalarının kendi yerine düşünmesine izin veren bir millet olarak ne yazıktır ki oy kullanma oranımız da giderek artıyor... peki halk kim? televizyon mu? sanatın ölçüleri 90-60-90, ÅŸiirin ölçüleri video klipler, kitapların ölçüleri best-seller'ler (ya da 15'e 21) mi?varsın, yaÅŸar kemal'i havaalanında binlerce kiÅŸi karşılamasın, dün çıkan, yarın kaybolacak olan bir ÅŸarkıcının kaseti milyonlarca satsın, insanlar onun saç kesimini moda olarak kabul etsin, varsın salazar'ın 3 F'siyle bizi uyutmaya, futbolcuların özel hayatlarını manÅŸetten vermeye devam etsinler... ya biz, biz kendimizi öğrenmeye, eÄŸitmeye çalışalım; oy kullanma hakkımızı saklı tutarak... bugünden... yaÅŸadığı çağı aÅŸan bir sanatçı olarak, mayakowsky'nin ÅŸiirlerini, stadyumlarda binlerce kiÅŸi karşısında okuyabildiÄŸini de unutmadan.witgenstein, "yürümek, yol almak istiyoruz; öyleyse bir sürtünme gerek, yere inmeliyiz!" diyor. Ali Hikmet EREN - 8 Mayıs 2000, Pazartesi Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!